Elmalılı-orijinal 20:1 Ta Ha

Elmalılı 20:1 - Tâ, Hâ,

DiyanetMeali 20:1 Ta, Ha.

DiyanetVakfı 20:1 Tâ. Hâ.

Ömer.N.Bilmen 20:1 Tâ, Hâ.

SuatYıldırım 20:1-2 – Tâ Hâ. Kur’ân’ı sana, meşakkat çekip, bedbaht olasın diye indirmedik.

İbni Kesir 20:1 Ta-Ha.


Elmalılı-orijinal 20:2 Kur'anı sana bedbaht olasın diye indirmedik

Elmalılı 20:2 - Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.

DiyanetMeali 20:2-4 Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik.

DiyanetVakfı 20:2 Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

Ömer.N.Bilmen 20:2 Bu Kur'an'ı sana meşakkate düşesin diye indirmedik.

SuatYıldırım 20:1-2 – Tâ Hâ. Kur’ân’ı sana, meşakkat çekip, bedbaht olasın diye indirmedik.

İbni Kesir 20:2 Biz; Kur'an'ı, sana güçlük çekesin diye indirmedik.


Elmalılı-orijinal 20:3 Ancak saygısı olana tezkir için

Elmalılı 20:3 - Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)

DiyanetMeali 20:2-4 Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik.

DiyanetVakfı 20:3 Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

Ömer.N.Bilmen 20:3 Ancak korkar kimselere bir öğüt (olmak üzere indirdik).

SuatYıldırım 20:3-4 – Yüce gökleri ve yeri yaratan tarafından onu, Yaratana saygı duyanı uyaran, irşad eden buyruklar halinde tedricen indirdik.

İbni Kesir 20:3 Ancak Allah'tan korkanlara bir bir öğüt olarak.


Elmalılı-orijinal 20:4 Bir tenzil olarak indirdik o yaradandan ki hem Arzı yarattı hem o yüksek yüksek Gökleri

Elmalılı 20:4 - Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.

DiyanetMeali 20:2-4 Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce gökleri yaratanın katından bir Kitap olarak indirdik.

DiyanetVakfı 20:4 (Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir.

Ömer.N.Bilmen 20:4 Yeri ve yüksek gökleri yaratan zât tarafından tedricen indirilmiştir.

SuatYıldırım 20:3-4 – Yüce gökleri ve yeri yaratan tarafından onu, Yaratana saygı duyanı uyaran, irşad eden buyruklar halinde tedricen indirdik.

İbni Kesir 20:4 Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından indirmedir.


Elmalılı-orijinal 20:5 O rahmâni Arş üzerine istivâ buyurdu

Elmalılı 20:5 - O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.

DiyanetMeali 20:5 Rahman arşa hükmetmektedir.

DiyanetVakfı 20:5 Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir.

Ömer.N.Bilmen 20:5 O Rahmân olan zâttır ki, arş üzerine hakim olmuştur.

SuatYıldırım 20:5 – O, Rahman’dır (Sonsuz merhamet ve şefkat sahibidir), rububiyet arşına kurulmuştur.

İbni Kesir 20:5 Rahman, Arş'a hükmetmiştir.


Elmalılı-orijinal 20:6 Bütün Semavâttakiler ve bütün Arzdakiler ve bütün bunların aralarındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep onun

Elmalılı 20:6 - Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur.

DiyanetMeali 20:6 Göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nundur.

DiyanetVakfı 20:6 Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur.

Ömer.N.Bilmen 20:6 Göklerde ne varsa ve yer de ne varsa ve ikisinin arasında ne varsa ve nemli toprağın altında ne varsa hepsi O'nundur.

SuatYıldırım 20:6 – Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur.Bu, ikisi arasında olan, yerin altında olan da O’nun’dur.

İbni Kesir 20:6 Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nun.


Elmalılı-orijinal 20:7 Sen bu sözü ı'lan edeceksen de o hem sirri bilir hem daha gizlisini

Elmalılı 20:7 - Sen (Allah'a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

DiyanetMeali 20:7 Sen sözü istersen açığa vur, şüphesiz O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

DiyanetVakfı 20:7 Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

Ömer.N.Bilmen 20:7 Ve sen sözü izhar etsen de etmesen de müsavîdir. Çünkü O, şüphe yok ki gizliyi de, daha gizlice olanı da bilir.

SuatYıldırım 20:7 – İster yavaş konuş, ister açıktan, O’na göre birdir. Zira O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. [25,6]

İbni Kesir 20:7 İstersen sen sözü açığa vur, şüphesiz ki O; gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.


Elmalılı-orijinal 20:8 Allah, başka tanrı yok ancak o Hep onundur o en güzel isimler (esmâihusnâ)

Elmalılı 20:8 - Allah O'dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O'nundur.

DiyanetMeali 20:8 Allah'tan başka tanrı yoktur, en güzel isimler O'nundur.

DiyanetVakfı 20:8 Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.

Ömer.N.Bilmen 20:8 Allah Teâlâ'dır ki, O'ndan başka Allah yoktur, O'nun için güzel isimler vardır.

SuatYıldırım 20:8 – O’dur Allah, O’ndan başka yoktur ilah.En güzel isimler ve vasıflar O’nundur.

İbni Kesir 20:8 Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.


Elmalılı-orijinal 20:9 Hem geldi mi Musânın kıssası sana?

Elmalılı 20:9 - (Habîbim!) Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?

DiyanetMeali 20:9 Musa'nın başından geçen olay sana geldi mi?

DiyanetVakfı 20:9 (Resûlüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı?

Ömer.N.Bilmen 20:9 Ve sana Mûsa'nın kıssası gelmedi mi?

SuatYıldırım 20:9 – Sahi, olmadı mı senin haberin, Mûsâ’nın durumundan?

İbni Kesir 20:9 Ve sana Musa'nın haberi geldi mi?


Elmalılı-orijinal 20:10 Bir vakıt o beni ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yâhud üzerinde bir kılağuz bulurum

Elmalılı 20:10 - Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.

DiyanetMeali 20:10 O, bir ateş görmüştü de, ailesine: "Durun, ben bir ateş gördüm, ya ondan size bir kor getirir, ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum" demişti.

DiyanetVakfı 20:10 Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki ondan size bir meş'ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti.

Ömer.N.Bilmen 20:10 O vakit ki, o bir ateş görmüş de ailesine demişti ki: «Durunuz, ben şüphesiz bir ateş gördüm, belki ondan size bir aydınlık getiririm, yahut ateşin yanında bir rehber bulurum.»

SuatYıldırım 20:10 – Hani o çölde, gece yol alırken, bir ateş gördü uzaktan. “Durun!” dedi, ailesine: “Bir ateş ilişti gözüme. Oraya doğru gideyim, Belki oradan bir kor alıp size getiririm. Belki orada yolu bilen birini bulurum.” {KM, Çıkış 3 bölüm}

İbni Kesir 20:10 Hani o; bir ateş görmüştü de ailesine: Durun, ben bir ateş gördüm. Size ya ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum, demişti.


Elmalılı-orijinal 20:11 Vaktâki ona vardı kendine şöyle nidâ olundu

Elmalılı 20:11 - Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: "Ey Musa!

DiyanetMeali 20:11 Musa ateşin yanına gelince: "Ey Musa!" diye seslenildi:

DiyanetVakfı 20:11 Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:

Ömer.N.Bilmen 20:11 Vaktâ ki, ateşin yanına geldi. «Ya Mûsa!» Diye nidâ olundu.

SuatYıldırım 20:11 – Ateşin yanına varınca birden: “Mûsâ!” diye nida edildi.

İbni Kesir 20:11 Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi.


Elmalılı-orijinal 20:12 Ya Musâ haberin olsun benim, ben rabbım, hemen papuşlarını çıkar çünkü sen mukaddes vadide tuvadasın

Elmalılı 20:12 - "Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın."

DiyanetMeali 20:12 "Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuva'dasın."

DiyanetVakfı 20:12 Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın!

Ömer.N.Bilmen 20:12 «Şüphe yok Ben'im. Ben senin Rabbinim. İmdi papuçlarını çıkar. Muhakkak ki, sen mübarek bir vadide, Tûvâ'dasın.»

SuatYıldırım 20:12 – “Haberin olsun: Senin Rabbin Benim!” denildi. “Çıkar pabuçlarını hemen! Çünkü kutsal vâdidesin sen! (Evet evet) Tûvâ’dasın sen!” [79,16] {KM, Çıkış 3,5}

İbni Kesir 20:12 Şüphesiz ki senin Rabbın Benim, Ben. Pabuçlarını çıkar. Zira sen mukaddes vadide, Tuva'dasın.


Elmalılı-orijinal 20:13 Ve ben, seni ıhtiyar buyurdum şimdi verilecek vahyi dinle

Elmalılı 20:13 - "Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle."

DiyanetMeali 20:13 "Ben seni seçtim; artık vahyolunanları dinle."

DiyanetVakfı 20:13 Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver.

Ömer.N.Bilmen 20:13 «Ve ben seni ihtiyar ettim, şimdi vahyolunacak şeyi dinle.»

SuatYıldırım 20:13 – Peygamberliğe seçtim seni,Öyleyse iyi dinle sana vahyedileni! [7,144]

İbni Kesir 20:13 Ve ben; seni seçtim. Öyleyse vahyolunanı dinle.


Elmalılı-orijinal 20:14 Hakıkaten benim ben Allah, benden başka ilâh yok. Onun için bana ıbadet et ve zikrim için namaz kıl.

Elmalılı 20:14 - Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.

DiyanetMeali 20:14 "Şüphesiz Ben Allah'ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl."

DiyanetVakfı 20:14 Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.

Ömer.N.Bilmen 20:14 «Şüphe yok ki ben, ben Allah'ım, benden başka ilâh yoktur. İmdi Bana ibadette bulun ve Beni anmak için namaz kıl.»

SuatYıldırım 20:14 – Muhakkak ki Ben’im gerçek İlah.Benden başka yoktur ilah.O halde sen de yalnız Bana ibadet et! Beni anmak için namaz eda et!

İbni Kesir 20:14 Şüphesiz ki Ben; Allah'ım. Benden başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl.


Elmalılı-orijinal 20:15 Çünkü saat muhakkak gelecek, ben, hemen hemen onu gizliyorum ki her nefis sa'yiyle cezalansın,

Elmalılı 20:15 - Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün.

DiyanetMeali 20:15 Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tuttuğum kıyamet mutlaka gelecektir.

DiyanetVakfı 20:15 Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim.

Ömer.N.Bilmen 20:15 «Şüphe yok ki, Kıyamet gelecektir, az kalıyor ki, onu gizleyeyim. Tâ ki, her nefis çalıştığı şey ile cezalandırılsın.»

SuatYıldırım 20:15 – Elbet gelecek kıyamet saati. Nerdeyse açıklayasım geliyor onun vaktini. Ta ki her kişi bulsun orada bütün yapıp ettiğini, işlerinin karşılığını. [99,7-8; 52,16; 27,65; 7,187; 31,34]

İbni Kesir 20:15 Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Her nefis işlediğinin karşılığını görsün diye onu neredeyse gizliyorum.


Elmalılı-orijinal 20:16 binaenaleyh sakın ona inanmayıp da kendi hevasına uyan kimse seni ondan alıkoymasın sonra helâk olursun

Elmalılı 20:16 - Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.

DiyanetMeali 20:16 "Buna inanmayan ve hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın, yoksa helak olursun."

DiyanetVakfı 20:16 Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!

Ömer.N.Bilmen 20:16 «Sakın ona (o saate) inanmayıp hevâsına tâbi olan kimse, seni ondan alıkoymasın. Sonra helâk olursun.»

SuatYıldırım 20:16 – Buna inanmayanlar, nefsinin arzu ve ihtiraslarının peşine düşenler, sakın seni ona inanmaktan vazgeçirmesin, sonra sen de helâk olursun!

İbni Kesir 20:16 Ona inanmayan ve hevesine uyan kimse, seni bundan alıkoymasın, yoksa helak olursun.


Elmalılı-orijinal 20:17 O yeminindeki de ne ya Musâ?

Elmalılı 20:17 - Ey Musa! Sağ elindeki nedir?

DiyanetMeali 20:17 "Ey Musa! Sağ elindeki nedir?"

DiyanetVakfı 20:17 Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?

Ömer.N.Bilmen 20:17 «Ya Mûsa! Nedir o sağ elinde olan?»

SuatYıldırım 20:17 – Mûsâ, şu sağ elinde tuttuğun şey de ne? {KM, Çıkış 4,2}

İbni Kesir 20:17 O sağ elindeki de nedir ey Musa?


Elmalılı-orijinal 20:18 O dedi: asâm, üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım, benim onda daha diğer hacetlerim de vardır

Elmalılı 20:18 - Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var"

DiyanetMeali 20:18 Musa: "O benim değneğimdir, ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim, ondan daha birçok işlerde faydalanırım" dedi.

DiyanetVakfı 20:18 O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır.

Ömer.N.Bilmen 20:18 Dedi ki: «O benim asamdır, ona dayanırım ve onunla koyunlarımın üzerine (yaprak silkerim ve benim için onda başka menfaatler de vardır.»

SuatYıldırım 20:18 – “O asamdır,” dedi, “üzerine dayanırım, onunla davarlarıma yaprak çırparım, ayrıca onunla daha birçok ihtiyacımı gideririm.”

İbni Kesir 20:18 Dedi ki: O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha bir çok işlerde ondan faydalanırım.


Elmalılı-orijinal 20:19 Buyurdu ki bırak onu ya Musâ!

Elmalılı 20:19 - Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi.

DiyanetMeali 20:19 Allah: "Ey Musa! Bırak onu" dedi.

DiyanetVakfı 20:19 Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:19 Buyurdu ki: «Ey Mûsa! Onu (elinden) bırakıver.»

SuatYıldırım 20:19 – “Bırak onu Mûsâ!” buyurdu.

İbni Kesir 20:19 Buyurdu: Ey Musa bırak onu.


Elmalılı-orijinal 20:20 Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor

Elmalılı 20:20 - Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.

DiyanetMeali 20:20 Bırakınca, değnek hemen, koşan bir yılan oluverdi.

DiyanetVakfı 20:20 Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!

Ömer.N.Bilmen 20:20 Hemen bırakıverdi, o derhal koşar bir yılan kesildi.

SuatYıldırım 20:20 – Hemen bıraktı. Bir de ne görsün: Hızla kıvrılıp sürünen, kocaman bir yılan oldu!

İbni Kesir 20:20 O da bıraktı. Bir de ne görsün; o, hemen koşan bir yılan oluvermiş.


Elmalılı-orijinal 20:21 Tut onu, buyurdu: ve korkma biz onu evvelki sîretine iade edeceğiz

Elmalılı 20:21 - Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"

DiyanetMeali 20:21-23 Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.*

DiyanetVakfı 20:21 Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.

Ömer.N.Bilmen 20:21 Buyurdu ki: «Onu tut ve korkma. Biz onu evvelki suretine iade ederiz.»

SuatYıldırım 20:21 – “Tut onu! Korkma, Biz onu eski haline çevireceğiz!” buyurdu.

İbni Kesir 20:21 Buyurdu: Tut onu korkma. Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.


Elmalılı-orijinal 20:22 Bir de elini koynuna sok, çıksın bembeyaz bir afetsiz diğer bir âyet olarak

Elmalılı 20:22 - "Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın."

DiyanetMeali 20:21-23 Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.*

DiyanetVakfı 20:22 Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.

Ömer.N.Bilmen 20:22 «Ve elini koltuğunun altına sok, başka bir mucize olarak ayıpsız bir halde bembeyaz olarak çıkıversin.»

SuatYıldırım 20:22 – Bir de elini koynuna sok! Bir başka mûcize olarak çıkar onu hiç pürüzsüz, parlak mı parlak! [28,32] {KM, Çıkış 4,6}

İbni Kesir 20:22 Elini de koltuğunun altına koy ki; diğer bir mucize olarak kusursuz, bembeyaz çıksın.


