HOME PREVIOUS NEXT
Okut

KUR'AN: Duhân Suresi ; Sure 44, Ayet 14


Ahmed Raza Khan: Mohammed Aqib Qadri: 44:14
Whereas they had then turned away from him and said, "He is a madman, tutored!"?



Elmalılı-orijinal 44:14. Sonra ondan döndüler, öğretilmiş dediler, bir mecnun dediler.

Elmalılı 44:14 - Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir delidir." dediler.

DiyanetMeali 44:13-14. Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

DiyanetVakfı 44:14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğretilmiş bir deli! dediler.

Ömer.N.Bilmen 44:13-4 Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.

SuatYıldırım 44:13-14 – Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil.Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: “Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!” dediler.

İbni Kesir 44:14 Ondan yüz çevirmişler; belletilmiş delinin biri, demişlerdi

Muhammed Esed 44:14 ama yüz çevirip uzaklaşmışlar ve “O [başkalarınca] öğretilmiş biridir, [Dipnot 8] bir delidir!” demişlerdi.
[Dipnot 8] Hz. Peygamber'in muhaliflerinin, Kur’an'da ifade edilen fikirleri birinin o'na “öğrettiği” (bkz. 16:103 ve ilgili notlar 129 ve 130), [16:103 not 129: Yani, Muhammed (s)'e. Bu ifadeyle, onun, vahiy aldığı yolundaki beyanının yalan olduğunu söylemek istiyorlar. 16:103 not 130: Müşrik Kureyşlilerden bazıları Kur’an'da dile getirilen öğretilere Muhammed (s)'in kendi “uydurmaları” gözüyle bakarken, bazıları da bunların ona bir yabancı tarafından, belki, o zamanlar Mekke'de oturan yahut Muhammed (s)'in hayatının erken dönemlerinde karşılaştığı farzedilen bir Hristiyan tarafından öğretildiğini düşünüyorlardı. Şüpheci Mekke'lilerin bu konuda kasdetmiş olabilecekleri kişi ya da kişilerin “kimliği” hakkında hem ilk Müslüman müfessirler, hem de çağdaş oryantalistler tarafından çeşitli tahminler yürütülmüştür; ama bu tahminlerin hepsi bütünüyle spekülatif nitelikte olup herhangi bir tarihsel değer taşımamaktadır. Müşrik Mekke'lilerin bu kuruntusu sadece bir tek tarihsel gerçeğe işaret etmektedir ki, bu da, derinliğini, eşsizliğini inkar edemedikleri Kur’an'ın o'nun tarafından “telif edildiğini” söylemeyi bile o'na yapılmış bir iltifat olarak gören Hz. Peygamber'in düşmanlarının böylece onun (Kur’an'ın) telifini, yahut en azından esinini, hayal ürünü bir yabancı “öğretmen”e, Arap olmayan efsanevî bir kişiliğe izafe etmeleridir. ] yahut en azından mesajını oluşturmasında o'na “yardım ettiği” (karş. 25:4 ve notlar 5 ve 6) [25:4 not 5: Lafzen, “ve böylece, gerçeği örten, sahte [zulm sözcüğünün bu akış içindeki anlamı budur] ve asılsız bir şey getirdiler” [ya da “ortaya attılar”]”. Bu ifadenin, genellikle, önceki cümlede inkarcıların söylediği karalayıcı sözlere karşı bu iddiaları çürütücü yönde verilen vahyî karşılık olduğu söylenmiş ise de, bizce bu cümle, Muhammed (s)'e “yardım ettiklerinden” şüphelenilen hayal mahsulü kimselerin de Kur’an'ın “uydurulması”ndan o'nunla birlikte sorumlu olduklarını ifade etmek üzere inkarcıların söylediği sözlerin devamıdır. [25:4 not 6: Kur’an'ın, en azından büyük kısmıyla, Muhammed (s)'e, bilinmeyen bir yabancı tarafından (karş. 16:103 ve ilgili notlar, özellikle 130. not) yahut, bu değilse, Yahudiliği ya da Hristiyanlığı benimseyen Araplar tarafından Yahudi-Hristiyan öğretilerine dayanılarak aktarıldığı yolundaki inkarcı görüşü; ve bunun da ötesinde, Muhammed (s)'in, ya Kur’an'ın vahyî bir mesaj olduğu konusunda kendi kendini aldattığı, ya da öyle olmadığını bildiği halde, kasden onu Allah'a izafe ettiği yolundaki iddiaları karakterize eden bir ifade.] ] iddialarına atıf.