Elmalılı-orijinal 16:1 Allahın emri geldi, sakın onu isti'cal etmeyin, o sübhan onların şirklerinden münezzeh, yüksek çok yüksek

Elmalılı 16:1 - Allah'ın emri geldi, sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzeh ve yücedir.

DiyanetMeali 16:1 Allah'ın buyruğu gelecektir; acele gelmesini istemeyin, Allah, ortak koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir.

DiyanetVakfı 16:1 Allah'ın emri gelmiştir. Artık onu istemekte acele etmeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.

Ömer.N.Bilmen 16:1 Allah Teâlâ'nın emri geldi, artık onu acele istemeyiniz. (Hak Teâlâ) Onların şerik koştukları şeylerden münezzehtir ve çok yücedir.

SuatYıldırım 16:1 – Allah’ın emri ha geldi ha gelecek! Artık onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. Allah müşriklerin koştuğu ortaklardan münezzehtir, yücedir. [21,1; 54,1]

İbni Kesir 16:1 Allah'ın emri geldi. Artık onu acele istemeyin. O; ortak koşmakta oldukları şeylerden münezzehtir, yücedir.


Elmalılı-orijinal 16:2 Kullarından dilediğine emrinden rûh ile Melâike indiriyor da buyuruyor ki: şu hakikati bildirin: benden başka ilâh yok, hemen bana korunun

Elmalılı 16:2 - Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.

DiyanetMeali 16:2 Allah kullarından dilediğine buyruğunu bildirmek için meleklerini vahiyle indirerek şöyle der: "İnsanları uyarın ki, Benden başka tanrı yoktur. Benden sakının."

DiyanetVakfı 16:2 Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, "Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun" diye gönderir.

Ömer.N.Bilmen 16:2 O, kullarından dilediği üzerine kendi emrinde Ruh ile melekleri indirir ki, korkutunuz. Şüphe yok ki, Benden başka ilâh yoktur. Artık Benden korkunuz.

SuatYıldırım 16:2 – Allah melekleri, kendi tarafından bir vahiy ile kullarından dilediği kimselere, “Ben’den başka tanrı yoktur. Bana karşı gelmekten sakının!” diye uyarmak üzere gönderir. [42,52; 6,124; 22,75; 21,25]

İbni Kesir 16:2 O, kullarından dilediğine kendi emrinden melekleri ruh ile indirir ki; Ben'den başka tanrı yoktur, Ben'den sakının, diye uyarsınlar.


Elmalılı-orijinal 16:3 Gökleri ve Yeri hakk ile yarattı, o, onların şirkinden yüksek, çok yüksek

Elmalılı 16:3 - Allah gökleri ve yeri hikmeti ile yarattı. O, kâfirlerin ortak koştukları şeylerden çok yücedir.

DiyanetMeali 16:3 Gökleri ve yeri gereğince yaratmıştır. Onların eş koştukları şeylerden yücedir.

DiyanetVakfı 16:3 (Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir.

Ömer.N.Bilmen 16:3-4 Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. O kendisine şerik koştukları şeylerden çok âlidir. İnsanı bir nutfeden yaratmıştır. Böyle iken, o, apaçık bir düşmandır.

SuatYıldırım 16:3 – O, gökleri ve yeri hikmetle, ciddi bir maksatla yarattı. O, müşriklerin koştukları ortaklardan yücedir! [53,31]

İbni Kesir 16:3 Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onların ortak koştukları şeyden münezzehtir.


Elmalılı-orijinal 16:4 İnsanı bir nutfeden yarattı, bir de bakarsın o, natûk bir muhasım kesilmiştir

Elmalılı 16:4 - O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.

DiyanetMeali 16:4 İnsanı nutfeden yaratmıştır. Öyleyken o nasıl da açıkça karşı koymaktadır!

DiyanetVakfı 16:4 O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.

Ömer.N.Bilmen 16:3-4 Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. O kendisine şerik koştukları şeylerden çok âlidir. İnsanı bir nutfeden yaratmıştır. Böyle iken, o, apaçık bir düşmandır.

SuatYıldırım 16:4 – Nitekim O, insanı bir damla sudan yarattı. Ama o yaman bir hasım kesiliverdi. [36,77-79; 25,54]

İbni Kesir 16:4 İnsanı, bir damla sudan yarattı. Öyleyken o, nasıl da apaçık bir hasım kesilmiştir.


Elmalılı-orijinal 16:5 En'amı da yarattı, sizin için onlarda bir ısınıklık ve bir takım menfaatler vardır, hem onlardan yersiniz

Elmalılı 16:5 - Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.

DiyanetMeali 16:5 Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.

DiyanetVakfı 16:5 Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz.

Ömer.N.Bilmen 16:5 Ve ehli hayvanları da yaratmıştır ki, sizin için onlarda korunmak vardır ve menfaatler vardır ve onlardan yersiniz.

SuatYıldırım 16:5 – Allah davarları da yarattı. Bunlarda sizi soğuktan koruyan (deri, yün, kıl gibi) maddeler ve birçok faydalar vardır. Hem onların etlerini ve ürünlerini de yersiniz.

İbni Kesir 16:5 Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve onlardan yersiniz.


Elmalılı-orijinal 16:6 Akşam getirir, sabah salarken onlarda sizin içîn bir cemal de vardır

Elmalılı 16:6 - O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır.

DiyanetMeali 16:6 Onları getirirken de, gönderirken de zevk alırsınız.

DiyanetVakfı 16:6 Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:6 Ve sizin için onları akşamleyin getirdiğiniz ve sabahleyin salıverdiğiniz sırada bir ziynet vardır

SuatYıldırım 16:6 – Onları akşamleyin ağıllarına getirir, sabahleyin otlaklara götürürken bambaşka bir zevk alırsınız! [6,142]

İbni Kesir 16:6 Akşamleyin getirir, sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır


Elmalılı-orijinal 16:7 Ağırlıklarınızı da yüklenir, canlarınızın yarısına tüketmeden varamıyacağınız beldelere kadar götürürler, her halde rabbınız size çok re'fetli, çok merhametli

Elmalılı 16:7 - Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

DiyanetMeali 16:7 Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabbiniz şefkatlidir, merhametlidir.

DiyanetVakfı 16:7 Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir.

Ömer.N.Bilmen 16:7 Ve sizin ağırlıklarınızı yüklenirler, bir beldeye kadar ki, siz o beldeye bir meşakkat-i nefsiye olmaksızın kavuşacak olamazsınız, şüphe yok ki, Rabbiniz elbette çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.

SuatYıldırım 16:7 – Bunlar yüklerinizi taşırlar; öyle uzak diyarlara kadar götürürler ki, onlar olmaksızın, son derece zahmet ve meşakkat çekmeden varamazdınız oralara.Gerçekten, bunları size âmade kılan Rabbiniz pek şefkatlidir, rahmet ve ihsanı boldur. [36,71-72; 23,21-22; 40,79-81; 43,12-14]

İbni Kesir 16:7 Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere yüklerinizi taşırlar. Muhakkak ki Rabbınız; Rauf'tur, Rahim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:8 Hem binesiniz diye, hem de ziynet olarak atları, katırları, merkebleri de yarattı ve bilemiyeceğiniz daha neler yaratacak

Elmalılı 16:8 - Hem kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye atları, katırları, ve merkepleri yarattı. Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak.

DiyanetMeali 16:8 Sizin için atları, katırları ve merkebleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.

DiyanetVakfı 16:8 Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.

Ömer.N.Bilmen 16:8 Ve kendilerine binmeniz için ve bir ziynet olarak atları, katırları ve merkepleri de yaratmıştır. Ve sizin bilemiyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratacaktır.

SuatYıldırım 16:8 – Hem binmeniz, hem de zinet olsun diye atlar, katırlar, merkepler yarattı. Hem sizin bilemeyeceğiniz daha neler neler yaratacak!

İbni Kesir 16:8 Atları, katırları ve merkebleri de sizin için binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.


Elmalılı-orijinal 16:9 Yolu doğrultmak da Allaha aiddir, ondan sapan da var, maamafih Allah, dilerse hepinizi hidayette kılardı

Elmalılı 16:9 - Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

DiyanetMeali 16:9 Yolun eğri olanı da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.*

DiyanetVakfı 16:9 Yolun doğrusu Allah'ındır. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.

Ömer.N.Bilmen 16:9 Ve (maksut olan) doğru yolu beyan da Allah Teâlâ'ya aittir. Maahaza ondan sapan da vardır ve eğer Allah Teâlâ dilese idi, elbette sizi cümleten hidâyete erdirirdi.

SuatYıldırım 16:9 – Doğru yolu bildirmek Allah’a aittir. Kimi yollar ise eğridir. Şayet O dileseydi, hepinizi toptan doğru yola getirirdi. [76,3; 6,153] [10,99; 11,117-119]

İbni Kesir 16:9 Yolun doğrusunu göstermek Alla'a aittir. Ondan sapan da vardır. O, dileseydi; hepinizi birlikte doğru yola iletirdi.


Elmalılı-orijinal 16:10 O odur ki Semâdan bir su indirdi. size ondan bir içecek var, yine ondan bir ağaç ki hayvan yayarsınız

Elmalılı 16:10 - Sizin için gökten su indiren O'dur. İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir.

DiyanetMeali 16:10 Yukarıdan size su indiren O'dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter.

DiyanetVakfı 16:10 Gökten suyu indiren O'dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.

Ömer.N.Bilmen 16:10 O, o (Hâlik-ı Kerîm)dir ki: Sizin için gökten bir su indirdi. Ondan bir içilecek şey vardır ve ondan nebatat yetişir, onda (hayvanlarınızı) otlatırsınız.

SuatYıldırım 16:10 – O’dur ki gökten yağmur indirir.Hem içeceğiniz su ondan oluşur, hem de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar!

İbni Kesir 16:10 O'dur size semadan su indiren, ondan içersiniz. Ve hayvanları otlattığınız bitki de onunla biter.


Elmalılı-orijinal 16:11 Onunla size ekin, zeytun, hurmalıklar, üzümler türlüsünden meyveler bitirir, elbette bunda tefekkür edecek bir kavm için bir âyet var

Elmalılı 16:11 - Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır.

DiyanetMeali 16:11 Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunda ders vardır.

DiyanetVakfı 16:11 (Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:11 (Allah Teâlâ) Onunla sizin için bir ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve meyvelerin hepsinden yetiştirir. Şüphe yok ki, bunda düşünecekler olan bir kavim için elbette bir âyet vardır.

SuatYıldırım 16:11 – Allah o su sayesinde sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir.Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var! [27,60; 7,57; 6,99]

İbni Kesir 16:11 Onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve türlü türlü ürünler bitirir. Düşünen bir kavim için bunda ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 16:12 Hem sizin için geceyi ve gündüzü ve Şems-ü Kameri teshır buyurdu, bütün yıldızlar da onun emrine müsahhardırlar, elbette bunda aklı olan bir kavm için âyetler var

Elmalılı 16:12 - Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.

DiyanetMeali 16:12 Geceyi gündüzü, güneşi ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda, akleden kimseler için dersler vardır.

DiyanetVakfı 16:12 O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah'ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:12 Ve sizin için geceyi, gündüzü, güneşi, kameri musahhar kıldı. Yıldızlar da onun emriyle musahhardırlar. Muhakkak ki, bunda âkilâne düşünür bir kavim için elbette büyük alâmetler vardır.

SuatYıldırım 16:12 – Hem geceyi ve gündüzü, güneş’i ve ay’ı sizin hizmetinize verdi.Diğer yıldızlar da O’nun emriyle size râm edilmiştir. Elbette aklını çalıştıran kimseler için bunda alınacak nice dersler var!

İbni Kesir 16:12 Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin buyruğunuza verdi. Yıldızlar da O'nun buyruğu ile müsahhar kılınmıştır. Muhakkak ki bunda, akleden bir kavim için ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 16:13 Daha sizin için Arzdan muhtelif renklerle yarattıkları, neler var, elbette bunda tezekkür edecek bir kavm için bir âyet var

Elmalılı 16:13 - Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.

DiyanetMeali 16:13 Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Bunda, öğüt alan kimseler için ibret vardır.

DiyanetVakfı 16:13 Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:13 Ve sizin için yerde renkleri muhtelif olarak neler yaratmış ise şüphe yok onda da öğüt alacak bir kavim için elbette bir ibret vardır.

SuatYıldırım 16:13 – Yeryüzünde türlü türlü renklerle, her çeşitten bitki ve hayvan olarak sizin için yarattığı daha neler neler var!Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak ibret var.

İbni Kesir 16:13 Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için O, yaratmıştır. Muhakkak ki öğüt alan bir kavim için bunda ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 16:14 Yine odur ki o, denizi teshır etmiştirki ondan taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız, gemileri de görürsünüz ki onda yara yara akar giderler, hem fazlından nasıyb arayasınız diye hem de gerek ki şükredesiniz

Elmalılı 16:14 - Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah'tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır.

DiyanetMeali 16:14 Taze et yemeniz, takındığınız süsleri edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize -ki gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün- boyun eğdiren de O'dur. Artık belki şükredersiniz.

DiyanetVakfı 16:14 İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) onun lütfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.

Ömer.N.Bilmen 16:14 Ve O (Hâlik-ı Azîm)dir ki, denizi musahhar etmiştir. Tâ ki ondan taze bir et yiyesiniz ve ondan giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız. Gemileri de orada yara yara gider bir halde görürsün. Hem fazlından talebedesiniz, hem de gerektir ki, şükredesiniz.

SuatYıldırım 16:14 – Yine O’dur ki denizi sizin hizmetinize verdi ki oradan taptaze et yiyesiniz ve takınıp kuşanacağınız zinet eşyası çıkarasınız.Denizde gemilerin suları yara yara akıp gittiklerini görürsün.Bütün bunlar Onun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.

İbni Kesir 16:14 Taze et yemeniz, giyineceğiniz süs eşyanızı çıkarmanız ve Allah'ın bol nimetinden istifade etmeniz için; denizi müsahhar kılan O'dur. Gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün, O'nun lutfunu aramanız ve şükretmeniz içindir, belki şükredersiniz artık.


Elmalılı-orijinal 16:15 Hem Arzda ağır baskılar bıraktı ki sizi çalkar diye, hem de nehirler ve yollar, gerek ki doğru gidesiniz

Elmalılı 16:15 - Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı.

DiyanetMeali 16:15-16 Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.

DiyanetVakfı 16:15 Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.

Ömer.N.Bilmen 16:15 Ve yerde sabit dağlar vücuda getirdi, sizi sallayıp muzdarip etmesin diye ve nehirler ve yollar da, (vücuda getirdi) tâ ki, doğru yolu bulasınız.

SuatYıldırım 16:15 – Hem dünya hareketiyle sizi sarsmasın diye, yeryüzüne sabit dağlar koydu. Amaçlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi. [79,32; 21,31] {KM, Mezmurlar 114,5}

İbni Kesir 16:15 Yeryüzünde sarsılmayasınız diye sabit dağlar, nehirler ve yollar koymuştur ki onunla, doğru yolu bulasınız.


Elmalılı-orijinal 16:16 Ve alâmetler, yıldızla da onlar yol doğrulturlar

Elmalılı 16:16 - Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah'ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.

DiyanetMeali 16:15-16 Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.

DiyanetVakfı 16:16 Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.

Ömer.N.Bilmen 16:16 Ve nice alâmetler (vücuda getirdi) ve onlar yıldızlar ile yollarını doğruturlar.

SuatYıldırım 16:16 – Yol bulmada yararlanacağınız daha birçok alâmetler, işaretler koydu. Yıldızlarla da bir kısım insanlar yol bulurlar.

İbni Kesir 16:16 İşaretler de. Yıldızlarla da, onlar yollarını bulurlar.


Elmalılı-orijinal 16:17 İmdi yaratan yaratamıyana benzer mi? Artık siz bir tezekkür etmez misiniz?

Elmalılı 16:17 - Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?

DiyanetMeali 16:17 Hiç yaratan yaratamayana benzer mi? İbret almaz mısınız?

DiyanetVakfı 16:17 O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hâla düşünmüyor musunuz?

Ömer.N.Bilmen 16:17 İmdi yaratır olan zât, yaratamaz kimse gibi midir? Artık iyice düşünmez misiniz?

SuatYıldırım 16:17 – Yaratan hiç yaratamayana benzer mi? Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

İbni Kesir 16:17 Yaratan; yaratmayan gibi midir hiç? Artık öğüt almaz mısınız?


Elmalılı-orijinal 16:18 Halbuki Allahın ni'metini saysanız ihsâ edemezsiniz, her halde Allah çok gafûr, çok rahîmdir

Elmalılı 16:18 - Halbuki Allah'ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

DiyanetMeali 16:18 Allah'ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz; doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder.

DiyanetVakfı 16:18 Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

Ömer.N.Bilmen 16:18 Ve eğer Allah'ın nîmetini sayacak olsanız, onu tamamen sayamazsınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.

SuatYıldırım 16:18 – Halbuki Allah’ın nimetlerini birer birer saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız. Gerçekten Rabbin gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur). [14,34]

İbni Kesir 16:18 Allah'ın nimetini sayacak olursanız; bitiremezsiniz. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:19 Hem Allah neyi sir tutar, neyi ı'lân edersiniz hepsini bilir

Elmalılı 16:19 - Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.