Elmalılı-orijinal 20:23 ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim

Elmalılı 20:23 - "Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık."

DiyanetMeali 20:21-23 Allah: "Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın" dedi.*

DiyanetVakfı 20:23 Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.

Ömer.N.Bilmen 20:23 «Tâ ki, sana en büyük âyetlerimizden gösterelim.»

SuatYıldırım 20:23 – Böylece sana en büyük mûcizelerimizden birini göstermek istiyoruz.

İbni Kesir 20:23 Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.


Elmalılı-orijinal 20:24 Git Fir'avna zira o pek azdı

Elmalılı 20:24 - "Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı."

DiyanetMeali 20:24 "Firavun'a git, doğrusu o azmıştır."

DiyanetVakfı 20:24 Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.

Ömer.N.Bilmen 20:24 «Fir'avun'a git. Muhakkak ki, o haddi aşıvermiştir.»

SuatYıldırım 20:24 – Firavun’a git! Çünkü o, iyice azdı. [26,10-15] {KM, Çıkış 4,10-16; 6,30}

İbni Kesir 20:24 Firavun'a git, doğrusu o, azmıştır.


Elmalılı-orijinal 20:25 Dedi: ya rab! benim göğsüme genişlik ver

Elmalılı 20:25 - Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:25 Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.

Ömer.N.Bilmen 20:25 Mûsa dedi ki: «Yarabbi! Benim göğsüme genişlik ver.»

SuatYıldırım 20:25-27 – “Ya Rabbî,” dedi, genişlet göğsümü, kolaylaştır işimi, çözüver şu dilimin bağını.

İbni Kesir 20:25 Dedi ki: Rabbım, göğsümü aç.


Elmalılı-orijinal 20:26 Ve bana işimi kolaylaştır

Elmalılı 20:26 - İşimi kolaylaştır,

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:26 İşimi bana kolaylaştır.

Ömer.N.Bilmen 20:26-27 «Ve benim için işimi kolaylaştır.» «Ve dilimden düğümü çöz.»

SuatYıldırım 20:25-27 – “Ya Rabbî,” dedi, genişlet göğsümü, kolaylaştır işimi, çözüver şu dilimin bağını.

İbni Kesir 20:26 İşimi kolaylaştır.


Elmalılı-orijinal 20:27 Ve dilimden ukdeyi çöz

Elmalılı 20:27 - Dilimden düğümü çöz

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:27 Dilimden (şu) bağı çöz.

Ömer.N.Bilmen 20:26-27 «Ve benim için işimi kolaylaştır.» «Ve dilimden düğümü çöz.»

SuatYıldırım 20:25-27 – “Ya Rabbî,” dedi, genişlet göğsümü, kolaylaştır işimi, çözüver şu dilimin bağını.

İbni Kesir 20:27 Dilimden de düğümü çöz ki;


Elmalılı-orijinal 20:28 Sözümü iyi anlasınlar

Elmalılı 20:28 - Ki, sözümü iyi anlasınlar.

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:28 Ki sözümü anlasınlar.

Ömer.N.Bilmen 20:28-29 «Sözümü iyice anlayabilsinler.» «Ve bana ailemden bir vezir kıl!»

SuatYıldırım 20:28 – Ta ki anlasınlar sözümü!

İbni Kesir 20:28 Sözümü iyi anlasınlar.


Elmalılı-orijinal 20:29 Ve bana ehlimden bir vezir ver

Elmalılı 20:29 - Bir de bana ailemden bir vezir ver.

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:29 Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,

Ömer.N.Bilmen 20:28-29 «Sözümü iyice anlayabilsinler.» «Ve bana ailemden bir vezir kıl!»

SuatYıldırım 20:29-30 – Bana da ailemden birini, yardımcı kıl, Harun kardeşimi!

İbni Kesir 20:29 Kendi ailemden bir vezir ver bana;


Elmalılı-orijinal 20:30 o Kardeşim Harunu

Elmalılı 20:30 - Kardeşim Harun'u (ver).

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:30 Kardeşim Harun'u.

Ömer.N.Bilmen 20:30-31 «Kardeşim Harun'u.» «Onunla arkamı kuvvetlendir.»

SuatYıldırım 20:29-30 – Bana da ailemden birini, yardımcı kıl, Harun kardeşimi!

İbni Kesir 20:30 Kardeşim Harun'u.


Elmalılı-orijinal 20:31 Onunla sırtımı pekit

Elmalılı 20:31 - Onunla arkamı kuvvetlendir.

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:31 Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir.

Ömer.N.Bilmen 20:30-31 «Kardeşim Harun'u.» «Onunla arkamı kuvvetlendir.»

SuatYıldırım 20:31 – Onunla beni takviye et!

İbni Kesir 20:31 Onunla destekle beni.


Elmalılı-orijinal 20:32 Ve onu işimde şerik et

Elmalılı 20:32 - (Elçilik) işimde onu bana ortak et.

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:32 Ve onu işime ortak kıl.

Ömer.N.Bilmen 20:32-33 «Ve onu işimde ortak kıl.» «Tâ ki, seni çokça tesbih edelim.»

SuatYıldırım 20:32 – Onu bu işime ortak et!

İbni Kesir 20:32 Onu işimizde ortak yap,


Elmalılı-orijinal 20:33 Ki seni çok tesbih edelim

Elmalılı 20:33 - Ki seni çok tesbih edelim.

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:33 Böylece seni bol bol tesbih edelim.

Ömer.N.Bilmen 20:32-33 «Ve onu işimde ortak kıl.» «Tâ ki, seni çokça tesbih edelim.»

SuatYıldırım 20:33 – Ta ki Seni daha çok tesbih ve tenzih edelim.

İbni Kesir 20:33 Ki seni daha çok tesbih edelim.


Elmalılı-orijinal 20:34 Ve çok zikreyleyelim

Elmalılı 20:34 - Seni çok analım.

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:34 Ve çok çok analım seni.

Ömer.N.Bilmen 20:34-35 «Ve seni çokça zikreyleyelim.» «Şüphe yok ki, Sen bizi bihakkın görücüsün.»

SuatYıldırım 20:34 – Ve Seni daha çok analım.

İbni Kesir 20:34 Ve seni daha çok analım.


Elmalılı-orijinal 20:35 Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun

Elmalılı 20:35 - Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun."

DiyanetMeali 20:25-35 Musa: "Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin" dedi.

DiyanetVakfı 20:35 Şüphesiz sen bizi görmektesin.

Ömer.N.Bilmen 20:34-35 «Ve seni çokça zikreyleyelim.» «Şüphe yok ki, Sen bizi bihakkın görücüsün.»

SuatYıldırım 20:35 – Aslında Sen bizim bütün hallerimizi hakkıyla görmektesin.”

İbni Kesir 20:35 Şüphesiz ki Sen, bizi görmektesin.


Elmalılı-orijinal 20:36 Haydi! Buyurdu: irdirildin dileğine ya Musâ

Elmalılı 20:36 - Allah buyurdu: "Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi."

DiyanetMeali 20:36-39 Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

DiyanetVakfı 20:36 Allah: Ey Musa! dedi, istediğin sana verildi.

Ömer.N.Bilmen 20:36 Buyurdu ki: «Ey Mûsa! Sana isteğin verilmiştir.»

SuatYıldırım 20:36-37 – “Mûsâ!” dedi, “istediklerin sana verildi. Zaten başka bir sefer de sana lütufta bulunmuştuk.” [28,7-13] {KM, Çıkış 2,1-10}

İbni Kesir 20:36 Buyurdu: Ey Musa; istediğin sana verilmiştir.


Elmalılı-orijinal 20:37 Şanım hakkı için biz lûtfeylemiştik sana diğer bir def'a daha

Elmalılı 20:37 - "And olsun biz, sana diğer bir defa daha ihsan etmiştik"

DiyanetMeali 20:36-39 Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

DiyanetVakfı 20:37 Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.

Ömer.N.Bilmen 20:37 «Ve andolsun ki, sana başka defa da ihsanda bulunmuşuzdur.»

SuatYıldırım 20:36-37 – “Mûsâ!” dedi, “istediklerin sana verildi. Zaten başka bir sefer de sana lütufta bulunmuştuk.” [28,7-13] {KM, Çıkış 2,1-10}

İbni Kesir 20:37 Zaten sana, başka bir defa daha lutufta bulunmuştuk.


Elmalılı-orijinal 20:38 O vakıt ki anana verilen şu ilhamı verdik

Elmalılı 20:38 - Hani bir vakit ilham edilmesi gereken (ancak ilham ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik:

DiyanetMeali 20:36-39 Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

DiyanetVakfı 20:38 Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik:

Ömer.N.Bilmen 20:38 Vaktâ ki, validene vahyolunacak şeyi vahyetmiştik.

SuatYıldırım 20:38 – O vakit annene ilham edip dedik ki:

İbni Kesir 20:38 Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.


Elmalılı-orijinal 20:39 Onu tabut içine koy da deryayı bırak derya da onu sahile, bıraksın, onu hem bana düşman hem ona düşman biri alsın, ve üzerine benden bir sevgi koydum ki hem nezaretim altında yetiştirilesin

Elmalılı 20:39 - "Onu (Musa'yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın." Bir de benim gözetimim altında yetiştirilmen için, üzerine katımdan bir sevgi bırakmıştım. (Ey Musa!)

DiyanetMeali 20:36-39 Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi, "Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik: Musa'yı bir sandığa koy da suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır. Ey Musa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."

DiyanetVakfı 20:39 Musa'yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil'e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim.

Ömer.N.Bilmen 20:39 Şöyle ki: «Onu tabut içine bırak, sonra onu denize at. Hemen deniz de onu sahile bıraksın da onu bana da düşman ve ona da düşman olan alıversin. Ve üzerine tarafımdan bir muhabbet bıraktım ki, hem de nezaretim önünde yetiştirilesin.»

SuatYıldırım 20:39 – “Onu bir sandığa yerleştirip denize bırak! Deniz onu sahile atsın. Bana da ona da düşman olan biri onu alsın!” Ve “Ey Mûsâ! nezaretim altında yetiştirilmen için sana karşı insanların gönüllerinde tarafımdan bir sevgi bıraktım!” [28,7-9]

İbni Kesir 20:39 Onu bir sandığa koy da suya bırak. Su onu kıyıya atar. Bana da, ona da düşman olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye, senin üzerine katımdan bir sevgi koydum.


Elmalılı-orijinal 20:40 O vakıt hemşiren gidiyor da diyordu: «ona iyi bakacak birini buluvereyim mi size?» Bu suretle seni anana iade ettik ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın, hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, ve türlü mihnetlerle seni imtihan ettik bu sebeble senelerce Ehli Medyen içinde kaldın, sonra da bir kader üstüne geldin ya Musâ

Elmalılı 20:40 - Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.

DiyanetMeali 20:40 Kızkardeşin Firavun'un sarayına giderek: "Ona bakacak birini size göstereyim mi?" diyordu. Böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye, seni ona iade etmiştik. Sen bir cana kıymıştın, seni üzüntüden kurtarmış ve seni birçok musibetlerle denemiştik. Bunun için, Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra, ey Musa, peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa gelince dönüp geldin.

DiyanetVakfı 20:40 Hani, kız kardeşin gidip "Ona bakacak birini size bulayım mı?" diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!

Ömer.N.Bilmen 20:40 «O vakit ki, hemşiren gidip de diyordu ki: «O'na bakacak bir kimse için size delâlet edeyim mi?» Artık seni validene döndürdük ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın. Ve sen bir şahsı öldürdün. Sonra seni o gamdan kurtardık ve seni fitneden fitneye uğratmıştık. Sonra Medyen ahalisi arasında senelerce eğleştik. Sonra da ey Mûsa! Mukadder olduğu üzere (bu muayyen zamana) geliverdik.»

SuatYıldırım 20:40 – Kız kardeşin, denizden seni alanların yanına varıp: “Ona iyi bakacak birini size buluvereyim mi?” diyordu. Böylece seni annene kavuşturduk ki gözü aydın olsun, üzülmesin.Derken sen büyüdün, bir adam öldürdün de Biz seni o sıkıntıdan kurtardık. Seni, ey Musâ, türlü türlü imtihanlarla sınayıp yetiştirdik. Bu yüzden de yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da takdirimizle, buraya geldin! [28,12]

İbni Kesir 20:40 Hani kızkardeşin gidip diyordu ki: Ona bakacak birini size göstereyim mi? İşte böylece, annen üzülmesin de gözü aydın olsun diye seni ona geri vermiştik. Ve sen, bir cana kıymıştın da; seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da bir kader üzerine geldin ey Musa.


Elmalılı-orijinal 20:41 Ben seni kendim için yetiştirdim

Elmalılı 20:41 - Ben, seni kendime (peygamber) seçtim.

DiyanetMeali 20:41 Seni kendim için ayırdım.

DiyanetVakfı 20:41 Seni, kendim için elçi seçtim.

Ömer.N.Bilmen 20:41 «Ve seni kendi zâtım için ihtiyar ettim.»

SuatYıldırım 20:41 – “Seni Ben seçip Peygamberliğime hazırladım.” [7,144]

İbni Kesir 20:41 Ve seni kendim için yetiştirdim.


Elmalılı-orijinal 20:42 Git âyetlerimle sen ve biraderin Ve benim zikrimde gevşeklik etmeyin

Elmalılı 20:42 - Sen kardeşinle birlikte mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin.

DiyanetMeali 20:42 Sen ve kardeşin, ayetlerimle gidin; beni anmakta gevşek davranmayın.

DiyanetVakfı 20:42 Sen ve kardeşin birlikte âyetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin.

Ömer.N.Bilmen 20:42 «Sen ve kardeşin âyetlerimle git ve benim zikrimde kusur etmeyiniz.»

SuatYıldırım 20:42 – “Haydi kardeşinle birlikte âyetlerimle gidiniz, sakın Beni anmakta gevşeklik göstermeyiniz!”

İbni Kesir 20:42 Sen ve kardeşin ayetlerimle git. İkiniz de Beni zikretmede gevşek davranmayın.


Elmalılı-orijinal 20:43 Fir'avna gidin çünkü o pek azdı

Elmalılı 20:43 - Firavun'a gidin, çünkü o gerçekten azdı.

DiyanetMeali 20:43 Firavun'a gidin, doğrusu o azmıştır.

DiyanetVakfı 20:43 Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı.

Ömer.N.Bilmen 20:43 «Fir'avun'a gidiniz. Şüphe yok ki, o haddi tecavüz etmiştir.»

SuatYıldırım 20:43 – Gidin. Firavun’a, zira o iyice azdı.

İbni Kesir 20:43 Firavun'a gidin, doğrusu o, azmıştır.


Elmalılı-orijinal 20:44 Varın da ona belki dinler veya korkar diye yumuşak dille söyleyin

Elmalılı 20:44 - Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar.

DiyanetMeali 20:44 Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.

DiyanetVakfı 20:44 Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.

Ömer.N.Bilmen 20:44 «Ona yumuşakça söz söyleyin,belki öğüt dinler veya korkar.»

SuatYıldırım 20:44 – Ona tatlı, yumuşak bir tarzda hitab edin. Olur ki aklını başına alır, yahut hiç değilse biraz çekinir.” [16,125]

İbni Kesir 20:44 Ve ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.


Elmalılı-orijinal 20:45 Rabbenâ dediler, korkarız ki bize şiddetle saldırır, yâhud tuğyanını artırır

Elmalılı 20:45 - (Musa ile Harun) "Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından korkarız" dediler.

DiyanetMeali 20:45 Musa ve kardeşi: "Rabbimiz! Onun bize kötülük etmesinden veya azgınlığının artmasından korkarız" dediler.

DiyanetVakfı 20:45 Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz.

