Elmalılı-orijinal 50:1 Kaf ve Kur'ani mecîd hakkı için

Elmalılı 50:1 - Kâf. Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki,

DiyanetMeali 50:1 Kaf. Şanlı Kuran'a and olsun.

DiyanetVakfı 50:1 Kaf. Şerefli Kur'an'a andolsun.

Ömer.N.Bilmen 50:1-2 Kâf. Ve bereketi pek ziyâde olan Kur'an hakkı için. Habibim! O kâfirler, seni tasdik etmediler. Belki kendilerinden bir korkutucu gelmesinden teaccüb ettiler. O kâfirler dedi ki: «Bu şaşılacak birşey.»

SuatYıldırım 50:1 – Kâf. Şanlı şerefli Kur’ân hakkı için.

İbni Kesir 50:1 Kaf. O şerefli Kur'an'a andolsun ki;


Elmalılı-orijinal 50:2 Doğrusu şaştılar da kendilerine içlerinden korkutucu bir Peygamber geldiğine dediler ki kâfirler bu acîb bir şey

Elmalılı 50:2 - Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir!

DiyanetMeali 50:2-3 Kafirler, Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: "Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür" dediler.

DiyanetVakfı 50:2 Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, kâfirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir."

Ömer.N.Bilmen 50:1-2 Kâf. Ve bereketi pek ziyâde olan Kur'an hakkı için. Habibim! O kâfirler, seni tasdik etmediler. Belki kendilerinden bir korkutucu

SuatYıldırım 50:2-3 – Doğrusu, onlar, kendilerinden birinin, uyarıp irşad etmek için gelmesine şaşırdılar da kâfirler: “Bu, ne tuhaf şey!” dediler, “Biz ölüp de toprak olduktan sonra mı dirileceğiz? Bu, aklın alamayacağı kadar uzak bir ihtimal!” [10,2]

İbni Kesir 50:2 Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da o kafirler: Bu, şaşılacak bir şey, dediler.


Elmalılı-orijinal 50:3 Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakıt ha? Bu baıyd bir irca'

Elmalılı 50:3 - Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? bu dönüş çok uzaktır."

DiyanetMeali 50:2-3 Kafirler, Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: "Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür" dediler.

DiyanetVakfı 50:3 "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirileceğiz)? Bu, akla uzak bir dönüştür."

Ömer.N.Bilmen 50:3 «Biz öldüğümüz ve toprak kesildiğimiz zaman mı (tekrar dirileceğiz)? Bu uzak bir dönüştür.»

SuatYıldırım 50:2-3 – Doğrusu, onlar, kendilerinden birinin, uyarıp irşad etmek için gelmesine şaşırdılar da kâfirler: “Bu, ne tuhaf şey!” dediler, “Biz ölüp de toprak olduktan sonra mı dirileceğiz? Bu, aklın alamayacağı kadar uzak bir ihtimal!” [10,2]

İbni Kesir 50:3 Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı? Bu, uzak bir dönüştür.


Elmalılı-orijinal 50:4 fakat Arz onlardan neyi eksiltir bize ma'lûmdur ve nezdimizde hıfzedici bir kitab vardır

Elmalılı 50:4 - Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.

DiyanetMeali 50:4 Onlardan kimlerin ölüp toprağa karıştığını biliyoruz. Katımızda her şeyi unutulmaktan koruyan bir kitap vardır.

DiyanetVakfı 50:4 Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.

Ömer.N.Bilmen 50:4-5 Muhakkak ki, yer onlardan neyi eksiltirse Biz bilmişizdir ve Bizim nezdimizde hıfzedici bir kitap vardır. Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler.

SuatYıldırım 50:4 – Biz toprağın, onların bedenlerini (hücre hücre) nasıl çürüttüğünü tafsilatıyla biliriz. Zaten yanımızda her şeyin kayıtlı olduğu şaşmaz bir sicil vardır.

İbni Kesir 50:4 Doğrusu Biz; toprağın onlardan neleri eksilttiğini biliyoruz. Katımızda da her şeyi saklayan bir kitab vardır.


Elmalılı-orijinal 50:5 Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler

Elmalılı 50:5 - Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler.

DiyanetMeali 50:5 Hayır; onlar, gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.

