Elmalılı-orijinal 10:1 Elif, Lâm, Râ. işte bunlar o hakîm kitabın âyetleri

Elmalılı 10:1 - Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar o hikmetli kitabın âyetleridir.

DiyanetMeali 10:1 Elif, Lam, Ra. İşte bunlar hikmetli Kitap'ın ayetleridir.

DiyanetVakfı 10:1 Elif. Lâm. Râ. İşte bunlar hikmet dolu Kitâb'ın âyetleridir.

Ömer.N.Bilmen 10:1 Elif, Lâm, Râ. İşte onlar, hakîm olan kitabın âyetleridir.

SuatYıldırım 10:1 – Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar o hikmetli kitabın âyetleridir.

İbni Kesir 10:1 Elif, Lam, Ra. Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.


Elmalılı-orijinal 10:2 İnsanlar için, içlerinden bir ere bütün insanları inzar et ve iyman edenleri müjdele: kendileri için rablarının nezdinde bir «kademi sıdık» var, diye vahyedişimiz hiç işitilmedik bir acîbemi oldu? kâfirler her halde bu bir sâhır dediler

Elmalılı 10:2 - İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama vahyimizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: "Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz." dediler.

DiyanetMeali 10:2 İçlerinden birine, "İnsanları uyar ve inananlara, Rableri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz, insanların tuhafına mı gitti ki, kafirler: "Bu apaçık bir büyücüdür" dediler?

DiyanetVakfı 10:2 İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?

Ömer.N.Bilmen 10:2 Nâsı korkut ve imân edenleri müjdele ki, süphesiz onlar için rabbileri indinde bir kademe sıdk vardır diye onlardan bir erkeğe vahyetmiş olmamız, nâs için taaccüb edilecek bir şey mi oldu ki, kâfirler, «Bu şüphe yok ki bir apaçık sahirdir,» dediler.

SuatYıldırım 10:2 – “İnsanları uyar! Müminlere, Rab’lerinin üstün sadakat makamı vereceğini müjdele!” diye içlerinden bir insana vahyetmemiz insanların çok mu tuhafına gitti?Onun için mi kâfirler: “Besbelli ki bu, sihirbazın teki!” dediler. [38,4; 64,6; 7,69; 18,2 - 3]

İbni Kesir 10:2 İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere Rabbları katında yüksek bir makam olduğunu müjdele, diye vahyettiğimiz insanların tuhafına mı gitti ki kafirler: Bu, apaçık bir büyüdür, dediler.


Elmalılı-orijinal 10:3 Rabbınız o Allahdır ki Gökleri ve Yeri altı günde olarak yarattı sonra Arş üzerine istivâ buyurdu emri tedbir ediyor hiç şefaatçi yok ancak onun izninden sonra, işte bu evsafın sâhibi Allahdır rabbınız, o halde ona ibadet ediniz, artık düşünmez misiniz!

Elmalılı 10:3 - Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?

DiyanetMeali 10:3 Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden, işi düzenleyen Allah'tır, izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na kulluk edin. Nasihat dinlemez misiniz?

DiyanetVakfı 10:3 Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz!

Ömer.N.Bilmen 10:3 Muhakkak ki Rabbiniz o Allah Teâlâ'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istiva buyurdu. Her emri tedbir ediyor. Hiçbir şefaat edici yoktur, illâ O'nun izninden sonra. İşte sizin Rabbiniz O'dur. Artık O'na ibadet ediniz, siz hiç düşünmez misiniz?

SuatYıldırım 10:3 – Sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arşı üzerinde hükümrân olan, her işi yerli yerince çekip çeviren Allah’tır. Kendisinden izin çıkmadıkça, O’nun katında hiçbir şefaatçi iş bitiremez. İşte Rabbiniz, bu vasıflara sahib olan Allah’tır. Öyleyse O’nu bir tanıyarak, yalnız O’na ibadet ediniz. Hâlâ gerçekleri düşünmeyecek misiniz? [34,3; 11,6; 6,59; 2,255; 53,26; 34,23; 43,87]

İbni Kesir 10:3 Doğrusu sizin Rabbınız, gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra Arş'a hükmeden Allah'tır. İşi düzenler. İzni olmadıktan sonra kimse şefaat edemez. İşte Rabbınız Allah budur. O'na kulluk edin. Öğüt dinlemez misiniz?


Elmalılı-orijinal 10:4 Dönüşünüz hep onadır: hakkâ Allahın va'di, çünkü o iptida halkediyor sonra onu geri çevirecek, iyman edip iyi iyi işler yapan kimselere adâletle karşılık vermek için,

Elmalılı 10:4 - Dönüşünüz hep O'nadır. Allah'ın vaadi haktır. Herşeyi ilk baştan yaratan O'dur. Sonra iman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O'dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır.

DiyanetMeali 10:4 Hepinizin dönüşü, O'nadır. Allah'ın vadi haktır. O, önce yaratır, sonra inanıp yararlı işler yapanların ve inkar edenlerin hareketlerinin karşılığını adaletle vermek için tekrar diriltir. İnkarcılara, inkarlarından ötürü kızgın bir içecek ve can yakıcı azab vardır.

DiyanetVakfı 10:4 Allah'ın gerçek bir vâdi olarak hepinizin dönüşü ancak O'nadır. Çünkü O, mahlûkatı önce (yoktan) yaratır, sonra da iman edip iyi işler yapanlara adaletle mükâfat vermek için (onları huzuruna) geri çevirir. Kâfir olanlara gelince, inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 10:4 Dönüşünüz cümleten O'nadır. Bu, Allah Teâlâ'nın muhakkak olan vaadidir. Şüphe yok ki o halkı (yaradılmışları) bidayeten vücûda getirir, sonra da geriye çevirir ki, imân etmiş ve sâlih amellerde bulunmuş olanları adâletle mükâfaata nâil buyursun. Kâfir olanlar için de küfreder oldukları sebebiyle kızgın sudan bir içki ve pek acıklı bir azap vardır.

SuatYıldırım 10:4 – Hepinizin dönüşü O’nadır. Bu, Allah’ın gerçek olarak verdiği sözdür. Mahlûkları ilkin O yaratır.(Yoktan yaratan yaratıcı), öldükten sonra onları haydi haydi diriltir.Diriltir ki iman edip makbul ve güzel işler yapanları, adaletleri sebebiyle ödüllendirsin.Kâfirlere ise, dini inkâr ettikleri için, içecek olarak kaynar su ve gayet acı bir azap vardır. [30,27; 38,56-58; 56,42-43; 55,43-44]

İbni Kesir 10:4 Hepinizin dönüşü O'nadır. Allah'ın vaadi haktır. Doğrusu O, yaratmaya başlar, sonra iman edip iyi amel işleyenlere adaletle karşılık vermek için onu tekrar eder. Küfredenlere de; küfreder olmalarından dolayı kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 10:5 O, odur ki Güneşi bir zıyâ yaptı Kameri bir nur ve buna menzil menzil mıktarlar ta'yin buyurdu ki senelerin adedini ve hisabı bilesiniz, Allah, bunu ancak hak hikmet ile yarattı, bilecek bir kavm için âyetleri tafsıl ediyor

Elmalılı 10:5 - O Allah'dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar.

DiyanetMeali 10:5 Güneşi ışıklı ve ayı nurlu yapan; yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için, aya konak yerleri düzenleyen O'dur. Allah bunları ancak gerçeğe göre yaratmıştır; bilen millete ayetleri uzun uzadıya açıklıyor.

DiyanetVakfı 10:5 Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (aya) birtakım menziller takdir eden O'dur. Allah bunları, ancak bir gerçeğe (ve hikmete) binaen yaratmıştır. O, bilen bir kavme âyetlerini açıklamaktadır.

Ömer.N.Bilmen 10:5 O, o (Hâlik-ı Azîm)dir ki, Güneşi bir ziya, Ay'ı da bir nûr kıldı. Ve ona menziller tayin etti ki, senelerin sayısını ve hesabı bilesiniz. Allah Teâlâ bunları ancak hak ile yarattı. Bilir bir kavim için âyetleri mufassalan beyan buyuruyor.

SuatYıldırım 10:5 – O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.Allah, bunları boş yere değil, ancak hikmet uyarınca, sabit bir gerçek olarak yaratmıştır.Bilip anlayacak kimselere Allah âyetleri böylece açıklar. [2,189; 36,40; 6,96; 38,27; 23,115-116] {KM, Tek-vin 1,14}

İbni Kesir 10:5 Güneşi ziya ayı nur yapan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyen O'dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. Bilen insanlar için ayetlerini uzun uzadıya açıklar.


Elmalılı-orijinal 10:6 Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allahın Göklerde ve yerde yarattığı kâinatta korunacak bir kavm için bir çok âyetler var

Elmalılı 10:6 - Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için bir çok delil vardır.

DiyanetMeali 10:6 Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, O'na karşı gelmekten sakınan kimseler için ayetler vardır.

DiyanetVakfı 10:6 Gece ve gündüzün değişmesinde (uzayıp kısalmasında) Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, (Onu inkâr etmekten) sakınan bir kavim için elbette nice deliller vardır!

Ömer.N.Bilmen 10:6 Şüphe yok ki, gece ile gündüzün biribirini takib etmesinde ve Allah Teâlâ'nın göklerde ve yerlerde yaratmış olduğu şeylerde muttakî olan bir kavim için elbette âyetler vardır.

SuatYıldırım 10:6 – Gece ve gündüzün sürelerinin değişerek peşpeşe gelmesinde,Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı bunca varlıklarda, elbette Allah’ı sayıp kötülüklerden sakınacak kimseler için nice deliller vardır. [3,190; 10, 101; 11,6]

İbni Kesir 10:6 Gece ile gündüzün değişmesinde; Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, sakınan bir kavim için ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 10:7 Onlar ki bizim likamızı arzu (veya ümid) etmezler ve Dünya hayat ile razı olub onunla mutmainn olmuşlardır ve onlar ki bizim âyetlerimizden gafildirler

Elmalılı 10:7 - Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.

DiyanetMeali 10:7-8 Bizimle karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatından hoşnut olup ona bağlananların ve ayetlerimizden habersiz bulunanların, işte bunların kazandıklarına karşılık varacakları yer cehennemdir.

DiyanetVakfı 10:7 Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.

Ömer.N.Bilmen 10:7 O kimseler ki, Bize kavuşacaklarını ümit etmezler ve dünya hayatına razı olmuşlar ve onunla mutmain bulunmuşlardır ve o kimseler ki onlar Bizim âyetlerimizden gâfillerdir.

SuatYıldırım 10:7-8 – Onlar ki âhirette bize kavuşmayı ummaz ve sadece dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulur ve onlar ki Bizim tek İlah olduğumuzun delillerinden ve gönderdiğimiz Kur’ân âyetlerinden gaflet etmeyi sürdürür,işte bunların, irtikâb ettikleri şirk ve isyan sebebiyle varacakları yer cehennemdir.

İbni Kesir 10:7 Muhakkak ki Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatından hoşnud olup ona bağlananlar ve ayetlerimizden habersiz bulunanlar;


Elmalılı-orijinal 10:8 İşte bunların kesibleri sebebile varacakları yer, ateştir

Elmalılı 10:8 - İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.

DiyanetMeali 10:7-8 Bizimle karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatından hoşnut olup ona bağlananların ve ayetlerimizden habersiz bulunanların, işte bunların kazandıklarına karşılık varacakları yer cehennemdir.

DiyanetVakfı 10:8 İşte onların, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!

Ömer.N.Bilmen 10:8 İşte onların varacakları yer, kendi kazanmış oldukları şey sebebiyle ateştir.

SuatYıldırım 10:7-8 – Onlar ki âhirette bize kavuşmayı ummaz ve sadece dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulur ve onlar ki Bizim tek İlah olduğumuzun delillerinden ve gönderdiğimiz Kur’ân âyetlerinden gaflet etmeyi sürdürür,işte bunların, irtikâb ettikleri şirk ve isyan sebebiyle varacakları yer cehennemdir.

İbni Kesir 10:8 İşte kazanır olduklarından dolayı onların varacakları yer, cehennemdir.


Elmalılı-orijinal 10:9 Amma iyman edib güzel güzel ameller yapan kimseler, onların rabbı kendilerini iymanları sebebiyle hidayetine irdirir, naîm Cennetlerinde altlarından ırmaklar akar

Elmalılı 10:9 - Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir. Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar durur.

DiyanetMeali 10:9 İnananlar ve yararlı iş yapanları, imanlarına karşılık Rableri doğru yola eriştirir; nimet cennetlerinde onların altlarından ırmaklar akar.

DiyanetVakfı 10:9 İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir.

Ömer.N.Bilmen 10:9 O kimseler ki, imân ettiler ve sâlih amellerde bulundular, muhakkak ki, onları imân, etmiş olmaları sebebiyle Rableri hidâyete erdirir, Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar.

SuatYıldırım 10:9 – İman edip makbul ve güzel işler yapanları ise onların Rabbi, imanları sebebiyle içlerinden ırmaklar akan, o nimet dolu cennetlerdeki mutluluklara erdirir.

İbni Kesir 10:9 Muhakkak ki iman edip salih amellerde bulunanları; Rabbları imanlarına karşılık doğru yola eriştirir. Na'im cennetlerinde altlarından ırmaklar akar.


Elmalılı-orijinal 10:10 Orada duaları «subhaneke allahumme» sağlıkları «selam», Dualarının sonu da hakikat «elhamdulillahi rabbilalemîn» dir

Elmalılı 10:10 - Onların oradaki duaları: "Allahım, sen yücelerden yücesin"; sağlık dilekleri "selâm", dualarının sonu da "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun." diye şükretmek olacaktır.

DiyanetMeali 10:10 Oradaki duaları: "Münezzehsin ey Allah'ım", dirlik temennileri: "Selam size" ve dualarının sonu da: "Alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun"dur.*

DiyanetVakfı 10:10 Onların oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm" dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

Ömer.N.Bilmen 10:10 Orada duaları: «Sübhanekeâllahümme, Ya ilâhi! Seni tesbih ve tehzih ederiz»dir. Orada sağlık temennilleri de: «Selâm = Selâmette olunuz» dur. Dualarının sonu da: «Elhamdülillâhi Rabbil - âlemîn = Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'ya mahsustur!» demektir.

SuatYıldırım 10:10 – Onların orada duaları; “Sübhansın Allah’ım! Her türlü noksandan münezzeh ve yücesin!”, birbirlerine iyi dilek ve temennileri ise hep “selam!” dır.Duaları “El-hamdülillahi Rabbi’l-âlemin” “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” diye sona erer. [33,44; 56,25 - 26; 36,58; 13,23-24; 18,1; 6,1]

İbni Kesir 10:10 Oradaki duaları: Münezzehsin Allah'ım; dirlik temennileri: Selam sizedir; dualarının sonu ise: Hamd alemlerin Rabbı olan Allah'a mahsusdur.


Elmalılı-orijinal 10:11 Eğer Allah, insanlara şerri onların hayır ivercesine ivdikleri gibi iyvecek olsa idi ecellerini kendilerine yetiriverir idi fakat likamızı arzu etmiyenleri bırakırız tuğyanlarında körkörüne giderler

Elmalılı 10:11 - Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de alel-acele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi. Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler.

DiyanetMeali 10:11 İyiliği acele isteyen kimselere Allah fenalığı da çarçabuk verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. Bizimle karşılaşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken bırakırız.

DiyanetVakfı 10:11 Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız.

Ömer.N.Bilmen 10:11 Eğer Allah Teâlâ, nâsa, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alelacele verecek olsa idi elbette onlara ecellerini yitirivermiş olurdu. Artık Bize kavuşmalarını ummayanları, kendi azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız.

SuatYıldırım 10:11 – Eğer Allah insanların faydalarına olan şeyleri çabucak elde etmek istemelerinde verdiği gibi, müstehak oldukları şerri de çarçabuk verseydi derhal sonları gelir, helâk edilirlerdi.Fakat Biz, huzurumuza çıkmayı arzu edip ummayanları, kendi hallerine bırakırız, azgınlıkları içinde bocalar, dururlar. [17,11]

İbni Kesir 10:11 Eğer Allah insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de süratle verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. İşte Biz, Bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde bocalamaya terkederiz.


Elmalılı-orijinal 10:12 İnsana bir sıkıntı da dokundumu gerek yan yatarken gerek otururken gerek dikilirken bize duâ eder durur derken kendisinden sıkıntısını açıverdikmi sanki kendine dokunan bir sıkıntı için bize yalvarmamış gibi geçer gider, işte o müsriflere yaptıkları ameller böyle tezyin edilmektedir

Elmalılı 10:12 - İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider. İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir.

DiyanetMeali 10:12 İnsana bir darlık gelince, yan yatarken, oturur veya ayakta iken bize yalvarıp yakarır; biz darlığını giderince, başına gelen darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner. İşlerinde tutumsuz olanlara, yaptıkları böylece güzel görünür.

DiyanetVakfı 10:12 İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.

Ömer.N.Bilmen 10:12 Ve insana bir sıkıntı dokununca da, yanı üzerine yatarken veya otururken veya ayakta iken Bize dua eder. Vaktâ ki, ondan o sıkıntıyı açıvermiş oluruz, sanki kendisine dokunmuş olan bir sıkıntıdan dolayı Bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte müsrifler için yapar oldukları şeyler böyle süslenmiştir.

SuatYıldırım 10:12 – İnsan bir sıkıntıya mâruz kalınca gerek yan yatarken, gerek otururken veya ayakta iken, Bize yalvarıp yakarır. Fakat biz sıkıntısını giderdik mi, sanki uğradığı dertten dolayı Biz’e yalvaran kendisi değilmiş gibi eski haline döner.İşte (hayat sermayelerini boşuna harcayıp) haddini aşanlara, yaptıkları işler, kendilerine böyle süslenmiş, hoşlarına gitmiştir. [41,51; 11, 10, 11]

İbni Kesir 10:12 İnsan bir sıkıntıya düşünce; yan gelip yattığı veya ayakta bulunduğu anlarda Bize yalvarıp yakarır. Biz, sıkıntısını giderince de; karşılaştığı sıkıntıdan ötürü Bize hiç yalvarmamışa döner. Böylece aşırı gidenlere işledikleri hoş görünür.


Elmalılı-orijinal 10:13 Celâlim hakkı için biz sizden evvelki kurunu, kendilerine Peygamberleri beyyinat ile geldikleri halde zulmettikleri ve iymana gelmeleri ıhtimali kalmadığı vakıt helâk eyledik, işte mücrim kavmleri biz böyle cezalandırırız

Elmalılı 10:13 - Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.

DiyanetMeali 10:13 And olsun ki, sizden önce nice nesilleri, peygamberleri onlara belgeler getirmişken, haksızlık ederek inanmadıkları zaman yok etmiştik. İşte biz suçlu milleti böyle cezalandırırız.

DiyanetVakfı 10:13 Andolsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdiği halde (yalanlayıp) zulmettiklerinden dolayı nice milletleri helâk ettik; zaten onlar iman edecek değillerdi. İşte biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız.