Ömer.N.Bilmen 20:45 Dediler ki: «Ey Rabbimiz! Muhakkak biz korkarız ki, ya üzerimize şiddetle saldırır veya haddi tecavüz eder.»

SuatYıldırım 20:45 – “Ya Rabbenâ” dediler, “doğrusu, korkarız ki o bize son derece kötü davranır, hatta ileri gidip daha da azar.”

İbni Kesir 20:45 Dediler ki: Rabbımız; onun bize taşkınlık yapmasından veya azgın davranmasından endişe ederiz.


Elmalılı-orijinal 20:46 Korkmayın buyurdu: çünkü ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm

Elmalılı 20:46 - Allah buyurdu ki: "Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."

DiyanetMeali 20:46-48 Allah: Korkmayın, dedi; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azabetme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu."

DiyanetVakfı 20:46 Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.

Ömer.N.Bilmen 20:46 Buyurdu ki: «Korkmayın, şüphe yok ki ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.»

SuatYıldırım 20:46 – “Korkmayın!” buyurdu, “Ben sizinle beraberim, her şeyi işitir ve görürüm.”

İbni Kesir 20:46 Buyurdu: Korkmayın, Ben sizinle beraberim, hem görür, hem de işitirim.


Elmalılı-orijinal 20:47 Haydin varın da ona deyin ki haberin olsun biz rabbının Resulleriyiz, artık Benî İsraîli bizimle gönder ve onları ta'zib etme, biz sana rabbından bir âyetle geldik, selâm da doğruya tabi' olanadır

Elmalılı 20:47 - Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir."

DiyanetMeali 20:46-48 Allah: Korkmayın, dedi; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azabetme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu."

DiyanetVakfı 20:47 Haydi, ona gidin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik. Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.

Ömer.N.Bilmen 20:47 «Haydin ona varıp da deyiniz ki, şüphe yok biz Rabbin iki resûlüyüz. Artık İsrailoğullarını bizimle beraber gönder ve onlara işkence etme, biz sana muhakkak Rabbin tarafından mûcize ile geldik. Selâm ise hidâyete tâbi olan kimse üzerinedir.»

SuatYıldırım 20:47 – “Haydi varın da şöyle deyin ona: Rabbin tarafından gönderilen elçileriz biz sana!İsrailoğullarını bizimle gönder ve işkence etme onlara!Rabbinden bir belge ile geldik biz sana.Kurtuluş hastır, bu doğru yolu tutanlara!”

İbni Kesir 20:47 Haydi ona gidin ve deyin ki: Doğrusu biz, senin Rabbının elçileriyiz. Artık İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azab etme. Hem biz, Rabbından sana bir ayetle geldik. Hidayete tabi olanların üzerine selam olsun


Elmalılı-orijinal 20:48 İnan ki bize şöyle vahyolundu: her halde azâb, tekzib edin yüz çevirenedir

Elmalılı 20:48 - "Bize kesin olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir."

DiyanetMeali 20:46-48 Allah: Korkmayın, dedi; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azabetme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene olsun! Doğrusu bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu."

DiyanetVakfı 20:48 Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir.

Ömer.N.Bilmen 20:48 «Muhakkak bize vahyolundu ki, şüphe yok azap, tekzîp eden ve yüz çeviren kimse üzerinedir.»

SuatYıldırım 20:48 – “İnan ki bize: “Dini yalan sayıp ondan yüz çeviren, mutlaka azaba uğrayacaktır!” diye vahyedildi.” [79,37-39; 92,14-16; 75,31-32]

İbni Kesir 20:48 Doğrusu bize vahyolundu ki; yalanlayıp sırt çevirene azab vardır.


Elmalılı-orijinal 20:49 Hele, dedi: sizin rabbınız kim ya Musâ?

Elmalılı 20:49 - Firavun: "Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi.

DiyanetMeali 20:49 Firavun: "Musa! Rabbiniz kimdir?" dedi.

DiyanetVakfı 20:49 Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:49 (Fir'avun) Dedi ki: «O halde ey Mûsa! Sizin Rabbiniz kimdir?»

SuatYıldırım 20:49 – “Firavun: “Sizin Rabbiniz de kimmiş ey Mûsâ!” dedi.

İbni Kesir 20:49 Ey Musa, Rabbınız kimdir sizin ikinizin? dedi.


Elmalılı-orijinal 20:50 Bizim dedi: rabbımız her şey'e hılkatini veren sonra da yolunu gösterendir

Elmalılı 20:50 - Musa: "Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir." dedi.

DiyanetMeali 20:50 Musa: "Rabbimiz, her şeye ayrı bir özellik veren, sonra doğru yola eriştirendir" dedi.

DiyanetVakfı 20:50 O da: Bizim Rabbimiz, her şeye hılkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:50 (Hazreti Mûsa) Dedi ki: «Rabbimiz o zâttır ki, her şeye hilkatini vermiş, sonra da doğru yolu göstermiştir.»

SuatYıldırım 20:50 – “Rabbimiz,” dedi, “her şeyi yaratan, sonra da onu yaratılış gayesine uygun yola koyan,Yüce Yaradandır (buna iyice inan)”

İbni Kesir 20:50 Dedi ki: Rabbımız her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yola eriştirendir.


Elmalılı-orijinal 20:51 Dedi: ya öyle ise kurunıûlânın hali ne?

Elmalılı 20:51 - Firavun : "Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanlar)ın durumu nedir?" dedi.

DiyanetMeali 20:51 Firavun: "Öyleyse önceki nesillerin durumu ne oluyor?" dedi.

DiyanetVakfı 20:51 Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:51 (Fir'avun) Dedi ki: «Öyle ise evvelki ümmetlerin hali neden ibarettir?»

SuatYıldırım 20:51 – Firavun dedi ki: “Peki o zaman, önceki nesillerin durum ve âkıbeti ne olur?”

İbni Kesir 20:51 Öyle ise önceki nesillerin durumu nedir? dedi.


Elmalılı-orijinal 20:52 Onun dedi: ılmi rabbımın ındinde bir kitabdadır, rabbım şaşmaz ve unutmaz

Elmalılı 20:52 - Musa dedi ki: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz."

DiyanetMeali 20:52 Musa: "Onların bilgisi Rabbimin katında yazılıdır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." dedi.

DiyanetVakfı 20:52 Musa: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanında bir kitapta bulunur. Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:52 Hazreti Mûsa da dedi ki: «Onlara ait bilgi, Rabbimin indinde bir kitaptadır ki, Rabbim hata etmez ve unutmaz.»

SuatYıldırım 20:52 – “Onların durumu, Rabbimin yanındaki bir kitaptadır. O, ne şaşırır, ne de unutur.” dedi.

İbni Kesir 20:52 Dedi ki: Onların bilgisi Rabbımın katında bir kitabdadır. Benim Rabbım şaşırmaz, unutmaz.


Elmalılı-orijinal 20:53 O ki sizin Arzı bir beşik yaptı ve onda size yollar açtı ve Semadan bir su indirdi de bu sebeble muhtelif nebattan çiftler çıkarmaktayız

Elmalılı 20:53 - "Yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indiren O'dur." İşte biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık.

DiyanetMeali 20:53 Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştirdik.

DiyanetVakfı 20:53 O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.

Ömer.N.Bilmen 20:53 O (Hâlık-i Azîm) ki sizin için arzı bir beşik kıldı ve orada sizin için yollar açtı ve gökten bir su indirdi. Artık onunla muhtelif nebattan çiftler çıkardık.

SuatYıldırım 20:53 – O’dur ki yeri size beşik yaptı. Orada sizin için yollar ve geçitler açtı. Gökten de size yağmur indirdi. İşte o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık. [21,31; 13,3]

İbni Kesir 20:53 O ki; sizin için, yeryüzünü döşemiş, orada sizin için yollar açmış, gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşitli bitkilerden çifter çifter çıkardık.


Elmalılı-orijinal 20:54 Hem yiyiniz hem hayvanlarınızı güdünüz, her halde bunda ülinnühâ için çok âyetler var

Elmalılı 20:54 - Hem siz yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahibleri için bunda nice ibretler vardır!

DiyanetMeali 20:54 İster yiyin, ister hayvanlarınızı otlatın, onlarda akıl sahipleri için şüphesiz dersler vardır.*

DiyanetVakfı 20:54 Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın kudretine) işaretler vardır.

Ömer.N.Bilmen 20:54 Yeyiniz ve hayvanlarınızı otlatınız, şüphe yok ki, bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.

SuatYıldırım 20:54 – Hem siz yiyin, hem davarlarınızı otlatın! Elbette bunda aklı olanlar için âyetler, Allah’ın kudretine deliller vardır.

İbni Kesir 20:54 Hem siz yeyin, hem hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bunlarda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 20:55 Sizi o Arzdan yarattık, yine sizi ona iade edeceğiz hem de ondan sizi diğer bir def'a daha çıkaracağız

Elmalılı 20:55 - Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.

DiyanetMeali 20:55 Sizi yerden yarattık, oraya döndüreceğiz, sizi tekrar oradan çıkaracağız.

DiyanetVakfı 20:55 Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.

Ömer.N.Bilmen 20:55 Sizi o yerden yarattık ve sizi ona döndüreceğiz ve sizi ondan diğer bir defa daha çıkaracağız.

SuatYıldırım 20:55 – Sizi, ey insanlar, Biz yerden yarattık. Yine oraya göndereceğiz ve oradan tekrar Biz çıkaracağız. [7,25]

İbni Kesir 20:55 Ondan yarattık sizi, oraya da döndüreceğiz. Ve sizi, bir kere daha oradan çıkaracağız.


Elmalılı-orijinal 20:56 Kasem olsun biz, ona âyetlerimizin hepsini gösterdik, öyle iken o yine yalan dedi dayattı

Elmalılı 20:56 - And olsun ki, biz, Firavun'a mucizelerimizin hepsini gösterdik. Böyle iken o yine onları yalan sayıp kabulden çekindi.

DiyanetMeali 20:56-58 And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.

DiyanetVakfı 20:56 Andolsun biz ona (Firavun'a) bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti.

Ömer.N.Bilmen 20:56 Kasem olsun ki, Biz âyetlerimizin hepsini ona gösterdik. Böyle iken o tekzîp etti ve kaçındı.

SuatYıldırım 20:56 – Biz Firavun’a bütün âyetlerimizi, delillerimizi gösterdik, fakat o bunları yalan saydı ve gerçeği kabul etmemekte direndi. [54,42]

İbni Kesir 20:56 Andolsun ki ona bütün ayetlerimizi gösterdik ama yalanlayıp kaçtı.


Elmalılı-orijinal 20:57 Sen, dedi: sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize ya Musâ!

Elmalılı 20:57 - (Firavun Musa'ya şöyle) dedi: "Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize?"

DiyanetMeali 20:56-58 And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.

DiyanetVakfı 20:57 Dedi ki: Bizi, yaptığın büyü ile yurdumuzdan çıkarasın diye mi geldin, ey Musa?

Ömer.N.Bilmen 20:57 (Fir'avun) Dedi ki: «Ey Mûsa! Sen geldin mi ki, bizi sihrin ile yurdumuzdan çıkarıveresin?»

SuatYıldırım 20:57-58 – “Sen,” dedi, “sihirdeki maharetinle bizi yerimizden yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ey Mûsâ!”“O halde bilmiş ol ki biz de seninki gibi bir sihirle karşı koyacağız.” “Şimdi sen, bizim de senin de caymayacağımız uygun bir buluşma vakti tayin et, düz, geniş bir alanda karşılaşalım!”

İbni Kesir 20:57 Ve dedi ki: Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa?


Elmalılı-orijinal 20:58 O halde bilmiş ol ki biz de onun gibi bir sihir sana yapacağız, şimdi sen, seninle aramızda bir mîad ta'yin et ki ne senin ne bizim hulf etmiyeceğimiz denk bir mahall olsun

Elmalılı 20:58 - "O halde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun."

DiyanetMeali 20:56-58 And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.

DiyanetVakfı 20:58 Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla.

Ömer.N.Bilmen 20:58 «O halde biz de sana onun misli bir sihir elbette getireceğiz. Artık bizim aramızla senin aranda bir buluşacak vakit tayin et ki, o bizim de senin de caymayacağımız düz bir yer olsun.»

SuatYıldırım 20:57-58 – “Sen,” dedi, “sihirdeki maharetinle bizi yerimizden yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ey Mûsâ!”“O halde bilmiş ol ki biz de seninki gibi bir sihirle karşı koyacağız.” “Şimdi sen, bizim de senin de caymayacağımız uygun bir buluşma vakti tayin et, düz, geniş bir alanda karşılaşalım!”

İbni Kesir 20:58 Şimdi biz de seninkine benzer bir sihir göstereceğiz sana. Bizimle senin aranda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et ki; sen de, biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.


Elmalılı-orijinal 20:59 Size mîad, dedi: ziynet günü ve nâsın toplanacağı kuşluk vakti

Elmalılı 20:59 - Musa: "Sizinle buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir." dedi.

DiyanetMeali 20:59 Musa: "Buluşma zamanımız sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir" dedi.

DiyanetVakfı 20:59 Musa: Buluşma zamanınız, bayram günü, kuşluk vaktinde insanların toplanma zamanı olsun, dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:59 Hazreti Mûsa dedi ki: «Size vaadedilen vakit, ziynet günü ve nâsın toplanacağı kuşluk zamanıdır.»

SuatYıldırım 20:59 – Mûsâ: “Karşılaşma zamanı, bayram günü olsun, halk sabahleyin toplansın.” dedi.

İbni Kesir 20:59 Buluşma zamanımız; sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir, dedi.


Elmalılı-orijinal 20:60 Bunun üzerine Fir'avn tedbire girişti, bütün hîlesini derdi topladı da sonra geldi

Elmalılı 20:60 - Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi.

DiyanetMeali 20:60 Firavun döndü, tuzaklarını toplayıp o gün geldi.

DiyanetVakfı 20:60 Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Hilesini (sihirbazlarını) topladı; sonra geri geldi.

Ömer.N.Bilmen 20:60 Artık Fir'avun dönüp gitti, bütün hilesini topladı, sonra geliverdi.

SuatYıldırım 20:60 – Firavun işlerini ayarlamaya girişti, bütün çare ve hilelerini, en usta sihirbazlarını toplayıp buluşma yerine geldi. [7,112; 10,79]

İbni Kesir 20:60 Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve sonra bütün hilesini toplayıp geldi


Elmalılı-orijinal 20:61 Musâ onlara veyl sizlere, dedi: Allaha yalanı iftira etmeyin sonra bir azâb ile kökünüzü keser, filhakıka iftira eden hâib oldu

Elmalılı 20:61 - Musa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size! Allah'a yalan uydur mayın. Sonra bir azab ile kökünüzü keser. Gerçekten (Allah'a) iftira eden hüsrana uğramıştır."

DiyanetMeali 20:61 Musa onlara: "Size yazıklar olsun! Allah'a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azabla yok eder. Allah'a iftira eden hüsrana uğrar" dedi.

DiyanetVakfı 20:61 Musa onlara: Yazık size! dedi, Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O, bir azap ile kökünüzü keser! İftira eden, muhakkak perişan olur.

Ömer.N.Bilmen 20:61 Musa onlara (sihirbazlara) dedi ki: «Yazıklar olsun sizlere! Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunmayın, sonra sizi azab ile helâk eder ve muhakkak ki, iftira eden hüsrâna uğramıştır.»

SuatYıldırım 20:61 – Mûsâ onlara: “Yazık size!” dedi, “Allah hakkında yalan uydurmayın, yoksa O size öyle bir azap gönderir ki kökünüzü keser.”“İftira eden, muhakkak perişan olur.”