DiyanetMeali 16:19 Allah, gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.

DiyanetVakfı 16:19 Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.

Ömer.N.Bilmen 16:19 Ve Allah Teâlâ gizlediğiniz şeyi de ve açıkladığınız şeyi de bilir.

SuatYıldırım 16:19 – Allah sizin neleri gizleyip neleri açığa vurduğunuzu pek iyi bilir.

İbni Kesir 16:19 Allah; gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.


Elmalılı-orijinal 16:20 Allahdan başka yalvardıklarınız ise hiç bir şey yaratamazlar, halbuki kendileri yaratılıp duruyorlar

Elmalılı 16:20 - Kâfirlerin Allah'tan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratılmışlardır.

DiyanetMeali 16:20 Allah'ı bırakıp taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratmazlar; esasen kendileri yaratıktır.

DiyanetVakfı 16:20 Allah'ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.

Ömer.N.Bilmen 16:20 Ve Allah Teâlâ'dan başka kendilerine tapındıkları (şey- ler) hiçbir şey yaratamazlar. Halbuki, onlar yaratılırlar.

SuatYıldırım 16:20-21 – O müşriklerin Allah’tan başka ibadet edip yalvardıkları sahte tanrılar ise, hiçbir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmaktadırlar.Hep ölüdürler, diri değildirler.Kendilerine tapanların bile ne zaman diriltileceklerini bilemezler. [37,95-96]

İbni Kesir 16:20 Allah'tan başka taptıkları; hiç bir şey yaratamazlar. Çünkü onların kendileri yaratılmıştır.


Elmalılı-orijinal 16:21 Hep ölüdürler, bizzat hayy değildirler ne zaman ba'solunacaklarına da şuurları yoktur

Elmalılı 16:21 - O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.

DiyanetMeali 16:21 Onlar cansız, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de bilemezler.*

DiyanetVakfı 16:21 Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

Ömer.N.Bilmen 16:21 (Onlar) Ölülerdir, diriler değildirler ve ne zaman (nâsın) diriltileceklerini de anlayamazlar.

SuatYıldırım 16:20-21 – O müşriklerin Allah’tan başka ibadet edip yalvardıkları sahte tanrılar ise, hiçbir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmaktadırlar.Hep ölüdürler, diri değildirler.Kendilerine tapanların bile ne zaman diriltileceklerini bilemezler. [37,95-96]

İbni Kesir 16:21 Onlar; diri değil, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de fark edemezler.


Elmalılı-orijinal 16:22 İlâhınız bir tek ilâhtır, öyle iken Âhırete inanmıyanlar kendilerini büyüksündüklerinden dolayı kalbleri münkirdir

Elmalılı 16:22 - İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.

DiyanetMeali 16:22 Tanrınız tek bir Tanrıdır. Ahirete inanmayanların kalbleri bunu inkar eder; onlar büyüklük taslarlar.

DiyanetVakfı 16:22 İlâhınız bir tek Tanrıdır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.

Ömer.N.Bilmen 16:22 Sizin mabûdunuz, bir tek mabûddur. Ahirete imân etme- yenler ise onların kalpleri inkâr edicidir ve onlar kibirlenen kimselerdir.

SuatYıldırım 16:22 – Sizin ilâhınız bir tek İlâhtır. Öyle iken âhireti inkâr edenlerin kalpleri bu gerçeği de inkâr eder. Hep kibirlenip dururlar. [38,5; 39,45; 40,60]

İbni Kesir 16:22 İlahınız; tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalbleri inkar edicidir ve onlar büyüklük taslayanlardır.


Elmalılı-orijinal 16:23 Şüphe yok ki Allah, onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir, her halde o, kibirlenenleri sevmez

Elmalılı 16:23 - Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmeyenleri sevmez.

DiyanetMeali 16:23 Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah'ın bildiğinde şüphe yoktur. O, büyüklük taslayanları sevmez.

DiyanetVakfı 16:23 Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları asla sevmez.

Ömer.N.Bilmen 16:23 Şüphe yok ki, Allah Teâlâ onların neyi gizlediklerini ve bilir. Muhakkak ki, O, kibirlenenleri sevmez.

SuatYıldırım 16:23 – Hiç şüphe yok ki Allah, onların neleri gizleyip, neleri açığa vurduklarını pek iyi bilir ve şu kesindir ki kibirlenenleri hiç sevmez.

İbni Kesir 16:23 Şüphesiz Allah; onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Ve O; büyüklük taslayanları sevmez.


Elmalılı-orijinal 16:24 Onlara rabbınız ne indirdi? Denildiği vakıt da «eskilerin masalları» dediler

Elmalılı 16:24 - Onlara: "Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman "Öncekilerin efsanelerini" dediler.

DiyanetMeali 16:24 Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulsa: "öncekilerin masalları" derler.

DiyanetVakfı 16:24 Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, "Öncekilerin masallarını" derler.

Ömer.N.Bilmen 16:24 Ve onlara, «Rabbiniz ne indirdi?» denildiği vakit dediler ki: «Evvelkilerin masallarını.»

SuatYıldırım 16:24-25 – Onlara: “Rabbiniz ne gönderdi?” denildiğinde “Öncekilerin masallarını!” derler.Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günahlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler.Bak! Ne fena bir yük yükleniyorlar! [25,5-9; 74,18-24; 29,13]

İbni Kesir 16:24 Onlara: Size Rabbınız ne indirdi? denildiği zaman; geçmişlerin masallarını, derler.


Elmalılı-orijinal 16:25 Şunun için Kıyamet günü kendi veballerini kâmilen yüklendikten başka ılimsizlikleri yüzünden ıdlâl ettikleri kimselerin veballerinden bir kısmını da yüklenecekler, bak ne fena yük yükleniyorlar

Elmalılı 16:25 - Bunu söylemelerinin sebebi şu: Kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür!

DiyanetMeali 16:25 Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını kısmen yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!*

DiyanetVakfı 16:25 Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür!

Ömer.N.Bilmen 16:25 Onlar nihâyet Kıyamet günü kendi günahlarını kâmilen yüklenecekler ve bilgisizlikten dolayı sapıtmış oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et! Yüklenecekleri şey ne kadar fena!

SuatYıldırım 16:24-25 – Onlara: “Rabbiniz ne gönderdi?” denildiğinde “Öncekilerin masallarını!” derler.Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günahlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler.Bak! Ne fena bir yük yükleniyorlar! [25,5-9; 74,18-24; 29,13]

İbni Kesir 16:25 Bununla onlar; kıyamet günü kendilerinin bütün yüklerini taşıdıktan başka, bilgisizlikle baştan çıkardıklarının yüklerinden bir kısmını da sırtlarlar. Dikkat edin; yüklendikleri yük, ne kötüdür.


Elmalılı-orijinal 16:26 Evet, onlardan evvelkiler hiyleler kurmuşladı, Allah da kurdukları bünyana kaidelerinden geldi de sekıf, tepelerinden üzerlerine çöktü ve azâb kendilerine duyamıyacakları cihetten geldi

Elmalılı 16:26 - Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.

DiyanetMeali 16:26 Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarının temelini çökertti de tavanları başlarına yıkıldı. Azap, onlara farketmedikleri yerden geldi.

DiyanetVakfı 16:26 Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Bu azap onlara, farkedemedikleri bir yerden gelmişti.

Ömer.N.Bilmen 16:26 Muhakkak ki, onlardan evvelkiler de hilede (hud'ada) bulunmuşlardı. Nihâyet Allah Teâlâ'nın emri onların binalarının temellerine geldi de artık tavanları yukarılarından üzerlerine çöküverdi ve onlara azap anlayamadıkları bir cihetten gelivermişti.

SuatYıldırım 16:26 – Kendilerinden önceki kâfirler de peygamberler için hileler, tuzaklar kurmuşlardı.Ama neticede Allah onların binalarını ta temellerinden yıktı da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. Hem de bu azap onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi. [5,64; 59,2]

İbni Kesir 16:26 Kendilerinden öncekiler de düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah; binalarını temellerinden çökertti de üstlerindeki tavanları başlarına yıkıldı. Hem bu azab; onlara hissedemeyecekleri taraftan gelmişti.


Elmalılı-orijinal 16:27 Sonra Kıyamet günü onları rüsvay edecek ve diyecek: hani nerede o sizin haklarında şikak çıkarıp durduğunuz şeriklerim? Kendilerine ılim verilmiş olanlar dediler ki: hakıkat bütün sefalet-ü zillet bu gün kâfirlerin üstünedîr

Elmalılı 16:27 - Sonra kıyamet günü Allah, O kâfirleri rezil rüsvay edecek ve diyecek ki: "Hani uğrunda müminlere karşı düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar: "Şüphesiz bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirleredir." diyeceklerdir.

DiyanetMeali 16:27 Sonra kıyamet günü onları rezil eder ve: "Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede?" der. İlim sahibleri şöyle derler: "Doğrusu bugün inkarcılara rezillik ve iğrençlik vardır."

DiyanetVakfı 16:27 Sonra kıyamet gününde (Allah), onları rezil eder ve der ki: "Kendileri hakkında (müminlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: "Şüphesiz bugün rezillik ve kötülük kâfirleredir."

Ömer.N.Bilmen 16:27 Sonra Kıyamet gününde onları (Cenâb-ı Hak) rüsvay edecektir ve diyeceklerdir ki: Nerede o, (zû'münüzce) benim şeriklerim ki, siz onlardan dolayı (mü'minlere) muhalefette bulunur idiniz. Kendilerine ilim verilmiş olanlar da diyeceklerdir ki: Şüphe yok bütün mezellet, bütün kötülük bugün kâfirlerin üzerinedir.

SuatYıldırım 16:27 – Sonra kıyamet günü de Allah onları zelil eder ve:”Hani” der, “nerede sizin o uğurlarında müminlere düşman kesildiğiniz ortaklarım(!)”Kendilerine ilim nasib edilenler de: “Gerçekten her türlü zillet ve sefalet bugün kâfirlerin başınadır!” derler. [86,9-10; 26,93]

İbni Kesir 16:27 Sonra da kıyamet gününde onları rezil eder ve der ki: Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede? Kendilerine bilgi verilmiş olanlar derler ki: Doğrusu bugün, rezillik ve zillet kafirleredir.


Elmalılı-orijinal 16:28 Onlar ki Melekler onları nefislerinin zalimleri olarak kabzederler de o vakıt bakarsın şöyle diyerek teslim olmuşlardır: biz bir kötülükten yapmıyorduk, hayır, Allah sizin ne maksadla yapıyorduğunuzu tamamen biliyor

Elmalılı 16:28 - (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: "Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk." (Onlara): "Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir."

DiyanetMeali 16:28 Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir.

DiyanetVakfı 16:28 Kendilerine haksızlık ederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler: Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar. (Melekler onlara şöyle der:) "Hayır, Allah, sizin yaptıklarınızı elbette çok iyi bilendir."

Ömer.N.Bilmen 16:28 O kimseler ki, kendi nefislerine zulmediciler oldukları halde onların ruhlarını melekler kabzedecektir. O vakit onlar, «Biz bir kötülük yapar olmadık,» diye teslimiyet göstereceklerdir. Hayır, şüphe yok ki Allah Teâlâ sizin ne yapar olduğunuzu bihakkın bilicidir.

SuatYıldırım 16:28-29 – Kendi öz canlarına zulmederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler azabı görünce:”Biz, bir kötülük olsun diye yapmıyorduk!” diye başlarını öne eğerler.Kendilerine iman ilmi nasib edilmiş olanlar da:”Hayır, hayır! Allah yaptığınız işi ne maksatla yaptığınızı pek iyi biliyor! O halde girin bakalım içinde ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından! Ne fena bir yerdir o kibirlilerin yeri!” derler. [6,23; 58,18] [35,36; 40,46]

İbni Kesir 16:28 Melekler; kendilerine zulmetmiş olanların canını alırken: Biz, hiç bir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin neler yaptığınızı bilir.


Elmalılı-orijinal 16:29 Onun için girin bakalım Cehennemin kapılarına: içinde kalmak üzere, bak artık mütekebbirlerin mevkıi ne fena?

Elmalılı 16:29 - "O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!

DiyanetMeali 16:29 Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

DiyanetVakfı 16:29 "O halde, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!"

Ömer.N.Bilmen 16:29 Artık giriniz cehennemin kapılarına içinde müebbet kalmak üzere. Artık mütekebbirlerin yurdu ne kadar fena!

SuatYıldırım 16:28-29 – Kendi öz canlarına zulmederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler azabı görünce:”Biz, bir kötülük olsun diye yapmıyorduk!” diye başlarını öne eğerler.Kendilerine iman ilmi nasib edilmiş olanlar da:”Hayır, hayır! Allah yaptığınız işi ne maksatla yaptığınızı pek iyi biliyor! O halde girin bakalım içinde ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından! Ne fena bir yerdir o kibirlilerin yeri!” derler. [6,23; 58,18] [35,36; 40,46]

İbni Kesir 16:29 Haydi cehennemin kapılarından girin. Orada temelli kalacaksınız. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür.


Elmalılı-orijinal 16:30 Allahdan korkup korunanlara ise «rabbınız ne indirdi? Denildiğinde «hayır» demişlerdir» bu Dünyada güzel iş yapanlara güzel bir mükâfat var ve elbette Âhıret yurdu daha hayırlıdır, Müttekılerin yurdu da ne hoş

Elmalılı 16:30 - Kötülüklerden sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denilince: "Hayır indirdi" derler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere güzel bir mükafat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah'tan korkanların yurdu ne güzeldir!

DiyanetMeali 16:30 Sakınan kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denince, "İyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!

DiyanetVakfı 16:30 (Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, "Hayır (indirdi)" derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir!

Ömer.N.Bilmen 16:30 Ve ittikada bulunmuş olanlara denildi ki: «Rabbiniz hangi şeyi indirmiştir?» Dediler ki: «Hayrı...». Bu dünyada iyilik edenler için iyilik vardır ve ahiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır ve muttakîlerin yurdu ise ne güzeldir.

SuatYıldırım 16:30 – Allah’a karşı gelmekten sakınanlara ise: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde: “Hayır indirdi.” derler.Bu dünyada güzel işler yapanlara güzel bir mükâfat var.Âhiret yurdu cennet, dünyadan ve içindeki her şeyden elbette daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu ne güzel yurttur!” [16,97; 28,80; 93,4; 3,198]

İbni Kesir 16:30 Müttakilere: Rabbınız ne indirdi? denildiği vakit: Hayır indirdi, derler. Bu dünyada ihsan edenlere iyilik vardır, ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Müttakilerin yurdu ne de güzeldir.


Elmalılı-orijinal 16:31 Adin Cennetleri, ona girecekler, altından nehirler akar, onlara orada ne isterlerse var, işte Allah müttekılere böyle mükâfat eder

Elmalılı 16:31 - O girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından ırmaklar akar. Orada Allah'tan korkanlara diledikleri nimetler vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.

DiyanetMeali 16:31 İçlerinden ırmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah sakınanları böylece mükafatlandırır.

DiyanetVakfı 16:31 (O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır.

Ömer.N.Bilmen 16:31 And cennetleridir ki, ona gireceklerdir, altlarından ırmaklar akar. Ve onlar için orada istedikleri vardır. İşte Allah Teâlâ muttakîleri böylece mükâfaatlandırır.

SuatYıldırım 16:31 – Adn cennetleri, oraya girecek onlar... Zemininden ırmaklar akar. Onlara orada ne isterlerse var...İşte Allah müttakileri böyle ödüllendirir. [43,71; 41,30-32]

İbni Kesir 16:31 Adn cennetlerine girerler. Onların altlarından ırmaklar akar. Orada diledikleri kendilerinindir. Ve işte Allah; müttakileri böyle mükafatlandırır.


Elmalılı-orijinal 16:32 Onlar ki Melekler onları hoş hoş kabzederler «selâm, size girin, Cennete, çünkü çalışıyordunuz» derler

Elmalılı 16:32 - Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. "Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet'e..." derler.

DiyanetMeali 16:32 Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: "Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin" derler.

DiyanetVakfı 16:32 (Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir.

Ömer.N.Bilmen 16:32 Onlar ki, pâk oldukları halde ruhlarını melekler alıverirler, derler ki: «Selâm size» yapar olduklarınız şey sebebiyle cennete giriniz.

SuatYıldırım 16:32 – Onlar ki melekler canlarını tatlılıkla alırlar: “Selâm size! Yaptığınız işlerden dolayı buyurun cennete!” derler.

İbni Kesir 16:32 Onlar; meleklerin, güzel güzel canlarını alacakları kimselerdir. Selam size, yaptıklarınıza karşılık haydi girin cennete, derler.


Elmalılı-orijinal 16:33 O kâfirler başka değil ancak kendilerine o meleklerin gelmesine veya Rabbının emri gelmesine bakarlar, onlardan evvelkiler de böyle yaptılar ve onlara Allah zulmetmedi ve lâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı

Elmalılı 16:33 - Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.