Ömer.N.Bilmen 10:13 Andolsun ki, Biz sizden evvelki nice nesilleri, zulmettikleri zaman helâk ettik. Halbuki, onlara peygamberleri beyyineler ile gelmişlerdi. Onlar ise imân eder olmadılar. İşte günahkârlar olan kavmi Biz böyle cezalandırırız.

SuatYıldırım 10:13 – Sizden önceki devirlerde geçen nice ümmetleri,Peygamberleri kendilerine açık deliller (mûcizeler) getirdikleri halde, zulmedip iman etmedikleri için imha ettik. İşte suçlular güruhunu Biz böyle cezalandırırız.

İbni Kesir 10:13 Andolsun ki; sizden önce nice nesilleri zulmettikleri zaman helak ettik. Peygamberleri onlara apaçık delillerle geldikleri halde, onlar inanmamışlardı. İşte Biz, suçlu kavmi böyle cezalandırırız.


Elmalılı-orijinal 10:14 Sonra onların arkasından sizi Arzda halifeler yaptık ki bakalım: nasıl ameller işliyeceksiniz?

Elmalılı 10:14 - Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.

DiyanetMeali 10:14 Sonra onların ardından, nasıl davranacağınıza bakmak için sizi yeryüzünde onların yerine geçirdik.

DiyanetVakfı 10:14 Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik).

Ömer.N.Bilmen 10:14 Sonra onları müteakip sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki, nasıl amelde bulunacağınıza bakalım.

SuatYıldırım 10:14 – Sonra onların peşinden, nasıl davranacağınızı görmek için, bu dünyada onların yerine sizi geçirdik.

İbni Kesir 10:14 Sonra onların ardından sizi, nasıl davranacağınıza bakmak için yeryüzünde onların yerine getirdik.


Elmalılı-orijinal 10:15 Böyle iken âyetlerimiz birer beyyine olarak karşılarında okunduğu zaman likamızı arzu etmiyenler «bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir» dediler, de ki, onu kendiliğimden değiştirmekliğim benim için olacak şey değildir, ben ancak bana vahyolunana ittiba' ederim; ben, rabbıma isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azâbından korkarım

Elmalılı 10:15 - Böyle iken, âyetlerimiz, kesin birer belge olarak kendilerine okunduğu zaman, o bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir Kur'ân getir veya bunu değiştir." dediler. De ki, "Onu kendiliğimden değiştiremem, benim açımdan bu olacak bir şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım."

DiyanetMeali 10:15 Ayetlerimiz onlara açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir" dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştiremem, ben ancak, bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabına uğramaktan korkarım."

DiyanetVakfı 10:15 Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.

Ömer.N.Bilmen 10:15 Onlara Bizim zâhir âyetlerimiz okunduğu zaman, Bize mülâki olacaklarını ummayanlar dedi ki: «Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir.» De ki: «Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için sahih olamaz. Ben ancak bana vahyolunana tâbi olu-um, başkasına değil. Şüphe yok ki, ben Rabbime isyan eder olursam büyük bir günün azabından korkarım.»

SuatYıldırım 10:15 – Böyle iken, âyetlerimiz kendilerine, açık deliller halinde okunduğunda, âhirette huzurumuza varacaklarını ummayanlar,”Bize bundan başka bir Kur’ân getir veya bunu değiştir!” derler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem asla olacak bir şey değil. Çünkü ben sadece bana vahyedilene tâbi olurum ve eğer sizin arzunuza uyar da Rabbime isyan edersem, o müthiş günün azabından korkarım.”

İbni Kesir 10:15 Ayetlerimiz onlara açık açık okununca; Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir, dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem olmaz. Ben, ancak bana vahyolunana uyarım. Ben, Rabbıma karşı gelirsem; büyük bir günün azabından korkarım.


Elmalılı-orijinal 10:16 De ki: eğer Allah dilese idi ben onu size okumazdım, hiç bir suretle de size onu bildirmezdi bilirsiniz ki ben sizin içinizde bundan evvel bir ömür durdum, artık bir kerre aklınıza müracat etmezmisiniz?

Elmalılı 10:16 - De ki, "Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım. O da onu hiçbir şekilde size bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce yıllarca bulundum. Siz hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?"

DiyanetMeali 10:16 De ki: "Allah dileseydi ben onu size okumazdım, size de bildirmemiş olurdu. Daha önce yıllarca aranızda bulundum, hiç düşünmüyor musunuz?"

DiyanetVakfı 10:16 De ki: Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım, Allah da onu size bildirmezdi. Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmuştum. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:16 De ki: «Eğer Allah Teâlâ dilese idi onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Muhakkak ki, ben ondan evvel sizin aranızda bir ömür sürmüştüm. Siz hiç âkilâne düşünmez misiniz?»

SuatYıldırım 10:16 – De ki: “Eğer Allah dileseydi ben Kur’ân’ı size okuyamazdım, hiçbir suretle de size onu bildirmezdi. Bilirsiniz ki, daha önce, bir ömür boyu aranızda yaşadım, böylesi bir iddiada bulunmadım. Aklınızı kullanıp bunu anlamaz mısınız?”

İbni Kesir 10:16 De ki: Allah dileseydi; ben, onu size okumazdım. Ve size hiç bildirmezdim. Daha önce yıllarca aranızda bulundum. Hiç düşünmüyor musunuz?


Elmalılı-orijinal 10:17 Artık bir yalanı Allaha iftira eden veya onun âyetlerine yalan diyenden daha zâlim kim olabilir? Şüphe yok ki: mücrimler, felâh bulmaz

Elmalılı 10:17 - Artık bir yalanı Allah'a iftira eden veya O'nun âyetlerini inkar edenden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz o mücrimler iflah olmayacaklar.

DiyanetMeali 10:17 Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Suçlular elbette saadete erişemezler.

DiyanetVakfı 10:17 Öyleyse kim Allah'a karşı yalan uydurandan veya onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz ki suçlular asla onmazlar!

Ömer.N.Bilmen 10:17 Artık Allah Teâlâ'ya karşı yalan yere iftirada bulunandan veya O'nun âyetlerini tekzîp edenden daha zalim kim vardır? Şüphe yok ki, mücrimler felâha eremezler.

SuatYıldırım 10:17 – Hem yalandan bir söz uydurup onu Allah’a mal eden veya Allah’ın âyetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Gerçek şu ki mücrimler iflah olmazlar.

İbni Kesir 10:17 Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Suçlular muhakkak ki felaha ermezler.


Elmalılı-orijinal 10:18 Allahı bırakıyorlar da kendilerine ne zarar, ne menfaat veremiyecek şeylere tapıyorlar, ve «ha, onlar bizim Allah yanında şefaatçilerimizdir» diyorlar, de ki: siz Allaha Göklerde ve Yerde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz? Hâşâ o onların isnad ettikleri ortaklıklardan münezzeh sübhan, yüksek çok yüksektir

Elmalılı 10:18 - Allah'ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve "Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki, "Siz Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir.

DiyanetMeali 10:18 Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" derler. De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.

DiyanetVakfı 10:18 Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir."

Ömer.N.Bilmen 10:18 Ve onlar, Allah Teâlâ'nın gayrı, kendilerine ne mazarrat ve ne de menfaat veremiyecek olanlara ibadet ederler ve derler ki: «Bunlar Allah Teâlâ'nın yanında bizim şefaatçilerimizdir.» De ki: «Allah Teâlâ'ya ne göklerde ve ne de yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O (Hâlik-ı Azîm) onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir, müteâlidir.»

SuatYıldırım 10:18 – Onlar, Allah’tan başka kendilerine ne zarar ne de fayda veremeyen birtakım nesnelere ibadet ediyor ve “Onlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.” diyorlar.De ki: Böyle bir şey olacak da Allah bilmeyecek ha!Ne o, yoksa siz Allah’a göklerde ve yerde olup da bilmediği şeylerin varlığını mı haber vereceğinizi iddia ediyorsunuz?Hâşâ! O, onların iddia ettikleri her türlü ortaktan münezzehtir, yücedir. [13,33]

İbni Kesir 10:18 Onlar Allah'ı bırakarak; kendilerine fayda da, zarar da vermeyen şeylere taparlar. Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, derler. De ki: Siz, Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi bildiriyorsunuz? Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.


Elmalılı-orijinal 10:19 İnsanlar bir tek ümmetti, sonra ıhtilâf ettiler, eğer rabbından ezelde bir kelime sebketmiş olmasa idi o ıhtilâf edib durdukları şeylerde şimdiye kadar beyinlerinde huküm verilmiş bitmişti

Elmalılı 10:19 - İnsanlar, aslında bir tek ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı oldular. Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu.

DiyanetMeali 10:19 İnsanlar bir tek ümmettiler, sonra ayrılığa düştüler; şayet Rabbinden, daha önce bir takdir geçmemiş olsaydı, aralarında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.

DiyanetVakfı 10:19 İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi).

Ömer.N.Bilmen 10:19 Ve insanlar bir ümmetten başka değildi. Sonra ihtilafa düştüler. Eğer Rabbin tarafından geçmiş bir kelime bulunmasa idi, onların arasında ihtilâfa düştükleri şey hususunda elbette ki (derhal) hükmolunurdu.

SuatYıldırım 10:19 – İnsanlar aslında tek ümmet idi. Başlangıçta hepsi tevhid inancına sahip iken sonra aralarında ihtilaf çıktı.Şayet Allah’tan nihaî hükmü kıyamete bırakma şeklinde önceden yapılmış bir vaad olmasaydı, ihtilaf ettikleri konudaki hüküm çoktan verilmiş, azap tepelerine inmiş olurdu. [2,213; 11, 110; 20,129]

İbni Kesir 10:19 İnsanlar tek bir ümmetten başka bir şey değildir. Sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbından daha önce bir söz geçmemiş olsaydı; ayrılığa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.


Elmalılı-orijinal 10:20 Bir de «ona rabbından bambaşka bir âyet indirilse ya» diyorlar, sen de de ki: gayıb ancak Allaha mahsus, intızar edin ben de sizinle beraber muntazır olanlardanım

Elmalılı 10:20 - Bir de "Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!" diyorlar. De ki: "Gaybı bilmek ancak Allah'a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz."

DiyanetMeali 10:20 "Rabbinden ona (Muhammed'e) bir mucize indirilse ne olur!" derler. Onlara de ki: "Gaybı bilmek Allah'a mahsustur; bekleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte beklemekteyim."*

DiyanetVakfı 10:20 Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: Gayb ancak Allah'ındır. Bekleyin (bakalım) ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Ömer.N.Bilmen 10:20 Ve derler ki: «O'na Rabbi tarafından bir mucize indirilmeli değil midir?» De ki: «Gayb ancak Allah içindir. Artık siz bekleyiniz, şüphe yok ki, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

SuatYıldırım 10:20 – Bir de kalkmış: “O Peygambere Rabbi tarafından bambaşka bir mûcize indirilse ya!” diyorlar.Sen de ki: “Gayb âlemi ancak Allah’ındır. Gaybı bilmek O’na mahsustur. O halde bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber bekliyorum. [6,37; 17,59; 10,96-97; 15,14-15]

İbni Kesir 10:20 Ona Rabbından bir ayet indirlmeli değil miydi? derler. De ki: Gayb; ancak Allah'a aittir. Bekleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.


Elmalılı-orijinal 10:21 İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet tattırdığımız zaman da âyetlerimiz hakkında derhal bir mekirleri vardır, de ki: Allahın mekri daha çabuktur, haberiniz olsun: elçilerimiz yaptığınız mekirleri yazıb duruyorlar

Elmalılı 10:21 - İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, âyetlerimiz hakkında derhal bir takım hilekârlıklara girişirler. De ki: "Allah'ın hilesi daha çabuktur. Haberiniz olsun ki elçilerimiz yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar".

DiyanetMeali 10:21 İnsanlara darlık geldikten sonra onlara bolluğu taddırdığımızda, hemen ayetlerimize dil uzatmağa kalkışırlar; onlara de ki: "Hile yapanın cezasını vermekte Allah daha çabuktur." Elçi meleklerimiz kurduğunuz tuzakları hiç şüphesiz yazmaktadırlar.

DiyanetVakfı 10:21 Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah'ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar.

Ömer.N.Bilmen 10:21 İnsanlara kendilerini kaplayan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet taddırdığımız zaman Bizim âyetlerimiz hakkında onların derhal bir kötü hareketleri vardır. De ki: «Allah Teâlâ hilece daha çabuktur.» Şüphe yok ki, Bizim resûllerimiz, (meleklerimiz) ne hile yaparsanız hepsini yazarlar.

SuatYıldırım 10:21 – İnsanlara uğradıkları bir dertten sonra bir nimet ve âfiyet tattıracak olursak, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında yine birtakım kötü düşüncelere sapmışlar!De ki: “Allah’ın o tuzakların hakkından gelmesi, daha da çabuk gerçekleşir. Haberiniz olsun meleklerimiz bütün o kötü düşüncelerinizi kaydedip duruyorlar.”

İbni Kesir 10:21 Kendilerine dokunan sıkıntılardan sonra insanlara bir rahmet tattırdığımızda; hemen ayetlerimize düzen kurmaya çalışırlar. De ki: Düzen kurmada Allah en hızlıdır. Elçilerimiz de kurduğunuz düzenleri hiç şüphesiz yazmaktadırlar.


Elmalılı-orijinal 10:22 O, odur ki sizleri karada ve denizde gezdirtir, hattâ gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıb hoş bir heva ile aktıkları ve tam onunla ferahlandıkları sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her yerden onlara dalga gelmeğe başlar ve zannederler ki tamamen ihata olunub bittiler, o vakıt Allaha dini halis kılarak dua ederler: «ahdımız olsun ki, derler, eğer bizi bundan halâs edersen, şeksiz şüphesiz şükreden kullarından oluruz»

Elmalılı 10:22 - Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: "Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız." derler.

DiyanetMeali 10:22 Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi, içindekileri güzel bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler; bir fırtına çıkıp da onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak, "Bizi bu tehlikeden kurtarırsan and olsun ki şükredenlerden oluruz" diye O'na yalvarırlar.

DiyanetVakfı 10:22 Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.

Ömer.N.Bilmen 10:22 O, o (Hâlık-i Kerîmdir) ki, sizi karada ve denizde yürütür. Vaktâ ki gemilerde bulunursunuz, onlar da yolcular ile beraber latif bir rüzgâr ile akıp gider ve onunla ferahlanırlar. Derken onlara şiddetli esen bir rüzgâr gelir, ve onlara her taraftan dalgalar hücuma başlar ve kendilerinin bununla tamamen ihata edilmiş olduklarını zanneder, Allah Teâlâ'ya dinde muhlisler olarak duada bulunurlar, «Eğer bizi bundan kurtarır isen elbette biz şükredicilerden oluruz» derler.

SuatYıldırım 10:22 – Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O’dur.Gemide olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgârla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü keyiflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah’a yapıp gönülden O’na yalvarırlar:”Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu felâketten kurtarırsan, mutlaka şükreden kullarından olacağız!” derler. [2,139] {KM, Mezmurlar 107,23-30}

İbni Kesir 10:22 Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide bulunduğunuzda geminin onları hoş bir rüzgarla götürdüğünde ve onunla sevindiklerinde; birden şiddetli bir kasırga gelip onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda, Allah'ın dinine sarılarak: Bizi bu tehlikeden kurtarırsan; andolsun ki, şükredenlerden oluruz, diye O'na yalvarırlar.


Elmalılı-orijinal 10:23 Derken vaktâki onları halâs eder, çıkar çıkmaz Yer yüzünde haksızlıkla bagye başlarlar, ey insanlar, bagyiniz sırf kendi aleyhinizedir, o alçak hayatın biraz zevkını sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz

Elmalılı 10:23 - Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır. Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz.

DiyanetMeali 10:23 Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar! Geçici dünya hayatında yaptığınız taşkınlık aleyhinizedir. Sonra dönüşünüz Bizedir. Yaptıklarınızı size bildiririz.

DiyanetVakfı 10:23 Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.

Ömer.N.Bilmen 10:23 Fakat onları kurtarınca onlar derhal yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar! Şüphe yok ki, sizin taşkınlığınız kendi şahıslarınızın aleyhinedir. Dünya hayatı bir meta'dır. Sonra dönüşünüz Bizedir. Artık Biz de size neler yapmış olduklarınızı elbette haber vereceğizdir.

SuatYıldırım 10:23 – Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki yine yeryüzünde haksız taşkınlıklar ve türlü yolsuzluklar yapıyorlar.Ey insanlar! İyi biliniz ki taşkınlığınız sadece kendi aleyhinizedir.Elde edeceğiniz en fazla şey, bu fani hayatın geçici menfaatidir. Sonunda dönüp Bizim huzurumuza geleceksiniz ve Biz de yaptıklarınızı size bir bir göstereceğiz. [17,67; 29,65; 31,32]

İbni Kesir 10:23 Allah onları kurtarınca; hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar; yaptığınız taşkınlık aleyhinize, dünya hayatının eğlencesidir. Sonra dönüşünüz, Bizedir. Biz de yapmış olduğunuzu size bildiririz.


Elmalılı-orijinal 10:24 O Dünya hayatın meseli sırf şunun gibidir: bir su, biz onu Semâdan indirmişiz derken onunla Yer yüzünün otu: insan ve davar yiyeceğinden birbirine girmiştir, Nihayet Arz, bütün zinetini takınıb süslendiği, ehli de onun üzerine kendilerini kadir zannettikleri bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş bir lâhzada ona öyle bir tırpan atıvermiştir ki sanki dün hiç bir şenlik yokmuş, işte düşünecek bir kavm için âyetleri böyle tavsıl ediyoruz

Elmalılı 10:24 - Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız.

DiyanetMeali 10:24 Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce birşey yokmuş gibi olmuştur. Düşünen millet için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz.

DiyanetVakfı 10:24 Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.

Ömer.N.Bilmen 10:24 Şüphe yok ki, dünya hayatının meseli, bir su gibidir ki, onu Biz gökten indirdik. Derken onunla insanların ve davarların yiyecekleri şeylerden olan yeryüzünün otları birbirine karışmış oldu. Vaktâ ki, yeryüzü ziynetini aldı ve bezendi ve onun ahalisi onun üzerine kâdir olduklarını sandılar, hemen ona emrimiz geceleyin veya gündüzün geliverdi, onu sanki bir gün evvel yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir halde kıldık. İşte âyetleri, mütefekkirler olan bir kavme böyle müfassaları beyan ederiz.

SuatYıldırım 10:24 – Bu fani dünya hayatı bilir misiniz neye benzer?Tıpkı şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, derken o yağmur sebebiyle, insanların ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir, ağ gibi etrafı sarar.Yeryüzü renk renk, çeşit çeşit meyve ve mahsullerle süslenir, bahçe sahipleri de o ürünleri devşirmeye giriştikleri sırada, geceleyin veya gündüzün birden emir çıkarırız, bir afet gelir, söküp biçer.Sanki daha dün, o şen manzara, orada hiç olmamış gibi olur...İşte Biz düşünüp ibret alacak kimseler için âyetleri, delilleri böyle ayrıntılı olarak açıklarız.