İbni Kesir 20:61 Musa onlara dedi ki: Yazıklar olsun size, Allah'a karşı yalan uydurmayın Sonra azabla sizi yok eder. Doğrusu Allah'a iftira eden, hüsrana uğramıştır.


Elmalılı-orijinal 20:62 Şöyle ki: aralarında işlerine kavraştılar ve gizli fısıldaştılar

Elmalılı 20:62 - Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular

DiyanetMeali 20:62 Sihirbazlar işi aralarında tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular.

DiyanetVakfı 20:62 Bunun üzerine onlar, durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar.

Ömer.N.Bilmen 20:62 Artık (sahirler) aralarında işlerine dair münakaşada bulundular ve gizlice konuştular.

SuatYıldırım 20:62 – Bunun üzerine onlar aralarında tartışmaya ve fısıldaşmaya, kulislere başladılar.

İbni Kesir 20:62 Derken onlar işi aralarında tartıştılar ve gizlice müşavere ettiler.


Elmalılı-orijinal 20:63 Her halde dediler: bunlar iki sihirbaz, sizi yerinizden çıkarmak ve nümunei imtisal olan tariukatınızı gidermek istiyorlar

Elmalılı 20:63 - (Sihirbazlar daha sonra Musa ve Harun'u göstererek şöyle) dediler: "Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar."

DiyanetMeali 20:63-64 Musa ile Harun'u göstererek: "Bu iki sihirbaz, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, sizin en üstün dininizi ortadan kaldırmak istiyorlar; onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra sırayla gelin. Bugün üstün gelen başarıya erecektir" dediler.

DiyanetVakfı 20:63 Şöyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak ki, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdırlar sadece."

Ömer.N.Bilmen 20:63 Dediler ki: «Bunlar herhalde iki sihirbaz istiyorlar ki, sizi sihirleriyle yurdunuzdan çıkarıversinler ve sizin en faziletli olan dininizi gidersinler.»

SuatYıldırım 20:63 – Sonunda: “Her hâlde, dediler, bunlar, sizi sihirleriyle yurdunuzdan çıkarmak isteyen ve en ideal yaşam düzeninizi ortadan kaldırmak isteyen iki büyücü!”

İbni Kesir 20:63 Dediler ki: Muhakkak bu iki sihirbaz sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkar mak ve örnek olan yolunuzu yok etmek istiyorlar.


Elmalılı-orijinal 20:64 siz de bütün hîlenize ittifak edin, sonra da saf halinde gelin, bu gün üstün gelen, muhakkak felâhı buldu

Elmalılı 20:64 - "Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra hep bir sıra halinde gelin. Bugün üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır."

DiyanetMeali 20:63-64 Musa ile Harun'u göstererek: "Bu iki sihirbaz, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, sizin en üstün dininizi ortadan kaldırmak istiyorlar; onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra sırayla gelin. Bugün üstün gelen başarıya erecektir" dediler.

DiyanetVakfı 20:64 "Öyle ise hilenizi kurun; sonra sıra halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır."

Ömer.N.Bilmen 20:64 «Artık bütün çarelerinizi toplayınız, sonra saf halinde geliniz. Şüphesiz ki, bugün galebe eden, felâh bulmuş olacaktır.»

SuatYıldırım 20:64 – O halde bütün hünerlerinizi toplayıp sıra sıra, merasim düzeninde meydana çıkın. Bugün ölüm kalım günüdür. Kim bugün üstün gelirse, iflah olacak odur!

İbni Kesir 20:64 Onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra da sırayla gelin. Bugün üstün gelen felah bulmuştur.


Elmalılı-orijinal 20:65 Ya Musâ! Dediler: ya at, yâhud ilk atan biz olalım

Elmalılı 20:65 - Sihirbazlar: "Ey Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım" dediler.

DiyanetMeali 20:65 "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy, ya da önce biz koyalım" dediler.

DiyanetVakfı 20:65 Dediler ki: Ey Musa! Ya sen at veya önce atan biz olalım.

Ömer.N.Bilmen 20:65 Dediler ki: «Ey Mûsa! Ya sen atıver, veyahut ilk atan biz olalım.»

SuatYıldırım 20:65 – Onlar: “Mûsâ! İstersen hünerini önce sen ortaya koy, istersen biz ortaya koyalım!” dediler.

İbni Kesir 20:65 Dediler ki: Ey Musa; ya sen at, ya da ilk atanlar biz olalım.


Elmalılı-orijinal 20:66 Haydin siz atın dedi, ne baksın onların ipleri ve sopaları sihirlerinden ona öyle tahyil olunuyor ki cidden bunlar koşuyorlar

Elmalılı 20:66 - Musa dedi ki: "Hayır, siz atın." Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi.

DiyanetMeali 20:66 Musa: "Siz koyun" dedi. Hemen, değnekleri ve ipleri, sihirleri yüzünden, Musa'ya sanki yürüyorlarmış gibi geldi.

DiyanetVakfı 20:66 Hayır, siz atın, dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor.

Ömer.N.Bilmen 20:66 Dedi ki: «Hayır siz atınız. Hemen onların ipleri ve sopaları sihirlerinden dolayı koşuyormuş gibi ona tehayyül olunur oldu.»

SuatYıldırım 20:66 – “Hayır, siz ortaya koyun!” dedi. Bir de ne görsün: onların sihirleri sayesinde, ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten hareket ediyormuş gibi geldi.

İbni Kesir 20:66 O da: Hayır siz atın, dedi. Bir de ne görsün; onların ipleri ve değnekleri, büyüleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi.


Elmalılı-orijinal 20:67 Birdenbire Musâ içinde bir nevi' korku duydu

Elmalılı 20:67 - Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.

DiyanetMeali 20:67 Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.

DiyanetVakfı 20:67 Musa, birden içinde bir korku duydu.

Ömer.N.Bilmen 20:67 Mûsa içerisinde hemen bir korku hisseder oldu.

SuatYıldırım 20:67 – Mûsâ birden, içinde bir endişe duydu.

İbni Kesir 20:67 Bu sebeple Musa, içinde bir korku hissetti.


Elmalılı-orijinal 20:68 Korkma dedik: çünkü sensin üstün sen

Elmalılı 20:68 - Biz dedik ki: "Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galib geleceksin) "

DiyanetMeali 20:68 "Korkma, sen muhakkak daha üstünsün" dedik.

DiyanetVakfı 20:68 "Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin."

Ömer.N.Bilmen 20:68 Dedik ki: «Korkma. Şüphe yok, üstün olan sensin, sen.»

SuatYıldırım 20:68 – “Endişe etme!” dedik, “zirâ sen galip geleceksin.”

İbni Kesir 20:68 Korkma; muhakkak sen daha üstünsün, dedik.


Elmalılı-orijinal 20:69 Ve elindekini bırakıver, o onların yaptıklarını yalar yutar, çünkü onların yaptıkları sırf sihirbaz hîlesidir, sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz

Elmalılı 20:69 - "Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz."

DiyanetMeali 20:69 "Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun, yaptıkları sadece sihirbaz düzenidir. Sihirbaz nereden gelirse gelsin başarı kazanamaz."

DiyanetVakfı 20:69 "Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz."

Ömer.N.Bilmen 20:69 «Ve elinde olanı bırakıver. Onların yaptıklarını yutuverir. Şüphe yok ki, onlar ne yaptılar ise bir sahir hilesinden ibarettir. Sahir ise her nerede olsa felâha eremez.»

SuatYıldırım 20:69 – Elindeki değneği ortaya at, onların yaptıklarını yutacaktır. Çünkü onların yaptığı, sihirbaz oyunudur. Büyücü ise, nereye varırsa varsın, hiçbir yerde iflah olmaz.

İbni Kesir 20:69 Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Zira onların yaptıkları, sadece sihirbaz düzenidir. Nerede olursa olsun sihirbaz asla felah bulamaz.


Elmalılı-orijinal 20:70 Binnetice bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, Harun ile Musânın rabbına iyman ettik dediler

Elmalılı 20:70 - Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, "Musa ile Harun'un Rabbine iman ettik" dediler.

DiyanetMeali 20:70 Sonunda sihirbazlar: "Biz Musa ve Harun'un Rabbine inandık" deyip secdeye kapandılar.

DiyanetVakfı 20:70 Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar; "Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler.

Ömer.N.Bilmen 20:70 Nihâyet sahirler, secde eder oldukları halde (yerlere) atıldılar. «Harun ile Mûsa'nın Rabbine imân ettik,» dediler.

SuatYıldırım 20:70 – Derken bütün büyücüler secdeye kapandılar. “Harun ile Mûsâ’nın Rabbine iman ettik!” dediler.

İbni Kesir 20:70 Sonunda sihirbazlar secdeye kapanarak dediler ki: Biz, Musa ve Harun'un Rabbına inandık.


Elmalılı-orijinal 20:71 Ya! Dedi: ben size izin vermeden ona iyman ettiniz ha? O her halde size sihri öğreten büyüğünüz, o halde ahdim olsun ben ve elbet sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette sizleri hurma dallarına asacağım, ve her halde bileceksiniz ki hangimiz azâbca daha şiddetli ve daha bakalı?

Elmalılı 20:71 - Firavun: "Ben size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür. And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu bileceksiniz" dedi.

DiyanetMeali 20:71 Firavun "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu size sihri öğreten, büyüğünüz odur. And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sizi hurma kütüklerine asacağım. Hangimizin azabının daha çetin ve daha devamlı olduğunu bileceksiniz" dedi.

DiyanetVakfı 20:71 (Firavun) Şöyle dedi : Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.

Ömer.N.Bilmen 20:71 (Fir'avun) Dedi ki: «Ben Size izin vermeden evvel siz O'na imân ettiniz. O sizin büyüğünüzdür ki, size sihri öğretmiştir. Artık sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama olarak elbette keseceğim ve elbette ki, sizi hurma dallarına asacağım ve elbette ki, bileceksiniz ki hangimiz azapça daha şiddetli ve daha devamlıdır.»

SuatYıldırım 20:71 – “Ya!” dedi Firavun, “benden izin çıkmadan ona inandınız ha! Demek ki size sihri öğreten ustanız oymuş! Ellerinizi ve ayaklarınızı farklı yönlerden keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Kimin azabının daha şiddetli, daha devamlı olduğunu işte o zaman anlayacaksınız!” [7,123]

İbni Kesir 20:71 Dedi ki: Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu o size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama olarak keseceğim ve sizi hurma kütüklerine asacağım. O zaman hangimizin azabının daha çetin ve devamlı olduğunu bileceksiniz.


Elmalılı-orijinal 20:72 İhtimali yok dediler: bize gelen bu açık mu'cizelere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz, artık neye hukmün geçer, ne yapabilirsen yap, senin olsa olsa bu Dünya hayata hukmün geçer

Elmalılı 20:72 - (İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: "Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin."

DiyanetMeali 20:72-73 İman eden sihirbazlar: "Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha iyi ve daha devamlıdır" dediler.

DiyanetVakfı 20:72 Dediler ki: "Seni, bize gelen açık açık mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin."

Ömer.N.Bilmen 20:72 Dediler ki: «Elbette seni bize gelen âyetlere ve bizi yoktan var etmiş olana tercih edemeyiz. Artık sen, ne ile hükmedeceksen hükmet. Sen ancak bu dünya hayatında hükmedersin.»

SuatYıldırım 20:72 – “Mümkün değil” dediler, “bize gelen bunca delillere ve bizi Yaratana karşı seni tercih edemeyiz. İstediğin hükmü ver. Senin hükmün nihayet, bu dünyada geçer.”

İbni Kesir 20:72 Dediler ki: Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.


Elmalılı-orijinal 20:73 Doğrusu biz günahlarımıza ve bizi zorladığın sihre karşı bize mağrifet etsin diye rabbımıza iyman ettik, Allah, hem daha hayırlı hem daha bakalıdır

Elmalılı 20:73 - "Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye, Rabbimize iman ettik. Allah (sevabça senden) daha hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha devamlıdır."

DiyanetMeali 20:72-73 İman eden sihirbazlar: "Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Doğrusu biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha iyi ve daha devamlıdır" dediler.

DiyanetVakfı 20:73 "Bize, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah, (mükâfatı) en hayırlı ve (cezası) en sürekli olandır."

Ömer.N.Bilmen 20:73 «Muhakkak biz Rabbimize imân ettik ki, bizim için hatalarımızı ve bizi üzerine zorladığın sihirden dolayı yarlığasın. Ve Allah hayırlıdır ve ebedîdir.»

SuatYıldırım 20:73 – “Biz Rabbimize iman ettik. Onun günahlarımızı, (özellikle bizi yapmaya zorladığın sihir günahın)ı affedeceğini umuyoruz. Allah elbette daha hayırlı ve O’nun mükâfatı daha devamlıdır.”

İbni Kesir 20:73 Doğrusu biz, hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbımıza iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha devamlıdır.


Elmalılı-orijinal 20:74 Her kim rabbına mücrim olarak varırsa şüphesiz ki ona Cehennem var onda ne ölür ne dirilir

Elmalılı 20:74 - Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de dirilir.

DiyanetMeali 20:74 Rabbine suçlu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne yaşar.

DiyanetVakfı 20:74 Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise orada ne ölür ne de yaşar!

Ömer.N.Bilmen 20:74 «Şüphe yok ki, her kim Rabbisine münkir olarak gelirse elbette ki, onun için cehennem vardır. Orada ne ölür ve ne de dirilir.»

SuatYıldırım 20:74 – Doğrusu kim Rabbine kıyamette suçlu olarak gelirse onun yeri cehennemdir. Orada ne ölür kurtulur, ne de yaşamı hayat sayılır. [35,36; 87,11-13; 43,77]

İbni Kesir 20:74 Kim Rabbına suçlu olarak gelirse; şüphesiz ki cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne de yaşar.


Elmalılı-orijinal 20:75 Her kim de ona mü'min olarak salih ameller işlemiş bir halde varırsa işte onlara en yüksek dereceler var

Elmalılı 20:75 - Kim de ona bir mümin olarak salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır.

DiyanetMeali 20:75-76 Rabbine inanmış ve yararlı iş yaparak gelenlere, işte onlara, en üstün dereceler, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır. Bu, arınanların mükafatıdır.*

DiyanetVakfı 20:75 Kim de iyi davranışlarda bulunmuş bir mümin olarak O'na varırsa, üstün dereceler işte sırf bunlar içindir.

Ömer.N.Bilmen 20:75 «Her kim de sâlih sâlih ameller işlemiş olduğu halde O'na mü'min olarak gelirse işte onlar için en yüksek dereceler vardır.»

SuatYıldırım 20:75 – Her kim de makbul ve güzel işler yapmış mümin olarak gelirse, onlara da pek yüksek mevkiler vardır.

İbni Kesir 20:75 Kim de O'na iman etmiş ve salih ameller işlemiş olarak gelirse; işte onlara en üstün dereceler vardır.


Elmalılı-orijinal 20:76 Adin Cennetleri altından nehirler akar, onlarda muhalled olarak kalacaklar, ve o işte temizlenen kimsenin mükâfatı

Elmalılı 20:76 - Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Ve işte bu, (küfür ve isyandan) arınanların mükafatıdır. Meâl-i Şerifi

DiyanetMeali 20:75-76 Rabbine inanmış ve yararlı iş yaparak gelenlere, işte onlara, en üstün dereceler, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır. Bu, arınanların mükafatıdır.*

DiyanetVakfı 20:76 İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte arınanların mükâfatı budur.

Ömer.N.Bilmen 20:76 «Adn cennetleri ki, altlarından ırmaklar akar. Orada ebedîyen kalıcılardır ve bu temizlenmiş olan kimsenin mükâfaatıdr.»

SuatYıldırım 20:76 – Zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri var. Onlar oraya ebedî kalmak üzere girecekler.İşte kötülüklerden arınanların mükâfatı budur.