DiyanetVakfı 50:5 Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

Ömer.N.Bilmen 50:4-5 Muhakkak ki, yer onlardan neyi eksiltirse Biz bilmişizdir ve Bizim nezdimizde hıfzedici bir kitap vardır. Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler.

SuatYıldırım 50:5 – Bilakis onlar, kendi önlerine kadar gelen gerçeği yalan saydılar.Artık onlar kararsızlık ve perişanlık içindedirler.

İbni Kesir 50:5 Hayır, onlar; hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi de şaşırmış bir haldedirler.


Elmalılı-orijinal 50:6 Artık üstlerindeki Semâya bir baksalar a, biz onu nasıl bina etmişiz ve ziynetlemişiz hiç bir gediği yok

Elmalılı 50:6 - Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiç bir çatlağı yoktur.

DiyanetMeali 50:6 Onlar, üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişizdir bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur.

DiyanetVakfı 50:6 Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok.

Ömer.N.Bilmen 50:6 Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, Biz onu nasıl bina ve tezyin ettik ve onun için hiçbir gedik yoktur.

SuatYıldırım 50:6 – Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da Bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi? [67,3-4]

İbni Kesir 50:6 Üstlerindeki göğe hiç bakmazlar mı? Onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiç bir çatlak da yoktur.


Elmalılı-orijinal 50:7 Arza da: bir imtidad vermişiz ve ağır baskılar oturtmuşuz ve her çeşidden çiftler bitirmişiz ki temaşasına doyulmaz

Elmalılı 50:7 - Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik.

DiyanetMeali 50:7-8 Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her güzel türden yetiştirdik.

DiyanetVakfı 50:7 Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden (bitkiler) yetiştirdik.

Ömer.N.Bilmen 50:7-8 Ve yere de (bakmadılar mı?). Onu döşedik ve onda sabit dağlar bıraktık ve onda her güzel cinsten bitirdik. (Bunları) hakka müteveccih olan her bir kul için bir ibret ve bir mev'iza olarak (vücûda) getirdik.

SuatYıldırım 50:7 – Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik. [51,49; 36,36]

İbni Kesir 50:7 Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada her türden güzel çiftler yetiştirdik.


Elmalılı-orijinal 50:8 Gözler gönüller açar, yaradanın kudretini ıhtar eder, dersler verir birer nişanei basîret ve nümunei ıbret olmak üzere, hakka yüz tutan her kul için

Elmalılı 50:8 - Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir.

DiyanetMeali 50:7-8 Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her güzel türden yetiştirdik.

DiyanetVakfı 50:8 Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için (bütün bunları yaptık).

Ömer.N.Bilmen 50:7-8 Ve yere de (bakmadılar mı?). Onu döşedik ve onda sabit dağlar bıraktık ve onda her güzel cinsten bitirdik. (Bunları) hakka müteveccih olan her bir kul için bir ibret ve bir mev'iza olarak (vücûda) getirdik.

SuatYıldırım 50:8 – Bütün bunları, Allah’a yönelecek her kula Yaradan’ın kudretini hatırlatması, dersler veren birer basiret nişanesi ve ibret numunesi olması için yaptık.

İbni Kesir 50:8 Allah'a yönelen her kula öğüt ve ibret olsun diye.


Elmalılı-orijinal 50:9 Bir de Semadan mübarek bir su indirip de onunla bağlar bağçeler bitirmekteyiz ve biçilecek taneler

Elmalılı 50:9 - Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz.

DiyanetMeali 50:9-11 Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.

DiyanetVakfı 50:9 Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik.

Ömer.N.Bilmen 50:9-10 Ve gökten bir mübarek su indirdik, sonra onunla bahçeler ve biçilen ekin danelerini bitirdik. Ve uzunca boylu hurma ağaçları da (yetiştirdik) ki, onlar için birbiri üstüne konmuş muntazam salkımlar (tomurcuklar) vardır.

SuatYıldırım 50:9-10 – Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilen ekinler, salkım salkım meyveleriyle ulu hurma ağaçları yetiştirdik.

İbni Kesir 50:9 Gökten bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.


Elmalılı-orijinal 50:10 Ve Semaya ser çeken hurma ağaçları ki sıvama dizilmiş bir tal'ı vardır

Elmalılı 50:10 - Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.

DiyanetMeali 50:9-11 Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.

DiyanetVakfı 50:10 Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.