İbni Kesir 10:24 Dünya hayatının misali; sadece gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla, insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir; yeryüzü renk renk, çeşit çeşit masullerle süslenir. Ve yerin sahibleri bütün bunlara kadir olduklarını sandıkları sırada; geceleyin veya gündüzün emrimiz geliverirde orayı hiç birşey bitirmemişe çeviririz. Daha dün birşey yokmuş gibi olur. İşte Biz, ayetlerimizi düşünen insanlar için böylece açıklarız.


Elmalılı-orijinal 10:25 Allah, darüsselâma çağırıyor ve dilediğini bir doğru yola hidayet buyuruyor

Elmalılı 10:25 - Allah, selamet yurduna çağırıyor ve dilediğini de doğru yola hidayet ediyor.

DiyanetMeali 10:25 Allah, cennete çağırır ve dilediğini doğru yola eriştirir.

DiyanetVakfı 10:25 Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.

Ömer.N.Bilmen 10:25 Ve Allah Teâlâ selâmet yurduna davet ediyor ve dilediğini doğru bir yola hidâyet buyurur.

SuatYıldırım 10:25 – Allah insanları esenlik ve mutluluk ülkesine dâvet eder ve dilediği kimseleri doğru yola iletir. [6,127]

İbni Kesir 10:25 Ve Allah selam yurduna çağırır ve dilediğini dosdoğru yola iletir.


Elmalılı-orijinal 10:26 Hasenât yapanlara husnâ bir de ziyade var, ve yüzlerine ne bir kara bulaşır ne zillet, onlar eshabı Cennet hep orada muhalleddirler

Elmalılı 10:26 - İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzeli ve daha fazlasıyla karşılık vardır. Yüzlerine ne kara bulaşır, ne de aşağılanırlar. Cennet ehli işte bunlardır. Orada ebedî kalacaklardır.

DiyanetMeali 10:26 İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir. Onların yüzlerine ne bir karalık, ne de zillet bulaşır. İşte onlar cennetliklerdir, orada temelli kalırlar.

DiyanetVakfı 10:26 Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.

Ömer.N.Bilmen 10:26 İhsanda bulunanlar için güzellik ve bir ziyâdelik vardır ve onların yüzlerini ne karalık ve ne de bir alçaklık kaplamaz. İşte onlar cennet ehlidirler. Onlar orada ebedîyyen kalıcılardır.

SuatYıldırım 10:26 – İyi ve güzel davranışlarda bulunanlara en güzel mükâfat yani cennet ile daha da fazlası olarak Allah’ın cemalini görmek var.Onların yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne de bir zillet! İşte onlar cennetliktir.Onlar orada ebedî kalacaklardır. [9,72; 55, 60; 76,11] {KM, Yuhanna 17,3}

İbni Kesir 10:26 Güzel davrananlara daha güzeli ve fazlası var. Onların yüzleri ne kararır ne de zilletten kızarır. Onlar cennetin yaranıdırlar. Orada temelli kalacaklardır.


Elmalılı-orijinal 10:27 Seyyiat kazananlara gelince kötülüğün cezası misliledir, ve onları bir zillet kaplar, Allahdan kendilerini kurtaracak yoktur, sanki yüzleri gece parçalarından kaplanmış kapkaranlık, onlar, eshabı nar, hep orada muhalleddirler

Elmalılı 10:27 - Kötülük kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası, misli kadardır. Ve onları bir aşağılık ve eziklik kaplar. Onlar için Allah'dan başka hiçbir kurtarıcı yoktur. Yüzleri karanlık gecelerden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar cehennem ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır.

DiyanetMeali 10:27 Kötülük işleyenlere kötülükleri kadar ceza verilir; onların yüzlerini zillet bürür; Allah'a karşı onları savunacak yoktur; yüzleri, geceden kara bir parçayla örtülmüş gibidir. Bunlar cehennemliklerdir, orada temelli kalırlar.

DiyanetVakfı 10:27 Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Ömer.N.Bilmen 10:27 Ve o kimseler ki, kötülükleri kazandılar. Kötülüğün cezası da kendi misli iledir. Ve onları bir alçaklık kaplar. Onlar için Allah'tan koruyacak bir şey yoktur. Onların yüzleri sanki geceden karanlık bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar ateşin yârânıdır. Onlar onun içinde ebedî sûrette kalacak kimselerdir.

SuatYıldırım 10:27 – Kötülük işleyenler ise, yaptıkları kötülük kadar ceza görürler. Kendilerini bir zillettir kaplayacak...Onları Allah’ın bu cezasından kurtaracak bir kimse yoktur. Yüzleri sanki kapkaranlık gece parçalarıyla kaplanmıştır.İşte onlar cehennemliktir.Hem de orada ebedî kalacaklardır. [42,45; 14,42-44; 75,10-12; 3,106-107]

İbni Kesir 10:27 Kötülükleri kazananlara; kötülükleri kadar ceza verilir. Onların yüzlerini zillet bürür. Allah'a karşı onları savunacak kimse yoktur. Yüzleri, geceden de kara bir parçayla örtülmüş gibidir. İşte bunlar da ateşin yaranıdırlar. Orada temelli kalacaklardır.


Elmalılı-orijinal 10:28 Ve o gün ki hepsini mahşere toplayacağız, sonra diyeceğiz o şirk koşanlara: yerinize! Siz de şerikleriniz de, artık aralarını açmışızdır, şerikleri şöyle demektedir: siz bize tapmıyordunuz

Elmalılı 10:28 - O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!" diyeceğiz. Artık aralarını iyice açmışız. O ortak koştukları şeyler, "Siz bize tapmıyordunuz ki." diyecekler.

DiyanetMeali 10:28-29 Onların hepsini bir gün toplarız, sonra, puta tapanlara, "Siz ve putlarınız yerlerinize! deyip onları birbirlerinden ayırırız. Putları ise: "Bize tapmıyordunuz ki. Allah, sizinle bizim aramızda şahit olarak yeter. Sizin tapınmanızdan bizim haberimiz yoktu" derler.

DiyanetVakfı 10:28 Onların hepsini biraraya toplayacağımız, sonra da Allah'a ortak koşanlara: "Siz ve koştuğunuz ortaklar yerinizde bekleyin" diyeceğimiz gün artık onların (putlarıyla) aralarını tamamen ayırmışızdır. Ve onların ortakları, (putları) derler ki: "Siz, bize ibadet etmiyordunuz.

Ömer.N.Bilmen 10:28 Ve o günü ki, hepsini mahşere toplarız. Sonra şerik koşmuş olanlara de- riz ki: «Siz de ve şerikleriniz de yerlerinizde durunuz.» Artık aralarını ayırmışızdır. Ve onların şerikleri der ki: «Siz bizlere tapınır değil idiniz.»

SuatYıldırım 10:28-29 – Gün gelir, onların hepsini bir araya toplayıp sonra Allah’a şirk koşanlara: “Siz de, taptığınız şerikleriniz de yerlerinize!” deriz. Artık onları putlarından tamamen ayırmışızdır.Şerikleri: “Siz dünyada bize tapmıyordunuz. Allah da üzerimizde şahittir ki sizin bize taptığınızdan hiç mi hiç haberimiz yoktu!” derler. [18,47; 30,14-43; 19, 82; 46,5-6]

İbni Kesir 10:28 O gün hepsini toplarız. Şirk koşanlara; Siz ve koştuğunuz ortaklar yerlerinize, deriz. Artık onların arasını açmışızdır. Ortakları derler ki: Bize tapmıyordunuz.


Elmalılı-orijinal 10:29 Şimdi sizinle bizim aramızda şahid olarak, Allah yeter doğrusu «sizin ibadetinizden bizim asla haberimiz yoktu»

Elmalılı 10:29 - "Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter. Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur" (diyecekler).

DiyanetMeali 10:28-29 Onların hepsini bir gün toplarız, sonra, puta tapanlara, "Siz ve putlarınız yerlerinize! deyip onları birbirlerinden ayırırız. Putları ise: "Bize tapmıyordunuz ki. Allah, sizinle bizim aramızda şahit olarak yeter. Sizin tapınmanızdan bizim haberimiz yoktu" derler.

DiyanetVakfı 10:29 Bu yüzden bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz ki biz sizin (bize) tapmanızdan tamamen habersizdik."

Ömer.N.Bilmen 10:29 «İmdi Allah Teâlâ, bizim aramızla sizin aranızda şahit olmak için yeter. Muhakkak ki, biz sizin tapınmanızdan elbette habersiz idik.»

SuatYıldırım 10:28-29 – Gün gelir, onların hepsini bir araya toplayıp sonra Allah’a şirk koşanlara: “Siz de, taptığınız şerikleriniz de yerlerinize!” deriz. Artık onları putlarından tamamen ayırmışızdır.Şerikleri: “Siz dünyada bize tapmıyordunuz. Allah da üzerimizde şahittir ki sizin bize taptığınızdan hiç mi hiç haberimiz yoktu!” derler. [18,47; 30,14-43; 19, 82; 46,5-6]

İbni Kesir 10:29 Allah, sizinle bizim aramızda şahid olarak yeter. Sizin tapınmanızdan haberimiz yoktur.


Elmalılı-orijinal 10:30 İşte burada her nefis, geçmişte yaptığını deneyecek, hepsi hak mevlâları Allaha reddolunmuş ve uydurdukları şeyler kendilerinden gaib olmuş gitmiş bulunacaktır.

Elmalılı 10:30 - İşte burada herkes geçmişte yaptığını bulacak. Ve gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. İftira edip uydurdukları şeyler de kendilerinden büsbütün uzaklaşıp gidecek.

DiyanetMeali 10:30 İşte orada herkes dünyada yapmış olduğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlaları olan Allah'a döndürülür. Uydurdukları putlar da ortadan kaybolmuştur.*

DiyanetVakfı 10:30 Orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur. Artık onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüşlerdir. Uydurmakta oldukları şeyler (bâtıl tanrıları) da onları terkedip kaybolmuştur.

Ömer.N.Bilmen 10:30 Orada her nefis, evvelce yapmış olduğundan haberdar olacaktır. Ve hak mevlâları olan Teâlâ'ya reddedilmiş bulunacaklardır. İftira eder oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiş bulunacaktır.

SuatYıldırım 10:30 – İşte orada her kişi, dünyada iken yaptıklarının kaç para ettiğini görür. Hepsi, gerçek efendileri olan Allah’ın huzuruna götürülür ve uydurdukları putlar ortalıkta görünmez olur. [86,9; 75,13; 17,13-14]

İbni Kesir 10:30 İşte orada herkes önceden yapmış olduğunu bilir. Gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Uydurdukları şeyler ise kendilerinden kaybolup gider.


Elmalılı-orijinal 10:31 De ki: size Gökten ve Yerden kim rızk veriyor? Ya o sem'u ebsar kimin milki bulunuyor? Ve kim o ölüden diri çıkarıyor ve diriden ölü çıkarıyor? Ve emri kim tebdir ediyor? Derhal diyecekler ki Allah, de ki, o halde sakınmaz mısınız?

Elmalılı 10:31 - De ki, "size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O, kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? İşleri idare eden kim?" Hemen "Allah'dır" diyecekler. De ki, "O halde Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

DiyanetMeali 10:31 De ki: "Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?" Onlar: "Allah'tır! " diyecekler. "O halde O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de.

DiyanetVakfı 10:31 (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:31 De ki: «Sizi gökten ve yerden kim merzûk ediyor? Ve o işitme kuvvetine ve gözlere mâlik olan kimdir? Ve kimdir ki, ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır. Ve kimdir işleri tedbir eden?» Derhal diyeceklerdir ki: «Allah...» Artık de ki: «Siz korkmaz mısınız?»

SuatYıldırım 10:31 – De ki: Kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran?Kimdir kulaklarınızı ve gözlerinizi yaratan?Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran.Kimdir bütün işleri çekip çeviren, kâinatı yöneten. “Allah!” diyecekler, duraksamadan:De ki: “O halde sakınmaz mısınız O’nun cezasından?” [3,27; 80,27-31; 67,21]

İbni Kesir 10:31 De ki: Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlere kim hükmeder? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir? Onlar: Allah'tır, diyecekler. O halde O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız? de.


Elmalılı-orijinal 10:32 İşte o Allah, sizin hak rabbınız; haktan sonra da dalâlden başka ne vardır? O halde nasıl çevrilirsiniz?

Elmalılı 10:32 - İşte o Allah sizin gerçek Rabbinizdir. Gerçeğin dışında sapıklıktan başka ne vardır? O halde haktan nasıl çevriliyorsunuz?

DiyanetMeali 10:32 İşte gerçek Rabbiniz Allah budur. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır. Öyleyse nasıl olup da döndürülüyorsunuz?

DiyanetVakfı 10:32 İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Artık haktan (ayrıldıktan) sonra sapıklıktan başka ne kalır? O halde nasıl (sapıklığa) döndürülüyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:32 İşte sizin hak olan Rabbiniz, o Allah Teâlâ'dır. Artık haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır? O halde nasıl çevriliyorsunuz?

SuatYıldırım 10:32 – İşte bunları yapan Allah’tır sizin gerçek Rabbiniz.Gerçeğin ötesinde, dalâletten başka ne kalır? Nasıl oluyor da haktan uzaklaştırılıyorsunuz?

İbni Kesir 10:32 İşte gerçek Rabbınız olan Allah budur. Haktan sonra dalaletten başka ne vardır? O halde nasıl çevriliyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 10:33 Öyle büsbütün haktan çıkmış fasıklara rabbının kelimesi şöyle hakk oldu: onlar artık iymana gelmezler

Elmalılı 10:33 - Hak dinden çıkmış fasıklara Rabbinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık imana gelmezler.

DiyanetMeali 10:33 Böylece, fasık olanların inanmayacaklarına dair Rabbinin söylediği söz gerçekleşti.

DiyanetVakfı 10:33 İşte böylece Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki "Onlar inanmazlar" sözü gerçekleşmiş oldu.

Ömer.N.Bilmen 10:33 İşte fıska düşmüş olanların aleyhine Rabbinin kelimesi şöylece tahakkuk etmiştir ki, şüphe yok onlar imân etmezler.

SuatYıldırım 10:33 – Öyle büsbütün doğru yoldan çıkmış, isyanda ısrar eden o fâsıklara, imana gelmedikleri için, Rabbinin azap kararı kesinleşmiştir. [39,71]

İbni Kesir 10:33 Böylece, fasık olanların iman etmeyeceklerine dair Rabbının sözü gerçekleşti.


Elmalılı-orijinal 10:34 De ki: sizin şeriklerinizden halkı ilkin yapacak sonra da çevirib yapacak var mı? De ki Allah, halkı ibtida yapar sonra çevirir yine yapar, artık nasıl saptırılırsınız

Elmalılı 10:34 - De ki: "Allah'a eş tuttuğunuz ortaklarınızdan, önce yaratıp, sonra da onu çevirip yeniden diriltecek var mı?" De ki, "Önce yaratıp, sonra da onu yeniden yaratacak olan Allah'dır. O halde nasıl yoldan saptırılıyor, döndürülüyorsunuz?"

DiyanetMeali 10:34 De ki: "Koştuğunuz ortaklardan, önce yaratan, sonra bunu tekrar eden var mıdır?" De ki: "Allah önce yaratır, sonra bunu tekrar eder. Nasıl da döndürülürsünüz! "

DiyanetVakfı 10:34 (Resûlüm!) De ki: (Allah'a) ortak koştuklarınız arasında, (birini yokken) ilk defa yaratacak, arkasından onu (ölümünden sonra hayata) yeniden döndürecek biri var mı? De ki: Allah ilk defa yaratıp (ölümden sonra) onu yeniden (hayata) döndürür. O halde nasıl saptırılırsınız!

Ömer.N.Bilmen 10:34 De ki: «Sizin şeriklerinizden halkı bidâyeten var eden, sonra da onu iade eyleyen bir kimse var mıdır? Allah Teâlâ ise halkı ibtida yaratır, sonra da onu iade eder. Artık siz nereden sapıttırılıyorsunuz?»

SuatYıldırım 10:34 – De ki: “Sizin Allah’a ortak saydığınız putlardan mahlûkatı yaratıp onları ölümlerinden sonra da diriltebilen var mıdır?” De ki: “Ancak Allah ilkin yaratıp sonra diriltmeye kadirdir. Öyleyse nasıl oluyor da bu hakikatten vazgeçiriliyorsunuz?”

İbni Kesir 10:34 De ki: Ortaklarınız içinde önce yaratan, sonra bunu tekrar eden var mıdır? De ki: Allah önce yaratır, sonra bunu tekrar eder. Nasıl da döndürülüyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 10:35 De ki sizin şeriklerinizden hakka hidayet eden var mı? Allah de ki: hakka hidayet eder, o halde hakka hidayet eden mi ittibaa ehaktır, yoksa hidayet olunmadıkça kendi kendine iremiyen mi? O halde ne oluyorsunuz? Nasıl hukmediyor sunuz?

Elmalılı 10:35 - De ki, "Ortak koştuklarınızdan doğru yolu gösterecek olan var mıdır?" Deki, "Allah, hak olan doğru yola hidayet eder. O halde doğru yola hidayet eden mi kendisine uyulmaya daha layıktır, yoksa kendisine yol gösterilmeyince onu bulamayan mı daha layıktır. O halde ne oluyorsunuz? Nasıl hükmediyorsunuz?"

DiyanetMeali 10:35 De ki: "Koştuğunuz ortaklardan gerçeğe eriştiren var mıdır?" De ki: "Ama Allah gerçeğe eriştirir. Gerçeğe eriştiren mi, yoksa, birisi götürmezse gidemeyen mi uyulmağa daha layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?"

DiyanetVakfı 10:35 De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan var mı? De ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl (böyle yanlış) hükmediyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:35 De ki: «Sizin şeriklerinizden Hakk'a hidâyet edecek bir kimse var mıdır? De ki: «Allah Teâlâ Hakk'a hidâyet eder. Artık Hakk'a hidâyet eden zât mı uyulmaya daha haklıdır, yoksa hidâyet olunmadıkça kendi kendine hidâyete eremiyecek kimse mi? Artık sizin için ne var? Nasıl hükmediyorsunuz?»

SuatYıldırım 10:35 – De ki: “O şeriklerinizden hakikate götürecek var mı? De ki: “Gerçeğe ancak Allah hidâyet eder.”Şimdi söyleyin bakalım; gerçeğe ulaştıran mı tâbi olunmaya lâyıktır, yoksa elinden tutulup doğru yola götürülmedikçe kendisi yol bulamayan mı?Ne oluyor size! Nasıl böyle yanlış hükmediyorsunuz?”

İbni Kesir 10:35 De ki: Sizin ortaklarınız içinde; hakka ileten var mıdır? De ki: Allah hakka eriştirir. Hakka eriştiren mi, yoksa götürülmeden gidemeyen mi uyulmaya daha layıktır. Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 10:36 Maamafih ekserisi sırf bir zan ardında gider' fakat zan, hakdan hiç bir şey ifade etmez, her halde Allah, onların ne yaptıklarını bilib duruyor

Elmalılı 10:36 - Onların birçoğu zandan başka bir şeye uymaz. Zan ise haktan hiç bir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz ki, Allah onların ne yaptıklarını bilir.

DiyanetMeali 10:36 Onların çoğu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Allah, yaptıklarını şüphesiz bilir.

DiyanetVakfı 10:36 Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.