DiyanetMeali 16:33 Onlar kendilerine yalnız meleklerin veya senin Rabbinin buyruğunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmemişti, ama onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

DiyanetVakfı 16:33 (Kâfirler) kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

Ömer.N.Bilmen 16:33 (O münkirler) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbin emrinin gelmesinden başka bir şey mi beklerler? Onlardan evvelkiler de öylece yapmışlardı ve onlara Allah zulmetmedi, velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular.

SuatYıldırım 16:33-34 – Dini inkâr edenler ille kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar?Onlardan öncekiler de böyle yaptılar.Allah zulmetmedi onlara, kendi canlarına zulmediyordu onlar! Kendilerini buldu, yaptıkları kötü işler.Sarıp kuşatıverdi onları alay ettikleri şeyler. [52,14]

İbni Kesir 16:33 Onlar, kendilerine meleklerin veya Rabbının emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.


Elmalılı-orijinal 16:34 Onun için amellerinin fenalıkları başlarına musîbet oldu ve istihza ettikleri şey kendilerini sarıverdi

Elmalılı 16:34 - Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini kuşattı.

DiyanetMeali 16:34 Bu yüzden, işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.*

DiyanetVakfı 16:34 Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

Ömer.N.Bilmen 16:34 Artık onlara yapar oldukları şeylerin kötülükleri dokundu ve onları kendisiyle istihzâ eder oldukları şey sarıverdi.

SuatYıldırım 16:33-34 – Dini inkâr edenler ille kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar?Onlardan öncekiler de böyle yaptılar.Allah zulmetmedi onlara, kendi canlarına zulmediyordu onlar! Kendilerini buldu, yaptıkları kötü işler.Sarıp kuşatıverdi onları alay ettikleri şeyler. [52,14]

İbni Kesir 16:34 Bunun için işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.


Elmalılı-orijinal 16:35 Bir de müşrikler dediler ki: «Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız ondan başka hiç bir şey'e tapmazdık ve onsuz hiç bir şey tahrim etmezdik, bunlardan evvelkiler de böyle yaptılar, buna karşı peygamberin vazifesi ancak açık bir tebliğden ibarettir

Elmalılı 16:35 - Allah'a ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi, ne biz, ne atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık" Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden, ibarettir.

DiyanetMeali 16:35 Allah'a eş koşanlar: "Allah dileseydi O'ndan başka hiçbir şeye ne biz ve ne de babalarımız tapardı. O'nun buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık" dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife düşer?

DiyanetVakfı 16:35 Ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına tapardık. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi!

Ömer.N.Bilmen 16:35 Ve müşrikler dediler ki: «Eğer Allah dilese idi ondan başkasına ne biz ve ne de babalarımız ibadette bulunmazdık ve ne de onsuz birşeyi haram kılmazdık. İşte onlardan evvelkiler de böyle yapmışlardır. Artık peygamberlerin üzerine apaçık tebliğden başka ne vardır?

SuatYıldırım 16:35 – Bir de müşrikler dediler ki: “Eğer Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız, Kendisinden başkasına ibadet etmez. Onun emri olmadan hiçbir şeyi haram kılmazdık.”Bunlardan öncekiler de böyle söylemiş, böyle yapmışlardı. O halde, peygamberlere açık bir tebliğden başka bir vazife düşer mi?

İbni Kesir 16:35 Şirk koşanlar dediler ki: Allah dileseydi; ne biz ne de babalarımız O' ndan başka bir şeye tapınırdık. O'nun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık. Onlardan öncekiler de şöyle yapmışlardı. Peygambere apaçık tebliğden başka ne düşer?


Elmalılı-orijinal 16:36 Celâlim hakkı için biz, her ümmette «Allaha ibadet edin ve Tâguttan ictinab eyleyin» diye bir Resul ba'settik, sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasîb etti, kiminin de üzerine dalâlet hakkoldu, şimdi Yer yüzünde bir gezin de bakın peygamberleri tekzib edenlerin akibeti nasıl oldu?

Elmalılı 16:36 - Andolsun ki biz her ümmete, "Allah'a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının." diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün?

DiyanetMeali 16:36 And olsun ki, her ümmete: "Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının" diyen peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimi de sapıklığı haketti. Yeryüzünde gezin; peygamberleri yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunu görün.

DiyanetVakfı 16:36 Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!

Ömer.N.Bilmen 16:36 Andolsun ki, her ümmete, «Allah'a ibadet ediniz ve şeytandan kaçınınız,» diye bir peygamber göndermişizdir. Artık o ümmetlerden bir kısmına Allah hidâyet etmiştir ve onlardan bir kısmının üzerine de dalâlet tahakkuk eylemiştir. İmdi yeryüzünde yürüyünüz de bakınız ki, tekzîp edenlerin akıbetleri nasıl olmuştur.

SuatYıldırım 16:36 – Biz her millete bir peygamber gönderdik.O da “Allah’a ibadet edin, tağuttan uzak durun!” dedi. Sonra onlardan bir kısmına Allah hidâyet nasib etti, bir kısmı hakkında da sapacaklarına dair hüküm kesinleşti.İşte gezin dolaşın dünyayı da peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin ne olduğunu görün! [21,25; 43,45; 47,10; 67,18]

İbni Kesir 16:36 Andolsun ki; her ümmete: Allah'a ibadet edin ve putlardan kaçının, diye peygamberler göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini hidayete erdirdi. Kimi de sapıklığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezin de; peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.


Elmalılı-orijinal 16:37 Sen onların hidayet bulmalarına harîs isen her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez, onların yardımcıları da yoktur

Elmalılı 16:37 - (Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.

DiyanetMeali 16:37 Onların doğru yolda olmalarına ne kadar özensen, yine de Allah, saptırdığını doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da olmaz.

DiyanetVakfı 16:37 (Resûlüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah, saptırdığı kimseyi (dilemezse) hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur.

Ömer.N.Bilmen 16:37 Sen onların hidâyet bulmalarına haris olsan da (faidesizdir). Çünkü Allah Teâlâ dalâlete düşürdüğüne hidâyet etmez ve onlar için yardımcılardan bir kimse de yoktur.

SuatYıldırım 16:37 – Sen onların hidâyete gelmelerine ne kadar düşkün olsan da, şunu bil ki: Allah dalâlette bıraktığı kimselere hidâyet vermez. Onlara yardım eden de bulunmaz. [5,41, 11,34; 7,186; 10,96-97]

İbni Kesir 16:37 Onların hidayeti bulmalarına ne kadar hırs göstersen; muhakkak ki Allah dalalete sapanı hidayete erdirmez. Ve onların yardımcıları da yoktur.


Elmalılı-orijinal 16:38 Allah ölen kimseyi ba'setmez diye olanca yeminleriyle Allaha kasem hak bir va'd, ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler

Elmalılı 16:38 - Kâfirler, "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah'ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler.

DiyanetMeali 16:38-39 Ölen kimseyi Allah'ın diriltmeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. Hayır; öyle değil, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklamayı, inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bileceklerini, Allah gerçekten vadetmiştir, fakat insanların çoğu bilmezler.

DiyanetVakfı 16:38 Onlar: "Allah ölen bir kimseyi diriltmez" diye olanca güçleriyle Allah'a and içtiler. Aksine, bu O'nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vâdidir. Fakat insanların çoğu bilmez.

Ömer.N.Bilmen 16:38 Ve Allah'a olanca yeminleriyle yemin ettiler ki: «Allah ölecek bir kimseyi (diriltmeyecektir). Hayır. Bu (diriltmek) O'nun üzerine hak olan bir vaaddir. Velâkin nâsın ekserisi bilmezler.

SuatYıldırım 16:38 – Onlar var güçleriyle yemin ederek: “Allah, ölen kimseyi diriltmez!” dediler. Hayır, diriltecek! Bu O’nun verdiği kesin bir sözdür, fakat insanların ekserisi bunu bilmezler.

İbni Kesir 16:38 Onlar: Ölen kimseyi Allah diriltmez, diye olanca güçleriyle yemin ettiler. Hayır öyle değil. Bu, O'nun dosdoğru bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bilmezler.


Elmalılı-orijinal 16:39 Ba'sedecek ki onlara ıhtilâf ettikleri hakkı anlatsın ve onu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler

Elmalılı 16:39 - Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.

DiyanetMeali 16:38-39 Ölen kimseyi Allah'ın diriltmeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. Hayır; öyle değil, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklamayı, inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bileceklerini, Allah gerçekten vadetmiştir, fakat insanların çoğu bilmezler.

DiyanetVakfı 16:39 Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını bilmeleri için (Allah onları diriltecek).

Ömer.N.Bilmen 16:39 Evet. Cenâb-ı Hak ölüleri diriltecektir ki onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıklasın ve kâfir olanlar da kendilerinin hakikaten ne yalancı kimseler olmuş olduklarını bilsinler.

SuatYıldırım 16:39 – Diriltecek ki hakkında ihtilaf ettikleri o ba’s, o diriliş gerçeğini meydana çıkarsın ve bunu inkâr edenler de kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler. [53,31; 52,14-16; 20,15]

İbni Kesir 16:39 Üzerinde ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklasın ve küfredenler gerçekten yalancı olduklarını bilsinler diye, diriltecektir.


Elmalılı-orijinal 16:40 Bizim her hangi bir şey için sözümüz, onu murad ettiğimiz zaman, sade ona şöyle dememizdir: «Ol» hemen oluverir

Elmalılı 16:40 - Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece "ol" dememizdir. O da hemen oluverir.

DiyanetMeali 16:40 Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece ona "Ol" dememizdir ve hemen olur.*

DiyanetVakfı 16:40 Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece "Ol" dememizdir. Hemen oluverir.

Ömer.N.Bilmen 16:40 Bizim bir şeye sözümüz, onu dilediğimiz zaman ona «Ol» dememizden ibarettir ki, o da hemen oluverir.

SuatYıldırım 16:40 – Biz herhangi bir şeyin olmasını istediğimizde, sadece “Ol!” deriz, o da hemen oluverir. [54,50; 31,28; 36,82]

İbni Kesir 16:40 Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona, sözümüz sadece; ol, demektir ve o, hemen oluverir.


Elmalılı-orijinal 16:41 Allah uğrunda zulme ma'ruz olduktan sonra hicret edenlere gelince de, elbette onları Dünyada güzel bir surette yerleştiririz, maamafih âhıret ecri her halde daha büyüktür, eğer bilseler

Elmalılı 16:41 - Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.

DiyanetMeali 16:41 Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşki bilseler!

DiyanetVakfı 16:41 Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür.

Ömer.N.Bilmen 16:41 Ve o kimseler ki, zulme uğratıldıklarından sonra Allah uğrunda hicret ettiler. Elbette onları dünyada güzelce bir surette yerleştireceğiz ve ahiret mükâfaatı ise elbette daha büyüktür. Eğer bilir olsalar.

SuatYıldırım 16:41 – Zulme mâruz kaldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenleri, elbette dünyada güzel bir yere yerleştiririz.Âhiret mükâfatı ise daha büyüktür. Bunu bir bilselerdi!

İbni Kesir 16:41 Zulmedildikten sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, andolsun ki; dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Şayet bilselerdi.


Elmalılı-orijinal 16:42 Onlar ki sabretmişlerdir ve hep Rablarına tevekkül kılarlar

Elmalılı 16:42 - O Muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

DiyanetMeali 16:42 Onlar sabreden ve yalnız Rablerine güvenen kimselerdir.

DiyanetVakfı 16:42 (Onlar) sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir.

Ömer.N.Bilmen 16:42 Onlar ki sabretmişlerdir ve Rablerine de tevekkülde bulunurlar.

SuatYıldırım 16:42 – O muhacirler hak yolda sabreder ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenirler.

İbni Kesir 16:42 Onlar sabreden ve yalnız Rabblarına tevekkül edenlerdir.


Elmalılı-orijinal 16:43 Senden evvel de Resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehli zikre sorun bilmiyorsanız

Elmalılı 16:43 - (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.

DiyanetMeali 16:43-44 Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.

DiyanetVakfı 16:43 Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.

Ömer.N.Bilmen 16:43 Ve senden evvel de resûl olarak göndermedik, ancak kendilerine vahyeder olduğumuz erkekleri gönderdik. İmdi, ehl-i zikrden sorunuz eğer siz bilmiyor iseniz.

SuatYıldırım 16:43 – Senden önce de, gönderdiğimiz elçiler, kendilerine vahyettiğimiz bir kısım adamlardan başka bir varlık değildiler.Eğer bu konuları bilmiyorsanız ilim adamlarına sorunuz.

İbni Kesir 16:43 Senden önce de ancak kendilerine vahyeder olduğumuz adamlar gönderdik. Öyleyse bilmiyorsanız zikir ehline sorun.


Elmalılı-orijinal 16:44 Beyyinelerle ve kitablarla; sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler

Elmalılı 16:44 - Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.

DiyanetMeali 16:43-44 Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.

DiyanetVakfı 16:44 Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik.

Ömer.N.Bilmen 16:44 (O peygamberleri) Açık mûcizeler ile ve kitaplar ile (gönderdik) ve sana da Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirilmiş oldukları(emir ve nehyi) nâsa açıkça anlatasın ve gerek ki onlar da tefekkür edeler.

SuatYıldırım 16:44 – Evet, belgeler, mûcizeler ve kitaplarla gönderdik onları. Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp anlarlar. [17,93-94; 25,20; 21,8; 18,110]

İbni Kesir 16:44 Kitablar ve apaçık delillerle. Sana da insanlara indirileni açıklayasın diye bu zikri indirdik. Belki düşünürler.


Elmalılı-orijinal 16:45 Ya şimdi eman mı buldu o kimseler: o fenalıkları yapmak için hile kurup duranlar, Allahın kendilerini Yere geçirmesinden? veya hatır-u hayallerine gelmez cihetlerden kendilerine azâb gelivermesinden?

Elmalılı 16:45 - Sinsice kötü tuzaklar kuranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçiremeyeceğinden, yahut bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

DiyanetMeali 16:45 Kötü işler düzenleyenler Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut farketmedikleri bir yerden onlara azabın gelmesinden güvende midirler?

DiyanetVakfı 16:45 Kötülük tuzakları kuranlar, Allah'ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

Ömer.N.Bilmen 16:45 Kötülükleri ile hilede bulunanlar, Allah'ın onları yere geçireceğinden veya anlamaz oldukları bir cihetten kendilerine azabın gelmesinden emin oldular?

SuatYıldırım 16:45-46 – Şer planları hazırlayanlar, emin mi oldular: Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmesinden, yahut gezip dolaşırlarken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamasından? Çünkü onlar, kaçıp kurtulacak durumda değildirler. [67,16-17]

İbni Kesir 16:45 Kötü işler düzenleyenler; Allah'ın kendilerini yere batırmasından, yahut haberleri yokken üzerlerine ansızın azab gelmesinden emin mi bulunuyorlar?


Elmalılı-orijinal 16:46 Veya dönüp dolaşırken kendileri yakalayıvermesinden, ki onlar âciz bırakacak değillerdir

Elmalılı 16:46 - Yahut (rızık için) dolaşıp dururlarken (Allah'ın azabının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyici de değillerdir.

DiyanetMeali 16:46-47 Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.

DiyanetVakfı 16:46 Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir.

Ömer.N.Bilmen 16:46 Veya onları dönüp dolaşırlarken ya- kalayıvermesinden (emin mi oldular?) Halbuki, onlar (Hak Teâlâ'yı) aciz bırakıcılar değildirler.

SuatYıldırım 16:45-46 – Şer planları hazırlayanlar, emin mi oldular: Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmesinden, yahut gezip dolaşırlarken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamasından? Çünkü onlar, kaçıp kurtulacak durumda değildirler. [67,16-17]

İbni Kesir 16:46 Yahut onlar dönüp dolaşırken kendilerini yakalamasından mı? Allah'ı aciz bırakacak değillerdir.


Elmalılı-orijinal 16:47 Yâhut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki Rabbımız çok refetli çok merhametli

Elmalılı 16:47 - Yahut ta kendilerini azar azar yakalayıp helak etmesinden emin mi oldular? Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

DiyanetMeali 16:46-47 Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.

DiyanetVakfı 16:47 Yoksa Allah'ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbin çok şefkatli, pek merhametlidir.

Ömer.N.Bilmen 16:47 Veya onları korkutmak üzere yakalayıvereceğinden emin midirler? Muhakkak ki, Rabbin elbette çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.

SuatYıldırım 16:47 – Yahut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden emin mi oldular? Demek ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.

İbni Kesir 16:47 Yahut yok olmak endişesindeyken yakalamasından mı? Muhakkak ki Rabbın, Rauf'tur, Ramim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:48 Ya görmedilerde mi? Her hangi bir şeyden Allahın yarattığına bir baksalar a: gölgeleri sağ ve sollarında sürünerek Allaha secdeler ederek döner dolaşır

Elmalılı 16:48 - Onlar, Allah'ın yarattığı birtakım şeyleri görmediler mi ki? Gölgeleri Allah'ın kudretine boyun eğip secde ederek, sağa sola döner, dolaşır.

DiyanetMeali 16:48 Allah'ın yarattığı şeylerin, gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?

DiyanetVakfı 16:48 Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah'a secde ederek sağa sola döner.

Ömer.N.Bilmen 16:48 Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi ki, onun gölgesi Allah için mütevaziyane bir halde secde ederek sağa ve sol taraflara eğiliverir.