İbni Kesir 20:76 Altlarından ırmaklar akan ve içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır ve bu, arınanların mükafatıdır.


Elmalılı-orijinal 20:77 Ve filhakıka Musâya şöyle vahyettik: kullarımla geceleyin yürü de onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmazsın ve perva etmezsin

Elmalılı 20:77 - Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık) de (asânı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç; (artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin."

DiyanetMeali 20:77 And olsun ki Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yürüt, denizde onlara kuru bir yol aç, batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme" diye vahyettik.

DiyanetVakfı 20:77 Andolsun ki biz Musa'ya: Kullarımla birlikte geceleyin yola çık da (size) yetişilmesinden korkmaksızın ve (boğulmaktan) endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç, diye vahyetmiştik.

Ömer.N.Bilmen 20:77 Ve andolsun ki, Mûsa'ya şöyle vahyettik: «Kullarım ile beraber geceleyin yürü ve onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmazsın ve havf eder olma.»

SuatYıldırım 20:77 – Biz Mûsâ’ya şöyle vahyettik: Kullarımla geceleyin Mısır’dan yola çık. Asanı vurarak denizde onlara kuru bir yol aç! Firavun’un size ulaşmasından ve boğulmanızdan endişe edip korkmayın! [26,52; 44,23]

İbni Kesir 20:77 Andolsun ki; Musa'ya şöyle vahyettik: Kullarımı geceleyin yürüt. Denizde onlara kuru bir yol aç. Batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme.


Elmalılı-orijinal 20:78 Derken Firavn ordulariyle onları ta'kıb etti, kendilerini de deryadan saran sarıverdi

Elmalılı 20:78 - Firavun ordularıyla hemen onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi

DiyanetMeali 20:78 Firavun, ordusuyla onları takip etti, deniz de onları içine alıverdi, hem de ne alış!

DiyanetVakfı 20:78 Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.

Ömer.N.Bilmen 20:78 Derken Fir'avun ordusuyla onların arkasına düştü. Artık kendilerini (Fir'avun ile ordusunu) denizden saran sarıverdi.

SuatYıldırım 20:78 – Firavun da askerleriyle onun peşine düştü. Deniz onları öyle bir sardı ki birden yutuverdi. [26,60-66]

İbni Kesir 20:78 Firavun da ordusuyla onu takip etti. Deniz de onları nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi.


Elmalılı-orijinal 20:79 Velhasıl Firavn kavmini dalâlete sürükledi, hidayete götürmedi

Elmalılı 20:79 - Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi.

DiyanetMeali 20:79 Firavun, milletini saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.

DiyanetVakfı 20:79 Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevketmedi.

Ömer.N.Bilmen 20:79 Ve Fir'avun, kavmini sapıklığa düşürdü ve onları doğru bir yola götüremedi.

SuatYıldırım 20:79 – Böylece Firavun halkını kurtuluşa değil, yanlış yola, çıkmaza götürdü. [11,98]

İbni Kesir 20:79 Firavun kavmini saptırdı ve onlara doğru yolu göstermedi.


Elmalılı-orijinal 20:80 Ey Benî İsraîl! Sizi düşmanınızdan kurtardık ve size Tûrun sağ tarafına va'd verdik ve üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik

Elmalılı 20:80 - Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik.

DiyanetMeali 20:80 Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık, Tur'un sağ yanını size vadettik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.

DiyanetVakfı 20:80 Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Tûr'un sağ tarafına (gelmeniz için) size vâde tanıdık ve size kudret helvası ile bıldırcın eti lütfettik.

Ömer.N.Bilmen 20:80 Ey İsrailoğulları! Sizi muhakkak ki, düşmanınızdan halâs ettik ve size Tûr'un sağ cânibini vaadettik ve sizin üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.

SuatYıldırım 20:80 – Ey İsrail evlatları! Sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur’un sağ tarafında Mûsâ ile konuşmayı size vâd ettik. Size çölde kudret helvasıyla bıldırcın lütfettik. [2,51]

İbni Kesir 20:80 Ey İsrailoğulları; sizleri düşmanınızdan kurtardık ve size Tur'un sağ yanını vaad eetik. Ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.


Elmalılı-orijinal 20:81 Size verdiğimiz rızıkların en hoşlarından yeyin ve hakkında tuğyan etmeyin ki sonra üzerinize gadabım iner, her kim üzerine de gadabım inerse o uçuruma gider

Elmalılı 20:81 - Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur.

DiyanetMeali 20:81 Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı haketmeyesiniz. Gazabımı hakeden kimse muhakkak mahvolur.

DiyanetVakfı 20:81 Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.

Ömer.N.Bilmen 20:81 Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin temizlerinden yiyiniz ve onda aşırı gitmeyiniz, sonra üzerinize gazabım teveccüh eder ve kimin üzerine gazabım teveccüh ederse artık helâk olmuş olur.

SuatYıldırım 20:81 – O halde size verdiğimiz rızıkların en hoş ve temiz olanlarından yiyin, ama bu hususta taşkınlık yapmayın, yoksa gazabım tepenize iniverir. Kimi de gazabım çarparsa artık o uçuruma düşmüştür.

İbni Kesir 20:81 Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı hak etmeyesiniz. Gazabımı hak eden, muhakkak mahvolmuştur.


Elmalılı-orijinal 20:82 Bununla beraber şübhe yok ki ben, tevbe eden ve iyman edip salih amel yapan, sonra da doğru giden kimse için gaffarım

Elmalılı 20:82 - Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım.

DiyanetMeali 20:82 Doğrusu Ben, tevbe edeni, inanıp yararlı iş işleyerek doğru yola gireni bağışlarım.

DiyanetVakfı 20:82 Şu da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra (böylece) doğru yolda giden kimseyi bağışlarım.

Ömer.N.Bilmen 20:82 Ve şüphe yok ki, Ben tevbe eden ve imân eyleyen ve sâlih amelde bulunan, sonra da doğru yolda sebat gösteren kimse için çok yarlığayıcıyım.

SuatYıldırım 20:82 – Şu da muhakkak ki inkârdan dönüş yapan, iman eden, güzel ve makbul işler yapan, böylece doğru yola giren kimseyi de affederim.

İbni Kesir 20:82 Muhakkak ki ben; tevbe edeni, inanarak salih amel işleyeni sonra da doğru yola gireni elbette bağışlayanım.


Elmalılı-orijinal 20:83 Hem seni acele ile kavminden geçiren, ne ya Musâ?

Elmalılı 20:83 - "Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden nedir?" (dedik.)

DiyanetMeali 20:83 "Musa! Seni milletinden daha çabuk gelmeye sevkeden nedir?" dedik.

DiyanetVakfı 20:83 Seni acele ile kavminden ayrılmaya sevkeden nedir, ey Musa!

Ömer.N.Bilmen 20:83 Ya Mûsa! Seni kavminden (ayırıp) aceleye düşüren nedir?

SuatYıldırım 20:83 – Hem seni halkından çabucak ayrılıp gelmeye sevkeden sebep ne ey Mûsâ?

İbni Kesir 20:83 Ey Musa; seni, kavminden daha çabuk gelmeye sevk eden nedir?


Elmalılı-orijinal 20:84 Onlar, dedi, benim izim üzerindeler ve ben sana acele ettim ki rabbım hoşnud olasın

Elmalılı 20:84 - Musa: "Onlar benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi.

DiyanetMeali 20:84 Musa: "Onlar ardımdadır, Rabbim! Hoşnut olman için Sana acele geldim" dedi.

DiyanetVakfı 20:84 Musa: İşte, dedi, onlar da benim peşimdeler. Ben, memnun olasın diye sana acele ile geldim Rabbim.

Ömer.N.Bilmen 20:84 Dedi ki: «Onlar da beni takip etmektedirler. Ve Rabbim ben Senin için acele ettim ki, (benden) razı olasın.»

SuatYıldırım 20:84 – “Onlar,” dedi, “beni izliyorlar. Benden daha çok razı olman için sana kavuşmakta acele davrandım ya Rabbî!”

İbni Kesir 20:84 Dedi ki: Onlar izim üzerindedirler. Rabbım, hoşnud olman için sana çabucak geldim.


Elmalılı-orijinal 20:85 Amma dedi: biz senin ardından kavmini fitneye düşürdük, Sâmirî onları şaşırttı

Elmalılı 20:85 - Allah: "Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik. Sâmirî onları saptırdı" dedi.

DiyanetMeali 20:85 Allah: "Doğrusu Biz, senden sonra milletini sınadık; Samiri onları saptırdı" dedi.

DiyanetVakfı 20:85 Allah buyurdu: Senden sonra biz, kavmini (Harun ile kalan İsrailoğullarını) imtihan ettik ve Sâmirî onları yoldan çıkardı.

Ömer.N.Bilmen 20:85 Buyurdu ki: «Biz senden sonra kavmini fitneye düşürdük ve onları Sâmirî saptırdı.»

SuatYıldırım 20:85 – Allah buyurdu: “Sen öyle biliyorsun amma onlar senin izinde değiller, Zira Biz senin ayrılmandan sonra halkını sınadık ve Samirî onları yoldan çıkardı.” [17,138] {KM, Çıkış 32,4 24; Hoşea 8,5-6; I Krallar 1,28}

İbni Kesir 20:85 Buyurdu: Doğrusu biz, senden sonra kavmini sınadık ve Samiri de onları saptırdı.


Elmalılı-orijinal 20:86 Derhal Musâ kavmine gadabnâk esefnâk olarak döndü, ey kavmım dedi: rabbınız size güzel bir va'd va'detmedi mi? Zaman mı uzadı? Yoksa üzerinize rabbınızdan bir gadab inmesini arzu ettinizde mi bana olan va'dinize hulfettiniz

Elmalılı 20:86 - Hemen Musa öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü (onlara şöyle) dedi: "Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi çok uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?"

DiyanetMeali 20:86 Musa, milletine kızgın ve üzgün olarak döndü. "Ey milletim! Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti, yoksa Rabbinizin gazabına mı uğramak istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?" dedi.

DiyanetVakfı 20:86 Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü. Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan vâdinizden döndünüz?

Ömer.N.Bilmen 20:86 Artık Mûsa, kavminin yanına gazaplı bir halde mahzun olarak avdet etti. Dedi ki: «Ey kavmim! Size Rabbiniz güzel bir vaad ile vaadetmiş değil mi idi? Yoksa üzerinize zaman mı uzadı? Yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazap hulûlunu mu arzu ettiniz ki, bana olan vaadinize muhalefette bulundunuz?»

SuatYıldırım 20:86 – Mûsâ derhal son derece kızgın ve üzgün olarak halkına döndü: “Ey milletim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Verilen sözün üzerinden çok uzun süre mi geçti, yoksa Rabbinizin gazabının tepenize inmesini mi istiyorsunuz ki bana olan vâdinizden caydınız?”

İbni Kesir 20:86 Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü ve: Ey kavmim; Rabbınız size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti aradan, yoksa Rabbınızın gazabına uğramak istediniz de mi bana verdiğiniz sözden caydınız? dedi.


Elmalılı-orijinal 20:87-88 Biz dediler, senin va'dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu

Elmalılı 20:87 - Onlar dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı."

DiyanetMeali 20:87 Onlar: "Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O milletin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları ateşe attık, aynı şekilde Samiri de attı" dediler.

DiyanetVakfı 20:87 Dediler ki: Biz sana olan vâdimizden, kendi kudret ve irademizle dönmedik. Fakat biz, o kavmin (Mısır'lıların) zinet eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiş, sonra da onları atmıştık; aynı şekilde Sâmirî de atmıştı.

Ömer.N.Bilmen 20:87 Dediler ki: «Biz sana olan vaade kendimize mâlik olarak muhalefette bulunmuş olmadık. Velâkin biz kavmin ziynetinden birtakım ağırlıkları yüklenmiştik, onları (ateşe) atıverdik. İşte Sâmirî de öyle atıverdi.»

SuatYıldırım 20:87 – “Biz,” dediler, “kendi güç ve irademizle sana olan vâdimizden dönmedik. Fakat biz o halkın, Mısırlıların zinet eşyalarından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık. Samirî de kendi mücevheratını atıverdi.

İbni Kesir 20:87 Onlar: Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O kavmin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı ve biz onları attık. Samiri de aynı şekilde attı, dediler.


Elmalılı-orijinal 20:87-88 Biz dediler, senin va'dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu

Elmalılı 20:88 - Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: "İşte sizin de, Musa'nın da ilâhı budur, ama o unuttu" dediler.

DiyanetMeali 20:88 Bunun üzerine Samiri onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya koydu. O ve adamları: "Bu sizin de Musa'nın da tanrısıdır, ama o unuttu" dediler.

DiyanetVakfı 20:88 Bu adam, onlar için, böğürebilen bir buzağı heykeli icat etti. Bunun üzerine: İşte, dediler, bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat onu unuttu.

Ömer.N.Bilmen 20:88 Derken onlara bir buzağı böğürmesi olan bir ceset çıkardı. Dediler ki: «Bu sizin ilâhınızdır ve Mûsa'nın ilâhıdır, fakat unutmuş.»

SuatYıldırım 20:88 – Derken o, ahali için böğürme marifeti olan bir buzağı heykeli döküp çıkardı. Samirî ve arkadaşları: “İşte bu, sizin de, Mûsâ’nın da tanrısıdır, ama Mûsâ bunu unuttu!” dediler.

İbni Kesir 20:88 Derken o, kendilerine böğüren bir buzağı heykeli çıkarmıştı. Dediler ki: İşte bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o, unuttu.


Elmalılı-orijinal 20:89 Şu hakıkati görmüyorlar mı idi ki o onlara bir söz iade edemiyor ve kendilerine ne bir zarar ne de bir menfaat iriştirmeğe malik olamıyordu

Elmalılı 20:89 - Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu.

DiyanetMeali 20:89 Görmüyorlar mıydı ki, o heykel onlara ne söz söyleyebilir, ne zarar ve ne de fayda verebilirdi?*

DiyanetVakfı 20:89 O şeyin, kendilerine hiçbir sözle mukabele edemeyeceğini, kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermek gücünde olmadığını görmezler mi?

Ömer.N.Bilmen 20:89 Görmüyorlar mı idi ki, onlara ne bir söz iade edebiliyordu ve ne de onlar için bir zarara ve bir faideye malik bulunuyordu.

SuatYıldırım 20:89 – Onlar görmüyorlar mıydı ki o heykel, kendilerine mukabele edecek bir çift laf söyleyemiyordu. Kendilerine gelen bir zararı önleyemediği gibi, onlara fayda da sağlamıyordu.

İbni Kesir 20:89 Görmüyorlar mıydı ki; o kendilerine ne bir söz söyleyebilirdi, ne bir zarar, ne de bir fayda verebilirdi.


Elmalılı-orijinal 20:90 Kasem olsun ki önceden Hârun onlara: Ey kavmin siz bununla sırf bir fitneye tutuldunuz ve doğrusu sizin rabbınız ancak Rahmandır, gelin bana tâbi' olun ve emrime itaat edin demişti

Elmalılı 20:90 - And olsun ki Harun daha önce onlara: "Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân'dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.

DiyanetMeali 20:90 And olsun ki, Harun da onlara önceden: "Ey milletim! Siz bu buzağı ile sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman'dır. Bana uyun, emrime itaat edin" demişti.

DiyanetVakfı 20:90 Hakikaten Harun, onlara daha önce: Ey kavmim! demişti, siz bunun yüzünden sadece fitneye uğradınız. Sizin Rabbiniz şüphesiz çok merhametli olan Allah'tır. Şu halde bana uyunuz ve emrime itaat ediniz.

Ömer.N.Bilmen 20:90 Ve muhakkak ki, Harun onlara daha evvel de demişti ki: «Ey kavmim! Siz bunun ile fitneye düşürülmüş oldunuz ve şüphe yok ki, sizin Rabbiniz Rahmân'dır. Artık bana tâbi olunuz, ve benim emrime itaat ediniz.»