Ömer.N.Bilmen 10:36 Onların ekserisi zandan başka bir şeye tâbi olmaz. Zan ise şüphe yok ki, hiçbir şey ile haktan müstağni kılamaz. Allah Teâlâ ise muhakkak ki, ne yaptıklarını tamamıyla bilicidir.

SuatYıldırım 10:36 – Onların çoğu sadece zanna uyarlar.Halbuki zan asla gerçeğin yerini tutamaz.Allah onların bütün yaptıklarını hakkıyla bilir.

İbni Kesir 10:36 Onların çoğu, sadece zanna tabi olurlar. Şüphe yok ki zann, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Doğrusu Allah, onların bütün işlediklerini bilendir.


Elmalılı-orijinal 10:37 Bu Kur'an Allahın mâsivasından uydurulamaz ve lâkin o, önündekinin bir tasdıkı ve kitabın tafsıyli olarak rabbül'âlemînden indirilmiştir, bunda hiç şüphe yoktur

Elmalılı 10:37 - Bu Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı (levh-i mahfuzu) ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

DiyanetMeali 10:37 Bu Kuran, Allah'tandır, başkası tarafından uydurulmuş değildir. Ancak kendinden öncekini doğrular ve O Kitap'ı açıklar. Alemlerin Rabbinden geldiğinden şüphe yoktur.

DiyanetVakfı 10:37 Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.

Ömer.N.Bilmen 10:37 Ve bu Kur'an, Allah'tan başkasına isnad edilerek iftirada bulunulamaz. Velâkin o kendisinden mukaddem olanı bir tasdiktir ve kitabın bir tafsilidir. Onda bir şüphe yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından (indirilmiştir).

SuatYıldırım 10:37 – Bu Kur’ân, Allah tarafından gelmeyip başkası tarafından uydurulmuş olması asla mümkün değildir.Lâkin daha önce indirilen kitapları tasdik eder ve farz edilen hüküm ve hakikatleri açıklar.Onda şüphe edilecek hiçbir taraf yoktur. Rabbülâlemin tarafından gönderilmiştir. [3,7; 2,41]

İbni Kesir 10:37 Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Ancak kendinden evvel geleni tasdik eder ve kitabı uzun uzun açıklar. Onda hiç şüphe yoktur. Alemlerin Rabbındandır.


Elmalılı-orijinal 10:38 Ya, onu uydurdu mu diyorlar? De ki: öyle ise haydin: onun misli bir sûre getirin ve Allahdan başka kime gücünüz yeterse çağırın, eğer sadıksanız bunu yapın

Elmalılı 10:38 - "Onu o (peygamber) uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah'dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın).

DiyanetMeali 10:38 Senin için, "Onu uydurdu mu?" diyorlar. De ki: "Onun surelerine benzer bir sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın."

DiyanetVakfı 10:38 Yoksa, Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber) onun benzeri bir sûre getirin.

Ömer.N.Bilmen 10:38 Yoksa, «Onu uydurdu,» mu diyorlar? De ki: «Eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz, onun misli bir sûre getirin ve Allah'tan başka gücünüz yettiği kimseyi de çağırınız.»

SuatYıldırım 10:38 – Yoksa “Onu kendisi uydurmuş!” mu diyorlar? De ki: “Öyleyse, iddianızda tutarlı iseniz haydi onunkine benzer bir sûre ortaya koyun ve Allah’tan başka çağırabileceğiniz kim varsa hepsini de yardımınıza çağırın.” [17,88; 2,24; 11,13]

İbni Kesir 10:38 Yoksa: Onu uydurdu mu? diyorlar. De ki: Sadıklardan iseniz, onun benzeri bir sure getirin. Ve Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.


Elmalılı-orijinal 10:39 Hayır onlar, ılmini ihata etmedikleri ve te'vili kendilerine hiç gelmemiş olan bir şey'i tekzib ettiler, bunlardan evvel geçenler de böyle tekzib etmişlerdi amma bak zâlimlerin akıbeti nasıl oldu?

Elmalılı 10:39 - Hayır. Onlar bilgileriyle kavrayamadıkları, te'vili de kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi yalan saydılar. Bunlardan önce gelip geçenler de yine böyle inkâr etmişlerdi, amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu.

DiyanetMeali 10:39 Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.

DiyanetVakfı 10:39 Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!

Ömer.N.Bilmen 10:39 Hayır. Onlar ilmini ihata edemedikleri ve daha te'vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi tekzîp ettiler. Onlardan evvelkiler de böylece tekzîpte bulunmuşlardı. Artık bak ki zalimlerin akibeti nasıl olmuştur.

SuatYıldırım 10:39 – Hayır! Onlar, hakkında etraflı bir bilgi edinmeden ve henüz yorumuna tam vakıf olmadan, bu Kur’ân’ı, çarçabuk yalanladılar.Kendilerinden öncekiler de böyle yalan saymışlardı.Bak ve zalimlerin sonunun nasıl olduğunu anla!

İbni Kesir 10:39 Hayır, onlar bilgisini kavrayamadıkları, yorumu kendilerine gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.


Elmalılı-orijinal 10:40 İçlerinden buna inanacak da var, inanmıyacak da var, rabbın o müfsidlere a'lemdir

Elmalılı 10:40 - Onlardan ona (Kur'ân'a) inanacaklar da var, inanmayacaklar da var. Rabbin fesatçıları en iyi bilendir.

DiyanetMeali 10:40 Aralarında ona inanan ve inanmayan vardır. Rabbin, bozguncuları daha iyi bilir.*

DiyanetVakfı 10:40 İçlerinden öylesi var ki ona (Kur'an'a) inanır, yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. Rabbin bozguncuları en iyi bilendir.

Ömer.N.Bilmen 10:40 Ve onlardan kimisi O'na imân eder ve onlardan kimisi de O'na imân etmez. Ve Rabbin müfsidleri pek ziyâde bilendir.

SuatYıldırım 10:40 – Onlardan Kur’ân’a iman edenler de var, iman etmeyenler de.Rabbin, hakkı yalanlayıp halk içinde fitne ve fesat çıkaranları pek iyi bilir.

İbni Kesir 10:40 İçlerinden kimisi buna iman eder, kimisi de iman etmez. Rabbın fesad çıkaranları daha iyi bilir.


Elmalılı-orijinal 10:41 Eğer seni tekzibde ısrar ederlerse de ki bana amelim, size de ameliniz, siz benim yapacağımdan beri'siniz, ben de sizin yapacağınızdan beriyim

Elmalılı 10:41 - Eğer seni inkâr etmeyi sürdürürlerse, de ki; "Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir. Benim yapacağım sizi ilgilendirmez, sizin yapacağınız da beni ilgilendirmez."

DiyanetMeali 10:41 Seni yalanlarlarsa, "Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir; siz benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz, ben de sizin yaptığınızdan sorumlu değilim" de.

DiyanetVakfı 10:41 (Resûlüm! ) onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.

Ömer.N.Bilmen 10:41 Ve eğer seni tekzîp ederlerse artık de ki: «Benim amelim banadır, sizin ameliniz de sizedir. Siz benim işleyeceğimden berîsiniz, ben de sizin işleyeceğiniz şeylerden berîyim.»

SuatYıldırım 10:41 – Eğer seni yalancı saymakta ısrar ederlerse de ki:”Benim yaptığım bana ait, sizin yaptığınız da size! Benim yaptıklarımla sizin, sizin yaptıklarınızla da benim ilişiğim yoktur.” [109,1-6; 60,4]

İbni Kesir 10:41 Şayet seni yalanlarlarsa; benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım, de.


Elmalılı-orijinal 10:42 İçlerinden seni dinlemiye gelenler de var, fakat akılları da yokken sağırlara sen mi işittireceksin

Elmalılı 10:42 - İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var. Sen, sağırlara, üstelik akılsız da olanlara dinletebilir misin?

DiyanetMeali 10:42 Aralarında sana kulak veren vardır. Sen, sağırlara, üstelik akılları da almazsa, işittirebilir misin?

DiyanetVakfı 10:42 Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara -üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?

Ömer.N.Bilmen 10:42 Ve onların içinde senin sözlerini işitmek isteyenler de vardır. Fakat sağırlara mı işittireceksin? Eğer akıllarıda kesmez kimseler bulunmuş ise.

SuatYıldırım 10:42 – Onların içinde senin söylediklerini dinlemeye gelenler de var.Fakat sen sağırlara nasıl duyurabilirsin ki? Hele akıllarını da kullanmıyorlarsa!

İbni Kesir 10:42 İçlerinde sana kulak verenler vardır. Fakat sen sağırlara işittirebilir misin? Üstelik akılları da hiç ermiyorsa.


Elmalılı-orijinal 10:43 İçlerinden sana bakanlar da var, fakat basıretleri de yokken körlere sen mi hidayet edeceksin?

Elmalılı 10:43 - İçlerinden sana bakanlar da var. Fakat sen, körlere, üstelik basiretleri de yoksa hidayet edip yol gösterebilecek misin?

DiyanetMeali 10:43 Aralarında sana bakan vardır. Sen körleri, görmezlerken doğru yola iletebilir misin?

DiyanetVakfı 10:43 Onlardan sana bakan da vardır. Fakat -hele (gerçeği) göremiyorlarsa- körleri sen mi doğru yola ileteceksin?

Ömer.N.Bilmen 10:43 Ve onlardan sana bakanlar da vardır. Ya sen körlere, göremez kimseler de olsalar doğru yolu gösterebilir misin?

SuatYıldırım 10:43 – Onların arasında sana bakanlar da var. Fakat gözleri görmeyenlere sen nasıl doğru yolu gösterebilirsin, hele basiretleri de yoksa! [25,41-42]

İbni Kesir 10:43 İçlerinde sana bakanlar da vardır. Körlere sen mi yol göstereceksin? Üstelik hiç görmüyorlarsa.


Elmalılı-orijinal 10:44 Her halde Allah insanlara zerrece zulmetmez ve lâkin insanlar kendilerine zulmediyorlar

Elmalılı 10:44 - Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.

DiyanetMeali 10:44 Allah insanlara hiç zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.

DiyanetVakfı 10:44 Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.

Ömer.N.Bilmen 10:44 Şüphe yok ki, Allah Teâlâ insanlara hiçbir şey ile zulmetmez. Velâkin insanlar kendi nefislerine zulmederler.

SuatYıldırım 10:44 – Allah insanlara asla zulmetmez. Lâkin insanlar kendi kendilerine zulmederler.

İbni Kesir 10:44 Doğrusu Allah insanlara hiç zulmetmez, ama insanlar kendilerine zulmederler.


Elmalılı-orijinal 10:45 Sanki gündüzün bir saatinden başka durmamışlar gibi hepsini mahşere sevkedeceği gün beyinlerinde tanışacaklar, Allahın karşısına çıkacaklarını tekzib edib de doğru yolu tutmamış olanlar hakıkat husrana düşmüş bulunacaklar

Elmalılı 10:45 - Allah'ın onları haşredip toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışmışlar gibi olacak. Allah'ın huzuruna çıkacaklarına inanmamış ve doğru yolu tutmamış olanlar hiç şüphesiz en büyük ziyana uğramış olacaklar.

DiyanetMeali 10:45 Onları toplayacağı kıyamet günü, sanki gündüz, birbirleriyle sadece tanışacakları bir saat kadar kalmış gibidirler. Allah'ın karşısına çıkmayı yalan sayanlar kaybetmişlerdir.

DiyanetVakfı 10:45 Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi.

Ömer.N.Bilmen 10:45 O gün ki onları (mahşere) toplayacaktır. Sanki (dünyada) gündüzün bir saat kadar kalmış gibi olacaklardır. Birbirlerini tanıyacaklardır. Allah Teâlâ'ya çıkacaklarını yalan sayanlar, muhakkak ki hüsrâna uğramışlardır. Ve doğru yola ermiş olmamışlardır.

SuatYıldırım 10:45 – Kıyamet günü Allah hepsini bir araya toplayacak.Dünyada, gündüzün ancak bir saati kadar yaşamış gibi gelecek kendilerine. O şekilde ki sadece birbirlerini görünce tanıyacakları kadar yaşadıklarını sanacaklar.Allah’a kavuşmayı yalan sayıp da doğru yolu tutmamış olanlar, en büyük kayba uğramışlardır. [79,46; 20,104; 70,11-15; 23,101; 77-15]

İbni Kesir 10:45 O gün, onları sanki dünyada gündüzün sadece bir saat kalmışlar gibi toplayınca; birbirlerini tanırlar. Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar ziyana uğramışlardır. Zaten onlar, hidayete ermişler de değillerdi.


Elmalılı-orijinal 10:46 Onlara va'dettiğimizin ba'zısını sana behemehal göstersek de veya seni tamamen alsak da her iki takdirde onların nihayet dönümü bizedir, sonra Allah ne yapacaklarına da şahiddir

Elmalılı 10:46 - Onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, göstermeden seni vefat ettirsek de, sonunda onların dönüşü bize olacak. Sonra onların ne yapacaklarına Allah şahit olacaktır.

DiyanetMeali 10:46 Onlara, söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya dünyada sana gösteririz, veya senin ruhunu alırız da nasıl olsa onların dönüşü Bizedir; (ahirette görürsün) Allah onların yaptıklarına şahiddir.

DiyanetVakfı 10:46 Eğer onları tehdit ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eğer (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onların dönüşü de bizedir. (O zaman onlara ne olacağını göreceksin). Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir.

Ömer.N.Bilmen 10:46 Onlara vaadettiğimiz şeyin bazısını sana göstersek de veya (henüz göstermeden) senin ruhunu kabzetsek de herhalde onların dönüşü Bizedir. Sonra Allah Teâlâ onların ne yapacakları üzerine şahittir.

SuatYıldırım 10:46 – Onlara vaad ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek, yahut seni vefat ettirsek, nasıl olsa sonunda onlar bize döneceklerdir. Elbette Allah, kendilerinin ne yapacaklarına şahittir.

İbni Kesir 10:46 Onlara vaadettiğimizin bir kısmını sana gösteririz veya seni alırız. Onların dönüşü bizedir. Allah onların yaptıklarına şahiddir.


Elmalılı-orijinal 10:47 Her ümmet için bir Resul vardır, o Resulleri geldiği vakıt aralarında adâletle huküm verilir, hiç birine zulmedilmez

Elmalılı 10:47 - Her ümmetin bir peygamberi vardır. O peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir. Onlar hiç zulüm görmezler.

DiyanetMeali 10:47 Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiğinde aralarında adaletle hüküm verilmiş olur. Onların hakları yenmez.

DiyanetVakfı 10:47 Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.

Ömer.N.Bilmen 10:47 Her ümmet için bir peygamber vardır. Artık onlara peygamberleri geldiği vakit aralarında adâletle hükmedilmiş olur ve onlar zulmolunmazlar.

SuatYıldırım 10:47 – Her ümmetin bir Peygamberi vardır. Peygamberleri kendilerine gelince, aralarında adaletle hükmedilir, hiç birine zulmedilmez. [39,69]

İbni Kesir 10:47 Her ümmetin bir rasulü vardır. Onların rasulleri gelince aralarında adaletle hükmedilir. Ve asla zulme uğratılmazlar.


Elmalılı-orijinal 10:48 Ne zaman bu va'd? Sadıksanız diyorlar

Elmalılı 10:48 - Onlar, "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad ne zaman yerine gelecek?" diyorlar.

DiyanetMeali 10:48 "Bu iddiada samimi iseniz, bu azabın gerçekleşmesi ne zamandır? söyle" derler.

DiyanetVakfı 10:48 Doğru iseniz bu vaad (azap) ne zamandır? diyorlar.

Ömer.N.Bilmen 10:48 Ve derler ki: «Eğer siz sâdık kimseler iseniz bu vaad ne zamandır?»

SuatYıldırım 10:48 – Onlar: “Eğer dediğiniz doğru ise, peki bu vaadin ne zaman gerçekleşeceğini söyleyin!” derler. [42,18]

İbni Kesir 10:48 Derler ki: Doğru sözlülerden iseniz bu vaad ne zamanmış?


Elmalılı-orijinal 10:49 De ki: ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka ne bir menfeate ne de bir mazarrata malik değilim, her ümmet için bir ecel vardır, ecelleri geldiği vakıt artık bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler

Elmalılı 10:49 - De ki, "Ben, Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar ne bir fayda verebilirim". Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince artık ne bir an geri, ne bir an ileri gidebilirler.

DiyanetMeali 10:49 De ki: "Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir süre vardır; süreleri sona erince bir saat bile geciktirilmezler ve öne de alınmazlar."

DiyanetVakfı 10:49 De ki: "Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.

Ömer.N.Bilmen 10:49 De ki: «Ben kendi nefsim için Allah Teâlâ'nın dilediğinden başka ne bir zarara ve nede bir faideye mâlik olamam. Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği vakit artık ne bir saat geri kalabilirler ve ne de ileri gidebilirler.»

SuatYıldırım 10:49 – De ki: “Ben kendi kendime bile, Allah’ın dilediğinden başka ne bir zararı savma, ne de bir fayda sağlama imkânına sahip değilim.Her ümmetin belirlenmiş bir ömür süresi vardır.Artık o vâdeleri gelince, onu ne bir saat ileri, ne de bir saat geri alamazlar.” [7,34 188; 63,11]

İbni Kesir 10:49 De ki: Allah'ın dilemesi dışında, ben; kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir sure vardır. Sureleri gelince; ne bir an geciktirilir, ne de öne alınırlar.


Elmalılı-orijinal 10:50 De ki: söyleyin bakayım şayed size onun azâbı yatarken veya gündüzün gelecekse mücrimler bunun hangisini isti'cal ediyorlar?

Elmalılı 10:50 - De ki: "O'nun azabı size geceleyin uykuda veya güpe gündüz gelecek olsa, ne dersiniz? Günahkârların onu alelacele istemeleri için ne sebep vardır?"

DiyanetMeali 10:50 De ki: "Allah'ın azabı size gece veya gündüz gelirse, ne yaparsınız? Suçlular neye bunda acele ediyorlar?"

DiyanetVakfı 10:50 De ki: (Ey müşrikler!) Ne dersiniz? Allah'ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne yaparsınız?). Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!

Ömer.N.Bilmen 10:50 De ki: «Bana haber veriniz! Eğer size onun azabı geceleyin veya gündüzün gelirse günahkârlar ondan neyi isti'câl ediveriyorlar?»

SuatYıldırım 10:50 – De ki: “Ne dersiniz, şayet O’nun azabı size ha yatarken gelmiş, ha gündüzün! Mücrimlerin, bunlardan birini çarçabuk istemelerine ne sebep var ki!

İbni Kesir 10:50 De ki: Görmüyor musunuz, ya Allah'ın azabı size gece veya gündüz gelirse? Suçlular neden bunu acele istiyorlar?


Elmalılı-orijinal 10:51 Ya sonra vakı' olduğu zaman mı ona iyman edeceksiniz? Ya... şimdi ha? hani siz bunu acele istiyordunuz, a?

Elmalılı 10:51 - Bu azap meydana geldikten sonra mı iman edeceksiniz, yoksa şimdi mi? Halbuki onun çarçabuk gelmesini istiyordunuz.