SuatYıldırım 16:48 – Görmüyorlar mı ki Allah’ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile nasıl sağdan soldan sürünüp Allah’a secde ederek dönmektedir?

İbni Kesir 16:48 Allah'ın yarattığı şeylerin gölgelerinin sağa sola vurarak boyun eğip Allah'a secde ettiklerini görmüyorlar mı?


Elmalılı-orijinal 16:49 Hem Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allaha secde eder, gerek Dâbbe kısmından olsun ve gerek Melâike, ve bunlar kibirlenmezler

Elmalılı 16:49 - Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler, kibirlenmeden Allah'a secde ederler.

DiyanetMeali 16:49 Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler.

DiyanetVakfı 16:49 Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.

Ömer.N.Bilmen 16:49 Ve Allah için göklerde olanlar ve canlı yürür şeylerden yerde olanlar ve melekler secde ederler ve onlar kibirlenmezler.

SuatYıldırım 16:49 – Hem göklerde ve yerde ne varsa hepsi, herhangi bir canlı olsun, melaike olsun hepsi Allah’a secde eder, asla kibirlenmezler.

İbni Kesir 16:49 Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler.


Elmalılı-orijinal 16:50 Fevklerinden rablarının mahafetini duyarlar ve her ne emr olunurlarsa yaparlar

Elmalılı 16:50 - Kendilerine hakim olan Rabblerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi yaparlar.

DiyanetMeali 16:50 Üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.*

DiyanetVakfı 16:50 Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar.

Ömer.N.Bilmen 16:50 Üzerlerinde haîm olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.

SuatYıldırım 16:50 – Üstlerindeki Rab’lerinden korkar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.

İbni Kesir 16:50 Üstlerinden, Rabblarından korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.


Elmalılı-orijinal 16:51 Allah da buyurmuştur ki: iki ilâh tutmayın o ancak bir ilâhdır, onun için benden yalnız benden korkun

Elmalılı 16:51 - Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun.

DiyanetMeali 16:51 Allah, "İki tanrı edinmeyin, O ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun" dedi.

DiyanetVakfı 16:51 Allah buyurdu ki: İki tanrı edinmeyin! O ancak bir Tanrı'dır. O halde yalnız benden korkun!

Ömer.N.Bilmen 16:51 Ve Allah buyurmuştur ki, «İki ilâh ittihaz etmeyiniz; O ancak bir ilâhtır. Artık yalnız Benden korkunuz.»

SuatYıldırım 16:51 – Allah buyurdu ki: “İki tanrı edinmeyin. O ancak tek Tanrıdır. O halde yalnız Ben’den korkun!”

İbni Kesir 16:51 Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin. O, ancak bir tek ilahtır. Yalnız Ben'den korkun.


Elmalılı-orijinal 16:52 Hem Göklerde yerde ne varsa onun, din de daima onundur, öyle iken siz Allahın gayrisinden mi korkuyorsunuz?

Elmalılı 16:52 - Göklerde ve yerde olan her şey yalnız O'nundur. Din de daima O'nundur. Böyle iken, siz Allah'tan başkasından mı korkarsınız?

DiyanetMeali 16:52 Göklerde ve yerde olan O'nundur. Kulluk da daima O'nadır. Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?

DiyanetVakfı 16:52 Göklerde ve yerde ne varsa, O'nundur, din de yalnız O'nundur. O halde Allah'tan başkasından mı korkuyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 16:52 Ve göklerde ve yerde ne varsa O'nun içindir ve din de daima O'nun içindir. (Bu böyle iken siz) Allah'ın gayrısından mı korkarsınız?

SuatYıldırım 16:52 – Göklerde ne var, yerde ne varsa hep O’nundur.İtaat daima O’nadır.Öyle iken Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?

İbni Kesir 16:52 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Din de sürekli olarak O'nundur. Yoksa Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 16:53 Hem sizde ni'met namına her ne varsa hep Allahdandır, sonra size keder dokunduğu zaman da hep ona feryad edersiniz

Elmalılı 16:53 - Sizde nimet namına ne varsa hep Allah dandır. Sonra size sıkıntı dokununca Allah a feryad edersiniz. 

DiyanetMeali 16:53 Size gelen her nimet Allah'tandır. Sonra, bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.

DiyanetVakfı 16:53 Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman dayalnız O'na yalvarırsınız.

Ömer.N.Bilmen 16:53 Size gelen her nîmet, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman ancak O'na seslerinizi kaldırıp sığınırsınız.

SuatYıldırım 16:53 – Hem sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah’tandır.Kaldı ki size bir sıkıntı dokunduğunda da yalnız O’na yalvarırsınız. [17,67; 14,34]

İbni Kesir 16:53 Sizdeki her nimet, Allah'tandır. Sonra bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.


Elmalılı-orijinal 16:54 Sonra sizden o kederi açtığı zaman da içinizden bir kısmı derhal rablarına şirk ederler

Elmalılı 16:54 - Sonra Allah bu sıkıntıyı sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki, içinizden bir topluluk, hemen Rablerine ortak koşarlar.

DiyanetMeali 16:54-55 Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz.

DiyanetVakfı 16:54 Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar!

Ömer.N.Bilmen 16:54 Sonra sizden o zararı açtığı vakit o an sizden bir tâife Rablerine şerik koşarlar.

SuatYıldırım 16:54 – Ama sonra sizin o sıkıntınızı giderince, içinizden bir kısmı hemen Rab’lerine ortak koşarlar.

İbni Kesir 16:54 Sonra sıkıntınızı giderince de içinizden bir grup; Rabblarına şirk koşarlar.


Elmalılı-orijinal 16:55 Kendilerine verdiğimiz ni'meti küfrân ile karşılamak için şimdi zevk edin bakalım fakat yarın bileceksiniz

Elmalılı 16:55 - Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında bileceksiniz.

DiyanetMeali 16:54-55 Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz.

DiyanetVakfı 16:55 Kendilerine verdiklerimize karşılık nankörlük etmeleri için (öyle yaparlar). O halde bir süre daha faydalanın; fakat yakında hakikati bileceksiniz!

Ömer.N.Bilmen 16:55 Kendilerine verdiğimiz şeylere karşı nankörlükte bulunmak için (öyle harekette bulunurlar) Artık bir mühlet menfaatlenedurunuz; fakat yakında bileceksiniz.

SuatYıldırım 16:55 – İşte verdiğimiz bunca nimete şükür yerine neticede, böyle nankörlük ederler.Şimdi bir süre eğlenin bakalım, yakında başınıza gelecek âkıbeti öğrenirsiniz.

İbni Kesir 16:55 Kendilerine verdiğimize nankörlük etmeleri için. Geçinin bakalım, yakında bileceksiniz.


Elmalılı-orijinal 16:56 Bir de bizim kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden tutuyorlar ılim şanından olmıyan nesnelere bir nasîb ayırıyorlar, tallahi siz bu yaptığınız iftiralardan mutlak mes'ul olacaksınız

Elmalılı 16:56 - Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.

DiyanetMeali 16:56 Kendilerine verdiğimiz rızıktan, onların ne olduğunu bilmeyen putlara pay ayırırlar. Allah'a and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz.

DiyanetVakfı 16:56 Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!

Ömer.N.Bilmen 16:56 Ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden bilmez nesneler için bir hisse ayırırlar. Allah'a kasem olsun ki, iftira eder olduğunuz şeyden dolayı elbette mes'ul olacaksınız.

SuatYıldırım 16:56 – Bir de kendilerine nasib ettiğimiz nimetlerimizden, tutuyor gerçek yüzünü kendilerinin de bilmedikleri o bilinçsiz putlara pay ayırıyorlar.Allah hakkı için, uydurduğunuz bu iftiraların mutlaka hesabı sorulacaktır! [6,136]

İbni Kesir 16:56 Kendilerine verdiğimiz rızıktan, bilmediklerine pay ayırırlar. Allah'a andolsun ki; uydurup durduğunuz şeylerden muhakkak sorguya çekileceksiniz.


Elmalılı-orijinal 16:57 Allaha kızlar da isnad ediyorlar, hâşâ o sübhane, kendilerine ise canlarının istediği

Elmalılı 16:57 - Onlar, Allah'a kızlar isnad ediyorlar. O, bundan münezzehtir. Kendilerine ise erkek çocukları isnad ederler.

DiyanetMeali 16:57 Beğendikleri erkek çocukları kendilerine; kızları da Allah'a malediyorlar. O bundan münezzehtir.

DiyanetVakfı 16:57 Onlar, kızların Allah'a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.

Ömer.N.Bilmen 16:57 Ve Allah için kızlar isnat edinirler. Hâşâ! O münezzehtir. Kendileri için ise arzu ettiklerini (isnat ederler).

SuatYıldırım 16:57 – Allah’ın kızları olduğunu iddia ediyorlar. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Hoşlandıkları erkek çocuklarını ise kendilerine yakıştırırlar. [43,15-18; 53,21-22]

İbni Kesir 16:57 Onlar; Allah'a kızlar isnad ederler. O'nun sanı yücedir. Hoşlandıkları da kendilerinindir.


Elmalılı-orijinal 16:58 Halbuki onların birine dişi müjdelendiği vakıt öfkesinden yüzü simsiyah oluyor

Elmalılı 16:58 - Halbuki onlardan birine, kız doğum haberi müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir.

DiyanetMeali 16:58 Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir.

DiyanetVakfı 16:58 Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir.

Ömer.N.Bilmen 16:58 Onlardan biri kız ile müjdelenince pürgayz olarak yüzü simsiyah kesilir.

SuatYıldırım 16:58 – Onlardan birine bir kızının dünyaya geldiği müjdelenince, öfkesinden ve üzüntüsünden, yüzü mosmor kesilir.

İbni Kesir 16:58 Onlardan birine bir kızı olduğu müjdelenirse; içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.


Elmalılı-orijinal 16:59 Verilen müjdenin sui te'siriyle kavminden gizleniyor, hakaret üzere onu tutacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Bak ne fena hukümler veriyorlar

Elmalılı 16:59 - Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla kavminden gizlenir. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Dikkat edin verdikleri hüküm ne kötüdür!

DiyanetMeali 16:59 Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!

DiyanetVakfı 16:59 Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!

Ömer.N.Bilmen 16:59 Müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu zillet üzere tutacak mı, yoksa onu toprağa mı gömecek? diye düşünürdü. Bak ne fena şey ile hükmediyorlar!

SuatYıldırım 16:59 – Müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır.Şimdi ne yapsın:Hor, hakir, itilip kakılan bir bela olarak onu hayatta mı bıraksın, yoksa toprağa mı gömsün, ne yapsın? diye kara kara düşünür!Dikkat ediniz, ne fena hükümlerdi verdikleri bu hükümler!

İbni Kesir 16:59 Kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır. Utana utana onu tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın ne kötü hükmediyorlar.


Elmalılı-orijinal 16:60 Âhırete iymana olmıyanlar için kötülük meseli sıfatlar var, Allah için ise en yüksek sıfatlar, ve azîz odur, hakîm o

Elmalılı 16:60 - Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var. En yüce sıfatlar ise, Allah'ındır. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

DiyanetMeali 16:60 Ahirete inanmayanlar kötülük misalidirler. En üstün misali ise Allah verir. O Güçlü'dür, Hakim'dir.*

DiyanetVakfı 16:60 Kötü sıfat, ahirete inanmayanlar içindir. En yüce sıfatlar ise Allah'a aittir. Çünkü O, her şeyden üstün ve hikmet sahibidir.

Ömer.N.Bilmen 16:60 Ahirete inanmayanlar için çirkin bir sıfat vardır. Allah için ise en yüksek (vasıflar) vardır. Ve o azîzdir, hakîmdir.

SuatYıldırım 16:60 – Âhirete inanmayanların böylesine kötü sıfatları vardır.En yüce sıfatlar ise Allah’ındır.Aziz O’dur, hakim O! (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).

İbni Kesir 16:60 Ahirete inanmayanlar kötülük örneğidirler. En yüce örnek ise Allah'ındır. O; Aziz'dir, Hakim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:61 Maamafih Allah insanları zulümleriyle muahaze ediverse idi Yer yüzünde bir deprenen bırakmazdı, velâkin onları mukadder bir ecele kadar te'hır eder, ecelleri geldiği vakıt da bir saat ne geriletebilirler, ne öne geçebilirler

Elmalılı 16:61 - Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.

DiyanetMeali 16:61 Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.

DiyanetVakfı 16:61 Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.

Ömer.N.Bilmen 16:61 Ve eğer Allah Teâlâ nâsı zulümleri sebebiyle muaheze edecek olsa idi yeryüzünde bir hareket eder mahluk bırakmazdı. Velâkin onları mukadder bir zamana kadar tehir eder.

SuatYıldırım 16:61 – Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı.Fakat onları takdir ettiği bir vâdeye kadar bekletir. Vâdeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bırakabilirler.

İbni Kesir 16:61 Şayet Allah, zulümlerinden dolayı insanları yakalayacak olsaydı; yeryüzünde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir müddete kadar tehir eder. Müddetleri dolunca onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.


Elmalılı-orijinal 16:62 Hem Allaha kendilerinin hoşlanmıyacakları şeyler isnad ediyorlar, hem de dilleri kendilerine yalan söylüyor: en güzel akıbet onlarınmış! Doğrusu ateş onların, hem onlar ona en önde gidecekler

Elmalılı 16:62 - Müşrikler, kendilerinin hoşlanmadıkları şeyleri, Allah'a isnad ediyorlar. Dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere durmadan söyler. Hiç şüphesiz onlar için, sadece ateş vardır. Oraya en önde gidip kalacaklardır.

DiyanetMeali 16:62 Beğenmediklerini Allah'a malederler. Dilleri, güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere söyler durur. Cehennemin onların olduğunda ve önceden oraya gideceklerinde şüphe yoktur.

DiyanetVakfı 16:62 Kendilerinin hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah'a isnat ediyorlar. En güzel sonucun kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalanın örneğini veriyor. Hiç şüphesiz onlar için sadece ateş vardır ve onlar, (ateşe) terkolunacaklar.

Ömer.N.Bilmen 16:62 Ve Allah için kendilerinin hoşlanmadıklarını isnat ederler ve dilleri yalanı söylüyor ki, onlar için elbette en güzel akıbet vardır. Şüphe yok ki onlar için ateş vardır. Ve onlar mutlaka o ateşte terkedilmişlerdir.

SuatYıldırım 16:62 – Hem utanmadan, kendilerinin beğenmedikleri şeyleri Allah’a yakıştırıyor,O’nun dinini, peygamberini hafife alıyorlar, hem de en güzel âkıbetin kendilerini beklediği yalanını uyduruyorlar.Beklesinler bakalım!Onlara olsa olsa ateş vardır!Hem de oraya gireceklerin başında olacaklardır. [41,50; 18,35-36; 11,9-10; 19-77]

İbni Kesir 16:62 Hoşlanmadıklarını Allah'a mal ederler. Dilleri de güzel şeylerin kendilerinde olduğunu yalan yere söyler durur. Şüphesiz cehennem onlarındır. Ve onlar, gerçekten aşırı gidenlerdir.


Elmalılı-orijinal 16:63 Tallahi biz senden evvel bir çok ümmetlere Resuller gönderdik, buna karşı Şeytan onlara amellerini tezyin etti, bu gün de o onların veliysidir ve onlara elîm bir azâb var

Elmalılı 16:63 - Allah'a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok ümmetlere peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. Bugün de o şeytan, kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azab vardır.

DiyanetMeali 16:63 Allah'a and olsun ki, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır.

DiyanetVakfı 16:63 Allah'a andolsun, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi de (iman etmediler). işte o, bugün onların velisidir. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:63 Allah'a kasem olsun ki senden evvel de ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan ise onlara amellerini süsleyiverdi. Artık o, bugün onların velîsidir ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.

SuatYıldırım 16:63 – Allah şahittir ki, Biz senden önce bir çok ümmete kendilerini irşad etmeleri için resuller gönderdik, fakat şeytan onların batıl işlerini kendilerine güzel gösterdi. Bu yüzden peygamberlerini yalancı saydılar.İşte şeytan dünyada olduğu gibi, bu gün de onların dostudur. Onlara gayet acı bir azap vardır.

İbni Kesir 16:63 Allah'a andolsun ki; senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostu odur. Ve onlar için elim bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 16:64 Sana bu kitabı indirmemiz de ancak şunun içindir ki onlara hakkında ıhtilâf ettikleri şey'i beyan edesin ve iyman edeceklere bir hidayet, bir rahmet olsun

Elmalılı 16:64 - (Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.

DiyanetMeali 16:64 Sana Kitap'ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.

DiyanetVakfı 16:64 Biz bu Kitab'ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

Ömer.N.Bilmen 16:64 Ve sana bu kitabı indirmedik, ancak onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıkça bildirmen için ve imân edecekler olan bir kavim için bir hidâyet ve bir rahmet olmak üzere indirdik.

SuatYıldırım 16:64 – Ey Resulüm, sana bu kitabı indirmemiz, sırf onların, hakkında ihtilaf ettikleri gerçekleri açıklaman ve sırf iman edecek kimselere hidâyet ve rahmet olması içindir.

İbni Kesir 16:64 Sana kitabı; sırf ihtilafa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve inananlar topluluğuna hidayet ve rahmet olmak üzere indirdik.