Ömer.N.Bilmen 50:9-10 Ve gökten bir mübarek su indirdik, sonra onunla bahçeler ve biçilen ekin danelerini bitirdik. Ve uzunca boylu hurma ağaçları da (yetiştirdik) ki, onlar için birbiri üstüne konmuş muntazam salkımlar (tomurcuklar) vardır.

SuatYıldırım 50:9-10 – Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilen ekinler, salkım salkım meyveleriyle ulu hurma ağaçları yetiştirdik.

İbni Kesir 50:10 Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları.


Elmalılı-orijinal 50:11 Kullara rızk için, ve onunla ölü bir beldeye hayat vermekteyiz, işte o huruc da böyledir

Elmalılı 50:11 - Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.

DiyanetMeali 50:9-11 Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.

DiyanetVakfı 50:11 Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.

Ömer.N.Bilmen 50:11-12 Kullar için bir rızk olarak (bunları bitirdik) ve onunla (o su ile) bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir. Onlardan (Kureyş müşriklerinden) evvel Nûh kavmi, Re's ashâbı ve Semûd (kavmi de peygamberlerini) tekzîp ettiler.

SuatYıldırım 50:11 – Bütün bunlar kullarımıza rızık vermek içindir. Hem o su ile ölü toprağa hayat verdik.İşte ölmüş insanların mezarlarından çıkışı da böyle olacaktır. [40,57; 46,33; 41,39]

İbni Kesir 50:11 Kullara rızık olması için. Ve onunla ölü bir beldeye can verdik. İşte çıkış da böyledir.


Elmalılı-orijinal 50:12 Tekzib etti onlardan evvel Nuhun kavmı ve ashabı ress ve Semûd

Elmalılı 50:12 - Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.

DiyanetMeali 50:12-14 Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.

DiyanetVakfı 50:12 Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semûd da yalanlamıştı.

Ömer.N.Bilmen 50:11-12 Kullar için bir rızk olarak (bunları bitirdik) ve onunla (o su ile) bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir. Onlardan (Kureyş müşriklerinden) evvel Nûh kavmi, Re's ashâbı ve Semûd (kavmi de peygamberlerini) tekzîp ettiler.

SuatYıldırım 50:12-14 – Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût’un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba’ halkı da hakkı yalanladılar.Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar.

İbni Kesir 50:12 Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud da tekzib etmişti.


Elmalılı-orijinal 50:13 Ve Âd ve Firavn ve ıhvanı Lût ve ashabı

Elmalılı 50:13 - Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).

DiyanetMeali 50:12-14 Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.

DiyanetVakfı 50:13 Ad ve Firavun ile Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).

Ömer.N.Bilmen 50:13-14 Ve Âd ve Fir'avun ve Lût'un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba' kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu.

SuatYıldırım 50:12-14 – Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût’un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba’ halkı da hakkı yalanladılar.Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar.

İbni Kesir 50:13 Ad, Firavun kavmi ve Lut'un kardeşleri de.


Elmalılı-orijinal 50:14 Eyke ve tübbe'in kavmı, her biri gönderilen Peygamberleri tekzib etti de hakk oldu veîd

Elmalılı 50:14 - Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu.

DiyanetMeali 50:12-14 Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.

DiyanetVakfı 50:14 Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!

Ömer.N.Bilmen 50:13-14 Ve Âd ve Fir'avun ve Lût'un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba' kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu.

SuatYıldırım 50:12-14 – Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût’un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba’ halkı da hakkı yalanladılar.Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar.

İbni Kesir 50:14 Eyke'liler ve Tübba kavmi de. Bunların her biri peygamberlerini yalanlamışlardı da tehdidim üzerlerine hak olmuştu.


Elmalılı-orijinal 50:15 Ya artık birinci yaradış ile yoruluverdik mi? Doğrusu onlar, yeni bir yaradılıştan iltibastalar

Elmalılı 50:15 - Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.

DiyanetMeali 50:15 Biz ilk yaratışta yorulduk mu? Hayır; onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler.*

DiyanetVakfı 50:15 İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 50:15 Ya Biz ilk yaradılış ile yoruluverdik mi? (aciz mi kaldık?) Hayır. Onlar yeni bir yaradılıştan şiddetli bir şekk içindedirler.