DiyanetMeali 10:51 Vuku bulduktan sonra mı O'na inanacaksınız? İnanmayanlar azabı görünce, "şimdi miydi?" derler. "Elbette, siz onu acele istiyordunuz" denir.

DiyanetVakfı 10:51 Başınıza belâ geldikten sonra mı O'na iman edeceksiniz, şimdi mi? (Çok geç). Halbuki onu (azabın gelmesini) istemekte acele ediyordunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:51 «O azap, vaki olduktan sonra mı ona imân etmiş olacaksınız? Şimdi mi? Halbuki, siz onu istical ediveriyordunuz (ya).»

SuatYıldırım 10:51 – İş işten geçtikten sonra mı iman edeceksiniz? Demek şimdi ha! (Ama artık çok geç!). Alın da görün çarçabuk gelmesini istediğiniz şeyi! [32,12; 40,84-85]

İbni Kesir 10:51 Gerçekleştikten sonra mı ona inanacaksınız? Hemen şimdi mi. Hani siz onu acele istiyordunuz.


Elmalılı-orijinal 10:52 Sonra denilecek o zulm edenlere ki tadın bakalım huld azâbını, vaktile kazandığınızdan başka bir sebeble cezalandırılacak değilsiniz?

Elmalılı 10:52 - Sonra o zulüm yapanlara "Tadın bakalım şu ebedi azabı!" denilecek. Vaktiyle kazandığınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?"

DiyanetMeali 10:52 Haksızlık edenlere de: "Sürekli azabı tadın, ancak yaptığınıza karşılık ceza çekiyorsunuz" denir.

DiyanetVakfı 10:52 Sonra o (kendilerine) zulmedenlere, "Ebedî azabı tadın!" denilecek. Kazanmakta olduğunuzdan başkasının karşılığını mı bulacaksınız?

Ömer.N.Bilmen 10:52 Sonra zulmetmiş olanlara denilecektir ki, «Şimdi ebedî azabı tadınız. Siz başkasıyla değil, ancak kazanmış olduğunuz şey sebebiyle cezalandırılırsınız.»

SuatYıldırım 10:52 – Sonra o zalimlere: “Ebedî azabı tadın bakalım! Siz dünya hayatında neyi hak ettiyseniz, sadece onun karşılığını göreceksiniz.” denir. [32,14]

İbni Kesir 10:52 Sonra zulmetmiş olanlara denilir ki: Sürekli azabı tadın. Yalnız kazanır olduğunuz şeylerle cezalandırılmıyor musunuz?


Elmalılı-orijinal 10:53 Sahih doğru mu bu? Diye senden istifsar ediyorlar, de ki: evet, rabbıma kasem ederim ki o, dosdoğru, ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız

Elmalılı 10:53 - "O azap gerçek mi?" diye sana soruyorlar. De ki; "Evet. Rabbim hakkı için o kesin bir gerçektir. Ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız."

DiyanetMeali 10:53 "O gerçek midir?" diye senden sorarlar. De ki: "Evet, Rabbim hakkı için o gerçektir, siz aciz kılamazsınız (önleyemezsiniz)."

DiyanetVakfı 10:53 "O (azap) bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz âciz bırakacak değilsiniz.

Ömer.N.Bilmen 10:53 Ve senden haber almak istiyorlar ki, o doğru mudur? De ki: «Evet. Ve Rabbime andolsun ki doğru bir hakikattır ve siz onu bertaraf edecek kimseler değilsinizdir.»

SuatYıldırım 10:53 – “Sahi doğru mu bu?” diye senden haber sorarlar.De ki: “Evet! Rabbime yemin ederim ki o elbette gerçektir ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız.” [6,134; 36,82; 34,3; 64,7]

İbni Kesir 10:53 O gerçek mi? diye senden haber sorarlar. De ki: Rabbıma andolsun ki o, muhakkak gerçektir. Elbette siz, O'nu aciz bırakacaklar değilsiniz.


Elmalılı-orijinal 10:54 Zulmetmiş olan her nefis bütün Arzdakine malik olsa idi, azâbı gördükleri vakıt hepsi içten içe nedamet ederek kendini kurtarmak için onu fedâ ederdi, fakat beyinlerinde kaza, adalet ile imza edilmiştir, hiç birine zulmedilmez

Elmalılı 10:54 - Zulüm yapmış olan herkes, azabı görünce yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da, (o azaptan kurtulmak için) hepsini feda ederdi. Ve içten içe pişmanlık duyardı. Fakat aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulüm yapılmaz.

DiyanetMeali 10:54 Haksızlık etmiş olan her kişi, yeryüzünde olan her şeye sahip olsa, onu azabın fidyesi olarak verirdi. Azabı görünce pişmanlık gösterdiler. Haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmolunmuştur.

DiyanetVakfı 10:54 (O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder. Ve azabı gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.

Ömer.N.Bilmen 10:54 Eğer zulmetmiş olan her şahıs için bütün yerde bulunanlar olsa idi elbette onları feda ederdi ve azabı gördükleri zaman için için nedâmette bulunmuş olurlar. Ve onların arasında adâletle hükmolunmuş olur ve onlar zulmolunmazlar.

SuatYıldırım 10:54 – Kendi nefsine zulmeden her kişi, dünyadaki bütün şeylere malik olsaydı bile, cezadan kurtulmak için hepsini fidye olarak verirdi. Onlar cezaları olan azabı görünce içten içe duydukları pişmanlığı açığa vururlar.Ne çare ki, kendilerine asla haksızlık edilmeksizin, aralarında adaletle hüküm verilmiştir.

İbni Kesir 10:54 Yeryüzünde bulunan her şey, nefsine zulmeden kimsenin olsaydı, onu fidye verirdi. Azabı gördükleri zaman içlerinde pişmanlık duyarlar. Halbuki onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmolunmuştur.


Elmalılı-orijinal 10:55 Uyan Göklerde ve Yerde ne varsa Allahındır, uyan Allahın va'di muhakkak haktır ve lâkin ekserisi bilmezler

Elmalılı 10:55 - Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Açın gözünüzü, Allah'ın vaadi muhakkak ki, haktır, gerçektir. Lâkin onların çoğu bunu bilmezler.

DiyanetMeali 10:55 İyi bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir, ama çoğu bunu bilmez.

DiyanetVakfı 10:55 Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah'ın vâdi haktır, fakat onların çoğu bilmez.

Ömer.N.Bilmen 10:55 Uyanınız! Şüphe yok ki göklerde de ve yerde de her ne var ise Allah Teâlâ'nındır. Agâh olunuz! Allah Teâlâ'nın vaadi, elbette ki hakikattır, fakat onların ekserisi bilmezler.

SuatYıldırım 10:55 – İyi bilin ki göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır.İyi bilin ki Allah’ın vâdi gerçektir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

İbni Kesir 10:55 Dikkat edin, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Dikkat edin, Allah'ın vaadi şüphesiz bir gerçektir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.


Elmalılı-orijinal 10:56 O hem diriltir hem öldürür ve hep döndürülüb ona götürüleceksiniz

Elmalılı 10:56 - O, hem can veren, hem can alandır. Ve hepiniz O'na döndürülüp götürüleceksiniz.

DiyanetMeali 10:56 Dirilten ve öldüren O'dur. O'na döneceksiniz.

DiyanetVakfı 10:56 O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız O'na döndürüleceksiniz.

Ömer.N.Bilmen 10:56 O diriltir ve öldürür ve O'na döndürüleceksinizdir.

SuatYıldırım 10:56 – Hayatı veren de, öldürüp geri alan da O’dur. Ve sonunda hepiniz O’nun huzuruna götürüleceksiniz.

İbni Kesir 10:56 Dirilten ve öldüren O'dur. O'na döneceksiniz.


Elmalılı-orijinal 10:57 Ey insanlar işte size rabbınızdan bir mev'ıza ve gönüller derdine bir şifa, ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi

Elmalılı 10:57 - Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi.

DiyanetMeali 10:57 Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalblerde olana şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.

DiyanetVakfı 10:57 Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.

Ömer.N.Bilmen 10:57 Ey insanlar! Muhakkak ki, size Rabbinizden bir öğüt ve gönüllerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidâyet ve bir rahmet gelmiştir.

SuatYıldırım 10:57 – Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidâyet ve rahmet geldi. [17,82; 41,44]

İbni Kesir 10:57 Ey insanlar; size Rabbınızdan bir öğüt, gçğüslerde olana bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.


Elmalılı-orijinal 10:58 De ki: Allahın fadlıle, rahmetile, ancak onunla artık ferahlanın, o onların toplayıb durduklarından hayırlıdır

Elmalılı 10:58 - De ki, "Allah'ın ihsanıyla ve rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinç duysunlar. Bu, onların biriktirip durduklarından daha hayırlıdır."

DiyanetMeali 10:58 De ki: "Bunlar, Allah'ın bol nimeti ve rahmetiyledir." Buna sevinsinler. O, onların topladıklarından daha hayırlıdır.

DiyanetVakfı 10:58 De ki: Ancak Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır.

Ömer.N.Bilmen 10:58 De ki: «Allah Teâlâ'nın fazlı ile ve rahmeti ile.» İşte yalnız onunla ferahlansınlar. O, onların topladıklarından daha hayırlıdır.

SuatYıldırım 10:58 – De ki: “Allah’ın lütfuyla, rahmetiyle, evet sadece bununla sevinin!Çünkü bu, insanların dünya malı olarak topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.”

İbni Kesir 10:58 De ki: Bunlar Allah'ın lütfu ve rahmeti iledir. Sadece bunlarla sevinsinler. O, bütün toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır.


Elmalılı-orijinal 10:59 De ki baksanıza a: Allah sizin için rızk olarak neler indirdi de siz ondan bir haram, bir halâl yaptınız, size, de: Allah mı izin verdi? Yoksa Allaha iftira mı ediyorsunuz?

Elmalılı 10:59 - De ki, "Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız". De ki, "Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"

DiyanetMeali 10:59 De ki: "Allah'ın size indirdiği rızkın bir kısmını haram, bir kısmını helal kıldığınızı görmüyor musunuz?" De ki: "Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a karşı yalan mı uyduruyorsunuz?"

DiyanetVakfı 10:59 De ki: Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:59 De ki: «Bana haber veriniz! Allah Teâlâ sizin için rızktan neler indirdi ve siz ondan bir haram bir de helâl kıldınız.» De ki: «Allah Teâlâ mı size izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?»

SuatYıldırım 10:59 – De ki: “Peki, Allah’ın size ihsan ettiği rızıklardan, bir kısmını helâl, bir kısmını haram yapmanıza ne dersiniz?”De ki: “Allah mı sizin böyle yapmanıza izin verdi, yoksa siz Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”

İbni Kesir 10:59 De ki: Allah'ın size gönderdiği, sizin de bazılarını haram, bazılarını da helal kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 10:60 Yalanı Allaha iftira edenler kıyamet gününü ne zannediyorlar? Her halde Allah insanlara karşı bir lûtuf sahibidir, lâkin ekserisi bilmezler

Elmalılı 10:60 - Allah'a yalanı iftira edenler kıyamet gününü ne sanıyorlar? Allah, insanlara çok ihsanda bulunmuştur, lâkin insanların çoğu şükretmezler.

DiyanetMeali 10:60 Allah'a karşı yalan uyduranlar kıyamet gününü ne zannederler? Doğrusu Allah'ın insanlara olan nimeti boldur, fakat çoğu şükretmezler.*

DiyanetVakfı 10:60 Allah'a karşı yalan uyduranların kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.

Ömer.N.Bilmen 10:60 Allah Teâlâ'ya karşı yalan yere iftirada bulunanların Kıyamet günü hakkındaki zanları neden ibarettir. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ insanlara karşı elbette fazl sahibidir, velâkin onların çokları şükretmezler.

SuatYıldırım 10:60 – Uydurdukları yalanı Allah’a mal edenler kıyamet gününü ne zannediyorlar?Gerçekten Allah insanlara karşı büyük lütuf sahibidir.Fakat insanların çoğu bu nimete şükretmezler.

İbni Kesir 10:60 Allah'a karşı yalan uyduranlar, kıyamet gününü ne sanıyorlar? Doğrusu Allah, insanlar hakkında lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.


Elmalılı-orijinal 10:61 Her hangi bir şeinde bulunsan, Kur'andan her ne okusan ve her hangi bir amel yapsanız, siz ona dalıb coşarken mutlak biz üzerinizde şahid bulunuruz, rabbından ne Yerde ne Gökte zerre miskali ve ondan ne daha küçük ne daha büyük hiç bir şey kaçmaz hepsi bir kitabı mübîndedir

Elmalılı 10:61 - Hangi işi yaparsan yap, Kur'ân'dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. Ne yerde, ne de gökte zerre kadar hiç bir şey Rabbinin gözünden kaçmaz. Ne zerreden daha küçük, ne de ondan daha büyük! Ancak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.

DiyanetMeali 10:61 Ne iş yaparsan yap ve sizler ona dair Kuran'dan ne okursanız okuyun; ne yaparsanız yapın; yaptıklarınıza daldığınız anda, mutlaka Biz sizi görürüz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçüğü veya daha büyüğü şüphesiz apaçık bir Kitap'dadır.

DiyanetVakfı 10:61 Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.

Ömer.N.Bilmen 10:61 Ve sen bir işte bulunmazsın ve ondan, Kur'an'dan bir şey okumazsın ve sizler de amelden bir şey yapmazsınız ki, illâ Biz sizin üzerinize o işe daldığınız zaman şahitleriz. Ve Rabbinden ne yerde ve ne de gökte zerre miskali bir şey gaib bulunmaz ve ondan ne daha küçük ve ne de daha büyük bir şey yoktur ki, illâ apaçık olan bir kitapta (yazılıdır).

SuatYıldırım 10:61 – Herhangi bir işte bulunsan, onun hakkında Kur’ân’dan herhangi bir şey okusan,Sen ve ümmetinin fertleri her ne iş yapsanız, siz o işe dalıp coştuğunuzda, mutlaka Biz her yaptığınızı görürüz.Yerde olsun, gökte olsun, zerre ağırlığınca bir varlık bile Rabbinin ilminden kaçamaz.Ne bundan küçük, ne bundan büyük hiçbir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir kitapta olmasın. [2,44; 6,59; 11,6; 26,217-218] {KM, Matta 10,30}

İbni Kesir 10:61 Ne işte bulunsan, Kur'an'dan ne okusan ve siz ne iş yaparsanız; yaptıklarınıza daldığınızda mutlaka Biz üzerinizde şahidiz. Yerde ve gökte hiç bir zerre Rabbından gizli değildir. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de şüphesiz apaçık kitabdadır.


Elmalılı-orijinal 10:62 Uyan! ki Allahın evliyası ne üzerlerine korku vardır ne de onlar mahzun olurlar

Elmalılı 10:62 - Açın gözünüzü! Allah'ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.

DiyanetMeali 10:62 İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.

DiyanetVakfı 10:62 Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

Ömer.N.Bilmen 10:62 Haberiniz olsun ki, muhakkak Allah Teâlâ'nın velîleri için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

SuatYıldırım 10:62 – İyi bilesiniz ki Allah’ın velîlerine korku yoktur, onlar üzüntüye de uğramazlar.

İbni Kesir 10:62 Dikkat edin, Allah dostlarında hiç bir korku yoktur. Onlar, mahzun da olacak değillerdir.


Elmalılı-orijinal 10:63 Onlar ki Allaha iyman etmişlerdir ve hep takvâ ile korunur dururlar

Elmalılı 10:63 - Onlar ki, iman etmişler ve Allah'a karşı gelmekten sakınmışlardır.

DiyanetMeali 10:63 Onlar Allah'a inanmış ve O'na karşı gelmekten sakınmışlardır.

DiyanetVakfı 10:63 Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.

Ömer.N.Bilmen 10:63 Onlar ki, imân etmişlerdir ve ittika eder olmuşlardır.

SuatYıldırım 10:63 – Velîler o kimselerdir ki O’na iman edip, emirlerine aykırı hareketlerden sakınırlar.

İbni Kesir 10:63 Onlar ki iman edip takvaya ermişlerdir.


Elmalılı-orijinal 10:64 Müjde onların Dünya hayatta da Âhırette de, Allahın kelimatına tebdil yok o işte fevzi azim o

Elmalılı 10:64 - Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah'ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.

DiyanetMeali 10:64 Dünya hayatında da, ahirette de müjde onlaradır. Allah'ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. Bu büyük başarıdır.

DiyanetVakfı 10:64 Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.

Ömer.N.Bilmen 10:64 Onlar için dünya hayatında da ve ahirette de (tam bir) müjde vardır. Allah Teâlâ'nın kelimeleri için değişmek yoktur.İşte en büyük necât budur.

SuatYıldırım 10:64 – Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara.Allah’ın hükümlerinde olsun, verdiği sözlerde olsun, asla değişiklik olmaz.İşte bu müjdeler en büyük mutluluktur. [41,30-32; 21,103; 57,12]

İbni Kesir 10:64 Onlar için dünya hayatında da, ahirette de müjde vardır. Allah'ın sözleri değişmez. Bu, büyük kurtuluşun kendisidir.


Elmalılı-orijinal 10:65 Ötekilerin lâfları seni mahzûn etmesin, çünkü ızzet, hep Allâhındır, o hepsini işitiyor, hepsini biliyor

Elmalılı 10:65 - Habibim, onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.

DiyanetMeali 10:65 İnkarcıların sözleri seni üzmesin, çünkü bütün kudret Allah'ındır. O, işitir ve bilir.

DiyanetVakfı 10:65 (Resûlüm) Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.

Ömer.N.Bilmen 10:65 Ve onların lâkırdıları seni mahzun etmesin. Şüphe yok ki, bütün izzet Allah Teâlâ'nındır. O kemaliyle işiticidir ve bilicidir.

SuatYıldırım 10:65 – O inkârcıların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet ve üstünlük Allah’ındır. O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

İbni Kesir 10:65 Onların sözleri seni üzmesin. Muhakkak ki izzet, bütünüyle Allah'ındır. O, Semi'dir, Alim'dir.


Elmalılı-orijinal 10:66 Uyan: Göklerde kim var, Yerde kim varsa hep Allahındır, Allahdan başkasına tapanlar dahi, şeriklerin tebaası olmazlar, ancak zanne teba'ıyyet ederler ve ancak kendi mızraklarıyle ölçer yalan söylerler

Elmalılı 10:66 - Açın gözünüzü! Göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah'ındır. Allah'dan başkasına tapanlar dahi, Allah'a ortak koştuklarına uymuş olmuyorlar, ancak zanna uymuş oluyorlar. Ve yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

DiyanetMeali 10:66 İyi bilin ki, göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah'ındır. Allah'ı bırakıp ortak koşanlar sadece zanna uyanlardır. Onlar ancak tahminde bulunuyorlar.

DiyanetVakfı 10:66 İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. (O halde) Allah'tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.

Ömer.N.Bilmen 10:66 Agâh olunuz ki, göklerde kim var ise ve yerde kim var ise şüphe yok ki, Allah Teâlâ'nındır. Allah Teâlâ'dan başkasına tapanlar da şeriklere tebaiyyet etmiş olmazlar. Onlar zandan başkasına tebaiyyet etmiyorlar ve onlar yalan söyler kimselerden başka değildirler.