Elmalılı-orijinal 16:65 Evet Allah Semâdan bir su indirdi de onunla Arza ölümünden sonra hayat verdi, her halde bunda dinliyecek bir kavm için bir âyet vardır

Elmalılı 16:65 - Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır.

DiyanetMeali 16:65 Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Kulak veren kimseler için bunda ibret vardır.*

DiyanetVakfı 16:65 Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:65 Ve Allah Teâlâ gökten suyu indirdi de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra hayata erdirdi. Şüphe yok ki, bunda dinleyiciler olan bir kavim için elbette bir ibret vardır.

SuatYıldırım 16:65 – Allah gökten yağmur indirip onunla ölmüş olan yeryüzüne hayat verir.Elbette bunda gerçeğe kulak verecek kimseler için ibret ve delil vardır.

İbni Kesir 16:65 Allah; gökten su indirir de onunla yeryüzünü öldükten sonra tekrar diriltir. Muhakkak ki bunda, dinleyen topluluklar için ayet vardır.


Elmalılı-orijinal 16:66 Her halde size sağmal hayvanlarda da bir ıbret vardır, size onun butûnundakinden fers ile dem arasında halıs bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından kayar gider

Elmalılı 16:66 - Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Size işkembelerindeki yem artıklarıyla kandan meydana gelen, içenlere içimi kolay halis bir süt içirmekteyiz.

DiyanetMeali 16:66 Hayvanlarda da size ibretler vardır. Bağırsaklarındakiler ile kan arasından, içenlere halis ve içimi kolay süt içiririz.

DiyanetVakfı 16:66 Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.

Ömer.N.Bilmen 16:66 Ve şüphe yok ki, sizin için sağmal hayvanlarda da elbette bir ibret vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından kolaylıkla geçer gider.

SuatYıldırım 16:66 – Doğrusu davarlarda da size deliller vardır:Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından âfiyetle geçer.

İbni Kesir 16:66 Sizin için hayvanlarda da ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından; size, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen dupduru bir süt içiririz.


Elmalılı-orijinal 16:67 Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvalarından da, bundan hem bir müskir çıkarırsınız hem de bir güzel rızık, her halde bunda aklı olan bir kavm için elbet bir âyet var

Elmalılı 16:67 - Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.

DiyanetMeali 16:67 Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden şerbet, şıra (içecek) ve güzel rızık elde edersiniz. Düşünen millet için bunda ibret vardır.

DiyanetVakfı 16:67 Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:67 Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden bir müskir ve bir güzel rızk ittihaz edersiniz. Muhakkak ki, bunda da âkilâne düşünür bir kavim için elbette bir ibret vardır.

SuatYıldırım 16:67 – Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki, hem de güzel gıdalar elde edersiniz.Şüphesiz bunda aklını çalıştıran kimseler için alacak ibret vardır.

İbni Kesir 16:67 Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden; şerbet, şıra ve güzel rızık elde edersiniz. Akleden bir kavim için bunda bir ayet vardır.


Elmalılı-orijinal 16:68 Rabbın bal arısına da şöyle vahyetti: dağlardan ve ağaçlardan ve kuracakları köşklerden göz göz evler edin

Elmalılı 16:68 - Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.

DiyanetMeali 16:68-69 Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.

DiyanetVakfı 16:68 Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin.

Ömer.N.Bilmen 16:68 Ve Rabbin bal arısına da ilham etmiştir ki, «Dağlardan ve ağaçlardan ve çardaklardan evler ittihaz edin.»

SuatYıldırım 16:68-69 – Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin.Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut.”Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır.Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır. {KM, Yoel 2,22-24}

İbni Kesir 16:68 Ve Rabbın bal arısına vahyetti ki: Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin.


Elmalılı-orijinal 16:69 Sonra meyvaların hepsinden ye de rabbının müyesser kıldığı yollara koy, içlerinden renkleri muhtelif bir içecek peydâ olur ki onda insanlara bir şifa vardır, her halde bunda tefekkür edecek bir kavm için elbet bir âyet var

Elmalılı 16:69 - Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.

DiyanetMeali 16:68-69 Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.

DiyanetVakfı 16:69 Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:69 «Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin kolayca olan yollarına git.» İçlerinden renkleri muhtelif bir şerbet çıkar, onda nâs için bir şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda tefekkür eder bir kavim için elbette bir ibret vardır.

SuatYıldırım 16:68-69 – Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin.Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut.”Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır.Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır. {KM, Yoel 2,22-24}

İbni Kesir 16:69 Sonra her tür üründen ye. Sonra da Rabbının işlemen için gösterdiği yoldan yürü. Karınlarından insanlara şifa olan, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar. Bunda düşünen bir kavim için şüphesiz bir ayet vardır.


Elmalılı-orijinal 16:70 Hem Allah sizi halketti, sonra sizi vefat ettiriyor, içinizden kimi de erzeli ömre reddolunuyor ki biraz ılimden sonra bir şey bilemez olsun, her halde Allah hem alîm hem kadîr

Elmalılı 16:70 - Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir.

DiyanetMeali 16:70 Allah sizi yaratmıştır, sonra öldürecektir, içinizden bir kısmı da ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken bilmez olurlar. Doğrusu Allah bilendir, her şeye Kadir'dir.*

DiyanetVakfı 16:70 Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek. Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü çağına kadar yaşatılacak şüphesiz ki Allah bilgilidir, kudretlidir.

Ömer.N.Bilmen 16:70 Ve Allah Teâlâ sizi yaratmıştır. Sonra sizi öldürecektir ve sizden kimi vardır, ömrün en aşağı ihtiyarlık çağına reddolunur ki bir bilgiden sonra bir şey bilmez olsun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ alîmdir, kadîrdir.

SuatYıldırım 16:70 – Sizi Allah yarattı. Sonra da sizi O öldürecek. İçinizden kimi bilgi sahibi olmasından sonra çocuk gibi, bir şey bilmesin diye- ömrün en fena dönemine vardırılır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeye kadirdir. [30,54]

İbni Kesir 16:70 Allah sizi yaratmıştır, sonra da öldürecektir. İçinizden bir kısmı ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bilirken bilmez olur. Muhakkak Allah Alim'dir, Kadir'dir.


Elmalılı-orijinal 16:71 Allah ba'zınızı ba'zınıza rızıkta tafdıl de etti, fazla verilenler rızıklarını ellerinin altındakilere reddediyorlar da hepsi onda müsavi oluyorlar da değil, şimdi Allahın nı'metini mi inkâr ediyorlar?

Elmalılı 16:71 - Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

DiyanetMeali 16:71 Allah rızıkda kiminizi diğerlerine üstün tutmuştur. Üstün kılınanlar, emirleri altında bulunanların rızıklarını vermezler. Oysa rızıkta hepsi eşittir. Allah'ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?

DiyanetVakfı 16:71 Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

Ömer.N.Bilmen 16:71 Ve Allah Teâlâ bazınızı bazınız üzerine rızk hususunda üstün kılmıştır. Artık üstün kılınanlar, rızklarını onlar onda müsavî olmak için ellerinin altındakilere verici değillerdir. İmdi Allah'ın nîmetlerini inkâr mı ediyorlar?

SuatYıldırım 16:71 – Allah sizi, maişet ve rızık hususunda kiminizi kiminize üstün kıldı.Nasipleri bol olanlar kendi nasiplerini, kendileriyle eşit seviyeye gelecek derecede, yanlarında çalıştırdıkları köle ve hizmetçilere vermezler.O halde nasıl olur da Allah’ın nimetini, Allah’ın kendilerinin üzerindeki hakkını bile bile inkâr ederler? [30,28] {KM, Çıkış 21,2; I Korintos. 12,13}

İbni Kesir 16:71 Allah; rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar buyrukları altında bulunanların rızıklarını vermezler. Halbuki bunda hepsi eşittir. Yoksa Allah'ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?


Elmalılı-orijinal 16:72 Allah size kendilerinizden zevceler de verdi ve size zevcelerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nı'metlerden merzuk buyurdu, şimdi bâtıla inanıyorlar da onlar. Allahın nı'metine küfür mü ediyorlar?

Elmalılı 16:72 - Allah, size kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helal ve güzel gıdalarla rızıklandırdı. Onlar, hâlâ batıla mı inanıyorlar? ve Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

DiyanetMeali 16:72 Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızık verir. Öyleyken batıla inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

DiyanetVakfı 16:72 Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

Ömer.N.Bilmen 16:72 Ve Allah Teâlâ sizin için kendi cinsinizden zevceler kıldı ve sizin için zevcelerinizden oğullar, torunlar yarattı. Ve sizi temiz, hoş şeylerden merzûk kıldı. Ama bâtıla imân ederler de onlar Allah'ın nîmetlerini inkârda mı bulunurlar?

SuatYıldırım 16:72 – Allah kendilerinizden, insan kardeşlerinizden size eşler yarattı. Eşlerinizden size oğullar, torunlar verdi ve sizleri hoş, güzel gıdalarla besledi.Böyle iken onlar batıla inanıyor da Allah’ın bunca nimetlerini inkâr mı ediyorlar?

İbni Kesir 16:72 Allah sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar, torunlar varetti. Temiz şeylerden size rızık verdi. Böyleyken batıla inanıyorlar da Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?


Elmalılı-orijinal 16:73 Allahı bırakıp da kendilerine Göklerden ve Yerden zerrece bir rızka malik olmıyan ve olmak ıhtimali bulunmıyan şeylere tapıyorlar

Elmalılı 16:73 - Müşrikler, Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden kendileri için hiçbir rızka sahip olmayan ve sahip olmaya da güçleri yetmeyen şeylere taparlar.

DiyanetMeali 16:73 Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızıkları olmayan ve vermeye güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar?

DiyanetVakfı 16:73 (Müşrikler) Allah'ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar.

Ömer.N.Bilmen 16:73 Ve Allah'ın gayrı olup kendileri için ne göklerden ve ne de yerden birer rızka mâlik olmayan ve güçleri dahi yetmeyen şeylere ibadet ederler.

SuatYıldırım 16:73 – Allah’tan başka, kendilerine, ne göklerden, ne yerden zerre miktar rızık verme gücü olmayan ve bunu yapma ihtimali de bulunmayan birtakım nesnelere tapıyorlar.

İbni Kesir 16:73 Onlar; Allah'ı bırakarak, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızıkları olmayan, olsa bile veremeyen şeylere mi tapınıyorlar?


Elmalılı-orijinal 16:74 Artık Allaha temsiller yapmağa kalkmayın, çünkü Allah bilir siz bilmezsiniz

Elmalılı 16:74 - Artık Allah'a ortaklar koşmayın. Çünkü Allah, (eşi bulunmadığını) bilir, siz bilmezsiniz.

DiyanetMeali 16:74 Allah'a benzerler koşmaya kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.

DiyanetVakfı 16:74 Allah'a birtakım benzerler icat etmeyin. Çünkü Allah (her şeyi) bilir, siz ise bilemezsiniz.

Ömer.N.Bilmen 16:74 Artık Allah için nazirler kılmayınız. Şüphe yok ki Allah Teâlâ bilir, halbuki, siz bilmezsiniz.

SuatYıldırım 16:74 – Artık birtakım benzetmelerle, temsillerle Allah’a benzerler icad etmeyin.Çünkü Allah benzeri olmadığını bilir, ama siz bu gerçekleri bilmezsiniz.

İbni Kesir 16:74 Allah'a benzerler koşmaya kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.


Elmalılı-orijinal 16:75 Allah şunu temsil getirdi: bir abdi memlûk, hiç bir şey'e kudreti yok, bir de o zat ki kendisine tarafımızdan güzel bir rızık nasîb etmişiz de o ondan gizli, açık infak edip duruyor, hiç bunlar müsavi olurlar mı? Bütün hamd Allahındır amma çokları bilmezler

Elmalılı 16:75 - Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.

DiyanetMeali 16:75 Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

DiyanetVakfı 16:75 Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

Ömer.N.Bilmen 16:75 Allah Teâlâ bir mesel irad etti: «Bir memduh kul ki, hiçbir şey üzerinde kâdir değil ve bir kimse ki, onu tarafımızdan güzel bir rızk ile merzûk etmişizdir de o ondan gizli ve aleni olarak infak etmektedir. Ya hiç bunlar müsavî olurlar mı?» Hamd Allah'a mahsustur fakat onların çokları bilmezler.

SuatYıldırım 16:75 – Allah size bir temsil getiriyor:Bir tarafta bir şahsın kölesi olup hiçbir güç ve yetkisi olmayan âciz bir adam,öbür tarafta kendisine tarafımızdan bol bol rızık ve imkân nasib ettiğimiz bir zat ki o maldan gizli - açık dilediği gibi harcayıp kullanıyor.Hiç bu ikisi eşit tutulabilir mi?Bütün hamdler, övgüye vesile olan her şey, Allah’a aittir.Ne var ki onların çoğu bunu bilmezler.

İbni Kesir 16:75 Allah, size bir misal verir: Başkasının malı olan ve hiç bir şeye gücü yetmeyen bir köle ile tarafımızdan güzel bir rızka nail olup gizli veya açık infak eden; hiç bir olur mu? Hamd, Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.


Elmalılı-orijinal 16:76 Allah şunu da bir temsil getirdi: iki kişi birisi dilsiz, hiç bir şeye kudreti yok, efendisine sade bir ağırlık, ne tarafa gönderilse hiç bir hayre yaramaz, hiç bu, adâletle âmir olan ve doğru bir yolda giden kimseye müsavi olabilir mi?

Elmalılı 16:76 - Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?

DiyanetMeali 16:76 Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz; bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?*

DiyanetVakfı 16:76 Allah, şu iki kişiyi de misal verir: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şey beceremez ve efendisinin üstüne bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu?

Ömer.N.Bilmen 16:76 Ve Allah Teâlâ iki kişiyi de mesel getirmiştir. Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye kâdir olamaz ve o, efendisi üzerine bir yüktür, onu nereye gönderse bir hayır ile gelemez. Hiç bu, adâletle emreden ve kendisi doğru bir yol üzerinde bulunan kimseye müsavî olabilir mi?

SuatYıldırım 16:76 – Allah bir de şu temsili getiriyor:İki kişi var. Birisi dilsiz, hiçbir şey beceremez, efendisine sadece bir yük! Ne tarafa gönderse hiçbir işe yaramaz!Şimdi hiç bu zavallı ile, hakkı hakikati bilen, adaleti dile getirip gerçekleştiren, dosdoğru yol üzere ilerleyen bir insan eşit tutulabilir mi?

İbni Kesir 16:76 Allah; iki kişiyi de misal veriyor: Biri hiç bir şeye gücü yetmez bir dilsizdir ki, efendisine yüktür. Nereye gönderse bir hayır getirmez. Bununla; doğru yolda olup adaletle emreden bir olur mu hiç?


Elmalılı-orijinal 16:77 Bütün Semavât-ü Arzın gaybını bilmek de Allaha mahsus, saat emri ise sâde lemhi basar gibi yâhud daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şey'e kadir

Elmalılı 16:77 - Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

DiyanetMeali 16:77 Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir, kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.

DiyanetVakfı 16:77 Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.

Ömer.N.Bilmen 16:77 Ve göklerin ve yerin gaybı, (onları bilmek) Allah'a mahsustur. Kıyametin işi ise başka değil, ancak göz kırpıp açacak kadardır veya ondan daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kâdirdir.

SuatYıldırım 16:77 – Bütün göklerin ve yerin gaybını bilmek de Allah’a mahsustur!Kıyametin oluş işi ise, başka değil, ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki Allah her şeye kadir! [54,50; 31,28] {KM, I Korintos. 15,52}

İbni Kesir 16:77 Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır. Saat hadisesi ise ancak bir göz kırpma gibi veya daha yakındır. Şüphesiz ki Allah; her şeye Kadir'dir


Elmalılı-orijinal 16:78 Ve Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiç bir şey bilmiyordunuz, öyle iken size, işitme, gözler, gönüller verdi ki şükredesiniz

Elmalılı 16:78 - Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi.

DiyanetMeali 16:78 Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir.

DiyanetVakfı 16:78 Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

Ömer.N.Bilmen 16:78 Ve Allah sizi analarınızın karınlarından hiçbir şey bilmez olduğunuz halde çıkardı. Ve size teşekkür edesiniz diye kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

SuatYıldırım 16:78 – Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiçbir şey bilmiyordunuz.Öyle iken size kulaklar, gözler, kalpler verdi ki şükredesiniz. [67,23-24]

İbni Kesir 16:78 Sizi, annelerinizin karnından Allah çıkardı. Hiç bir şey bilmezdiniz. Ve size kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz.


Elmalılı-orijinal 16:79 Görmediler mi baksalar a kuşlara cevvi Semâda müsahharlar iken onları Allahdan başka tutan nedir? Elbette bunda iyman edecek bir kavm için çok âyetler var

Elmalılı 16:79 - Göğün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.

DiyanetMeali 16:79 Göğün boşluğunda Allah'ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başka tutan kimse yoktur. İnanan millet için bunda dersler vardır.

DiyanetVakfı 16:79 Göğün boşluğunda emre boyun eğdirilmiş olarak uçuşan kuşları görmediler mi? Onları orada Allah'tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:79 Görmediler mi, gök ile yer arasında musahhar olan kuşları? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphe yok ki bunda imân edenler olan bir kavim için elbette ibretler vardır.