SuatYıldırım 50:15 – Biz ilkin yoktan yaratmada bir âcizlik, becerisizlik mi gösterdik ki bu tekrar yaratmada acze düşelim?Hayır! Öyle değil, onlar da böyle olmadığını bilirler. Ama yine de onlar bu yeniden yaratılıştan (dirilmeden) şüphe içindedirler. [30,27]

İbni Kesir 50:15 Ya Biz ilk yaratışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.


Elmalılı-orijinal 50:16 Hem şanıma kasem ederim ki hakıkat insanı biz yarattık ve biliriz: nefsi onu ne ile vesveselendirir ve biz ona «habli verîd» den daha yakınızdır

Elmalılı 50:16 - Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

DiyanetMeali 50:16 And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.

DiyanetVakfı 50:16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Ömer.N.Bilmen 50:16 Ve andolsun ki, Biz insanı yarattık ve ona nefsinin ne vesvese verdiğini de biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız.

SuatYıldırım 50:16 – İnsanı Biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini de Biz pek iyi biliriz.Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız.

İbni Kesir 50:16 Andolsun ki; insanı, Biz yarattık ve nefsinin kendisine ne fısıldadığını da biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız.


Elmalılı-orijinal 50:17 İki zabıt memuru zabıt tutarlarken: biri sağdan oturmuş biri soldan

Elmalılı 50:17 - Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken,

DiyanetMeali 50:17-18 Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.

DiyanetVakfı 50:17 İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.

Ömer.N.Bilmen 50:17 O vakit ki, iki gözetici melek) sağından ve solundan oturucu olarak gözetirler (zabıt tutarlar).

SuatYıldırım 50:17-18 – Zaten onun sağında ve solunda yerleşmiş iki kayıtçı vardır.Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki yanında, bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın. [82,10-12]

İbni Kesir 50:17 Sağında ve solunda onunla beraber oturup amellerini tesbit eden iki de tesbit edici vardır.


Elmalılı-orijinal 50:18 Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır

Elmalılı 50:18 - İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.

DiyanetMeali 50:17-18 Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.

DiyanetVakfı 50:18 İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.

Ömer.N.Bilmen 50:18 Bir lakırdı telaffuz etmez ki, illâ yanında hazırlanmış bir gözetici (melek) vardır.

SuatYıldırım 50:17-18 – Zaten onun sağında ve solunda yerleşmiş iki kayıtçı vardır.Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki yanında, bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın. [82,10-12]

İbni Kesir 50:18 O, bir söz atmaya dursun; mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.


Elmalılı-orijinal 50:19 Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte: işte diye: o senin kaçıp durduğun

Elmalılı 50:19 - Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir.

DiyanetMeali 50:19 Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir, ey insan, işte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir.

DiyanetVakfı 50:19 Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.

Ömer.N.Bilmen 50:19 Ve ölümün şiddeti bihakkın gelince: «İşte bu, kendisinden kaçınır olduğun şey» (denilecektir).

SuatYıldırım 50:19 – Vakti geldiğinde ölüm sekeratı başlayınca, can çekiştiği sırada insana “İşte” denir, “senin en çok nefret edip kaçtığın şey!”

İbni Kesir 50:19 Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte bu; senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir.


Elmalılı-orijinal 50:20 Ve Sur üfürüldükte: ki işte o veîd günüdür

Elmalılı 50:20 - Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür.

DiyanetMeali 50:20 Sura üfürülür. İşte bu geleceği söz verilen gündür.

DiyanetVakfı 50:20 Sûr'a üfürülür; işte bu, geleceği vâdedilen gündür.

Ömer.N.Bilmen 50:20 Ve Sûr'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdid günüdür.

SuatYıldırım 50:20 – Sûra üfürülür kalk borusu çalar. İşte bu da tehdit edilen azabın günüdür.

İbni Kesir 50:20 Sur'a üfürülmüştür. İşte bu; geleceği vaadedilen gündür.


Elmalılı-orijinal 50:21 Ve her nefis gelmiştir: beraberinde bir sevk me'muru ve bir şâhid vardır

Elmalılı 50:21 - Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir.

DiyanetMeali 50:21 Her can, kendisiyle beraber bir sürücü ve şahit bulunduğu halde gelir.

DiyanetVakfı 50:21 Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.

Ömer.N.Bilmen 50:21 Ve herkes gelmiştir. Kendisiyle beraber bir sürücü ve bir şahid bulunduğu halde.