SuatYıldırım 10:66 – İyi bilesiniz ki göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah’ın kuludur,O’nun hükmü altındadır.Allah’tan başka birtakım şeriklere ibadet edenler de gerçekte o putlarına tâbi olmazlar.Onlar sadece birtakım zanlara uymakta ve sırf kafadan atmaktadırlar.

İbni Kesir 10:66 Dikkat edin; göklerde kim varsa ve yerde kim varsa, hepsi Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar, gerçekte Allah'a koştukları ortaklara tabi olmuyorlar, onlar bir takım zannlara uyuyor ve ancak yalan söylüyorlar.


Elmalılı-orijinal 10:67 O, odur ki içinde durub dinlenesiniz diye sizin için geceyi yaptı, gündüzü de göz açıcı, elbette bunda dinliyecek bir kavm için bir çok âyetler var

Elmalılı 10:67 - O, öyle bir Allah'dır ki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü yaptı. Elbette bunda söz dinleyecek olan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.

DiyanetMeali 10:67 Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık olarak yaratan Allah'tır. Kulak veren millet için bunlarda ayetler vardır.

DiyanetVakfı 10:67 O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır.

Ömer.N.Bilmen 10:67 O, o zâttır ki, sizin için geceyi kılmıştır ki, onda istirahat edesiniz. Gündüzü de gösterici (ziyâdar) kılmıştır. Şüphe yok ki, bunda işiticiler olan bir kavim için elbette âyetler vardır.

SuatYıldırım 10:67 – Dinlenip sükûnet bulmanız için geceyi karanlık, çalışıp iş yapmanız için de gündüzü aydınlık kılan O’dur.Elbette bunda, işitip dinlemesini bilen kimseler için nice deliller ve ibretler vardır.

İbni Kesir 10:67 O'dur size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık kılan. Kulak veren bir kavim için bunlarda ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 10:68 «Dediler ki: Allah, veled edindi» hâşâ o sübhâne, ganiy o, Göklerdeki ve Yerdeki hep onun elinizde ona dair hiç bir burhan yoktur, Allaha karşı ılm ile isbat edemiyeceğiz şey mi isnad ediyorsunuz?

Elmalılı 10:68 - Dediler ki: "Allah, kendine çocuk edindi". O, böyle şeylerden münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Bu hususta elinizde hiç bir delil yoktur. Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi neden söylüyorsunuz?

DiyanetMeali 10:68 "Allah çocuk edindi" dediler; haşa; O müstağnidir; göklerde ve yerde olanlara sahiptir. Elinizde, onun çocuk edindiğine dair bir delil yoktur, bilmediğiniz şeyi Allah'a karşı nasıl söylüyorsunuz?

DiyanetVakfı 10:68 (Müşrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 10:68 Dediler ki: «Allah Teâlâ (kendisine) veled ittihaz etti.» Hâşâ, O bundan münezzehtir, O müstağnidir. Göklerde olanlar da ve yerde olanlar da O'nundur. Sizin yanınızda buna dair hiçbir hüccet yoktur. Allah Teâlâ'ya karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi söyler misiniz?

SuatYıldırım 10:68 – Müşrikler “Allah evlat edindi” dediler.Haşâ! O bundan münezzehtir. O her şeyden olduğu gibi evladı olmaktan da müstağnidir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Buna dair, ey müşrikler, hiçbir deliliniz yoktur.Ne o, Allah hakkında kesin bilgi sahibi olmadan konuşuyor, rastgele şeyleri mi O’na isnad ediyorsunuz? [19,88-95]

İbni Kesir 10:68 Allah, çocuk edindi, dediler. Haşa, Allah bundan münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Bu hususta hiç bir deliliniz yok. Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 10:69 De ki: elbette yalanı Allaha iftira edenler felâh bulmazlar

Elmalılı 10:69 - De ki: Allah'a iftira edenler elbette felah bulmazlar.

DiyanetMeali 10:69 De ki: "Allah'a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa erişemezler."

DiyanetVakfı 10:69 De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.

Ömer.N.Bilmen 10:69 De ki: «O kimseler ki, Allah Teâlâ'ya karşı yalan söylemek kasdinde bulunurlar. Şüphe yok ki, felâh bulamazlar.»

SuatYıldırım 10:69 – De ki: “Allah hakkında böyle yalan uydurup O’na mal edenler asla iflah olmazlar.”

İbni Kesir 10:69 De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar hiç şüphesiz felah bulmayacaklardır.


Elmalılı-orijinal 10:70 Dünyada cüz'î bir zevk, sonra dönüşleri bizedir, sonra biz onlara o küfürlerinden dolayı azâbı tattıracağız

Elmalılı 10:70 - Dünyadaki zevkler çabuk biter. Sonra dönüşleri bize olacaktır. Daha sonra da inkâr ettiklerinden dolayı o çetin azabı biz onlara tattıracağız.

DiyanetMeali 10:70 Onlar için dünyada bir müddet geçinme vardır, sonra dönüşleri Bizedir. İnkarlarına karşılık onlara çetin azab taddıracağız.*

DiyanetVakfı 10:70 Dünyada bir miktar geçim (sağlarlar), sonra dönüşleri bizedir; sonra da inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız.

Ömer.N.Bilmen 10:70 (Onlar için) Dünyada cüz'i bir varlık, sonra dönüşleri Bizedir. Sonra onlara küfreder olduklarından dolayı şiddetil azabı tattıracağızdır.

SuatYıldırım 10:70 – Olsa olsa dünyada az bir zevk alır, ama sonunda Bizim huzurumuza dönerler.Sonra Biz de inkâr ve nankörlüklerinden ötürü o çok şiddetli azabı onlara tattırırız.

İbni Kesir 10:70 Dünyada biraz faydalanma vardır. Sonra dönüşleri Bizedir. Sonra Biz de küfreder olmalarından dolayı onlara şiddetli azabı tattıracağız.


Elmalılı-orijinal 10:71 Hem onlara Nuhun kıssasını oku, bir vakıt kavmine demişti ki: ey kavmim: eğer benim duruşum ve Allahın âyetlerini ıhtar edişim size ağır geliyorsa, bilin ki ben, Allaha dayanmışım, artık siz ve şerikleriniz her ne yapacaksanız toplanıb bütün azminizle karar verin, sonra yapacağınız, size hiç bir gam da teşkil etmesin, sonra hukmünüzü bana icra edin ve elinizden gelirse bana bir lâhza göz de açtırmayın

Elmalılı 10:71 - Bir de onlara Nuh'un kıssasını oku: Hani o bir zamanlar kavmine demişti ki: "Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum ve Allah'ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben yalnızca Allah'a dayanmışımdır, artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana ne yapacaksanız yapın, bana mühlet de vermeyin".

DiyanetMeali 10:71 Onlara Nuh'un başından geçenleri anlat: Milletine, "Ey milletim! Eğer durumum, Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa ki ben Allah'a güvenmişimdir siz ve koştuğunuz ortaklar elbirliği edin; yapacağınız iş sonra size bir tasa vermesin. Sonra onu bana uygulayın ve beni ertelemeyin" demişti.

DiyanetVakfı 10:71 Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin."

Ömer.N.Bilmen 10:71 Ve onlara Nûh'un kıssasını oku. Vaktâ ki kavmine demişti: «Ey kavmim! Eğer sizin üzerinize benim (aranızda) duruşum ve Allah'-ın âyetleriyle size öğüt verişim ağır geliyorsa imdi ben Allah Teâlâ'ya tevekkül ettim, artık işinizi ve ortaklarınızı toplayınız. Sonra sizin üzerinize işiniz gizli kalmasın. Sonra hakkımda hükmünüzü veriniz ve bana göz açtırmayınız.»

SuatYıldırım 10:71 – Onlara Nuh hakkındaki haberi oku: O halkına: “Ey benim halkım, dedi, eğer benim aranızda bulunmam ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben yalnız Allah’a dayanıp güvendim.Siz de şerik koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi kararlaştırın ki tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın.Sonra da bana hiç mühlet vermeden hakkımdaki hükmünüzü uygulayın. [3,128; 11,55-57]

İbni Kesir 10:71 Onlara Nuh'un haberini oku. Hani Nuh, kavmine demişti ki: Ey kavmim; aranızda kalmam, Allah'ın ayetlerini hatırlatmam, onlarla öğüt vermem size ağır geliyorsa; ben, Allah'a tevekkül ettim. Siz ve ortaklarınız toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın, içinizde ne tasarlıyorsanız açığa çıkarın, sonra bana mühlet de vermeyerek yapacağınızı yapın.


Elmalılı-orijinal 10:72 Eğer aldırmazsanız ben de, sizden bir ecir istemedim â, benim acrim ancak Allahadır, ve ben onun birliğine boyun eğen müslimînden olmakla emrolundum

Elmalılı 10:72 - Eğer yüz çevirirseniz çevirin, ben de sizden bir ücret istemedim ya! Benim mükafatımı ancak Allah verir. Ve ben O'nun emrine boyun eğen müslümanlardan olmakla emrolundum.

DiyanetMeali 10:72 "Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim Allah'a aiddir. Müslimlerden olmakla emrolundum."

DiyanetVakfı 10:72 "Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu."

Ömer.N.Bilmen 10:72 «Artık siz, yüz çevirir iseniz, zâten ben sizden bir mükâfaat istemiş değilim. Benim mükâfaatım ancak Allah Teâlâ'ya aittir. Ve ben müslümanlardan olmaklığımla emir olundum.»

SuatYıldırım 10:72 – Eğer bu tebliğimden yüz çevirirseniz benim kaybedeceğim bir şey yok!Çünkü ben sizden ücret beklemiyorum ki! Benim ücretimi siz veremezsiniz. Benim mükâfatım ancak Allah’a aittir ve bana, O’na teslim olanlardan olmam emredilmiştir. [11,29; 34,47]

İbni Kesir 10:72 Yüz çevirirseniz; zaten ben sizden öğütlerimin karşılığı olarak bir ücret istemedim. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. Ben, müslümanlardan olmakla emrolundum.


Elmalılı-orijinal 10:73 Bunun üzerine yine onu tekzib ettiler. Biz de onu ve beraberindekileri gemide necâte çıkarıb bunları Yer yüzünün halifeleri kıldık, âyetlerimizi tekzib edenleri ise gark ettik, bak işte inzâr olunanların âkibeti nasıl oldu

Elmalılı 10:73 - Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları yeryüzüne halifeler yaptık. Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların akıbeti nasıl oldu.

DiyanetMeali 10:73 Onu yalancı saydılar; ama Biz onu ve gemide beraberinde bulunanları kurtardık. Onları ötekilerin yerine geçirdik, ayetlerimizi yalanlayanları suda boğduk. Uyarılanlardan söz dinlemeyenlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak.

DiyanetVakfı 10:73 Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; âyetlerimizi yalanlayanları da (denizde) boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların) sonu nasıl oldu!

Ömer.N.Bilmen 10:73 Yine o'nu tekzîp ettiler. Biz de O'nu ve O'nunla beraber gemide bulunanları necâta erdirdik ve onları halifeler kıldık. Bizim âyetlerimizi tekzîp edenleri de gark ettik. Artık bak! Korkutulmuş olanların akıbetleri nasıl oldu?

SuatYıldırım 10:73 – Yine de halkı kendisini dinlemeyip onu yalancı saydılar.Biz de hem onu, hem de gemide beraberinde olanları kurtardık ve bunları, o ülkeye hükmedenlerin yerine geçirdik.Âyetlerimizi yalan sayanları ise suda boğduk.İşte bak, uyarıldığı halde doğru yolu tutmayanların âkıbetlerinin nasıl olduğunu gör! [2,30; 39,40; 7,64]

İbni Kesir 10:73 Onu yalanladılar; ama Biz, onu ve gemide beraberinde bulunanları kurtardık. Bunları yeryüzünün halifeleri yaptık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Bir bak uyarılanların sonu nice oldu.


Elmalılı-orijinal 10:74 Sonra onun arkasından bir çok Peygamberleri kavmlerine gönderdik, onlara açık mu'cizelerle vardırlar, fakat önce yalan dediklerine bir türlü inanmak istemediler, işte biz tecavüzü ı'tiyad edenlerin kalblerini böyle tab'ederiz

Elmalılı 10:74 - Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizelerle geldiler. Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.

DiyanetMeali 10:74 Sonra onun ardından milletlere peygamberler gönderdik, onlara belgeler getirdiler. Diğerlerinin daha önce yalan saymış olduklarına bunlar da inanmadılar. Aşırı gidenlerin kalblerini işte böylece mühürleriz.

DiyanetVakfı 10:74 Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz.

Ömer.N.Bilmen 10:74 Sonra onu müteakip kavimlerine peygamberler gönderdik. Onlara beyyineler ile geldiler. Onlar ise evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere imân eder olmadılar. İşte haddi tecavüz edenlerin kalpleri üzerine böylece mühürleriz.

SuatYıldırım 10:74 – Nuh’tan sonra, kendi halklarına resul olarak daha nice peygamberler gönderdik. Onlar kavimlerine âyetler, mûcizeler getirdiler; ama berikiler, önce yalan saydıkları şeye, bir türlü inanmadılar.İşte haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz!

İbni Kesir 10:74 Sonra onun arkasından peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara apaçık ayetylerle geldiler. Fakat önceden yalanladıkları için inanmadılar. Aşırı gidenlerin kalblerini işte böylece mühürleriz.


Elmalılı-orijinal 10:75 Sonra bunların arkasından Musâ ile Harunu Fir'avn ve cemaatine âyetlerimizle gönderdik, iymanı kibirlerine yediremediler ve mücrim bir kavm idiler

Elmalılı 10:75 - Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.

DiyanetMeali 10:75 Onların ardından da Firavun ve erkanına ayetlerimizle Musa ve Harun'u gönderdik. Ama büyüklük tasladılar ve suçlu bir millet oldular.

DiyanetVakfı 10:75 Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular.

Ömer.N.Bilmen 10:75 Sonra onların ardından Mûsa'yı ve Harun'u, Fir'avun'a ve onun cemaatine âyetlerimiz ile gönderdik. Fakat böbürlendiler ve günahkârlar olan bir kavim oldular.

SuatYıldırım 10:75 – Onlardan sonra da, Firavun ile ileri gelen yardımcılarına Mûsâ ile Harun’u delillerimiz, mûcizelerimizle gönderdik.Ama onlar büyüklük taslayıp kabul etmeyi kibirlerine yediremediler ve suçlu bir halk oldular. [7,60]

İbni Kesir 10:75 Bunlardan sonra Musa ile Harun'u ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına gönderdik. İnanmayı kibirlerine yediremediler. Zaten günahkar bir topluluktular.


Elmalılı-orijinal 10:76 Tarafımızdan kendilerine hak geldiği vakıt her halde bu açık bir sihir dediler

Elmalılı 10:76 - Kendilerine tarafımızdan hak gelince, "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir." dediler.

DiyanetMeali 10:76 Gerçek, katımızdan onlara gelince: "Doğrusu bu apaçık bir büyüdür" dediler.

DiyanetVakfı 10:76 Katımızdan onlara hak (mucize) gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.

Ömer.N.Bilmen 10:76 Vaktâ ki onlara Bizim tarafımızdan hak geldi, «Şüphe yok ki bu elbette apaçık bir sahirdir,» dediler.

SuatYıldırım 10:76 – Onlara tarafımızdan gerçek ulaşınca: “Bu besbelli bir sihirdir.” dediler. [27,14]

İbni Kesir 10:76 Tarafımızdan kendilerine hak geldiği vakit; doğrusu bu, apaçık bir büyüdür, dediler.


Elmalılı-orijinal 10:77 Musâ, ya! dedi: size hak gelince böyle mi diyorsunuz? Bu sihir mi? Halbuki sihirbazlar felâh bulmazlar

Elmalılı 10:77 - Musa dedi ki, "Size hak gelince, ona böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir?" Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar.

DiyanetMeali 10:77 Musa: "Size gelen gerçeğe dil mi uzatırsınız? Bu sihir midir? Sihirbazlar zaten başarı kazanamazlar" dedi.

DiyanetVakfı 10:77 Musa: "Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar" dedi.

Ömer.N.Bilmen 10:77 Mûsa dedi ki: «Size geldiği zaman hak için bu sihirdir, der misiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki, sahirler felâh bulamazlar.»

SuatYıldırım 10:77 – Mûsâ dedi ki: “Size gelen gerçeği böyle mi nitelendiriyorsunuz?İnsaf edin, sihir midir bu?Şu bir gerçektir ki büyücüler iflah olmazlar.”

İbni Kesir 10:77 Musa dedi ki: Hak size geldiğinde mi böyle söylersiniz? Bu mudur büyü? Halbuki büyücüler felah bulmazlar.


Elmalılı-orijinal 10:78 Sen, dediler: bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çeviresin de bu yerde Devlet ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanamayız

Elmalılı 10:78 - Dediler ki: "Sen bizi, atalarımızdan kalan yoldan çeviresin de yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmayız".

DiyanetMeali 10:78 "Siz ikiniz, bizi babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünün büyükleri olasınız diye mi geldiniz? Biz size inanmıyoruz" dediler.

DiyanetVakfı 10:78 Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.

Ömer.N.Bilmen 10:78 Dediler ki: «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de yerde ululuk ikinize olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanıcılar değiliz.»

SuatYıldırım 10:78 – “Sen”, dediler, “bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz dinden döndüresin de ülkede önderlik ikinize kalsın diye mi geldin? Biz, mümkün değil, size inanmayız.” [7,70]

İbni Kesir 10:78 Dediler ki: Siz ikiniz; bizi, babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünün büyükleri olmak için mi geldiniz? Biz, size inanmıyoruz.


Elmalılı-orijinal 10:79 Fir'avn da, bana bütün bilgiç sihirbazları getirin dedi

Elmalılı 10:79 - Firavun da: "Bana bütün bilgili sihirbazları toplayıp getirin!" dedi.

DiyanetMeali 10:79 Firavun: "Bütün bilgin sihirbazları bana getirin" dedi.

DiyanetVakfı 10:79 Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!

Ömer.N.Bilmen 10:79 Ve Fir'avun dedi ki: «Bütün bilgin sihirbazları bana getiriniz.»

SuatYıldırım 10:79 – Firavun: “Ne kadar usta sihirbaz varsa, hepsini bana getirin!” emrini verdi.

İbni Kesir 10:79 Firavun: Bütün bilgin büyücüleri bana getirin, dedi.


Elmalılı-orijinal 10:80 Bunun üzerine sihirbazlar geldiği vakıt Musâ onlara ne ortaya atacaksınız siz atın dedi

Elmalılı 10:80 - Sihirbazlar gelince, Musa onlara: "Ortaya ne atacaksanız atın!" dedi.

DiyanetMeali 10:80 Sihirbazlar gelince Musa onlara: "Atacağınızı atın" dedi.

DiyanetVakfı 10:80 Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.

Ömer.N.Bilmen 10:80 Vaktâ ki sihirbazlar geliverdiler. Onlara Mûsa: «Siz ne atacak iseniz atınız» dedi.