SuatYıldırım 16:79 – Gökyüzünün genişliğinde Allah’ın emrine râm olarak uçan kuşları görmezler mi?Bunları orada Allah’tan başkası tutmuyor.Elbette bunda iman edecek kimseler için çok deliller, çok işaretler vardır. [67,19]

İbni Kesir 16:79 Göğün boşluğunda; Allah'ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başka kimse tutmaz. İnanan bir kavim için muhakkak ki bunda ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 16:80 Allah size evlerinizden bir mesken yaptı ve en'am derilerinden size gerek göç günümüzde ve gerek ikametiniz gününde hafif hafif taşıyacağınız evler ve yünlerinden yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek, döşenecek) bir esas ve (ticaret edilecek) bir meta' yaptı

Elmalılı 16:80 - Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuğunuzda ve gerekse konaklama zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız hafif evler (çadırlar v.s.) ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek ve döşenecek) bir eşya ve ticaret malı yaptı.

DiyanetMeali 16:80 Allah size evlerinizi dinlenme yeri kıldı. Hayvanların derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız evler; yün, tüy ve kıllarından bir süre kullanacağınız giyimlikler ve geçimlikler var etmiştir.

DiyanetVakfı 16:80 Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.

Ömer.N.Bilmen 16:80 Ve Allah sizin için evlerinizden birer mesken kıldı ve sizin için ehli hayvanat derilerinden evler yaptı. Onları gerek göç gününde ve gerek ikametiniz gününde hafifçe bulursunuz. Ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir zamana kadar bir ev eşyası ve bir ticaret malı vücuda getirdi.

SuatYıldırım 16:80 – Allah evlerinizi sizin için bir huzur ocağı yaptı.Davarların derilerinden de, gerek göçtüğünüz, gerek konakladığınız günlerde sizin için taşınması kolay evler (çadırlar, portatif evler) nasib etti.O davarların yünlerinden, tüylerinden veya kıllarından bir süreye kadar faydalanacağınız giyilecek, döşenecek ve kullanılacak eşyalar yapma imkânı verdi.

İbni Kesir 16:80 Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı ve size hayvan derilerinden; gerek göç gününde gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar giyimlik, döşemelik ve ticaret kumaşı verdi.


Elmalılı-orijinal 16:81 Allah halkettiği şeylerden sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlardan siperler yaptı, hem sizi sıcaktan vikaye edecek esvablar hem de harbde vikaye edecek esvablar yaptı, bu suretle üzerinizde olan ni'metini tamamlıyacak ki siz halıs müsliman olup selâmet neşredesiniz

Elmalılı 16:81 - Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.

DiyanetMeali 16:81 Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.

DiyanetVakfı 16:81 Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.

Ömer.N.Bilmen 16:81 Ve Allah Teâlâ yarattığı şeylerden sizin için gölgeler de yaptı ve sizin için dağlardan yuvalar yaptı ve sizin için libaslar yaptı ki sizi hararetten korurlar. Ve libaslar ki, sizi savaşlarınızda koruyacaklardır. İşte böyle nîmetini sizin üzerinize tamam eder, tâ ki siz İslâmiyet'e eresiniz.

SuatYıldırım 16:81 – Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgelikler, dağlarda da sizin için barınaklar yaptı.Sizi sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar var etti.Böylece Allah üzerinizdeki nimetlerini tamamlar ki O’na teslimiyetle itaat edesiniz.

İbni Kesir 16:81 Allah; yaratıklarından sizin için gölgeler yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harbde muhafaza edecek zırhlar vermiştir. Müslüman olasınız diye, size olan nimetini işte böylece tamamlamıştır.


Elmalılı-orijinal 16:82 Buna karşı eğer yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak tebliği beliğdir

Elmalılı 16:82 - Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, ey Muhammed! Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir.

DiyanetMeali 16:82 Eğer yüz çevirirlerse, sana düşenin sadece açıkça tebliğ olduğunu bil.

DiyanetVakfı 16:82 (Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.

Ömer.N.Bilmen 16:82 Eğer onlar yine yüz çevirirlerse artık senin üzerine olan, apaçık bir tebliğden ibarettir.

SuatYıldırım 16:82 – Eğer bunca nimetlere rağmen yüz çevirirlerse sen sorumlu değilsin.Çünkü senin açık tebliğden başka bir görevin yoktur.

İbni Kesir 16:82 Eğer yüz çevirirlerse; sana düşen, ancak açıkça tebliğdir.


Elmalılı-orijinal 16:83 Allahın nı'metini tanırlar, sonra da inkâr ederler ve ekserisi kâfirdirler

Elmalılı 16:83 - Hem Allah'ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.

DiyanetMeali 16:83 Allah'ın nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten çoğu kafir kimselerdir.*

DiyanetVakfı 16:83 Onlar Allah'ın nimetini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.

Ömer.N.Bilmen 16:83 Allah'ın nîmetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler ve onların ekserisi kâfirlerdir.

SuatYıldırım 16:83 – Müşrikler Allah’ın nimetini bilmekle beraber, bunları kendilerine veren Allah’tan başkasına ibadet etmekle bu nimetleri inkâr ederler.Onların çoğu işte böyle nankördürler!

İbni Kesir 16:83 Allah'ın nimetini hem bilirler, hem de inkar ederler. Zaten onların çoğu kafirdirler.


Elmalılı-orijinal 16:84 Bir gün de gelecek ki her ümmetten bir şâhid ba'sedeceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de onlardan tarzıye istenecek

Elmalılı 16:84 - Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri istenecektir.

DiyanetMeali 16:84 Kıyamet günü her ümmetten bir şahit getiririz; inkar edenlere itiraz için izin de verilmez, onların özürleri de dinlenmez.

DiyanetVakfı 16:84 Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.

Ömer.N.Bilmen 16:84 Ve bir gün her ümmetten birer şahit göndereceğiz. Sonra kâfir olmuş olanlara izin verilmeyecektir ve onlardan bir tarziye de istenmiyecektir.

SuatYıldırım 16:84 – Gün gelir, o gün her ümmetten birer şahit getiririz.Artık ne o kâfirlere konuşmaları için izin verilir, ne de özür dileme imkânı bırakılacak. [77,35-36]

İbni Kesir 16:84 Her ümmetten birer şahit göndereceğimiz gün; inkar edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.


Elmalılı-orijinal 16:85 Ve o zalimler azâbı gördükleri vakıt artık o onlardan ne tahfif olunacak ne de kendilerine mühlet verilecek

Elmalılı 16:85 - O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara süre verilir.

DiyanetMeali 16:85 Zulmedenler, azap görürlerken azabları hafifletilmez de geciktirilmez de.

DiyanetVakfı 16:85 O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez.

Ömer.N.Bilmen 16:85 Ve zulmedenler azabı görünce artık onlardan hafifletilmiş olmayacaktır. Ve kendilerine mühlet verilmiş de olmayacaklardır.

SuatYıldırım 16:85 – O zalimler cehennem azabını görünce yalvarıp yakarırlar.Fakat ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine mühlet verilir. [25,12-14; 18,53; 21, 39-40]

İbni Kesir 16:85 O zalimler azabı görünce; onlardan ne hafifletilir, ne de mühlet verilir.


Elmalılı-orijinal 16:86 Ve o müşrikler şeriklerini gördükleri vakıt «Ya rabbenâ! işte şunlar seni bırakıp da kendilerine taptığımız şerikler diyecekler, onlar da şu sözü fırlatacaklar: her halde siz kat'iyen yalancılarsınız

Elmalılı 16:86 - Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.

DiyanetMeali 16:86 Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde: "Rabbimiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır" derler. Koştukları ortaklar: "Doğrusu siz yalancısınız" diye söz atarlar.

DiyanetVakfı 16:86 (Allah'a) ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır." Onlar da bunlara: "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.

Ömer.N.Bilmen 16:86 Ve müşrikler ortak tutmuş olduklarını görünce diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bunlar senden başka bizim kendilerine tapınmış olduğumuz şeriklerimizdir.» Bunlar da onlara redden diyeceklerdir ki: «Muhakkak siz yalancılarsınızdır.»

SuatYıldırım 16:86 – Müşrikler orada şeriklerini görünce: “Yüce Rabbimiz! Ha işte Senden başka yalvardığımız, Sana ortak saydığımız putlarımız. Onlar yok mu onlar, işte onlar bizi şaşırttılar!” der, onlarsa bunların suratlarına şu sözü çarparlar: “Yalancının tekisiniz siz!” [46,5-6; 19, 81-82; 29,25; 18,52]

İbni Kesir 16:86 Allah'a şirk koşanlar; şirk koştuklarını gördüklerinde derler ki: Rabbımız; işte şunlar, seni bırakıp da kendilerine yalvardığımız şeriklerimizdir. Bunlar da onlara: Doğrusu siz yalancılarsınız, diyerek söz atarlar.


Elmalılı-orijinal 16:87 Ve o gün Allaha arzı teslimiyyet etmişlerdir ve bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakarak gaib olup gitmişlerdir

Elmalılı 16:87 - O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.

DiyanetMeali 16:87 Puta tapanlar o gün Allah'ın hükmüne teslim olurlar; uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.

DiyanetVakfı 16:87 O gün Allah'a teslim (bayrağını) çekerler ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider.

Ömer.N.Bilmen 16:87 Ve o gün Allah Teâlâ'ya arz-ı teslimiyette bulunmuş olacaklardır. Ve iftira eder oldukları da kendilerinden gaib olup gitmiş bulunacaktır.

SuatYıldırım 16:87 – Ve o gün zalimler Allah’ın hükmüne teslim olur, uydurdukları tanrılar da kendilerini bırakıp ortalıkta görünmez olurlar. [32,12; 20,111]

İbni Kesir 16:87 O gün Allah'a arz-ı teslimiyet ederler. Uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşıp gitmiştir.


Elmalılı-orijinal 16:88 O hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar diğerlerini de ifsad ettikleri cihetle o azâb üstüne bir azâb ziyade etmişizdir

Elmalılı 16:88 - İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.

DiyanetMeali 16:88 İnkar eden, Allah'ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap veririz.

DiyanetVakfı 16:88 İnkâr edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız.

Ömer.N.Bilmen 16:88 O kimseler ki, kâfir olmuşlardır ve Allah'ın yolundan men eylemişdir, onlar için ifsat eder olduklarından dolayı azap üstüne bir azap arttırmışızdır.

SuatYıldırım 16:88 – Onlar ki kendileri kâfir oldukları gibi başkalarını da Allah yolundan çevirirler...İşte başka insanları da ifsad ettikleri için, onların cezalarını kat kat artırırız.

İbni Kesir 16:88 Küfredip de Allah yolundan alıkoyanlara; bozgunculuk yaptıklarından dolayı azab üstüne azabı artırdık.


Elmalılı-orijinal 16:89 Hele her ümmet içinde kendilerinden üzerlerine bir şâhid ba's edeceğimiz, seni de onlar üzerine şâhid getirdiğimiz gün!... ve bu kitabı sana ceste ceste indirdik ki her şeyi beliğ bir surette beyan etmek hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslimîne bir müjde olmak için

Elmalılı 16:89 - Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.

DiyanetMeali 16:89 O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik.*

DiyanetVakfı 16:89 O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

Ömer.N.Bilmen 16:89 Ve o gün her ümmet için de üzerlerine kendilerinden birer şahit göndereceğiz, seni de bunların üzerine bir şahit olarak getirdik ve sana kitabı herşey için apaçık bir beyan ve bir hidâyet ve bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olmak üzere indirdik.

SuatYıldırım 16:89 – Gün gelir, her ümmetten kendilerine birer şahit getiririz.Seni de ümmetin üzerine bir şahit olarak getirip dinleriz.Ey Resulüm, işte sana bu kutlu kitabı indirdik ki her şeyi açıklasın, doğru yolu göstersin,Allah’a teslimiyetle itaat edecek olanlara, rahmetin ve müjdenin ta kendisi olsun. [7,6; 5,109; 4,41]

İbni Kesir 16:89 Her ümmette bir kişiyi aleyhlerine şahid gönderdiğimiz gün; seni de onların üzerine tastamam şahid olarak getirdik. Sana; her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik.


Elmalılı-orijinal 16:90 Haberiniz olsun ki Allah size adli, ihsanı ve yakınlığı olana atâyı emrediyor ve fuhşiyyâttan, münkerden, bagiyden nehyediyor, size va'zediyor ki dinleyip anlayıp tutasınız

Elmalılı 16:90 - Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.

DiyanetMeali 16:90 Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.

DiyanetVakfı 16:90 Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

Ömer.N.Bilmen 16:90 Muhakkak ki, Allah Teâlâ adâleti, iyiliği ve karabet sahiplerine (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emrediyor ve fuhşiyattan, münkerden, hukuka tecavüzden de nehyediyor. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

SuatYıldırım 16:90 – Allah adaleti, hatta adaletten de fazla olarak ihsanı, en güzel davranışı ve muhtaç oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder.Hayasızlığı, çirkin işleri, zulüm ve tecavüzü yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir. [16,126; 5,8; 17,26; 7,33]

İbni Kesir 16:90 Muhakkak ki Allah; adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve taşkınlığı ise yasaklar. Tezekkür edesiniz diye size öğüt verir.


Elmalılı-orijinal 16:91 Bir de muahede ettiğinizde Allahın ahdini yerine getirin, ve sağlam sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın, nasıl olur ki ona Allahı kefil kılmıştınız, şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız temamen bilir

Elmalılı 16:91 - Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.

DiyanetMeali 16:91 Ahitleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir.

DiyanetVakfı 16:91 Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.

Ömer.N.Bilmen 16:91 Ve muâhede yaptığınız zaman da Allah'ın ahdini yerine getiriniz ve yeminleri takviye ettikten sonra bozmayınız. Halbuki, Allah Teâlâ'yı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacağınız şeyi tamamen bilir.

SuatYıldırım 16:91 – Bir de sözleşme yaptığınızda Allah’ın huzurunda verdiğiniz sözü yerine getirin.Allah’ı kefil ederek bağlandığınız yeminleri te’kid ettikten sonra bozmayın.Hiç şüphe yok ki Allah yaptığınız her şeyi bilir. [2,224; 5,89]

İbni Kesir 16:91 Ahidleştiğiniz zaman; Allah'ın ahdini yerine getirin. Pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. ÇünküAllah'ı üzerinize kefil yapmışsınızdır. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızı bilir.


Elmalılı-orijinal 16:92 Ve bir ümmet diğer bir ümmetten daha nemalı olduğu için yeminlerinizi aranızda bir hud'a ittihaz ederek o, ipliğini kat kat kuvvetle büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın, her halde Allah sizi onunla imtihan eder ve elbette o ıhtilâf etmekte olduğunuz şeyleri Kıyamet günü size muhakkak beyan edecektir

Elmalılı 16:92 - Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.

DiyanetMeali 16:92 Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, sorumlu tutulacaksınız.

DiyanetVakfı 16:92 Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.

Ömer.N.Bilmen 16:92 Ve ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten daha ziyâde (servet, kuvvet sahibi) olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesada âlet ittihaz edersiniz. Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizi bununla imtihan eder ve elbette kendisinden ihtilâf eder olduğunuz şeyi size Kıyamet gününde açıkça beyan edecektir.

SuatYıldırım 16:92 – Bir topluluk, diğer bir topluluktan sayıca, nüfuzca veya malca daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve işi bozma sebebi kılıp da ipliğini sağlamca büküp eğirdikten sonra çözen, böylece bütün emeğini boşa çıkaran ahmak kadının durumuna düşmeyin.Gerçekten Allah sizi bununla (sözünüzü yerine getirmekle veya nüfuz ve servet çokluğu ile) imtihan eder.Kıyamet günü de hakkında ihtilafa düşmüş olduğunuz şeyleri size açıklayacaktır.

İbni Kesir 16:92 İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra, söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet günü ihtilaf ettiğiniz şeyleri elbette size beyan edecektir.


Elmalılı-orijinal 16:93 Allah, dilese idi elbet hepinizi bir tek ümmet yapardı ve lâkin o, dilediğine dalâlet, dilediğine hidayet buyurur ve her halde hepiniz bütün yaptıklarınızdan mes'ul olacaksınız

Elmalılı 16:93 - Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.

DiyanetMeali 16:93 Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ama O, istediğini saptırır, istediğini doğru yola eriştirir. İşlediklerinizden, and olsun ki, sorumlu tutulacaksınız.

DiyanetVakfı 16:93 Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.

Ömer.N.Bilmen 16:93 Ve eğer Allah Teâlâ dilese idi elbette sizleri bir tek ümmet kılardı. Fakat o dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini hidâyete erdirir ve sizler yapar olduğunuz şeylerden elbette sorulacaksınız.

SuatYıldırım 16:93 – Allah dileseydi sizin hepinizi bir tek ümmet yapardı.Lâkin O, dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir.Şu kesin ki sizler bütün yaptıklarınızdan sorguya çekileceksiniz. [10,99; 11,118-119]

İbni Kesir 16:93 Allah dileseydi; sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O; istediğini saptırır, istediğini doğru yola iletir. İşlediklerinizden muhakkak sorumlu tutulacaksınız.