SuatYıldırım 20:90 – Doğrusu, Harun onlara, bundan önce: “Ey milletim!” dedi, “siz bu heykel ile imtihana tâbi tutuldunuz. Şu kesindir ki sizin Rabbiniz Rahman’dır (çok şefkatli ve merhametlidir). O halde beni izleyin ve emrime itaat edin!”

İbni Kesir 20:90 Andolsun ki; daha önce Harun da onlara: Ey kavmim; siz, bununla sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbınız Rahman'dır. Bana uyun ve emrime itaat edin, demişti.


Elmalılı-orijinal 20:91 Biz dediler: bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız tâ dönünciye kadar bize Musa

Elmalılı 20:91 - Onlar (cevap olarak şöyle) demişlerdi: "Musa bize dönüp gelinceye kadar, biz ona tapmaya elbette devam edeceğiz."

DiyanetMeali 20:91 "Musa bize dönene kadar buna sarılmaktan vazgeçmeyeceğiz" demişlerdi.

DiyanetVakfı 20:91 Onlar: Biz, dediler, Musa aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Ömer.N.Bilmen 20:91 Dediler ki: «Bize Mûsa dönüp gelinceye kadar biz buna (buzağıya) aleddevam tapmaktan geri duracak değiliz.»

SuatYıldırım 20:91 – Onlar ise: “Mûsâ yanımıza dönünceye kadar ona tapmaya devam edeceğiz!” diye karşılık vermişlerdi.

İbni Kesir 20:91 Onlar da: Musa bize dönene kadar, buna sarılmaktan asla vazgeçmeyeceğiz, demişlerdi.


Elmalılı-orijinal 20:92 Ey Hârun, dedi, sana ne mani' oldu da bunların dalâlete düştüklerini gödüğün vakıt

Elmalılı 20:92 - (Musa gelince kardeşine şöyle) dedi: "Ey Harun! bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit, seni engelleyen ne oldu?"

DiyanetMeali 20:92-93 Musa gelince: "Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?" dedi.

DiyanetVakfı 20:92 (Musa, döndüğünde)Dedi: Ey Harun! bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit seni engelleğen ne oldu.

Ömer.N.Bilmen 20:92 Dedi ki: «Ey Harun! Onların dalâlete düştüklerini gördüğün zaman seni ne menetti?»

SuatYıldırım 20:92-93 – Mûsâ döndüğünde bu durumu bilmediğinden: “Harun!” dedi, “onların saptığını gördüğünde benim izimce gelmene ne mani oldu, yoksa emrime karşı mı geldin?” deyip onu sakalından tutarak çekmeye başladı. [7,142]

İbni Kesir 20:92 Dedi ki: Ey Harun; bunların saptıklarını görünce ne alıkoydu seni,


Elmalılı-orijinal 20:93 benim ardımca gelmedin, emrime ısyan mı ettin

Elmalılı 20:93 - "(Neden) benim yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?"

DiyanetMeali 20:92-93 Musa gelince: "Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?" dedi.

DiyanetVakfı 20:93 (Neden) benim yolumu takip etmedin? Emrime âsi mi oldun?

Ömer.N.Bilmen 20:93 «Ki, benim ardımca gelmedin? Emrime isyan mı ettin?»

SuatYıldırım 20:92-93 – Mûsâ döndüğünde bu durumu bilmediğinden: “Harun!” dedi, “onların saptığını gördüğünde benim izimce gelmene ne mani oldu, yoksa emrime karşı mı geldin?” deyip onu sakalından tutarak çekmeye başladı. [7,142]

İbni Kesir 20:93 Benim ardımdan gelmekten? Yoksa benim emrime karşı mı geldin?


Elmalılı-orijinal 20:94 Ey anamın oğlu dedi, sakalımı başımı tutma, emîn ol ki dediğime bakmadın da Benî İsraîl arasına tefrika düşürdün dersin diye korktum

Elmalılı 20:94 - Harun: "Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin 'İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın' diyeceğinden korktum." dedi.

DiyanetMeali 20:94 Harun: "Ey Annemoğlu! Saçımdan sakalımdan tutma; doğrusu İsrailoğulları arasına ayrılık koydun, sözüme bakmadın demenden korktum" dedi.

DiyanetVakfı 20:94 (Harun:) Ey annemin oğlu! dedi, saçımı sakalımı, yolma! Ben, senin: "İsrailoğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın!" demenden korktum.

Ömer.N.Bilmen 20:94 Dedi ki: «Ey anamın oğlu! Ne sakalımı ve ne de başımı tutma. Ben muhakkak senin, 'İsrailoğullarının aralarını dağıttın ve benim sözümü gözetir olmadın' diyeceğinden korktum.»

SuatYıldırım 20:94 – “Ey anamın oğlu!” dedi Harun, “lütfen sakalımdan, saçımdan beni çekiştirip durma. Ben, senin “İsrailoğullarının içine ayrılık soktun, sözümü dinlemedin!” diyeceğinden endişe ettim.”

İbni Kesir 20:94 O da: Ey anamın oğlu; saçımdan sakalımdan tutma. Doğrusu; İsrailoğulları arasına ayrılık soktun, sözüme bakmadın, demenden korktum, dedi.


Elmalılı-orijinal 20:95 Ya ey sâmirî, senin derdin ne?

Elmalılı 20:95 - (Hz. Musa bu defa Sâmirî'ye dönerek) "Ey Sâmirî! Senin bu yaptığın nedir?" dedi.

DiyanetMeali 20:95 Musa: "Ey Samiri! Ya senin yaptığın nedir?" dedi.

DiyanetVakfı 20:95 Musa: Ya senin zorun nedir, ey Sâmirî? dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:95 Mûsa aleyhisselâm dedi ki: «Ey Samirî! O acip işi yapmaktaki maksadın ne idi?»

SuatYıldırım 20:95 – Bu sefer Samirî’ye dönerek: “Samirî! peki senin derdin nedir?” dedi.

İbni Kesir 20:95 Ya senin zorun neydi ey Samiri? dedi.


Elmalılı-orijinal 20:96 ben dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi

Elmalılı 20:96 - Sâmirî: "Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail'in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi" dedi.

DiyanetMeali 20:96 Samiri: "Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o sana gelen elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim böyle yaptırdı" dedi.

DiyanetVakfı 20:96 O da: Ben, onların görmediklerini gördüm. Zira, o elçinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi, dedi.

Ömer.N.Bilmen 20:96 (Sâmirî de) Dedi ki: «Onların görmediklerini ben gördüm. Artık Resûlün izinden bir avuç (toprak) aldım da onu attım ve nefsim bana öylece hoş göstermiş oldu.»

SuatYıldırım 20:96 – “Ben,” dedi, onların görmedikleri bir şeyi gördüm. O resul’ün izinden bir avuç toprak alıp onu potanın içine attım. İşte böylece nefsim böyle yapmayı bana hoş gösterdi.”

İbni Kesir 20:96 O da: Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Ve bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim bana bunu hoş gösterdi, dedi.


Elmalılı-orijinal 20:97 Haydi, dedi, defol, çünkü sana hayatta şöyle demek var, temas yok, hem sana bir vaîd var ki ona aslâ hulfedilmiyeceksin, o başını bekleyip durduğun ilâhına da bak, her halde biz onu yakacağız da yakacağız, sonra da kül edip onu muhakkak deryaya dökeceğiz

Elmalılı 20:97 - (Musa ona şöyle) dedi: "Haydi çekil git. Artık senin için hayat boyunca, 'benimle temas yok' diye söylemen var (bir vahşi gibi yapayalnız yaşamağa mahkum olacaksın). Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Bir de ibadet edip durduğun ilâhına bak; elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edip muhakkak onu denize savuracağız."

DiyanetMeali 20:97 Musa: "Defol! Doğrusu artık hayatta, "Bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Durup üzerinde titrediğin tanrına bak, onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz" dedi.

DiyanetVakfı 20:97 Musa: Defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: "Bana dokunmayın!" diyeceksin. Ayrıca senin için, kurtulamayacağın bir ceza günü var. Tapmakta olduğun tanrına da bak! Yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça parça edip denize savuracağız!

Ömer.N.Bilmen 20:97 (Hazreti Mûsa da) dedi ki: «Çık git. Çünkü artık sana hayatta (bulundukça mukadder olan) dokunma yok demektir. Ve muhakkak ki, senin için bir va'de mahalli de vardır ki, ondan asla ayrılmayacaksın. Ve kendisine tapınıp durduğun tanrına da bak. Biz onu elbette ki yakacağız, sonra da onu denizde parça parça edip savuracağız.»

SuatYıldırım 20:97 – “Defol!” dedi Mûsâ, artık ömür boyunca sen: “Bana dokunmayın, benden uzak durun!” diyeceksin, yalnız yaşamaya mahkûm olacaksın. Ayrıca senin asla kurtulamayacağın bir ceza günü var. Şimdi tapınıp durduğun tanrına bak! Biz onu yakacağız, sonra da ufalayıp denize savuracağız.” {KM, Tesniye 9,21}

İbni Kesir 20:97 Dedi ki: Haydi git, doğrusu hayatta artık; bana dokunmayın, demenden başka yapacağın bir şey yoktur. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir ceza günü var. Sarılıp durduğun üstüne düşüp tapındığın ilahına bak; yemin olsun ki; biz onu yakacağız, sonra da parçaparça edip denize atacağız.


Elmalılı-orijinal 20:98 sizin ilâhınız ancak o Allahdır ki ondan başka ilâh yok, o ılmi ile her şey'i kuşatmıştır

Elmalılı 20:98 - Sizin ilâhınız, ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'dır. Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır.

DiyanetMeali 20:98 Sizin Tanrınız, ancak, O'ndan başka tanrı olmayan Allah'tır. İlmi her şeyi içine almıştır.

DiyanetVakfı 20:98 Sizin ilâhınız, yalnızca, kendisinden başka ilâh olmayan Allah'tır. O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.

Ömer.N.Bilmen 20:98 «Sizin ilâhınız ancak o Allah'tır ki, O'ndan başka ilâh yoktur. Her şeyi ilmen ihata etmiştir.»

SuatYıldırım 20:98 – Sizin İlahınız yalnız Allah’tır. Ondan başka ilah yoktur. O her şeyi ilmi ile ihata etmiştir.

İbni Kesir 20:98 Sizin ilahınız; ancak O'ndan başka hiç bir ilah olmayan Allah'tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.


Elmalılı-orijinal 20:99 İşte sana böyle - ya Muhammed - geçmişin mühim haberlerinden kıssa naklediyoruz, şübhe yok ki sana ledünnümüzden bir zikir verdik

Elmalılı 20:99 - (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak bir kitab) verdik.

DiyanetMeali 20:99-100 Geçmiş olayları sana böyle anlatırız. Katımızdan sana da bir Kitap verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir.

DiyanetVakfı 20:99 (Resûlüm!) İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir zikir verdik.

Ömer.N.Bilmen 20:99 İşte böylece geçmişlerin haberlerinden bir kısmını sana hikâye ediyoruz ve sana kendi tarafımızdan bir kitap da vermişizdir.

SuatYıldırım 20:99 – İşte böylece sana geçmiş mühim olaylardan bir kısmını anlatıyoruz. Tarafımızdan sana da bir zikir verdik. [41,41; 15,9; 21,50]

İbni Kesir 20:99 Sana geçmişlerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana, katımızdan bir de zikir verdik.


Elmalılı-orijinal 20:100 Her kim ondan yüz çevirirse şübhesiz o, Kıyamet günü bir vebal yüklenecek

Elmalılı 20:100 - Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.

DiyanetMeali 20:99-100 Geçmiş olayları sana böyle anlatırız. Katımızdan sana da bir Kitap verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir.

DiyanetVakfı 20:100 Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyamet gününde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir.

Ömer.N.Bilmen 20:100 Her kim ondan yüz çevirirse şüphe yok ki, o Kıyamet günü bir ağır günah yükü yüklenecektir.

SuatYıldırım 20:100 – Kim ona sırtını çevirirse, muhakkak ki o, kıyamet günü büyük bir vebal yüklenecektir. [11,17]

İbni Kesir 20:100 Kim, ondan yüz çevirirse; şüphesiz ki kıyamet günü ağır bir günah yüklenecektir.


Elmalılı-orijinal 20:101 Ebediyyen onun altında kalacaklar ki onlar içir Kıyamet günü o ne fena yüktür

Elmalılı 20:101 - Devamlı o azabın altında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için, bu ne fena bir yüktür!

DiyanetMeali 20:101 Devamlı bu günahın azabında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için ne kötüdür bu yük!

DiyanetVakfı 20:101 Bu kimseler, onda (o günah yükünün altında) ebedî kalırlar. Onlar için kıyamet gününde bu ne kötü bir yüktür!

Ömer.N.Bilmen 20:101 Orada ebedîyyen kalıcılardır ve onlar için Kıyamet gününde (O) ne fena bir yük olmuştur.

SuatYıldırım 20:101 – O yükün altında daimî olarak kalacaklardır. Kıyamet günü bu yük, onlar için ne ağır bir yük olacak!

İbni Kesir 20:101 Onda temelli kalacaklardır. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yüktür.


Elmalılı-orijinal 20:102 O gün ki sur üfürülecek ve mücrimler o gün göm gök mahşeri toplayacağız

Elmalılı 20:102 - Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız.

DiyanetMeali 20:102 Sura üflendiği gün, işte o gün, suçluları gözleri korkudan göğermiş olarak toplarız.

DiyanetVakfı 20:102 O günde Sûr'a üflenir ve biz o zaman günahkârları, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahşerde toplarız.

Ömer.N.Bilmen 20:102 O gün ki, Sûr'a üfürülür ve o gün mücrimleri gök gözlü olarak haşrederiz.

SuatYıldırım 20:102 – Sûra üfleneceği gün, Biz suçlu kâfirleri, gözleri (korku ve heyecandan) gömgök vaziyette haşredip toplayacağız.

İbni Kesir 20:102 Sur'a üflendiği gün, işte o gün; suçluları, gözleri korkudan gövermiş olarak toplarız.


Elmalılı-orijinal 20:103 «Ondan fazla durmadınız» diye aralarında gizli gizli konuşacaklar

Elmalılı 20:103 - "Siz dünyada sadece on(gün) kaldınız" diye kendi aralarında gizli gizli konuşurlar.

DiyanetMeali 20:103 "Siz dünyada sadece on gün eğleştiniz" diye, aralarında saklı saklı konuşurlar.

DiyanetVakfı 20:103 Aralarında birbirlerine gizli gizli şöyle derler: "Dünyada sadece on gün kaldınız."

Ömer.N.Bilmen 20:103 Aralarında gizlice konuşurlar ki: «(Dünyâda) On günden ziyâde kalmış olmadınız.»

SuatYıldırım 20:103 – Kendi aralarında sessizce konuşurken:”Dünyada, olsa olsa on gün kadar bir şey kaldınız.” derler.

İbni Kesir 20:103 Aralarında gizli gizli konuşarak: Siz, sadece o gün eğleştiniz, derler,


Elmalılı-orijinal 20:104 Gidişce en beri benzerleri «bir günden fazla durmadınız» deyince ne diyeceklerini biz biliriz

Elmalılı 20:104 - Aralarında ne konuşacaklarını biz çok iyi biliriz. Görüşü en üstün olan: "Ancak bir gün kaldınız" diyecektir.

DiyanetMeali 20:104 Aralarında konuştuklarını Biz daha iyi biliriz. En akıllıları: "Sadece bir gün eğleştiniz" der.*

DiyanetVakfı 20:104 Aralarında konuştukları konuyu biz daha iyi biliriz. Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: "Bir günden fazla kalmadınız" der.