SuatYıldırım 10:80 – Büyücüler gelince Mûsâ onlara: “Ortaya atacağınız ne varsa atın, hünerinizi gösterin” dedi.

İbni Kesir 10:80 Sihirbazlar gelince, Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.


Elmalılı-orijinal 10:81 Vaktâ ki attılar, Musâ bu, sizin yaptığınız dedi: sihir, her halde Allâh, onu ibtâl edecek, her halde Allah, müfsidlerin ameline salah vermez

Elmalılı 10:81 - Onlar ortaya atınca Musa dedi ki, "Sizin yaptığınız şey sihirdir. Muhakkak ki, Allah onu iptal edecektir. Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işlerini düze çıkarmaz."

DiyanetMeali 10:81-82 Attıklarında, Musa: "Yaptığınız sihirdir, fakat Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların işini elbette düzeltmez. Suçlular istemese de Allah sözleriyle hakkı gerçekleştirecektir" dedi.*

DiyanetVakfı 10:81 Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez."

Ömer.N.Bilmen 10:81 Vaktâ ki onlar atıverdiler. Mûsa dedi ki: «Sizin getirmiş olduğunuz şey, sihirdir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ onu iptal edecektir. Muhakkak ki, Allah Teâlâ müfsit olanların işini düzeltmez.»

SuatYıldırım 10:81-82 – Onlar iplerini ve değneklerini atınca Mûsâ şöyle dedi:”Yaptığınız şey, sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır.Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez. Mücrimler hoşlanmasa da, Allah sözleriyle gerçeği ortaya çıkaracaktır.” [8,8]

İbni Kesir 10:81 Onlar atacaklarını atınca; Musa dedi ki: Bu sizin yaptığınız sihirdir, Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah, elbette fesadçıların işini düzeltmez.


Elmalılı-orijinal 10:82 Allah, kelimatiyle hakkı ihkak edecek, isterse mücrimler hoşlanmasınlar

Elmalılı 10:82 -Allah, hakkın hak ve gerçek olduğunu kelimeleriyle ispat eder, günahkârların hoşuna gitmese de

DiyanetMeali 10:81-82 Attıklarında, Musa: "Yaptığınız sihirdir, fakat Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların işini elbette düzeltmez. Suçlular istemese de Allah sözleriyle hakkı gerçekleştirecektir" dedi.*

DiyanetVakfı 10:82 "Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır."

Ömer.N.Bilmen 10:82 «Ve Allah Teâlâ, hakkı kelimeleriyle izhar eder, velev ki günahkârlar hoşlanmasınlar.»

SuatYıldırım 10:81-82 – Onlar iplerini ve değneklerini atınca Mûsâ şöyle dedi:”Yaptığınız şey, sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır.Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez. Mücrimler hoşlanmasa da, Allah sözleriyle gerçeği ortaya çıkaracaktır.” [8,8]

İbni Kesir 10:82 Ve suçlular istemese de Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirir.


Elmalılı-orijinal 10:83 Hasılı Fir'avn ve cem'ıyyetinin belâsı korkusundan ibtîdâ Musâya kavminin bir zürriyetinden başka iyman eden olmadı, çünkü Fir'avn o yerde çok üstün idi ve çok aşırı giden müsriflerden idi

Elmalılı 10:83 - Firavun ve adamlarının kendilerini belaya uğratacağı korkusundan dolayı Musa'ya kendi kavminin bir oymağından başka kimse iman etmedi. Çünkü orada Firavun çok üstün idi ve o kesinlikle aşırı giden taşkınlardandı.

DiyanetMeali 10:83 Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, milletinin bir kısım gençleri dışında, kimse Musa'ya inanmamıştı, çünkü Firavun o yerde hakimdi. O, gerçekten aşırı gidenlerdendi.

DiyanetVakfı 10:83 Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.

Ömer.N.Bilmen 10:83 Artık Mûsa'ya imân etmedi, ancak kavminden bir zürriyet kendilerinin Fir'avun'dan ve onların cemaatinden bir belaya uğrayacaklarından korkar oldukları halde imân etmiş oldular. Fir'avun ise muhakkak ki, o yerde yüksek idi ve şüphe yok ki, o haddi tecavüz edenlerden idi.

SuatYıldırım 10:83 – Hasılı, başlangıçta Mûsâ’ya, kendi kavminden, genç bir kuşaktan başka iman eden olmadı. Kavmi, Firavun’un ve ileri elen yetkililerinin, kendilerine işkence edeceklerinden korkuyorlardı.Çünkü Firavun o ülkede son derece despot ve çok aşırı gidenlerdendi.

İbni Kesir 10:83 Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, kavminin bir kısım gençleri dışında kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun, yeryüzünde çok ululanan ve gerçekten aşırı gidenlerdendi.


Elmalılı-orijinal 10:84 Musâ da, ey kavmim: siz gerçekten Allaha iyman ettinizse, onun birliğine ıhlâs ile teslim olmuş müslimler iseniz artık ona i'timâd edin dedi

Elmalılı 10:84 - Musa dedi ki: "Ey kavmim! Siz gerçekten Allah'a iman ettinizse, O'na samimiyetle teslim olan müslümanlardan oldunuzsa artık O'na güvenin!"

DiyanetMeali 10:84 Musa: "Ey milletim! Allah'a inanıyorsanız ve teslim olmuşsanız O'na güvenin" dedi.

DiyanetVakfı 10:84 Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın.

Ömer.N.Bilmen 10:84 Mûsa da dedi ki: «Ey kavmim! Eğer Allah'a imân etmiş iseniz, eğer teslimiyette bulunmuşlar iseniz artık ona itimad ediniz.»

SuatYıldırım 10:84 – Mûsâ: “Ey millet, dedi, Siz Allah’a iman ettiniz, O’na tam bir teslimiyetle bağlandınızsa, öyleyse yalnız O’na dayanıp güvenin!” [67,29; 73,9; 11,123]

İbni Kesir 10:84 Musa dedi ki: Ey kavmim, eğer siz, gerçekten Allah'a iman etmişseniz ve müslüman olmuşsanız; artık O'na tevekkül edin.


Elmalılı-orijinal 10:85 Onlar da, biz Allâha i'timâd ettik, ya rabbenâ bizi o zalim kavmin fitnesine düşürme

Elmalılı 10:85 - Onlar da: "Biz Allah'a güvendik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine uğratma!" dediler.

DiyanetMeali 10:85-86 "Allah'a güvendik; Ey Rabbimiz! Zalim bir millet ile bizi sınama, rahmetinle bizi kafirlerden kurtar" dediler.

DiyanetVakfı 10:85 Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!

Ömer.N.Bilmen 10:85 Onlar da dediler ki: «Allah Teâlâ'ya itimat ettik. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler olan kavim için bir fitne kılma.»

SuatYıldırım 10:85-86 – Onlar da şöyle cevap verdiler: “Biz de Allah’a dayanıp güvendik.Ey Rabbimiz! Bizi o zalim kimselerin işkenceleri ile imtihan etme ve rahmetinle bizi o kâfirler güruhundan kurtar!”

İbni Kesir 10:85 Onlar da dediler ki: Biz, Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabbımız, bizi, o zalimler güruhu ile sınama.


Elmalılı-orijinal 10:86 ve rahmetinle bizi o kâfir kavmden kurtar dediler

Elmalılı 10:86 - "Bizi rahmetinle o kâfir kavmin elinden kurtar!"

DiyanetMeali 10:85-86 "Allah'a güvendik; Ey Rabbimiz! Zalim bir millet ile bizi sınama, rahmetinle bizi kafirlerden kurtar" dediler.

DiyanetVakfı 10:86 Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!"

Ömer.N.Bilmen 10:86 «Ve rahmetin ile bizi kâfirler olan kavimden kurtar.»

SuatYıldırım 10:85-86 – Onlar da şöyle cevap verdiler: “Biz de Allah’a dayanıp güvendik.Ey Rabbimiz! Bizi o zalim kimselerin işkenceleri ile imtihan etme ve rahmetinle bizi o kâfirler güruhundan kurtar!”

İbni Kesir 10:86 Merhametinle o kafirler güruhundan bizi kurtar.


Elmalılı-orijinal 10:87 Biz ise Musâya ve kardeşine şu vahyi verdik: kavminiz için Mısırda bir takım evler ihzar edin, ve evlerinizi kıble tarafına yapın ve namaz kılın, hem de mü'minleri tebşir eyle

Elmalılı 10:87 - Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin."

DiyanetMeali 10:87 Musa ve kardeşine: "Mısır'da milletinize evler hazırlayın; evlerinizi namazgah edinin, namaz kılın" diye vahyettik, "İnananlara müjde et."

DiyanetVakfı 10:87 Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.

Ömer.N.Bilmen 10:87 Ve Mûsa ile kardeşine vahyettik ki, Mısır'da kavminiz için evler ittihaz ediniz ve evlerinizi namazgâh kılınız ve namazı dosdoğru eda ediniz ve mü'minleri tebşir et.

SuatYıldırım 10:87 – Mûsâ’ya ve kardeşine: “millet için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi namazgâh yapın, namazı hakkıyla ifa edin ve ey Mûsâ müminleri müjdele!” diye vahyettik. [12,21]

İbni Kesir 10:87 Musa ve kardeşine de vahyettik ki: Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın; evlerinizi namazgah edinin namaz kılın. Ve mü'minlere müjdele.


Elmalılı-orijinal 10:88 Musâ, ya rab! Dedi, sen Fir'avne ve cem'iyyetine, Dünya hayatta bir ziynet ve haşmet ve nice nice mallar verdin, yolundan saptırsınlar diye mi ya rab, ya rab! Mallarını sil süpür ve kalblerini şiddetle sık ki o elîm azâbı görmedikçe iyman etmiycekler

Elmalılı 10:88 - Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler."

DiyanetMeali 10:88 Musa: "Rabbimiz! Doğrusu sen Firavun'a ve erkanına ziynetler ve dünya hayatında mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan şaşırtmaları için mi? Rabbimiz! Mallarını yok et, kalblerini sık; çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe inanmazlar" dedi.

DiyanetVakfı 10:88 Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler).

Ömer.N.Bilmen 10:88 Mûsa da dedi ki: «Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki, sen Fir'avun'a ve onun cemaatine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan sapıtsınlar diye. Ey Rabbimiz! onların mallarını mahvet ve gönülleri üzerini şiddetle mühürle. Tâ ki onlar acıklı azabı görünceye kadar imân etmesinler.»

SuatYıldırım 10:88 – Mûsâ: “Ey bizim Rabbimiz!” dedi. “Sen Firavun ile onun ileri gelen yardımcılarına dünya hayatında muazzam zinet, haşmet ve servet verdin. Ey bizim Rabbimiz! İnsanları neticede Senin yolundan saptırsınlar diye mi onlara bu imkânı verdin? Ey bizim büyük Rabbimiz, mahvet, sil süpür onların servetlerini ve kalplerini şiddetle sık! Belli ki o acı azabı görmedikçe onlar imana gelmeyecekler.”

İbni Kesir 10:88 Musa dedi ki: Rabbımız, doğrusu sen Firavun'a ve erkanına bu dünyada hayatında süsler ve mallar verdin. Rabbımız; Senin yolundan insanları saptırsınlar diye mi? Rabbımız; mallarını yok et, onların kalblerini sık. Çünkü onlar, elim azabı görmedikçe iman etmezler.


Elmalılı-orijinal 10:89 Peki buyurdu: duanız kabul olundu, siz yine istikamette devam edin ve kendini bilmiyenlerin meslekine uymayın

Elmalılı 10:89 - Allah buyurdu: "Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin. Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın."

DiyanetMeali 10:89 Allah: "İkinizin duası kabul olundu. Dürüst hareket edin; bilmeyenlerin yoluna asla uymayın" dedi.

DiyanetVakfı 10:89 (Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.

Ömer.N.Bilmen 10:89 Buyurdu ki, «İkinizin de duası kabul olunmuştur. Artık istikamette devam ediniz ve bilmez olanların yoluna tâbi olmayınız.»

SuatYıldırım 10:89 – Allah buyurdu ki: “Dualarınız kabul edildi. Dürüst olmaya devam edin, müstakim olun ve sakın hakikati bilmeyenlerin yoluna tâbi olmayın!”

İbni Kesir 10:89 Allah: ikinizin de duası kabul olundu. İkiniz de doğru yolda devam edin ve sakın bilmezlerin yolunu tutmayın, buyurdu.


Elmalılı-orijinal 10:90 Derken Benî İsraîli denizi geçirdik, derhal Fir'avn askerile ta'kıb ve taaruz için arkalarına düştü, nihayet gark kendini derdest edince «inandım hakıkat Benî İsrailin iyman ettiğinden başka ilâh yok, ben de ona teslim olanlardanım, dedi

Elmalılı 10:90 - Ve sonra İsrailoğulları'nı denizden aşırdık. Firavun, düşmanca saldırmak için derhal adamlarını ve askerlerini arkalarına düşürdü. Ta ki, suda boğulmaya başlayınca "İnandım, gerçekten de İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım." dedi.

DiyanetMeali 10:90 İsrailoğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla ardlarına düştüler. Firavun boğulacağı anda: "İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben O'na teslim olanlardanım" dedi.

DiyanetVakfı 10:90 Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) "Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!" dedi.

Ömer.N.Bilmen 10:90 Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Fir'avun ile askerleri ise zulmen ve adaveten onların arkalarına düşmüşlerdi. Nihâyet ona boğulmak yetişince dedi ki: «Ben İsrail-oğullarının imân etmiş olduklarından başka ilâh olmadığına muhakkak ki imân ettim ve ben de müslümanlardanım.»

SuatYıldırım 10:90 – Derken, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Hemen Firavun, askerleriyle beraber haksız ve saldırgan bir şekilde peşlerine düştü.Nihayet boğulmak üzere iken: “İman ettim. İsrailoğullarının inandığı İlahtan başka tanrı yokmuş. Ben de Müslümanlardanım” dedi. [2,50; 40,84-85; 20,78; 26,66]

İbni Kesir 10:90 İsrailoğullarına da denizi geçirdik. Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla ardlarına düştüler. Firavun boğulacağı anda: İsrailoğullarının iman ettiğinden başka tanrı olmadığına inandım. Artık ben de müslümanlardanım, dedi.


Elmalılı-orijinal 10:91 Ya... şimdi ha? Halbuki bundan evvel ısyan etmiştin, müfsidlerden idin

Elmalılı 10:91 - Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve fesatçılardan idin.

DiyanetMeali 10:91 O'na: "Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin" dendi.

DiyanetVakfı 10:91 Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.

Ömer.N.Bilmen 10:91 (O'na denildi ki,) «Şimdi mi? Ve sen muhakkak ki, evvelce isyan etmiş ve müfsidlerden olmuş idin.»

SuatYıldırım 10:91-92 – “Şimdi mi? Halbuki bundan önce isyan etmiştin, bozgunculardan olmuştun!Biz de bugün senin bedenini denizden kurtarıp karada bir yere çıkaracağız ki senden sonra gelecek nesillere ibret olasın.”Doğrusu insanların birçoğu bizim âyetlerimizden, ibret alınacak delillerimizden gafildirler. [28,39-41]

İbni Kesir 10:91 Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculardan olmuştun.


Elmalılı-orijinal 10:92 Biz de, bu gün seni bedeninle bir tepeye atacağız ki arkandan geleceklere bir ibret olasın, maamafih insanların bir çoğu âyetlerimizden cidden gafildirler

Elmalılı 10:92 - Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu âyetlerimizden yine de gafildirler.

DiyanetMeali 10:92 "Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için bugün sadece senin cesedini çıkarıp (sahile) atacağız" dedik. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden habersizdir.*

DiyanetVakfı 10:92 (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olması için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler.

Ömer.N.Bilmen 10:92 «Artık bugün senin cesedini kurtaracağız, Tâ ki, senden geridekilere bir ibret olasın. Ve şüphe yok ki, nâstan birçokları Bizim âyetlerimizden elbette gâfillerdir.»

SuatYıldırım 10:91-92 – “Şimdi mi? Halbuki bundan önce isyan etmiştin, bozgunculardan olmuştun!Biz de bugün senin bedenini denizden kurtarıp karada bir yere çıkaracağız ki senden sonra gelecek nesillere ibret olasın.”Doğrusu insanların birçoğu bizim âyetlerimizden, ibret alınacak delillerimizden gafildirler. [28,39-41]

İbni Kesir 10:92 Senden sonrakilere ayet olman için bu gün senin cesedini kurtaracağız, dedik. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden gafildirler.


Elmalılı-orijinal 10:93 Filhakıka Benî İsraili cidden güzel bir yurda yerleştirdik ve hoş ni'metlerden merzuk kıldık, nihayet ihtilâf etmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu, şüphe yok ki o ıhtilâf edib durdukları şeylerde rabbın kıyâmet günü aralarında hukmünü verecek

Elmalılı 10:93 - Gerçekten İsrailoğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik. Anlaşmazlığa düşmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

DiyanetMeali 10:93 And olsun ki, İsrailoğullarını iyi bir yere yerleştirdik, onlara temiz rızıklar verdik, kendilerine bir bilgi gelene kadar ayrılığa düşmediler.

DiyanetVakfı 10:93 Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.

Ömer.N.Bilmen 10:93 Ve andolsun ki, İsrailoğullarını sâlih (doğru) bir yurda yerleştirdik. Ve onları tertemiz şeylerden merzûk ettik. Sonra kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilâfta bulunmadılar. Şüphe yok ki, Rabbin onların arasında ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında Kıyamet günü hükmedecektir.

SuatYıldırım 10:93 – Biz İsrailoğullarını güzel bir yerde yerleştirdik, onlara helâl hoş rızıklar verdik.Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa düşmediler, fakat ondan sonra ihtilafa başladılar.Elbette Rabbin, aralarında ihtilaf ettikleri hususlarda kıyamet günü hükmünü verecektir. [7,137; 26,59-60]

İbni Kesir 10:93 Biz, İsrailoğullarını güzel bir yere yerleştirmiştik. Onlara tertemiz şeylerden rızıklar verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar hiç ihtilafa düşmediler. Şüphesiz Rabbın, kıyamet günü aralarındaki ihtilaflar hakkında hükmünü verecektir.


Elmalılı-orijinal 10:94 Şimdi şu sana indirdiğimiz şeylerde bilfarz şekkedecek olursan senden evvel kitab okuyanlara sor, kasem olsun ki sana rabbından hak geldi,

Elmalılı 10:94 - Sana indirdiklerimizde herhangi bir şüpheye düşersen, senden önce kitap okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!

DiyanetMeali 10:94 Sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce indirdiğimiz Kitap'ları okuyanlara sor. And olsun ki, sana Rabbinden gerçek gelmiştir, sakın şüphelenenlerden olma.

DiyanetVakfı 10:94 (Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma!

Ömer.N.Bilmen 10:94 Eğer sen, sana indirmiş olduğumuz şeylerden şüphede olmuş isen senden evvel kitap okumakta olanlardan sor. Andolsun ki, sana hak, Rabbinden gelmiştir. Artık şüphe edenlerden olma.