SuatYıldırım 50:21 – O gün herkes beraberinde bir muhafız, bir de şahit olarak Yüce Divana gelir.

İbni Kesir 50:21 Her nefis, yanında bir sürücü ve şahidle gelir.


Elmalılı-orijinal 50:22 Celâlim hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin: şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir,

Elmalılı 50:22 - (Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." der.

DiyanetMeali 50:22 Ona: "And olsun ki, sen, bundan gafildin; işte senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık görüşün keskindir" denir.

DiyanetVakfı 50:22 Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denir).

Ömer.N.Bilmen 50:22 Muhakkak ki, sen bundan bir gaflet içinde idin, imdi senden perdeni kaldırıp açtık, artık bugün senin gözün keskindir, nâfizdir.

SuatYıldırım 50:22 – Allah ona buyurur: “Sen bundan gaflet içindeydin. İşte gözünün önünden perdeyi kaldırdık, şimdi artık gözün pek keskindir!” [19,38; 32,12]

İbni Kesir 50:22 Andolsun ki; sen, bundan gaflette idin. İşte senin perdeni kaldırdık. Bugün artık görüşün keskindir.


Elmalılı-orijinal 50:23 Ve karîni demiştir: işte bu yanımdaki hâzır

Elmalılı 50:23 - Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der.

DiyanetMeali 50:23 Yanındaki melek: "İşte bu yanımdaki hazırdır" der.

DiyanetVakfı 50:23 Yanındaki arkadaşı: "İşte yanımdaki hazır" dedi.

Ömer.N.Bilmen 50:23 Ve karini olan (melek) der ki: «Bu yanımda olan şey (defter-i âmal) hazırlanmış bulunmaktadır.»

SuatYıldırım 50:23 – Yanındaki arkadaşı “İşte!” der, “onun defteri! Her ne yapmışsa, burada yazılı!”

İbni Kesir 50:23 Ona yakın olan dedi ki: İşte yanımda hazır olan şey.


Elmalılı-orijinal 50:24 (Buyurulur:) atın atın Cehenneme her nankör anud,

Elmalılı 50:24 - (Allah iki meleğe buyurur ki:) "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!

DiyanetMeali 50:24-26 Allah: "Ey sürücü ve şahit! Her inatçı inkarcıyı, iyiliklere boyuna engel olan, mütecaviz, şüpheye düşüren, Allah'ın yanında başka tanrı benimseyen kişiyi cehenneme atın, onu çetin bir azaba sokun" buyurur.

DiyanetVakfı 50:24 (İki meleğe şu emir verilir:) "Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, cehenneme atın!"

Ömer.N.Bilmen 50:24-25 (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı.Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.»

SuatYıldırım 50:24-26 – Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: “Atın! buyuracak, atın cehenneme, her nankör, inatçı kâfiri: Hayra mani olan, haddi aşıp azan, şüpheye dalanı!Allah’ın yanı sıra başka bir tanrı benimseyeni! Atın onu o çetin azaba!”

İbni Kesir 50:24 Siz ikiniz, atın cehenneme; her inatçı kafiri;


Elmalılı-orijinal 50:25 hayra engel, haşarı işkilci kâfiri

Elmalılı 50:25 - İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi.

DiyanetMeali 50:24-26 Allah: "Ey sürücü ve şahit! Her inatçı inkarcıyı, iyiliklere boyuna engel olan, mütecaviz, şüpheye düşüren, Allah'ın yanında başka tanrı benimseyen kişiyi cehenneme atın, onu çetin bir azaba sokun" buyurur.

DiyanetVakfı 50:25 "Hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi"

Ömer.N.Bilmen 50:24-25 (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı.Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.»

SuatYıldırım 50:24-26 – Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: “Atın! buyuracak, atın cehenneme, her nankör, inatçı kâfiri: Hayra mani olan, haddi aşıp azan, şüpheye dalanı!Allah’ın yanı sıra başka bir tanrı benimseyeni! Atın onu o çetin azaba!”

İbni Kesir 50:25 Hayra bütün hızıyla engel olan azgın şüpheciyi.


Elmalılı-orijinal 50:26 Ki Allahın yanında başka ilâh tutmuştur, haydin ikiniz bir atın onu o şiddetli azâb içine

Elmalılı 50:26 - O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın."