Elmalılı-orijinal 16:94 Yeminlerinizi aranızda hud'a ve fesada vesile ittihaz etmeyin ki sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığımız için fena acı tadarsınız, Âhırette de size pek büyük bir azâb olur

Elmalılı 16:94 - Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.

DiyanetMeali 16:94 Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin ki, bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak sürçebilir; Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız ve (ahirette de) büyük bir azaba uğrarsınız.

DiyanetVakfı 16:94 Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:94 Ve yeminlerinizi aranızda hileye, (fesada) vesile ittihaz etmeyiniz ki, bir ayak, sabit olduğundan sonra kayar. Ve Allah yolunda men ettiğinizden dolayı fenalığı tadarsınız ve sizin için büyük bir azap da vardır.

SuatYıldırım 16:94 – Yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve fesat aleti yapmayın ki sonra ayağınız sapasağlam bastıktan sonra kayabilir, insanları Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle kötülüğün cezasını tadarsınız, âhirette de size pek büyük bir azap olur.

İbni Kesir 16:94 Yeminlerinizi aranızda hile ve bozgun vesilesi yapmayın. Çünkü bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak, kayabilir. Allah yolundan alıkoyduğunuz için kötü bir azab tadarsınız. Ve sizin için büyük bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 16:95 Allahın ahdini cüz'î bir bedele değişmeyin her halde Allah yanındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilir iseniz

Elmalılı 16:95 - Allah'ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için daha hayırlıdır.

DiyanetMeali 16:95 Allah'ın ahdini hiçbir değere değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha iyidir.

DiyanetVakfı 16:95 Allah'ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır.

Ömer.N.Bilmen 16:95 Ve Allah'ın ahdini az bir bedel ile değişmeyin. Şüphe yok ki, Allah'ın katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.

SuatYıldırım 16:95 – Allah’a verdiğiniz sözü değersiz bir menfaat karşılığında satmayın! Zira âhirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır.

İbni Kesir 16:95 Allah'ın ahdini az bir pahaya değişmeyin. Eğer bilirseniz; Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.


Elmalılı-orijinal 16:96 Sizin yanınızdaki tükenir, Allahın yanındaki ise bâkîdir, elbette biz o sabredenlere yaptıkları amelin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz

Elmalılı 16:96 - Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah'ın katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.

DiyanetMeali 16:96 Sizde olanlar tükenir ama, Allah katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

DiyanetVakfı 16:96 Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir. Elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.

Ömer.N.Bilmen 16:96 Sizin katınızdaki fenâ bulur, Allah'ın katındaki ise bâkidir. Ve sabredenleri amellerinin daha güzeli ile muhakkak ki mükâfaata nâil edeceğiz.

SuatYıldırım 16:96 – Sizin elinizdekiler tükenir, ama Allah’ın elinde olanlar bakidir.Biz sabredenleri, işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız.

İbni Kesir 16:96 Sizin yanınızdaki tükenir. Allah'ın katında olanlar ise sonsuzdur. Sabredenlere mükafatlarını, yaptıklarının daha güzeli ile ödeyeceğiz.


Elmalılı-orijinal 16:97 Erkekten dişiden her kim mü'min olarak iyi bir amel işlerse muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz

Elmalılı 16:97 - Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.

DiyanetMeali 16:97 Kadın, erkek, inanmış olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

DiyanetVakfı 16:97 Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.

Ömer.N.Bilmen 16:97 Erkekten veya kadından her kim mü'min olduğu halde bir sâlih amelde bulunursa, elbette onu temiz bir hayat ile yaşatırız ve onları yapar oldukları amellerin daha güzeliyle muhakkak ki, mükâfaata erdireceğiz.

SuatYıldırım 16:97 – Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız.

İbni Kesir 16:97 Kadın olsun, erkek olsun; her kim, inanmış olarak iyi amel işlerse; ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükafatlarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.


Elmalılı-orijinal 16:98 İmdi Kur'an okuduğun vakıt evvelâ Allaha sığın o recîm Şeytandan

Elmalılı 16:98 - Şimdi Kur'ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

DiyanetMeali 16:98 Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

DiyanetVakfı 16:98 Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!

Ömer.N.Bilmen 16:98 İmdi, Kur'an'ı okuyacağın zaman o kovulmuş olan şeytandan hemen Allah'a sığın.

SuatYıldırım 16:98 – İmdi, Kur’ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.

İbni Kesir 16:98 Kur'an okuyacağın zaman; kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.


Elmalılı-orijinal 16:99 Hakikat bu ki iyman edip de Rablarına tevekkül edenler üzerine onun sultası yoktur

Elmalılı 16:99 - Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.

DiyanetMeali 16:99 Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.

DiyanetVakfı 16:99 Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.

Ömer.N.Bilmen 16:99 Muhakkak ki, imân etmiş olanların ve Rablerine tevekkülde bulunanların üzerine O- nun için bir hakimiyet yoktur.

SuatYıldırım 16:99 – Aslında iman edip Rab’lerine güvenen ve dayananlar üzerinde onun bir nüfuzu yoktur.

İbni Kesir 16:99 Doğrusu inananlar ve yalnız Rabblarına güvenenler üzerinde, onun bir nüfuzu yoktur.


Elmalılı-orijinal 16:100 Onun sultası ancak onu veliy ittihaz edenlere ve Allaha şirk koşanlaradır

Elmalılı 16:100 - Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlaradır.

DiyanetMeali 16:100 O'nun nüfuzu sadece, O'nu dost edinenler ve Allah'a ortak koşanlar üzerindedir.*

DiyanetVakfı 16:100 Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah'a ortak koşanlaradır.

Ömer.N.Bilmen 16:100 Şüphesiz ki, onun hakimiyeti ancak onu velî ittihaz edenlerin ve Allah'a şerik koşanların üzerinedir.

SuatYıldırım 16:100 – Onun nüfuzu, ancak onu dost edinenler ve onu Allah’a, ortak sayanlar üzerindedir.

İbni Kesir 16:100 Onun nüfuzu; sadece onu dost edinenler ve Allah'a şirk koşanlar üzerindedir.


Elmalılı-orijinal 16:101 Bir âyeti bir âyetin yerine bedel yaptığîmız vakıt Allah indirdiğine ve indireceğine a'lem iken o Şeytan yârânı: «Sen sırf bir müfterisin» dediler, hayır onların çoğu bilmezler

Elmalılı 16:101 - Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: "Sen, ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.

DiyanetMeali 16:101 Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler.

DiyanetVakfı 16:101 Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.

Ömer.N.Bilmen 16:101 Ve Biz bir âyeti bir âyetin yerine tebdîl edince, Allah ise indirdiğine pek ziyâde alîmdir. Dediler ki: «Sen şüphesiz bir iftiracısın.» Hayır. Onların ekserisi bilmezler.

SuatYıldırım 16:101 – Biz bir âyetin yerine onun hükmünü neshedecek başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah göndereceği âyetleri pek iyi bilmektedir- onlar: “Sen iftiracının tekisin!” dediler.Hayır, hiç de öyle değil! Onların çoğu işin gerçeğini bilmiyorlar.

İbni Kesir 16:101 Biz, bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman; Allah ne indirdiğini gayet iyi bilirken, onlar: Sen sadece uyduruyorsun, derler. Hayır onların çoğu bunu bilmezler.


Elmalılı-orijinal 16:102 Söyle onlara: onu Rabbından hikmeti hakkile Ruhulkudüs indirdi ki iyman edenleri tesbit etmek ve müslimanlara bir hidayet, bir bişaret olmak için

Elmalılı 16:102 - (Ey Muhammed!) Onlara de ki: "Kur'ân'ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.

DiyanetMeali 16:102 De ki: "Kuran'ı; Ruhul Kudüs (Cebrail) Rabbinin katından, inananların inançlarını pekiştirmek, Müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere gerçekle indirmiştir."

DiyanetVakfı 16:102 De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.

Ömer.N.Bilmen 16:102 De ki: «Onu Rabbin tarafından hak olarak Rûhu'l Kudüs indirmiştir ki, imân edenleri sabit kılsın ve müslümanlar için bir hidâyet ve beşaret olsun.»

SuatYıldırım 16:102 – Söyle onlara: “İman edenlere tam bir sebat vermek ve Allah’a teslimiyet gösterecek Müslümanlara bir hidâyet ve müjde olmak üzere Kur’ân’ı, Rabbin tarafından gerçek olarak getiren, Ruhu’l-kudüstür.

İbni Kesir 16:102 De ki: Onu Ruh-el Kudüs, mü'minlerin imanını pekiştirmek, müslümanlara hidayet ve müjde olmak üzere Rabbın katından hak ile indirmiştir.


Elmalılı-orijinal 16:103 Muhakkak biliyoruz ki onlar «mutlaka onu bir beşer ta'lim ediyor» da diyorlar, ilhad etmek istedikleri kimsenin lisanı A'cemîdir, bu Kur'an ise gayet beliğ bir Arabî lisan

Elmalılı 16:103 - Muhakkak biliyoruz ki kâfirler: "Kur'ân'ı Muhammed'e bir insan öğretiyor" diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur'ân ise apaçık bir Arapçadır.

DiyanetMeali 16:103 And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.

DiyanetVakfı 16:103 Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.

Ömer.N.Bilmen 16:103 Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O'nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisine nisbet ettikleri şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir.

SuatYıldırım 16:103 – Biz onların, Peygamber hakkında: “Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!” dediklerini pek iyi biliyoruz.Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur’ân, açık bir Arapça ifadedir.

İbni Kesir 16:103 Andolsun ki; ona mutlaka bir insan öğretiyor, dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır. Kur'an ise apaçık arapçadır.


Elmalılı-orijinal 16:104 Allahın âyetlerine inanmıyanları elbette Allah, hidayete erdirmez ve onlara elîm bir azâb vardır

Elmalılı 16:104 - Allah'ın âyetlerine iman etmeyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlara can yakıcı bir azab vardır.

DiyanetMeali 16:104 Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola eriştirmez. Onlara can yakıcı azap vardır.

DiyanetVakfı 16:104 Allah'ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:104 Şüphe yok o kimseler ki, Allah'ın âyetlerine imân etmezler. Allah onlara hidâyet etmez ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.

SuatYıldırım 16:104 – Allah’ın âyetlerine iman etmeyenler var ya (onlar inkârı, tercih ettikleri müddetçe)Allah onları hidâyete erdirmez.Onlara gayet acı bir azap vardır.

İbni Kesir 16:104 Muhakkak ki Allah'ın ayetlerine inanmayanları; Allah, doğru yola eriştirmez. Onlara elim bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 16:105 Yalanı ancak Allahın âyetlerine inanmıyanlar uydurur iftira ederler, işte onlar kendileridir ki o yalancılardır

Elmalılı 16:105 - Yalanı ancak Allah'ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.

DiyanetMeali 16:105 Yalan uyduranlar ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar işte onlardır.

DiyanetVakfı 16:105 Allah'ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. İşte onlar, yalancıların kendileridir.

Ömer.N.Bilmen 16:105 Yalanı ancak Allah'ın âyetlerine imân etmeyenler uydurur. İşte yalancı olanlar onlardır.

SuatYıldırım 16:105 – Allah’ın âyetlerine iman etmeyenlerdir ki uydurdukları yalanı Allah’a mal ederler!İşte yalancıların ta kendileri onlardır.

İbni Kesir 16:105 Allah'ın ayetlerine inanmayanlar; sadece yalan uydururlar. Ve işte onlar yalancıların kendileridir.


Elmalılı-orijinal 16:106 Her kim imanından sonra Allaha küfrederse - kalbi iyman ile mutmainn olduğu halde ikrah edilen başka - velâkin küfre sinesini açan kimse lâbüdd onların üstüne Allahdan bir gadab iner ve onlara azîm bir azâb vardır

Elmalılı 16:106 - Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.

DiyanetMeali 16:106 Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap vardır; büyük azap da onlar içindir.

DiyanetVakfı 16:106 Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:106 Kalbi imân ile mutmain olduğu halde icbar edilen müstesna, velâkin her kim imânından sonra Allah Teâlâ'yı inkâr eder de küfre sine açarsa işte onların üzerine Allah'tan bir gazap vardır ve onlar için pek büyük bir azap da vardır.

SuatYıldırım 16:106 – Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır.

İbni Kesir 16:106 Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlananların dışında, her kim; imanından sonra Allah'ı tanımayıp küfre göğüs açarsa; işte Allah'ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlar için büyük bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 16:107 Bunun sebebi: çünkü onlar Dünya hayatı sevmiş âhırete tercih etmişlerdir, Allah da kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz

Elmalılı 16:107 - Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.

DiyanetMeali 16:107 Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın da, inkarcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü böyledir.

DiyanetVakfı 16:107 Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür.

Ömer.N.Bilmen 16:107 Bu da, (bu korkunç ceza da) onların dünya hayatı üzerine (tercihen) daha ziyâde sevmiş olmalarındandır ve şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirler olan bir kavme hidâyet etmez.

SuatYıldırım 16:107 – Çünkü onlar dünya hayatını âhirete üstün tutmuşlar, âhiretlerini dünyalarına feda etmişlerdir ve çünkü onlar inkârı tercih ettikleri müddetçe Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.

İbni Kesir 16:107 Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah'ın da kafirler topluluğunu hidayete eriştirmemesinden ötürü, böyledir.


Elmalılı-orijinal 16:108 Onlar öyle kimselerdirler ki Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemişdir ve işte onlardır ki hep gafillerdir

Elmalılı 16:108 - Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.

DiyanetMeali 16:108 İşte Allah'ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Gafiller de işte bunlardır.

DiyanetVakfı 16:108 İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir.

Ömer.N.Bilmen 16:108 Onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalpleri, kulakları ve gözleri üzerine mühür basmıştır ve gâfiller olanlar da işte onlardır.

SuatYıldırım 16:108 – Bunlar o kimselerdir ki Allah onların kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir.İşte hakkı göremeyen gafiller onlardır.

İbni Kesir 16:108 Onlar; Allah'ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve gafiller de işte bunlardır.


Elmalılı-orijinal 16:109 Çare yok onlar âhırette tamamen hüsrana düşeceklerdir

Elmalılı 16:109 - Hiç şüphesiz onlar, ahirette perişan olup hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

DiyanetMeali 16:109 Ahirette zarara uğrayacakların bunlar olduğunda şüphe yoktur.

DiyanetVakfı 16:109 Hiç şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Ömer.N.Bilmen 16:109 Hiç şüphe yok ki, ahirette hüsrâna uğrayanlar da onlardır, onlar.

SuatYıldırım 16:109 – Hiç şüphe yok ki âhirette de hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır.

İbni Kesir 16:109 Şüphesiz ki ahiret gününde de hüsrana uğrayacaklar işte bunlardır.


Elmalılı-orijinal 16:110 Sonra şüphesiz ki rabbın o mihnete mübtelâ olmalarının arkasından hicret eyleyen, sonra mücahade ve sabreden kimseler hakkında şüphesizdir ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur rahîmdir

Elmalılı 16:110 - Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimselerin yardımcısıdır. Bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

DiyanetMeali 16:110 Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.*

DiyanetVakfı 16:110 Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerin yardımcısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

Ömer.N.Bilmen 16:110 Sonra muhakkak ki, fitneye uğratıldıklarından sonra hicret edenleri, sonra da cihadda bulunanları ve sabredenleri Rabbin (mükâfaatlandıracaktır). Şüphe yok ki, senin Rabbin onun ardından da elbette yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.

SuatYıldırım 16:110 – Bundan sonra şunu bil ki: Şüphesiz ki senin Rabbin, mihnet ve işkenceye, zulme ve baskıya uğradıktan sonra mücahede edip sabreden, ardından da hicret edenlerle beraberdir.Evet Rabbin, onların bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda bulunacaktır. Çünkü O gafurdur, rahîmdir.

İbni Kesir 16:110 Hem Rabbın; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda savaşan ve sabredenlerle birliktedir. Muhakkak ki Rabbın; bundan sonra da Gafur'dur, Rahim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:111 O gün ki: her kes nefsi için mücadele ederek gelir, her nefse işlemiş olduğu amel tamamile ödenir ve hiç birine zulmedilmez

Elmalılı 16:111 - O gün, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir ve hiç kimseye de zulmedilmez.

DiyanetMeali 16:111 O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir gündür.

DiyanetVakfı 16:111 O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez.

Ömer.N.Bilmen 16:111 O gün ki herkes kendi nefsinden dolayı mücadelede bulunur ve her nefse işlemiş olduğu amel tamamen ödenir ve onlar zulme uğratılmazlar.

SuatYıldırım 16:111 – Gün gelecek, herkes sadece kendisini kurtarmaya bakacak, gözü başkasını görmeyecek, her şahsa, yaptıklarının karşılığı tamtamına ödenecek, kendilerine asla haksızlık edilmeyecektir.

İbni Kesir 16:111 O gün herkes öz nefsi için uğraşacaktır. Herkes ne yaptıysa kendisine eksiksiz olarak verilecek, onlar; asla haksızlığa uğratılmayacaklardır.