Ömer.N.Bilmen 20:104 Biz onların ne diyeceklerini daha ziyâde biliriz, o vakit ki, onların daha mutedilce rey sahipleri olanları diyecektir ki, «Siz bir günden başka kalmış olmadınız.»

SuatYıldırım 20:104 – Aralarında konuştukları konuyu Biz pek iyi biliriz. Onların en mûtedil ve en makul olanı, o zaman “Siz bir günden daha fazla kalmadınız.” diyecek. [30,55; 79,46; 35,37; 23,112-114]

İbni Kesir 20:104 Onların söylediklerini Biz daha iyi biliriz. En akıllıları da: Sadece bir gün eğleştiniz, der.


Elmalılı-orijinal 20:105 Bir de sana dağlardan soruyorlar, binaenaleyh de ki: rabbım onları un ufra edip savuracak da

Elmalılı 20:105 - (Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

DiyanetMeali 20:105-108 Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."

DiyanetVakfı 20:105 (Resûlüm!) Sana dağlar hakkında sorarlar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak.

Ömer.N.Bilmen 20:105 Ve sana dağlardan sorarlar. Binaenaleyh de ki: «Onları Rabbim darmadağın edip savuracaktır.»

SuatYıldırım 20:105-106 – Bir de sana o gün, dağların durumunu sorarlar. De ki: “Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak, yerlerini dümdüz, boş vaziyette bırakacak.”

İbni Kesir 20:105 Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: Rabbım, onları ufalayıp savuracak.


Elmalılı-orijinal 20:106 Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak

Elmalılı 20:106 - "Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak."

DiyanetMeali 20:105-108 Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."

DiyanetVakfı 20:106 Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.

Ömer.N.Bilmen 20:106 «Artık onları dümdüz, bomboş bir halde bırakacaktır.»

SuatYıldırım 20:105-106 – Bir de sana o gün, dağların durumunu sorarlar. De ki: “Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak, yerlerini dümdüz, boş vaziyette bırakacak.”

İbni Kesir 20:106 Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.


Elmalılı-orijinal 20:107 Onda ne bir eğrilik ne bir yumruluk göremiyeceksin

Elmalılı 20:107 - "Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin."

DiyanetMeali 20:105-108 Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."

DiyanetVakfı 20:107 Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

Ömer.N.Bilmen 20:107 Orada ne bir eğrilik ve ne de bir yumruluk göremezsin.

SuatYıldırım 20:107 – “Orada artık ne iniş, ne yokuş göreceksin!”

İbni Kesir 20:107 Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.


Elmalılı-orijinal 20:108 O gün da'vetçiye ı'vicasız tebe'ıyyet edecekler öyle ki Rahmanın heybetinden sesler kısılmıştır, artık bir hışıltıdan başka bir şey işitmezsin

Elmalılı 20:108 - O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.

DiyanetMeali 20:105-108 Sana dağları sorarlar; de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin."

DiyanetVakfı 20:108 O gün insanlar, dâvetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.

Ömer.N.Bilmen 20:108 O gün çağırana tabî olurlar. Onun için bir eğrilik yoktur ve sesler Rahmân için bir korku ile kısılmıştır. Artık en hafif bir sesten başkasını işitemezsin.

SuatYıldırım 20:108 – O gün insanlar, Hakkın dâvetçisine hiç bir tarafa sapmadan uyarlar. Rahman’ın azametinden dolayı sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka bir ses işitemezsin. [19,38; 54,8]

İbni Kesir 20:108 O gün; hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyacaklardır. Sesler, Rahman' ın heybetinden kısılmıştır ve sen; fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.


Elmalılı-orijinal 20:109 O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmânın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesnâ

Elmalılı 20:109 - O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez.

DiyanetMeali 20:109 O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.

DiyanetVakfı 20:109 O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.

Ömer.N.Bilmen 20:109 O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmân kime izin verirse ve kim için söylemeğe razı olursa o müstesna.

SuatYıldırım 20:109 – O gün, Rahman’ın şefaat izni verip sözünden razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. [2,255; 53,26; 21,28; 78,38]

İbni Kesir 20:109 O gün; Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.


Elmalılı-orijinal 20:110 O onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir, onlar ise onu ılmen ihata edemezler

Elmalılı 20:110 - Allah, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onlar ise O'nu ilmen kavrayamazlar.

DiyanetMeali 20:110 Allah onların geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.

DiyanetVakfı 20:110 O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunu kapsayamaz:

Ömer.N.Bilmen 20:110 Onların ilerisinde olanı da, gerilerinde olanı da bilir. Onlar ise O'nu ilmen ihata edemezler.

SuatYıldırım 20:110 – O, onların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Kulların ilmi ise bunu asla kavrayamaz. [2,255]

İbni Kesir 20:110 O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların hiç birinin ilmi asla bunu kavrayamaz.


Elmalılı-orijinal 20:111 Ve bütün yüzler o hayyü kayyuma baş eğmiş ve bir zulüm yüklenen cidden hâib olmuştur

Elmalılı 20:111 - Bütün yüzler, diri ve bütün yarattıklarını gözetip duran Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yüklenen gerçekten hüsrana uğramıştır.

DiyanetMeali 20:111 İnsanlar, diri ve her an yaratıklarını gözetip duran Allah'a boyun eğmiştir. Yükü zulüm olan kimse ise hüsrana uğramıştır.

DiyanetVakfı 20:111 Bütün yüzler (insanlar), diri ve her şeye hakim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür. Zulüm yüklenen ise, gerçekten perişan olmuştur.

Ömer.N.Bilmen 20:111 Ve yüzler Hayy-ı Kayyûm için zelilâne bir vaziyet almışlardır ve zulmü yüklenmiş olan, muhakkak ki hüsrâna uğramıştır.

SuatYıldırım 20:111 – Bütün yüzler, hayatın ve hakimiyetin tam mânasıyla sahibi olan Hayy-u Kayyum’a baş eğmiştir. Zulüm yüklenerek gelen, gerçekten perişan olmuştur. [31,13]

İbni Kesir 20:111 Ve bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yükü taşıyanlar ise gerçekten hüsrana uğramıştır.


Elmalılı-orijinal 20:112 Her kim de mü'min olarak salih amellerden işlerse o vakıt o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden

Elmalılı 20:112 - Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar.

DiyanetMeali 20:112 İnanmış olarak, yararlı işler işleyen kimse, haksızlıktan ve hakkının yeneceğinden korkmaz.

DiyanetVakfı 20:112 Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

Ömer.N.Bilmen 20:112 Ve her kim mü'min olduğu halde sâlih amellerden işlerse artık o ne zulme uğramaktan ve ne de sevabının eksilmesinden korkmaz.

SuatYıldırım 20:112 – Mümin olarak güzel ve makbul işler işleyen ise, ne zulümden, ne de haklarının çiğnenmesinden korkar.

İbni Kesir 20:112 Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.


Elmalılı-orijinal 20:113 Ve işte onu böyle Arabî bir Kur'an olarak indirdik ve bunda vaîydden türlü şekilde tekrar yaptık, ki belki korunur takvâ yolunu tutarlar, yahud da o, onlara bir zikr ihdas eyler

Elmalılı 20:113 - İşte böylece biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. Onda tehditlerden nice türlüsünü tekrar tekrar açıkladık ki belki sakınırlar, yahut onlara bir ibret ve uyanış verir.

DiyanetMeali 20:113 İşte Kuran'ı, Arapça okunmak üzere indirdik, onda tehditleri türlü türlü açıkladık ki belki sakınırlar yahut onlara ibret verir.

DiyanetVakfı 20:113 (Resûlüm!) Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar; yahut da o (Kur'an) kendileri için bir ibret ortaya koyar.

Ömer.N.Bilmen 20:113 Ve böylece O'nu bir Arabî Kur'an olarak indirdik ve O'nda tehditlerden mükerrer şeyler açıkladık. Belki korunurlar, yahut onlar için bir öğüt vücuda getirmiş olur.

SuatYıldırım 20:113 – İşte böylece bu kitabı Arapça bir Kur’ân olarak indirdik ve onda uyarı ve tehditlerimizi farklı üsluplarla anlattık.Ta ki insanlar Allah’a karşı gelmekten korunsunlar ve ta ki o, kendilerine bir ibret ve uyanış versin.

İbni Kesir 20:113 Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık.


Elmalılı-orijinal 20:114 Demek ki Allah o hak şehinşah yüksek, çok yüksek, maamafih sana vahyi tamam edilmeden evvel Kur'anı acele etme ve de ki «rabbım artır beni ılimce»

Elmalılı 20:114 - Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir. (Ey Muhammed!) Kur'ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma korkusu ile) Kur'ân'ı okumada acele etme; "Rabbim! benim ilmimi artır" de.

DiyanetMeali 20:114 Gerçek hükümdar olan Allah Yüce'dir. Kuran sana vahyedilirken, vahy bitmezden önce, unutmamak için, tekrarda acele edip durma, "Rabbim! ilmimi artır" de.

DiyanetVakfı 20:114 Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artır" de.

Ömer.N.Bilmen 20:114 Artık şüphe yok ki, melîk-i hak olan Allah Teâlâ pek müteâlîdir. Ve sana vahyedilmesi tamam olmadan evvel Kur'an'ı okumakta acele etme ve de ki: «Yarabbi! Benim için ilmi artır.»

SuatYıldırım 20:114 – Demek ki gerçek Hükümdar olan Allah çok Yücedir. Sana vahyedilmesi henüz tamamlanmadan unutma endişesi ile Kur’ân’ı okumada acele etme ve: “Ya Rabbî! Benim ilmimi artır.” de! [23,116; 75,16-19; 114,2] {KM, Çıkış 15,18; İşaya 24,23}

İbni Kesir 20:114 Gerçek hükümdar olan Allah; yücedir. Kur'an sana vahyedilirken; vahiy bitmezden önce unutmamak için acele tekrar edip durma ve: Rabbım, ilmimi artır, de.


Elmalılı-orijinal 20:115 Filhakıka bundan evvel Âdeme ahid verdik de unuttu ve biz onda bir azim bulmadık

Elmalılı 20:115 - Doğrusu bundan önce Âdem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.

DiyanetMeali 20:115 Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.

DiyanetVakfı 20:115 Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.

Ömer.N.Bilmen 20:115 Kasem olsun ki, bundan evvel Âdem'e de tavsiyede bulunmuştuk. O ise unuttu ve O'nun için bir azm bulmadık.

SuatYıldırım 20:115 – Doğrusu Biz daha önce Âdem’e de vahiy ve emir vermiştik, ne var ki o ahdi unuttu, onda bir azim bulamadık.

İbni Kesir 20:115 Andolsun ki; Biz, daha önce Adem'e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu ve Biz onda bir azim bulmadık.


Elmalılı-orijinal 20:116 Ve düşün o vaktı ki: Melâikeye «Âdem için secde edin» dedik, hemen secde ettiler, ancak İblîs dayattı

Elmalılı 20:116 - Bir vakit meleklere: "Âdem(e hürmet) için secde edin" demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.

DiyanetMeali 20:116. Bir zaman biz meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç. O, diretti.

DiyanetVakfı 20:116 Bir zaman biz meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç. O, diretti.

Ömer.N.Bilmen 20:116 Ve o vakit ki, meleklere dedik, «Âdem'e secde ediniz.» Onlar da hemen secde ediverdiler. İblis müstesna, o kaçındı.

SuatYıldırım 20:116 – Düşünün ki Biz, bir vakit meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik. Hepsi secde ettiler, yalnız İblis diretti.[2,34; 7,11; 38,72]

İbni Kesir 20:116 Hani meleklere demiştik ki: Adem'e secde edin. İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise dayatmıştı.


Elmalılı-orijinal 20:117 Bunun üzerine biz de ya Âdem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun

Elmalılı 20:117 - Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun)."

DiyanetMeali 20:117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.

DiyanetVakfı 20:117 Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!

Ömer.N.Bilmen 20:117 Biz de demiştik ki: «Ey Âdem! Bu şüphesiz senin için ve refikan için bir düşmandır. Sizi cennetten çıkarmasın, sonra meşakkate düşmüş olursun.»

SuatYıldırım 20:117 – Biz de dedik ki: “Âdem! İyi bil ki bu, sana da eşine de tam bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra perişan olur, helâke sürüklenirsin!”

İbni Kesir 20:117 Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.


Elmalılı-orijinal 20:118 Çünkü senin acıkmaman, çıplak kalmaman oradadır

Elmalılı 20:118 - "Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir. "

DiyanetMeali 20:117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.

DiyanetVakfı 20:118 Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak.

Ömer.N.Bilmen 20:118 «Muhakkak ki, senin için orada acıkmak da yoktur, çıplak kalmak da yoktur.»

SuatYıldırım 20:118-119 – “Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın.

İbni Kesir 20:118 Zira cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın.


Elmalılı-orijinal 20:119 Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın

Elmalılı 20:119 - Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın"

DiyanetMeali 20:117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.

DiyanetVakfı 20:119 Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.

Ömer.N.Bilmen 20:119 «Ve şüphesiz ki, sen orada susamazsın ve güneşin hararetine uğramazsın.»

SuatYıldırım 20:118-119 – “Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın.

İbni Kesir 20:119 Orada ne susarsın, ne de güneşte yanarsın.


Elmalılı-orijinal 20:120 Derken Şeytan ona vesvese verdi: ey Âdem! sana kılâğuzluk edeyim mi Huld ağacına ve çürümez mülke? Dedi

Elmalılı 20:120 - Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"

DiyanetMeali 20:120 Ama şeytan ona vesvese verip: "Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" dedi.

DiyanetVakfı 20:120 Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Adem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?"

Ömer.N.Bilmen 20:120 Sonra O'na şeytan vesvesede bulundu, dedi ki: «Ey Âdem, seni ebedîyyet ağacına ve fena bulmayacak bir mülke delâlet edeyim mi?»

SuatYıldırım 20:120 – Ama şeytan ona vesvese verip: “Âdem! dedi, “ister misin sana ebediyet (ölümsüzlük) ağacını, zamanın geçmesiyle zeval bulmayan bir devlet ve saltanatı göstereyim?” [2,35] {KM, Tekvin 3,22; Vahiy 22,14}

İbni Kesir 20:120 Ama şeytan ona vesvese verdi ve: Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve yok olmayacak bir mülkü göstereyim mi? dedi.


Elmalılı-orijinal 20:121 Bunun üzerine ikisi de ondan yediler, derhal kendilerine kötü yerleri açılıverdi ve üzerlerine Cennet yaprağından yamamağa başladılar ve Âdem rabbına asîy oldu da şaşkın düştü

Elmalılı 20:121 - Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı.

DiyanetMeali 20:121 Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.

DiyanetVakfı 20:121 Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı.

Ömer.N.Bilmen 20:121 Artık ikisi de ondan yediler, hemen ikisi için avret mahalleri açılıverdi. Üzerlerine cennetin yaprağından yapıştırmaya başladılar. Ve Âdem Rabbine âsi oldu da şaşırdı kaldı.

SuatYıldırım 20:121 – Derken ikisi de o ağacın meyvesinden yediler. Bunun üzerine edep yerlerinin açık olduğunu fark ettiler. Derhal cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. Böylece Âdem Rabbine karşı geldi de şaştı kaldı.

İbni Kesir 20:121 Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen ayıp yerleri açıldı. Üzerlerine cennet yapraklarından yamamaya başladılar. Adem, Rabbına karşı geldi de şaşkın düştü.


Elmalılı-orijinal 20:122 Sonra rabbı onu ıstıfa etti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi

Elmalılı 20:122 - Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.

DiyanetMeali 20:122 Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.

DiyanetVakfı 20:122 Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.

Ömer.N.Bilmen 20:122 Sonra O'nu Rabbi mümtaz kıldı, tevbesini kabul etti ve O'nu doğru yola muvaffak buyurdu.