DiyanetMeali 50:24-26 Allah: "Ey sürücü ve şahit! Her inatçı inkarcıyı, iyiliklere boyuna engel olan, mütecaviz, şüpheye düşüren, Allah'ın yanında başka tanrı benimseyen kişiyi cehenneme atın, onu çetin bir azaba sokun" buyurur.

DiyanetVakfı 50:26 "O ki Allah ile beraber başka ilâh edindi,bundan dolayı onu şiddetli azaba birlikte atın!"

Ömer.N.Bilmen 50:26 «O kimseyi ki, Allah Teâlâ ile beraber başka ilâh da edinmiştir. Hemen onu pek şiddetli bir azab içine atıveriniz.»

SuatYıldırım 50:24-26 – Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: “Atın! buyuracak, atın cehenneme, her nankör, inatçı kâfiri: Hayra mani olan, haddi aşıp azan, şüpheye dalanı!Allah’ın yanı sıra başka bir tanrı benimseyeni! Atın onu o çetin azaba!”

İbni Kesir 50:26 Ki o; Allah'tan başka bir ilah edinmiştir. Haydi siz ikiniz, onu en şiddetli azabın içine atın.


Elmalılı-orijinal 50:27 Arkadaşı der: ya rabbenâ onu ben azdırmadım velâkin kendisi uzak bir dalâl içinde idi

Elmalılı 50:27 - Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi".

DiyanetMeali 50:27 Yanındaki şeytan: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklıktaydı" der.

DiyanetVakfı 50:27 Müşrikin arkadaşı (şeytan) der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.

Ömer.N.Bilmen 50:27 Arkadaşı der ki: «Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, velâkin o uzak bir sapıklık içinde bulunmuş idi.»

SuatYıldırım 50:27 – Yanındaki arkadaş: “Ya Rabbî,” der, “onu ben saptırmadım, kendisi zaten haktan iyice uzak bir sapıklık içinde idi.” [14,22]

İbni Kesir 50:27 Onun yakın dostu dedi ki: Rabbımız; onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklıktaydı.


Elmalılı-orijinal 50:28 Buyurur ki: huzurumda çekişmeyin, ben size önceden veîd göndermiş iken

Elmalılı 50:28 - Allah buyurur ki: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim."

DiyanetMeali 50:28-29 Allah: "Benim katımda çekişmeyin; size bunu önceden bildirmiştim. Benim katımda söz değişmez; Ben kullara asla zulmetmem" der.

DiyanetVakfı 50:28 O esnada (Allah) buyurur: Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim!

Ömer.N.Bilmen 50:28 (Allah Teâlâ da) buyurmuş oluyor ki: «Benim huzurumda muhâsemede bulunmayın, Ben size muhakkak ki, önceden tehditte bulunmuştum.»

SuatYıldırım 50:28-29 – “Çekişmeyin huzurumda!” buyurur Allah, “Çünkü Ben daha önce gelecek tehlikeyi size bildirmiştim. Benim verdiğim kararlar değiştirilmez. Ben, kullarıma asla zulmetmem!”

İbni Kesir 50:28 Buyurdu ki: Benim katımda çekişmeyin. Size önceden tehdid göndermiştim.


Elmalılı-orijinal 50:29 Benim ındimde söz değiştirilmez ve ben kullara zulümkâr değilim

Elmalılı 50:29 - Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.

DiyanetMeali 50:28-29 Allah: "Benim katımda çekişmeyin; size bunu önceden bildirmiştim. Benim katımda söz değişmez; Ben kullara asla zulmetmem" der.

DiyanetVakfı 50:29 Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim.

Ömer.N.Bilmen 50:29 «Benim indimde söz değiştirilmez ve Ben kullarım için zulümkar değilim.»

SuatYıldırım 50:28-29 – “Çekişmeyin huzurumda!” buyurur Allah, “Çünkü Ben daha önce gelecek tehlikeyi size bildirmiştim. Benim verdiğim kararlar değiştirilmez. Ben, kullarıma asla zulmetmem!”

İbni Kesir 50:29 Benim katımda söz değiştirilmez. Ve Ben, kullara asla zulmedici değilim.


Elmalılı-orijinal 50:30 O gün ki Cehenneme doldunmu? diyeceğiz, o, daha ziyade varmı? diyecek

Elmalılı 50:30 - Biz O gün cehenneme: "Doldun mu?" diyeceğiz. O da: "Daha fazla var mı?" diyecektir.

