HOME PREVIOUS NEXT
Okut

KUR'AN: Secde Suresi ; Sure 32, Ayet 17


Ahmed Raza Khan: Mohammed Aqib Qadri:
So no soul knows the comfort of the eyes that is kept hidden for them *; the reward of their deeds. (Paradise)


Elmalılı-orijinal 32:17. Şimdi kimse bilemez onlar için gizlenmiş olan gözler sürurunu yaptıkları amellere mükâfat için

Elmalılı 32:17 - Şimdi hiç kimse kendileri için, yaptıklarına karşılık gözler aydınlığı olacak şeylerden neler gizlenmiş olduğunu bilemez.

DiyanetMeali 32:17. Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bilmez.

DiyanetVakfı 32:17. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.

Ömer.N.Bilmen 32:17 Onlara yapar oldukları şeylere mükâfaaten gözlerin aydın olacağı şeylerden neler saklanılmış olduğunu artık hiç bir kimse bilmez.

SuatYıldırım 32:17 – İşte onların dünyada yaptıkları makbul işlere mükâfat olarak gözlerini aydın edecek, gönüllerini ferahlatacak hangi sürprizlerin, hangi nimetlerin saklandığını hiç kimse bilemez. [4,22; 10,26] [KM, II Korintos. 12,4]

İbni Kesir 32:17 Yaptıklarına karşılık olarak onlara gözlerin aydın olacağı, nelerin gizlenmiş bulunduğunu kimse bilmez.

Muhammed Esed 32:17 [Böyle davranan müminlere gelince,] yaptıklarından dolayı mükafat olarak [öteki dünyada] onları şimdiye dek gizli kalan hangi mutlulukların[Dipnot 15] beklediğini kimse tahayyül edemez.

[Dipnot 15] Lafzen, “göz aydınlığı [olarak] onlar için saklanmış olan”, yani görülmüş, işitilmiş ve hissedilmiş olsun veya olmasın, onlar için bekletilen mutluluklar. “Şimdiye dek gizli kalan” ifadesi, açıkçası, öteki dünyadaki hayat tarzının bilinmezliğine -ve dolayısıyla, ancak temsîlî olarak tanımlanabilirliğine- işaret eder. İnsanın cenneti “tahayyül etmesi”nin imkansızlığı, Hz. Peygamber'in sahih bir Hadisi'nde şöyle anlatılmıştır: “Allah buyurur ki: Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir kalbin kavramadığı şeyler hazırladım.” (Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den rivayetleri ve Tirmizî). Bu Hadis, Sahâbe tarafından, Hz. Peygamber'in yukarıdaki ayet hakkındaki şahsî yorumu olarak görülmüştür (karş. Fethu'l-Bârî, VIII, 418 vd.).