Elmalılı-orijinal 16:112 Bir de Allah bir şehri mesel yaptı ki emniyyet ve asayiş içinde idi, ona her yerden rızkı bol bol geliyordu, derken Allahın nı'metlerine nankörlük etti, Allah da ona o yaptıkları san'atla açlık ve korku libâsını tattırıverdi

Elmalılı 16:112 - Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini (felâketini) tattırdı.

DiyanetMeali 16:112 Allah size güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir: Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı.

DiyanetVakfı 16:112 Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.

Ömer.N.Bilmen 16:112 Ve Allah bir beldeyi bir örnek irâd eder ki, emin ve sükunet içinde idi, ona rızkı da her yerden bol bol gelirdi. Sonra Allah'ın nîmetlerine nankörlükte bulundular. Artık Allah da onlara işledikleri şeylerden dolayı açlık ve korku libasını tattırdı.

SuatYıldırım 16:112 – Allah şöyle bir temsil getirir:Bir şehir halkı vardı: Güvenlik ve huzur içinde idi, rızıkları her yandan bol bol, rahatça geliyordu.Derken Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler,Allah da halkının işlediği suçlar sebebiyle o şehre açlığı ve korkuyu tattırdı, (açlık ve korku elbise gibi kaplayıverdi bütün vücutlarını).

İbni Kesir 16:112 Allah; size, huzur ve güven içinde bir kasabayı misal olarak verir. Her yandan oraya bol bol rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetine nankörlük ettiler de yaptıklarından dolayı Allah onlara açlık ve korku belasını tattırdı.


Elmalılı-orijinal 16:113 Celâlim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söyleyor dediler, zulmederlerken azâb da kendilerini yakalayıverdi

Elmalılı 16:113 - Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.

DiyanetMeali 16:113 And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.

DiyanetVakfı 16:113 Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

Ömer.N.Bilmen 16:113 Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir peygamber geldi, onu hemen tekzîp ettiler, artık onlar zalimler oldukları halde kendilerini azap yakaladı.

SuatYıldırım 16:113 – Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar onu yalancı saydılar.Derken onlar zulümlerine devam ederken, çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı. [28,58-59; 14,28-29; 3,164; 2,151]

İbni Kesir 16:113 Andolsun ki; onlara, kendilerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanlamışlardı. Zulüm ederken kendilerini azab yakalayıvermişti.


Elmalılı-orijinal 16:114 Onun için siz Allahın size verdiği rızıklardan halâl ve hoş olarak yeyin de Allahın nı'metine şükredin, eğer gerçekten ona ıbadet edecek iseniz

Elmalılı 16:114 - Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.

DiyanetMeali 16:114 Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine şükredin.

DiyanetVakfı 16:114 Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.

Ömer.N.Bilmen 16:114 Artık siz, Allah'ın sizi merzûk ettiği şeylerden helâl ve tertemiz olanlarını yeyiniz ve Allah'ın nîmetine şükrediniz, eğer O'na ubûdiyette bulunur oldunuz iseniz.

SuatYıldırım 16:114 – Onun için siz Allah’ın size verdiği rızıklardan helâl ve hoş olarak yeyin. Yalnız Allah’a ibadet ediyorsanız O’nun nimetlerine şükredin.

İbni Kesir 16:114 Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yeyin. Eğer O'na kulluk edecekseniz; Allah'ın nimetine şükredin.


Elmalılı-orijinal 16:115 O size ancak ölüyü ve kanı ve hınzır etini, bir de Allahın gayrisinin namına kesileni haram kıldı, her kim de muztarr olursa bâğiy ve mütecaviz olmadığı halde, artık şüphe yok ki rabbın gafurdur rahîmdir

Elmalılı 16:115 - O size ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim bu haram şeyleri yemeye mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan ve aşırı gitmeden yiyebilir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

DiyanetMeali 16:115 Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir. Darda kalan, aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el uzatmamak şartiyle bunun dışındadır. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder.

DiyanetVakfı 16:115 (Allah) size, sadece ölü hayvanı kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) saldırmaksızın, sınırı da aşmadan (bunlardan yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

Ömer.N.Bilmen 16:115 O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının namıyla kesilmiş olanı haram kılmıştır. Ancak her kim muztar kalırsa aşırı gitmemek ve başka muztarın hakkına tecavüz etmemek üzere (bunlardan yiyebilir). Artık şüphe yok ki, Allah gafûrdur, rahîmdir.

SuatYıldırım 16:115 – Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı.Ama kim çaresiz kalırsa zaruret miktarını aşmayarak ve başkasının hakkına da tecavüz etmeyerek, haram kılınan şeyden yerse bunda günah yoktur. Şüphesiz Allah çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.

İbni Kesir 16:115 O; size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkası için kesilmiş olanı haram kıldı. Mecbur olan; saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla bunun dışındadır. Şüphesiz Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:116 Sade dilinizin yalan tavsıfile şu halâl, şu haram demeyin ki yalanı Allaha iftira etmiş olursunuz, şüphe yok ki yalanı Allaha iftirâ edenler felâh bulmazlar

Elmalılı 16:116 - Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: "Şu helaldir, şu haramdır" demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.

DiyanetMeali 16:116 Diliniz yalana alışmış olduğu için, "şu haram, bu helaldir" demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.

DiyanetVakfı 16:116 Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.

Ömer.N.Bilmen 16:116 Lisanlarınızın yalan yere vasıflandırdığı şeyler hakkında «Şu helâldir ve şu haramdır» demeyiniz ki, Allah'a karşı yalan iftirada bulunmuş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunanlar felâha eremezler.

SuatYıldırım 16:116 – Kendi dillerinizin yalan yanlış nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah’a mal ederek “bu helâldir, şu haramdır” demeyin.Çünkü Allah adına yalan söyleyenler asla iflah olmazlar.

İbni Kesir 16:116 Diliniz yalan yere vasıflandırageldiği için her şeye: Şu helal; bu haramdır demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz ki Allah'a karşı yalan uyduranlar, asla felah bulmazlar.


Elmalılı-orijinal 16:117 Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır

Elmalılı 16:117 - Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.

DiyanetMeali 16:117 Az bir geçim ama ardından can yakıcı bir azap onlaradır.

DiyanetVakfı 16:117 (Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 16:117 (Bu) Biraz menfaatten ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır.

SuatYıldırım 16:117 – Onların bütün bulacakları, dünyanın azıcık bir zevkidir.Onlara gayet acı bir azap vardır. [31,24; 10,70]

İbni Kesir 16:117 Az bir geçim ve ardından onlara elim bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 16:118 Yehudî olanlara ise bundan evvel sana naklettiklerimizi haram kıldık ve onlara biz zulm etmedik ve lâkin kendi kendilerine zulmediyorlardı

Elmalılı 16:118 - Sana anlattıklarımızı, daha önce yahudilere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik. Fakat onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.

DiyanetMeali 16:118 Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık; biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.

DiyanetVakfı 16:118 Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.

Ömer.N.Bilmen 16:118 Ve sana evvelce hikaye etmiş olduğumuz şeyleri Yahudilere haram kılmış idik. Ve onlara Biz zulüm etmedik velâkin onlar kendi nefislerine zulüm eder oldular.

SuatYıldırım 16:118 – Yahudilere de, daha önce sana bildirdiğimiz şeyleri haram kılmıştık.Bununla Biz onlara zulmetmedik.Lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. [4,160; 6,146; 6,119]

İbni Kesir 16:118 Sana anlattıklarımızı daha evvel Yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.


Elmalılı-orijinal 16:119 Sonra şüphesizdir ki rabbın bir cehaletle kötülük işleyen, sonra arkasından tevbe edip düzelen kimseler hakkında şüphesiz ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur, rahîmdir

Elmalılı 16:119 - Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah işleyip ardından tevbe eden ve durumunu düzelten kimseleri bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tevbeden sonra Gafurdur, Rahîmdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.)

DiyanetMeali 16:119 Sonra doğrusu Rabbin, bilmeyerek kötülük işleyip ardından tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Rabbin bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.*

DiyanetVakfı 16:119 Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

Ömer.N.Bilmen 16:119 Sonra şüphe yok ki, senin Rabbin, bir cehaletle kötülükte bulunanları, sonra onun arkasından tövbe edenleri, ve (hallerini) ıslah eyleyenleri (elbette) affedecektir. Muhakkak ki, senin Rabbin ondan sonra elbette yarlığayıcıdır, pek esirgeyicidir.

SuatYıldırım 16:119 – Bundan sonra şunu bil ki: Rabbin, cahillik sebebiyle fenalık yapan, peşinden tövbe edip halini ve işini düzeltenleri bağışlar.Rabbin, onların bu hallerinden sonra elbette gafur ve rahîm olduğunu gösterir.

İbni Kesir 16:119 Hem Rabbın; bilmeyerek kötülük işleyip de tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Bundan sonra da Rabbın; muhakkak Gafur'dur, Rahim'dir.


Elmalılı-orijinal 16:120 Muhakkak ki İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tek bir hanîf olarak Allaha itaat için kıyam etmişti ve hiç bir zaman müşriklerden olmadı

Elmalılı 16:120 - Şüphesiz İbrahim Allah'a itaat eden, Hakk'a yönelen bir önderdi. Ve hiçbir zaman müşriklerden olmadı.

DiyanetMeali 16:120 İbrahim, şüphesiz Allah'a boyun eğen ve O'na yönelen bir önderdi; puta tapanlardan değildi.

DiyanetVakfı 16:120 İbrahim, gerçekten Hakk'a yönelen, Allah'a itaat eden bir önder idi; Allah'a ortak koşanlardan değildi.

Ömer.N.Bilmen 16:120 Muhakkak ki, İbrahim (başlıca) bir ümmet idi, Allah'a muti idi, bâtıldan müteberri idi ve müşriklerden olmuş değildi.

SuatYıldırım 16:120 – Gerçekten İbrâhim, hak dine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan tek başına bir ümmet, bütün hayırlı halleri kendinde toplayan bir önder idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı.

İbni Kesir 16:120 Muhakkak ki İbrahim; başlı başına bir ümmetti. Allah'a itaat ederdi ve bir Hanif idi. Hiç bir zaman müşriklerden olmamıştır.


Elmalılı-orijinal 16:121 Onun ni'metlerine şâkir idi, o onu seçmiş ve doğru bir yola hidayet buyurmuştu

Elmalılı 16:121 - Allah'ın nimetlerine şükredendi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.

DiyanetMeali 16:121 Rabbinin nimetlerine şükrederdi; Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi.

DiyanetVakfı 16:121 Allah'ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.

Ömer.N.Bilmen 16:121 O'nun nîmetlerine şükredici idi. (Cenâbı Hak da) O'nu mümtaz kıldı. Ve O'nu dosdoğru bir yola hidâyet buyurdu.

SuatYıldırım 16:121 – Allah’ın nimetlerine şükreden bir zat idi. Çünkü Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. [4,125; 21,51; 53,37]

İbni Kesir 16:121 Rabbının nimetlerine şükrederdi. Onu beğenip seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmişti.


Elmalılı-orijinal 16:122 Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhırette elbette salihînden

Elmalılı 16:122 - Ve biz ona (İbrahim'e) iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de salihlerdendir.

DiyanetMeali 16:122 Dünyada ona güzellik verdik, ahirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.

DiyanetVakfı 16:122 Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.

Ömer.N.Bilmen 16:122 Ve Biz O'na dünyada bir güzellik verdik ve şüphe yok ki, o ahirette elbette sâlihlerdendir.

SuatYıldırım 16:122 – Biz ona dünyada iyilik verdik. Elbette o, âhirette de salihlerden olacaktır.

İbni Kesir 16:122 Dünyada ona iyilik verdik. Doğrusu o, ahirette de iyilerdendir.


Elmalılı-orijinal 16:123 Sonra da sana vahyeyledik ki: hakperest (hanîf) olarak İbrahim milletine ittiba' et, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı

Elmalılı 16:123 - Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine tabi ol" diye vahyettik.

DiyanetMeali 16:123 Şimdi sana, "Doğruya yönelen, puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" diye vahyettik.

DiyanetVakfı 16:123 Sonra da sana: "Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy! O müşriklerden değildi" diye vahyettik.

Ömer.N.Bilmen 16:123 Sonra sana vahyettik ki, İbrahim'in milletine nezih bir muvahhid olarak tâbi ol. Ve (O) asla müşriklerden olmadı.

SuatYıldırım 16:123 – Sonra da sana vahyettik ki: Doğru yola yönelerek İbrâhim’in dinine tâbi ol; zira o müşriklerden değildi.

İbni Kesir 16:123 Sonra sana: Hanif olarak İbrahim'in dinine uy; o, hiç bir zaman müşriklerden olmadı, diye vahyettik.


Elmalılı-orijinal 16:124 Sebt tutmak ancak onda ıhtilâf edenlere farz kılındı, her halde rabbın onların o ıhtilâf edegeldikleri şeyler hakkında Kıyamet günü beyinlerinde hukmünü elbette verecek

Elmalılı 16:124 - Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında elbette hükmünü verecektir.

DiyanetMeali 16:124 Cumartesi ibadeti, ancak o gün üzerinde çekişenlere farz kılındı. Rabbin, ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

DiyanetVakfı 16:124 Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı. Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.

Ömer.N.Bilmen 16:124 Cumartesi tatili, ancak onda ihtilâf edenlere (farz) kılınmıştı. Ve şüphe yok ki, senin Rabbin Kıyamet günü onların arasında ihtilâf ettikleri şey hakkında elbette hükmedecektir.

SuatYıldırım 16:124 – Sebt (cumartesi) tatili, ancak onda ihtilaf edenlere farz edilmişti.Rabbin kıyamet günü ihtilaf ettikleri hususlarda onlar hakkında elbette hükmünü verecektir.

İbni Kesir 16:124 Cumartesi; ancak o gün üzerinde ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbın; onların ihtilaf edegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.


Elmalılı-orijinal 16:125 Rabbın yoluna da'vet et: hikmet ile ve güzel güzel mevıza ile, onlara da en güzel olan suretle mücadele yap, çünkü rabbın odur en ziyade bilen yolunda sapanı, doğru gidenleri en iyi bilen de ancak odur

Elmalılı 16:125 - (Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.

DiyanetMeali 16:125 Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.

DiyanetVakfı 16:125 (Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.

Ömer.N.Bilmen 16:125 Rabbin yoluna hikmet ile, güzel mev'ize ile davet et ve onlar ile en güzel olan bir suretle mücadelede bulun. Muhakkak ki o senin Rabbin, yolundan sapanları ziyâdesiyle bilicidir ve O, doğru yola ermiş olanları da bihakkın bilendir.

SuatYıldırım 16:125 – Sen insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve makul öğütlerle dâvet et, gerektiği zaman da onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin, elbette, yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de pek iyi bilir. [29,46; 20,44]

İbni Kesir 16:125 Rabbının yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. Muhakkak ki Rabbın; yolundan sapanları en iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.


Elmalılı-orijinal 16:126 Ve şayed ıkab ile mukabele edecek olursanız ancak size edilen ukubetin misliyle muâkabe ediniz ve şayed sabrederseniz kasem olsun ki sabredenler için elbette daha hayırlıdır

Elmalılı 16:126 - Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azab ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

DiyanetMeali 16:126 Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir.

DiyanetVakfı 16:126 Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

Ömer.N.Bilmen 16:126 Ve eğer bir kimseye ikabta bulunacak iseniz, kendisiyle ikaba uğramış olduğunuz şeyin misliyle ikabta bulunun ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

SuatYıldırım 16:126 – Ceza verecek olursanız, size yapılan muamelenin misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. [5,45; 42, 40]

İbni Kesir 16:126 Eğer ceza verecek olursanız; ancak sizin cezalandırıldığınızın misliyle ceza verin. Sabrederseniz; elbette bu, sabredenler için daha iyidir.


Elmalılı-orijinal 16:127 Sabret, sabrın da ancak Allahın ınayetiledir, ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirden telâş da etme

Elmalılı 16:127 - (Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!

DiyanetMeali 16:127 Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır; onlara üzülme, kurdukları düzenlerden de endişe etme.

DiyanetVakfı 16:127 Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!

Ömer.N.Bilmen 16:127 Ve sabret ve senin sabrın da ancak Allah'ın inâyetiyledir ve onlara karşı mahzun olma ve yapar oldukları hilekârane hareketten dolayı üzüntüye düşme.

SuatYıldırım 16:127 – Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir.Kâfirlerin yüz çevirmelerinden mahzun olma, yaptıkları hilelerden dolayı da telaş edip darlanma. [9,40]

İbni Kesir 16:127 Sabret; senin sabrın ancak Allah içindir. Üzülme onlara. Kurdukları düzenlerden dolayı da endişe etme.


Elmalılı-orijinal 16:128 zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir

Elmalılı 16:128 - Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.

DiyanetMeali 16:128 Allah şüphesiz sakınanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir.*

DiyanetVakfı 16:128 Çünkü Allah, (kötülükten) sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir.

Ömer.N.Bilmen 16:128 Şüphe yok ki, Allah Teâlâ ittikada bulunanlar ile ve daimi ihsanda bulunanlar ile (rahmet ve inâyeti itibariyle) beraberdir.

SuatYıldırım 16:128 – Çünkü Allah fenalıktan korunanlar ve hep güzel davrananlarla beraberdir.

İbni Kesir 16:128 Şüphesiz ki Allah; müttakiler ve ihsan edenlerle beraberdir.