DiyanetMeali 50:30 O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz, o: "Daha var mı?" der.

DiyanetVakfı 50:30 O gün cehenneme "Doldun mu?" deriz. O da "Daha var mı?" der.

Ömer.N.Bilmen 50:30 O gün ki, cehenneme deriz ki: «Doluverdin mi?» O da der ki: «Daha ziyâde var mı?»

SuatYıldırım 50:30 – O gün cehenneme Biz: “Doldun mu, dedikçe O: “Daha yok mu?” diye iştahını dile getirir. {KM, Süleymanın Meseleleri 30,15-16}

İbni Kesir 50:30 O gün cehenneme: Doldun mu? deriz. O da: Daha var mı? der.


Elmalılı-orijinal 50:31 Cennet de müttekılere uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak

Elmalılı 50:31 - Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.

DiyanetMeali 50:31 Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır, zaten uzakta değildir.

DiyanetVakfı 50:31 Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır.

Ömer.N.Bilmen 50:31 Ve cennet muttakîler için uzak olmaksızın yaklaştırılmıştır.

SuatYıldırım 50:31 – Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır.

İbni Kesir 50:31 Cennet de takva sahiplerine yaklaştırılır. Zaten uzakta değildir.


Elmalılı-orijinal 50:32 İşte bu, diye: o sizin va'd olunduğunuz: her bir tevbekâr, vazifesine riayetkâr olan

Elmalılı 50:32-33 - Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.

DiyanetMeali 50:32-34 Onlara: "İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden; görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur" denir.

DiyanetVakfı 50:32 İşte size vâdedilen cennet! Ki o, daima Allah'a yönelen,(O'nun buyruklarını)koruyan,

Ömer.N.Bilmen 50:32-33 İşte bu, sizin vaadolunduğunuz şeydir, her bir tevbekar olan (vazifesini) muhafaza eden için. Rahmân'a gıyaben korku duyan ve hakka müteveccih bir kalb ile gelen kimseye (mahsus) bir cennettir.

SuatYıldırım 50:32-33 – Onlara: “İşte, denir, buydu size vâd edilen mükâfat. Hakka yönelen, koruması gereken her şeyi koruyan, insanların görmediği yerlerde bile Rahman’a hep saygılı olan ve daima Rabbine dönen bir gönül ile gelen herkese bu mükâfat vardır.

İbni Kesir 50:32 İşte size vaadolunan budur. Ki o; daima Allah'a yönelen ve buyruklarına riayet eden,


Elmalılı-orijinal 50:33 Gaybde rahmana haşyet duyan ve inâbeli bir kalb ile gelen kimselere

Elmalılı 50:32-33 - Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.

DiyanetMeali 50:32-34 Onlara: "İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden; görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur" denir.

DiyanetVakfı 50:33 Görmeden Rahmân'a saygı gösteren ve(Allah'a) dönük bir kalp getiren herkesin (mükâfatı budur).

Ömer.N.Bilmen 50:32-33 İşte bu, sizin vaadolunduğunuz şeydir, her bir tevbekar olan (vazifesini) muhafaza eden için. Rahmân'a gıyaben korku duyan ve hakka müteveccih bir kalb ile gelen kimseye (mahsus) bir cennettir.

SuatYıldırım 50:32-33 – Onlara: “İşte, denir, buydu size vâd edilen mükâfat. Hakka yönelen, koruması gereken her şeyi koruyan, insanların görmediği yerlerde bile Rahman’a hep saygılı olan ve daima Rabbine dönen bir gönül ile gelen herkese bu mükâfat vardır.

İbni Kesir 50:33 Görmediği halde Rahman'dan korkan ve Allah'a yönelik bir kalb ile gelenlere.


Elmalılı-orijinal 50:34 Girin ona bir selâm ile, bu işte o hulûd günü

Elmalılı 50:34 - "Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur."

DiyanetMeali 50:32-34 Onlara: "İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden; görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur" denir.

DiyanetVakfı 50:34 Oraya selâmetle girin. İşte bu, ebedî yaşamanın başladığı gündür

Ömer.N.Bilmen 50:34-35 Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebedîyyet günüdür. Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve Bizim nezdimizde ise ziyâdesi (de) vardır.