SuatYıldırım 20:122 – Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve onu hidâyetine mazhar etti.

İbni Kesir 20:122 Sonra Rabbı onu seçti de tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi


Elmalılı-orijinal 20:123 Buyurdu ki: inimiz ikiniz de oradan hepiniz, ba'zınız ba'zınıza düşman olarak, sonra ne zaman size benden bir hidayetçi gelir de her kim hidayetçime uyarsa işte o dalâlete düşmez ve bedbaht olmaz

Elmalılı 20:123 - Allah (onlara) şöyle dedi: "Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez.

DiyanetMeali 20:123 Onlara şöyle dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Elbet size Benden bir yol gösteren gelir; Benim yoluma uyan ne sapar ve ne de bedbaht olur."

DiyanetVakfı 20:123 Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.

Ömer.N.Bilmen 20:123 Buyurdu ki: «Bazınız bazınıza düşman olarak hepiniz oradan ininiz, ne vakit size benden bir hidâyet getir de kim hidâyete tâbi olursa artık dalâlete düşmez ve şekavete uğramaz.»

SuatYıldırım 20:123 – Onlara hitaben buyurdu ki: Kiminiz kiminize düşman olarak cennetten yere ininiz. Sonra ne zaman Benden bir rehber gelir de, kim ona tâbi olursa, artık o ne yolu şaşırır, ne de bedbaht olur.

İbni Kesir 20:123 Buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Benden size bir yol gösteren gelir de kim, benim yoluma uyarsa; ne sapar, ne de bedbaht olur.


Elmalılı-orijinal 20:124 Her kim de zikrimden yüz çevirirse ona dar bir maışet vardır ve onu Kıyamet günü kör olarak haşrederiz

Elmalılı 20:124 - Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.

DiyanetMeali 20:124 Benim Kitap'ımdan yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.

DiyanetVakfı 20:124 Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

Ömer.N.Bilmen 20:124 «Ve her kim benim zikrimden kaçınırsa artık şüphe yok ki, onun için pek dar bir maişet vardır ve O'nu Kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.»

SuatYıldırım 20:124 – Ama kim Benim zikrimden yüz çevirirse kitabımı dinlemez ve Beni anmaktan gaflet ederse, ona sıkıntılı bir hayat vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak diriltir, duruşmaya getiririz.

İbni Kesir 20:124 Kim de benim zikrimden yüz çevirirse bilsin ki; onun dar bir geçimi olur ve kıyamet gününde Biz onu kör olarak haşrederiz.


Elmalılı-orijinal 20:125 Rabbım beni niçin kör olarak haşrettin, halbuki ben gözlü idim der

Elmalılı 20:125 - (O zaman Kur'ândan yüz çeviren kimse) "Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.

DiyanetMeali 20:125 O zaman: "Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.

DiyanetVakfı 20:125 O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!, der.

Ömer.N.Bilmen 20:125 Der ki: «Yarabbi! Ne için beni âmâ olarak haşrettin ve halbuki ben görücü idim.»

SuatYıldırım 20:125 – “Ya Rabbî,” der, “ben gözleri gören biri olduğum halde neden beni kör olarak haşrettin?” [17,97]

İbni Kesir 20:125 Der ki: Rabbım, beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben gören biriydim


Elmalılı-orijinal 20:126 Buyurur ki: öyle, sana âyetlerimiz geldi de onları unuttun, bugün de böyle bırakılacaksın

Elmalılı 20:126 - Allah: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.

DiyanetMeali 20:126 Allah: "Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.

DiyanetVakfı 20:126 (Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!

Ömer.N.Bilmen 20:126 (AllahTeâlâ da) Buyuruyor ki: «Öyledir. Sana âyetlerimiz geldi, sen hemen onları unutuverdin. Bugün de sen öylece unutulursun.»

SuatYıldırım 20:126 – Buyurur ki: “Bu böyledir. Nasıl âyetlerimiz sana geldiğinde sen onları unuttuysan, bu gün de sen öyle unutulur, bir kenara atılırsın.”

İbni Kesir 20:126 Allah buyurur ki: Öyledir işte. Sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun. Bugün de sen öylece unutulursun.


Elmalılı-orijinal 20:127 Ve işte rabbının âyâtına iyman etmeyip israf edeni biz böyle cezalandıracağız ve elbette o Âhıret azâbı daha şiddetli ve daha bakalıdır

Elmalılı 20:127 - İşte haddi aşanları, Rabbinin âyetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız. Ve muhakkak ki ahiret azabı (dünya azabından) daha şiddetli ve daha devamlıdır.

DiyanetMeali 20:127 İşte haddi aşanları, Rabbinin ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem, ahiretin azabı bu dünya azabından daha şiddetli ve daha devamlıdır.

DiyanetVakfı 20:127 Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.

Ömer.N.Bilmen 20:127 «Ve israf eden ve Rabbisinin âyetlerine imân etmeyen kimseyi böylece cezalandırırız ve ahiretin azabı ise elbette ki, daha şiddetlidir ve daha bakidir.»

SuatYıldırım 20:127 – İşte inkârda ve günahta hadlerini aşanları ve Rab’lerinin âyetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Âhiret azabı ise elbette daha şiddetli ve daha devamlı olacaktır.

İbni Kesir 20:127 İşte israf edenleri, Rabbının ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem ahiretin azabı daha çetin ve daha süreklidir.


Elmalılı-orijinal 20:128 Daha onları şu irşad etmedi mi? Ki kendilerinden evvel nice kurûn helâk etmişiz, onların meskenlerinde yürüyüp duruyorlar, her halde bunda ıbret alacak aklı olanlar için çok âyetler var

Elmalılı 20:128 - Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesiller(in o korkunç akibeti) doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır.

DiyanetMeali 20:128 Onları yerlerinde gezdikleri, kendilerinden önce yok etmiş olduğumuz bunca nesiller doğru yola sevketmedi mi? Doğrusu bunlarda akıl sahipleri için ibretler vardır.*

DiyanetVakfı 20:128 Bizim, onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır.

Ömer.N.Bilmen 20:128 Onlar için vesile-i hidâyet olmadı mı ki, onlardan evvel nice asırlar ahalisini helâk ettik. Onların yurtlarında yürüyorlar. Şüphe yok ki, bunda güzel akıl sahipleri için büyük ibretler vardır.

SuatYıldırım 20:128 – Bugün meskenlerinde dolaştıkları, daha önce yaşamış bunca nesilleri helâk edişimiz, onları yola getirmedi mi? Elbette bunda akıllı kimseler için alınacak dersler vardır. [22,46; 32,26]

İbni Kesir 20:128 Kendilerinden önce nice nesilleri yok edişimiz hala onları uyarmadı mı? Halbuki onların yurdlarında gezinip duruyorlar. Doğrusu bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 20:129 Rabbından bir kelime sebketmiş olmasa idi her halde azâb lizam olurdu fakat müsemmâ bir ecel var

Elmalılı 20:129 - Eğer Rabbinin verdiği bir hüküm ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.

DiyanetMeali 20:129 Eğer Rabbinin verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.

DiyanetVakfı 20:129 Eğer Rabbinden, daha önce sâdır olmuş bir söz ve tayin edilmiş bir vâde olmasaydı, (ceza onlar için de dünyada) kaçınılmaz olurdu.

Ömer.N.Bilmen 20:129 Ve eğer Rabbinden sabk etmiş bir kelime ve tayin edilmiş bir müddet olmasa idi elbette büyük bir azap lâzım olurdu.

SuatYıldırım 20:129 – Eğer Rabbin tarafından daha önce verilmiş bir söz ve tayin edilmiş bir vâde olmasaydı, azap onlara çoktan gelmiş olurdu!

İbni Kesir 20:129 Şayet Rabbının verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir vakit olmasaydı; hemen azaba uğrarlardı.


Elmalılı-orijinal 20:130 O halde dediklerine sabret de rabbına hamdile tesbih eyle: Güneş doğmadan evvel: gece saatlerinde de tesbih et gündüzün etrafın da ki rızaya irebilesin

Elmalılı 20:130 - O halde, dediklerine sabret; güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki hoşnudluğa eresin.

DiyanetMeali 20:130 Onların dediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et; gece saatlerinde ve gündüzleri de tesbih et ki Rabbinin rızasına eresin.

DiyanetVakfı 20:130 (Resûlüm!) Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah'tan hoşnut olasın, (Allah da senden!).

Ömer.N.Bilmen 20:130 Artık onların dediklerine sabret ve güneşin doğmasından evvel ve batmasından evvel Rabbine hamd ile tesbihte bulun. Ve gece saatlerinde de tesbih et ve gündüzün etrafında da. Tâ ki sen hoşnut olasın.

SuatYıldırım 20:130 – O halde onların söylediklerine sabret! Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinin yüceliğini ilan et, O’na hamdet! Gecenin bazı vakitlerinde, gündüzün bazı taraflarında da O’na ibadet et ki memnun ve mutlu olasın.

İbni Kesir 20:130 Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbını hamd ile tesbih et. Gece saatlarında ve gündüzleri de tesbih et ki, Rabbının rızasına eresin.


Elmalılı-orijinal 20:131 Ve sakın öyle şey'e gözlerini uzatma ki biz onun hakkında kâfirleri fitneye düşürmek için onunla bir kaç çiftini Dünya hayatın cici bicisinden zevkıyab etmişizdir, halbuki rabbının rızkı hem daha hayırlı, hem daha bakalıdır

Elmalılı 20:131 - Kâfirlerden bir kısmına, onları sınamak için dünya hayatının zineti olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki) rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.

DiyanetMeali 20:131 Kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselere sakın göz dikme, Rabbinin rızkı daha iyi ve daha devamlıdır.

DiyanetVakfı 20:131 Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.

Ömer.N.Bilmen 20:131 Ve gözlerini uzatma o şeye ki onunla kâfirlerden bazı zümreleri dünya hayatının bir ziyneti olmak üzere faidelendirmişizdir, onları o şeyde imtihana tâbi tutmak için ve Rabbin ise hayırlıdır ve daha devamlıdır.

SuatYıldırım 20:131 – Onlardan bazı zümrelere, sırf kendilerini denemek için verdiğimiz dünya hayatının süslerine gözünü dikme! Rabbinin sana verdiği nimet, hem daha hayırlı ve değerli, hem de daha devamlıdır. [15,88; 93,5]

İbni Kesir 20:131 Onlardan bazılarına; denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbının rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.


Elmalılı-orijinal 20:132 Hem ehline de namaz ile emret hem de kendin ona sabrile devam eyle, biz senden bir rızk istemiyoruz. Biz seni merzuk ederiz ve âkıbet takvânındır

Elmalılı 20:132 - (Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akibet takva sahiplerinindir.

DiyanetMeali 20:132 Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, sana rızık veren Biziz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanındır.

DiyanetVakfı 20:132 Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.

Ömer.N.Bilmen 20:132 Ehline namaz ile emret, ve sen de onun üzerine sabret, Biz senden bir rızk istemiyoruz, seni Biz merzûk ederiz. Akibet ise takvâ içindir.

SuatYıldırım 20:132 – Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et! Biz senden rızık istemiyoruz, bilakis senin rızkın Bize aittir. Güzel âkıbet, takvâdadır, yani Allah’ı sayıp haramlardan korunmaktadır.

İbni Kesir 20:132 Ehline namazı emret. Kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana Biz rızık veririz. Akibet takvadadır.


Elmalılı-orijinal 20:133 Birde rabbından bir âyet getirse ya! Dediler, yâ kendilerine evvelki kitablardakinin beyyinesi gelmedimi ki?

Elmalılı 20:133 - (İnkâr edenler): "Rabbinden bize bir mucize getirse ya" dediler. Onlara önceki kitablarda olan apaçık deliller gelmedi mi?

DiyanetMeali 20:133 "Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya" derler. Onlara, önceki Kitablarda bulunan belgeler gelmedi mi?

DiyanetVakfı 20:133 Onlar: (Muhammed) bize Rabbinden bir mucize getirmeli değil miydi? dediler. Önce gelen kitaplardakinin apaçık delili (Kur'an) onlara gelmedi mi?

Ömer.N.Bilmen 20:133 Ve dediler ki: «Rabbinden bize bir âyet getirmeli değil mi idi?» Onlara evvelki sahifelerde olanın beyanı gelmiş değil midir?

SuatYıldırım 20:133 – “O resul, gerçek peygamber olduğuna dair Rabbinden bizim istediğimiz bir mûcize getirse ya!” dediler. Onlara önceki semavî kitaplarda bulunan deliller gelmedi mi?

İbni Kesir 20:133 Rabbından bize bir ayet getirseydi ya derler. Onlara önceki kitablarda apaçık deliller gelmedi mi?


Elmalılı-orijinal 20:134 Eğer biz onları bundan evvel âzâb ile ihlâk etmiş olsa idik derlerdi ki o rabbımız! Ne olurdu bize bir Resul gönderseydin de biz zelil ve rüsvay olmadan evvel âyetlerine ittiba etseydik

Elmalılı 20:134 - Eğer biz, onları bundan (peygamber veya Kur'ân'dan) önce bir azab ile yok etseydik, muhakkak "Ey Rabbimiz! bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi.

DiyanetMeali 20:134 Eğer onları ondan önce bir azaba uğratarak yok etseydik: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmazdan önce ayetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi.

DiyanetVakfı 20:134 Eğer biz, bundan (Kur'an'dan) önce onları bir azapla helâk etseydik, muhakkak ki şöyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Bize bir elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce âyetlerine uysaydık!

Ömer.N.Bilmen 20:134 Ve eğer Biz onları ondan evvel bir azab ile ihlâk etmiş olsa idik, elbette diyeceklerdi ki: «Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber göndermeli değil mi idin ki, bir zillete ve rüsvaylığa düşmeden evvel senin âyetlerine tâbi olsa idik?»

SuatYıldırım 20:134 – Şayet Biz peygamber gelmeden kendilerini azab ile helâk edecek olsaydık onlar: “Ey Ulu Rabbimiz, ne olurdu bize bir elçi gönderseydin de, biz böyle rezil ve hakir olmadan önce senin âyetlerine uysaydık!” derlerdi. [10,97; 6,155-157; 10,110]

İbni Kesir 20:134 Eğer onları daha evvel azaba uğratarak yok etseydik: Rabbımız, bize bir peygamber gönderseydin de hor ve rüsvay olmadan önce ayetlerine uysaydık olmaz mıydı? diyeceklerdi.


Elmalılı-orijinal 20:135 De ki hep beklemekte, bekleyin bakalım çünkü yakında bileceksiniz: doğru yol sahibleri kimler? ve doğru giden kim?

Elmalılı 20:135 - De ki: "Hepimiz beklemekteyiz, siz de bekleyedurun. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu yakında bileceksiniz.

DiyanetMeali 20:135 De ki: "Herkes gözlemektedir, siz de gözleyin. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu bileceksiniz."*

DiyanetVakfı 20:135 De ki: Herkes beklemektedir: Öyle ise siz de bekleyin. Yakında anlayacaksınız; doğru düzgün yolun yolcuları kimmiş ve hidayette olan kimmiş!

Ömer.N.Bilmen 20:135 De ki: «Hepsi gözlemektedir. Artık siz de gözleyiniz. Yakında bileceksiniz ki, doğru yol sahipleri kimlerdir ve hidâyete ermiş olanlar kimlerdir?»

SuatYıldırım 20:135 – De ki: “Herkes beklemede! Siz de gözleyin bakalım! Doğru yolu tutanların, hidâyete erenlerin kim olduğunu yakında anlayacaksınız!” [25,42; 54,26]

İbni Kesir 20:135 De ki: Herkes gözlemektedir, siz de gözleye durun. Şüphesiz kimlerin dosdoğru yolun sahipleri olduğunu ve kimlerin hidayete ermiş bulunduğunu yakında bileceksiniz.