SuatYıldırım 10:94-95 – Eğer, faraza, sana indirdiğimiz hususlardan herhangi birinde şüphe edersen, senden önce kitap okuyanlara sor.Celalim hakkı için, sana Rabbin tarafından gerçek gelmiştir, bunda en ufak bir tereddüdün olmasın! Sakın Allah’ın âyetlerini yalan sayanlardan olma, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun. [7,157]

İbni Kesir 10:94 Sana indirdiklerimizden şüphe ediyorsan; senden önce indirdiğimiz kitabları okuyanlara sor. Andolsun ki; sana Rabbından hak gelmiştir. Sakın şüpheye düşenlerden olma.


Elmalılı-orijinal 10:95 sakın şüphe edenlerden olma ki husrâna düşenlerden olmıyasın

Elmalılı 10:95 - Ve sakın Allah'ın âyetlerini inkar edenlerden olma, sonra hüsrana uğrayanlardan olursun.

DiyanetMeali 10:95 Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma, yoksa kaybedenlerden olursun.

DiyanetVakfı 10:95 Allah'ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.

Ömer.N.Bilmen 10:95 Ve sakın Allah'ın âyetlerini tekzîp edenlerden olma. Sonra hüsrâna uğramışlardan olursun.

SuatYıldırım 10:94-95 – Eğer, faraza, sana indirdiğimiz hususlardan herhangi birinde şüphe edersen, senden önce kitap okuyanlara sor.Celalim hakkı için, sana Rabbin tarafından gerçek gelmiştir, bunda en ufak bir tereddüdün olmasın! Sakın Allah’ın âyetlerini yalan sayanlardan olma, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun. [7,157]

İbni Kesir 10:95 Sakın Allah'ın ayetlerini yalan sayanlardan olma, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.


Elmalılı-orijinal 10:96 Hakıkat aleyhlerinde rabbının kelimesi hakkolmuş olanlar iymana gelmezler

Elmalılı 10:96 - Doğrusu, aleyhlerinde Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar imana gelmezler.

DiyanetMeali 10:96-97 Doğrusu Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler, can yakıcı azabı görene kadar kendilerine her türlü belge gelse bile inanmazlar.

DiyanetVakfı 10:96 Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar,inanmazlar.

Ömer.N.Bilmen 10:96 Muhakkak o kimseler ki, aleyhlerinde Rabbin kelimesi tahakkuk etmiştir, onlar imân etmezler.

SuatYıldırım 10:96-97 – (Kâfir olarak ölüp cehenneme gideceklerine dair) haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar, her türlü mûcize de önlerine gelse, gayet acı azabı görmedikçe iman etmezler. [10,88]

İbni Kesir 10:96 Doğrusu, üzerlerine Rabbının sözü hak olanlar inanmazlar.


Elmalılı-orijinal 10:97 Velevse kendilerine her âyet gelmiş olsun, tâ o elîm azâbı görecekleri âna kadar

Elmalılı 10:97 - Onlara bütün mucizeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar.

DiyanetMeali 10:96-97 Doğrusu Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler, can yakıcı azabı görene kadar kendilerine her türlü belge gelse bile inanmazlar.

DiyanetVakfı 10:97 Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.

Ömer.N.Bilmen 10:97 Velev ki, onlara her âyet gelsin. Pek acıklı azabı görünceye kadar (küfürlerinde devam ederler).

SuatYıldırım 10:96-97 – (Kâfir olarak ölüp cehenneme gideceklerine dair) haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar, her türlü mûcize de önlerine gelse, gayet acı azabı görmedikçe iman etmezler. [10,88]

İbni Kesir 10:97 Onlara her türlü ayet gelse bile elem verici azabı görünceye kadar.


Elmalılı-orijinal 10:98 Fakat o vakit iyman edip de iymanları kendilerine fâide vermiş bir memleket olsa idi? Ancak Yunüsün kavmi iyman ettikleri vakıt Dünya hayatta o rüsvalık azâbını kendilerinden açmış ve bir zamana kadar onları müstefid etmiş idik

Elmalılı 10:98 - Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk.

DiyanetMeali 10:98 Bir kent halkı inanmalı değil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin! İşte Yunus'un milleti, inandığı zaman, dünya hayatında rezilliği gerektiren azabı onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik.

DiyanetVakfı 10:98 Yunus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık.

Ömer.N.Bilmen 10:98 Hiçbir şehir ahalisi yoktur ki, (yeis halinde) imân etmiş olsun da bu imânı ona faide versin. Yûnus kavmi ise müstesna. Vaktâ ki imân ettiler, onlardan dünya hayatında rüsvaylık azabını açıverdik ve kendilerini bir müddete kadar müstefit kıldık.

SuatYıldırım 10:98 – Azap gelip çattığı zaman imana gelip de bu imanı kendilerine fayda vermiş olan bir tek memleket halkı olsun, bulunsaydı ya! Asla böyle bir şey vaki olmamıştır. Ancak Yunus’un halkı müstesnadır ki bunlar iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık. [21,87-88; 36,30; 37,139-148; 51,52]

İbni Kesir 10:98 İman edip imanı kendisine fayda sağlayan bir kasaba olsaydı ya? Yunus'un kavmi müstesna. Onlar, iman ettikleri zaman üzerlerinden bu dünya hayatında rüsvaylık azabını kaldırdık, bir zamana kadar da kendilerini faydalandırdık.


Elmalılı-orijinal 10:99 Eğer rabbın dilese idi Yer yüzünde kim varsa hepsi top yekûn iyman ederlerdi, o halde insanları hep mü'min olsunlar diye senmi ikrah edeceksin?

Elmalılı 10:99 - Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?

DiyanetMeali 10:99 Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?

DiyanetVakfı 10:99 (Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?

Ömer.N.Bilmen 10:99 Ve Eğer Rabbin dilese idi elbette yeryüzünde kim varsa hepsi de cümleten imân ederlerdi. Artık mü'minler olsunlar diye sen mi nâsa cebir edeceksin?

SuatYıldırım 10:99 – Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi.Ama bunu irade etmedi.Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?

İbni Kesir 10:99 Eğer Rabbın dileseydi; yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi. Öyleyse sen mi insanları mü'min olmaları için zorlayacaksın.


Elmalılı-orijinal 10:100 Allâhın izni olmadıkça hiç bir nefs için iyman edebilmek yoktur ve akıllarını husni isti'mal etmiyenleri o pislik içinde bırakır

Elmalılı 10:100 - Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler.

DiyanetMeali 10:100 Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, aklını kullanmayanlara kötü bir azab verir.

DiyanetVakfı 10:100 Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.

Ömer.N.Bilmen 10:100 Hiçbir şahıs için Allah Teâlâ'nın izni olmaksızın imân etmek kabil değildir. Ve murdarlığı âkilâne düşünmez kimselerin üzerine kılar.

SuatYıldırım 10:100 – Allah’ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir.(O, akıl ve iradelerini iman tarafına kullananlara iman nasib eder). Fakat akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı musallat eder, o pislikte bırakır. [11,118-119; 13,31; 88,21-22; 28,56]

İbni Kesir 10:100 Allah'ın izni olmadan hiç kimse iman edemez. Ve o, pisliği akledemeyenlerin üzerine kılar.


Elmalılı-orijinal 10:101 De ki: bakın, Göklerde Yerde neler var, fakat o âyetler, o inzarlar iyman etmiyecek bir kavme ne fâide verir

Elmalılı 10:101 - De ki: "Göklerde ve yerde olup bitenlere dikkatle bakın!" Fakat o uyarmalar ve o âyetler, iman etmeyen bir kavme fayda vermez ki!

DiyanetMeali 10:101 "Göklerde ve yerde neler var, bir bakın" de. İnanmayacak bir millete ayetler ve uyarmalar fayda vermez.

DiyanetVakfı 10:101 De ki: "Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)" Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.

Ömer.N.Bilmen 10:101 De ki: «Bakınız! Göklerde ve yerde olanlar nelerdir?» Fakat imân etmez bir kavim için âyetler ve korkutucular bir faide vermez.

SuatYıldırım 10:101 – De ki: “Göklerde ve yerde neler ve neler var, bir baksanıza!” Fakat bunca işaretler ve uyarılar iman etmeyecek kimselere ne fayda verir ki?

İbni Kesir 10:101 De ki: Göklerde ve yerde neler var, bir bakın. Fakat bunca ayetler ve uyarılar inanmayanlar güruhuna fayda vermez.


Elmalılı-orijinal 10:102 Onun için onlar sırf kendilerinden evvel geçenlerin günleri gibi bir gün gözlerler, de ki: gözleyin ben de sizinle beraber gözliyenlerdenim

Elmalılı 10:102 - Onlar, kendilerinden önce gelmiş geçmiş olanların uğradıkları felaket günleri gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki, "Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerden olacağım."

DiyanetMeali 10:102 Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen olaylardan başka bir şey mi bekliyorlar? "Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim" de.

DiyanetVakfı 10:102 Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Ömer.N.Bilmen 10:102 Artık onlar beklemezler, ancak kendilerinden evvel geçmiş olanların günlerin mislini beklerler. De ki: «Bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

SuatYıldırım 10:102 – Onlar, sadece kendilerinden önce gelip geçmiş milletlerin başlarına gelen felaketli günler gibi bir gün gözlüyorlar değil mi?De ki: “Gözleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum.”

İbni Kesir 10:102 Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen günler gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim.


Elmalılı-orijinal 10:103 Sonra Resullerimizi ve iyman edenleri kurtarırız, biz böyle uhdemizde bir hakk olarak mü'minleri kurtarırız

Elmalılı 10:103 - Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İşte biz böyleyiz. Müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir görevdir.

DiyanetMeali 10:103 Sonra Biz, peygamberlerimizi ve inananları böylece kurtarırız, inananları (verdiğimiz söz gereğince) kurtarmamız Bize haktır.*

DiyanetVakfı 10:103 Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.

Ömer.N.Bilmen 10:103 Sonra Biz peygamberlerimizi ve imân etmiş olanları kurtarırız. Böylece Bizim üzerimize bir haktır ki, mü'minleri necâta erdiririz.

SuatYıldırım 10:103 – Sonra Biz, resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız.Böylece müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir borçtur.

İbni Kesir 10:103 Sonra Biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece üstümüze bir hak olarak mü'minleri kurtaracağız.


Elmalılı-orijinal 10:104 De ki: ey insanlar, eğer benim dinimde bir şekk ediyorsanız haberiniz olsun ki ben sizin Allahdan başka taptıklarınıza tapmam ve lâkin ben sizin canınızı alacak olan Allaha kulluk ederim ve ben şöyle emr olundum ki: mü'minlerden olayım.

Elmalılı 10:104 - De ki: "Ey insanlar! Eğer benim dinimde bir şüpheniz varsa, şunu bilin ki, Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam. Lâkin sizin de canınızı alacak olan Allah'a taparım. Bana müminlerden olmam emredilmiştir".

DiyanetMeali 10:104 De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz bilin ki ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak, sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. İnananlardan olmakla emrolundum."

DiyanetVakfı 10:104 De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, (bilin ki) ben Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emrolundu."

Ömer.N.Bilmen 10:104 De ki: «Ey insanlar! Eğer siz benim dinimde bir şüphede iseniz, (haberiniz olsun ki) ben Allah Teâlâ'dan başka taptığınız şeylere ibadet etmem. Velâkin ben o Allah Teâlâ'ya ibadet ederim ki, sizlerin canlarını alıverir ve ben emrolunmuşumdur ki, mü'minlerden olayım.»

SuatYıldırım 10:104-106 – De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, iyi bilin ki, ben sizin Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere asla ibadet etmem; lâkin sadece ve sadece, sizin ruhunuzu teslim alacak olan Allah’a ibadet ederim. Bana müminlerden olmam emredildi ve “yüzünü, özünü Allah’ı bir tanıyarak dine ver ve sakın müşriklerden olma.”“Sakın Allah’tan başka, sana ne fayda ne zarar vermeyecek olan putlara yalvarma, şayet böyle yaparsan, o takdirde kesinlikle zalimlerden olursun” diye talimat verildi.

İbni Kesir 10:104 De ki: Ey insanlar; benim dinimden şüphede iseniz, ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak, sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Ben, mü'minlerden olmakla emrolundum.


Elmalılı-orijinal 10:105 Hem sırf hakka müteveccih hanîf olarak dine yüz tut ve sakın müşriklerden olma

Elmalılı 10:105 - "Ayrıca yüzünü tevhid dininden ayırma ve sakın müşriklerden olma!" (diye emrolundum).

DiyanetMeali 10:105-106 (Muhammed'e) "Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın ortak koşanlardan olma; sana fayda da zarar da veremeyecek, Allah'tan başkasına yalvarma; öyle yaparsan şüphesiz, zalimlerden olursun" denildi.

DiyanetVakfı 10:105 "Ve (bana) hanîf (Allah'ın birliğini tanıyıcı) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi)."

Ömer.N.Bilmen 10:105 «Ve yüzünü İslâmiyet'te sabit olarak dine doğrult ve müşriklerden olma.»

SuatYıldırım 10:104-106 – De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, iyi bilin ki, ben sizin Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere asla ibadet etmem; lâkin sadece ve sadece, sizin ruhunuzu teslim alacak olan Allah’a ibadet ederim. Bana müminlerden olmam emredildi ve “yüzünü, özünü Allah’ı bir tanıyarak dine ver ve sakın müşriklerden olma.”“Sakın Allah’tan başka, sana ne fayda ne zarar vermeyecek olan putlara yalvarma, şayet böyle yaparsan, o takdirde kesinlikle zalimlerden olursun” diye talimat verildi.

İbni Kesir 10:105 Ve yüzünü tevhid dinine döndür, sakın müşriklerden olma diye.


Elmalılı-orijinal 10:106 Ve Allahın mâsivasından sana kendi kendine ne menfaat ve ne mazarrat yapamıyacak şeylere perestiş etme, eğer edersen o halde sen şüphesiz nefsine zulmedenlerden olursun

Elmalılı 10:106 - "Ve Allah'dan başka, sana faydası da, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Eğer yalvarırsan, o zaman hiç şüphesiz sen zalimlerden olursun.

DiyanetMeali 10:105-106 (Muhammed'e) "Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın ortak koşanlardan olma; sana fayda da zarar da veremeyecek, Allah'tan başkasına yalvarma; öyle yaparsan şüphesiz, zalimlerden olursun" denildi.

DiyanetVakfı 10:106 Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun.

Ömer.N.Bilmen 10:106 «Ve Allah'tan başka sana ne faide ve ne de zarar veremiyecek olanlara ibadet etme. Şayet edecek olursan şüphe yok ki, sen o takdirde zalimlerden olmuş olursun.»

SuatYıldırım 10:104-106 – De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphede iseniz, iyi bilin ki, ben sizin Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere asla ibadet etmem; lâkin sadece ve sadece, sizin ruhunuzu teslim alacak olan Allah’a ibadet ederim. Bana müminlerden olmam emredildi ve “yüzünü, özünü Allah’ı bir tanıyarak dine ver ve sakın müşriklerden olma.”“Sakın Allah’tan başka, sana ne fayda ne zarar vermeyecek olan putlara yalvarma, şayet böyle yaparsan, o takdirde kesinlikle zalimlerden olursun” diye talimat verildi.

İbni Kesir 10:106 Allah'ı bırakıp da sana ne fayda, ne de zarar getirmeyecek olan şeylere tapma. Eğer böyle yapacak olursan; şüphesiz zalimlerden olursun.


Elmalılı-orijinal 10:107 Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa onu ondan başka açacak yoktur ve eğer o sana bir hayır murad ederse o vakıt de onun fadlını reddedecek yoktur, o, onu kullarından dilediğine nasîb eder, o öyle gafûr, öyle rahîmdir

Elmalılı 10:107 - Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediği kuluna nasip eder. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

DiyanetMeali 10:107 Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.

DiyanetVakfı 10:107 Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.

Ömer.N.Bilmen 10:107 Ve eğer Allah Teâlâ sana bir zarar dokundurursa artık O'ndan başka onu bir açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse artık O'nun fazlını reddedecek de yoktur. Bunu kullarından dilediğine eriştirir ve gafûrdur rahîmdir.

SuatYıldırım 10:107 – Eğer Allah sana bir sıkıntı, bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Şayet sana hayır dilerse, o durumda O’nun bu lütfunu engelleyebilecek de yoktur.O, lütfunu ihsanını kullarından dilediğine eriştirir. O, öyle gafur, öyle rahîmdir! (affı, merhamet ve ihsanı boldur).

İbni Kesir 10:107 Allah sana bir sıkıntı verirse; onu yine ancak Allah giderir. Sana biri iyilik dilediği takdirde; onun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine verir. O, Gafur'dur, Rahim'dir.


Elmalılı-orijinal 10:108 Ey insanlar! işte rabbınızdan size hak geldi, artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur: ve ben sizin üzerinize vekil değilim, de

Elmalılı 10:108 - De ki: "Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi. Artık kim hidayeti kabul ederse kendi canı için kabul etmiş olur. Kim sapıklık ederse kendi zararına sapıklık etmiş olur. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim."

DiyanetMeali 10:108 De ki: "Ey insanlar! Rabbinizden size gerçek gelmiştir. Doğru yola giren ancak kendisi için girmiş ve sapıtan da kendi zararına olarak sapıtmıştır. Ben sizin üzerinize vekil değilim."

DiyanetVakfı 10:108 De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum).

Ömer.N.Bilmen 10:108 De ki: «Ey insanlar! Muhakkak ki, Rabbiniz tarafından size hak gelmiştir. Artık her kim hidâyeti kabul ederse kendi nefsi için hidâyete ermiş olur. Ve her kim dalâlete düşerse şüphe yok ki, kendi nefsi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Ve ben sizin üzerinize bir vekil değilim.»

SuatYıldırım 10:108 – De ki: “Ey insanlar! İşte Rabbiniz tarafından, hakikat size gelmiş bulunuyor.Artık kim bu gerçeği kabul eder de doğru yolu tutarsa, bunun faydası sadece kendisinedir.Her kim de bu yoldan saparsa, o da kendi aleyhine olarak sapar. Bilin ki, ben işlerinizi yönetmeyi üstüne almış biri değilim.

İbni Kesir 10:108 De ki: Ey insanlar; size Rabbınızdan hak gelmiştir. Artık kim hidayeti kabul ederse; o, ancak kendi faydası için hidayete ermiş, kim de saparsa; kendi zararına sapmış olur. Ben, sizin başınıza bir bekçi değilim.


Elmalılı-orijinal 10:109 Ve sana ne vahy olunuyorsa ona tâbi' ol ve sabret ta ki Allah, hukmünü versin, hâkimlerin en hayırlısı odur

Elmalılı 10:109 - Sana vahyolunana uy! Ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Çünkü O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

DiyanetMeali 10:109 Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir.*

DiyanetVakfı 10:109 (Resûlüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır.

Ömer.N.Bilmen 10:109 Ve sana vahyolunana tâbi ol, ve Allah Teâlâ hükmedinceye kadar sabret. Ve o, hükmedenlerin en hayırlısıdır.

SuatYıldırım 10:109 – Sana Rabbinden ne vahyolunursa ona tâbi ol ve “Allah hükmünü izhar edinceye kadar sabret. Çünkü hakimlerin en hayırlısı, en güzel hüküm vereni ancak O’dur.

İbni Kesir 10:109 Sana vahyedilene uy. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.