SuatYıldırım 50:34 – “Haydi selâmetle girin oraya, bugün artık ebediyet günüdür.”

İbni Kesir 50:34 Selemetle girin oraya. İşte bu, ebediyet günüdür.


Elmalılı-orijinal 50:35 Orada onlara ne dilerlerse var, bizim nezdimizde ise ziyade var

Elmalılı 50:35 - Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.

DiyanetMeali 50:35 Orada dilediklerini bulurlar. Katımızda fazlası da vardır.

DiyanetVakfı 50:35 Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır.

Ömer.N.Bilmen 50:34-35 Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebedîyyet günüdür. Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve Bizim nezdimizde ise ziyâdesi (de) vardır.

SuatYıldırım 50:35 – Orada onlara istedikleri her şey verilir. Nezdimizde bundan da fazlası vardır. [10,26]

İbni Kesir 50:35 Orada diledikleri onlarındır. Katımızda daha fazlası da var.


Elmalılı-orijinal 50:36 Hem önlerinde nice karn helâk ettik, onlar tutumca onlardan daha çetin idiler, beldelerde delik aradılar: varmı bir kaçamak?

Elmalılı 50:36 - Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?

DiyanetMeali 50:36 Bu inkarcılardan önce, kendilerinden daha kuvvetli olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluşu var mı?

DiyanetVakfı 50:36 Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helâk etmişizdir. Kurtuluş var mı!

Ömer.N.Bilmen 50:36 Ve onlardan evvel nice nesilleri helâk ettik ki, onlar kuvvetçe bunlardan daha şiddetli idiler, beldelerde dolaşıp durdular. Hiç kaçıp kurtulacak bir yer var mıdır?

SuatYıldırım 50:36 – Kendilerinden önce Biz öyle nesiller helâk ettik ki onlar, bunlardan daha güçlü kuvvetli idiler. Hakimiyetlerini yaymış, şehir şehir dolaşmış, “ölümden kaçıp kurtulacak bir yer yok mu?” diye her tarafı delik deşik etmişlerdi, ama hep eli boş dönmüşlerdi.

İbni Kesir 50:36 Biz; onlardan önce, kendilerinden daha kuvvetli olan ve diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluş var mı?


Elmalılı-orijinal 50:37 Şübhesiz ki bu söylenende kalbi olan yâhud şuhud halinde kulak tutan kimse için uyandıracak bir ıhtar vardır

Elmalılı 50:37 - Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.

DiyanetMeali 50:37 Doğrusu bunda, kalbi olana veya hazır bulunup kulak verene ders vardır.

DiyanetVakfı 50:37 Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

Ömer.N.Bilmen 50:37 Şüphe yok ki, bunda elbette bir öğüt vardır, kendisi için bir kalb olan veya kendisi şahid olarak kulak veren kimse için.

SuatYıldırım 50:37 – Elbette bunda, içinde bir kalb taşıyan veya zihnini derleyip toplayarak can kulağıyla dinleyen kimseler için alacak bir ders vardır.

İbni Kesir 50:37 Muhakkak ki bunda; kalbi olan veya hazır bulunup da kulak veren kimseler için elbette bir öğüt vardır.


Elmalılı-orijinal 50:38 Şanım hakkiçin biz o Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde halk ettik, bize bir yorgunluk da dokunmadı

Elmalılı 50:38 - Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.

DiyanetMeali 50:38 And olsun ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık ve Biz bir yorgunluk da duymadık.

DiyanetVakfı 50:38 Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.

Ömer.N.Bilmen 50:38 Kasem olsun ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini altı günde yarattık ve Bize yorgunluktan bir şey dokunmadı.

SuatYıldırım 50:38 – Biz gökleri, yeri, ikisinin arasındaki bütün varlıkları altı günde yarattık da Bize en ufak bir yorgunluk dokunmadı. [46,33; 40,57]

İbni Kesir 50:38 Andolsun ki; Biz, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık. Ve Bize hiç bir yorgunluk da dokunmadı.


Elmalılı-orijinal 50:39 O halde onların lâflarına karşı sabret de rabbına hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel

Elmalılı 50:39 - Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.

DiyanetMeali 50:39 Söylediklerine sabret; Rabbini, güneşin doğmasından önce ve batışından önce överek tesbih et.

DiyanetVakfı 50:39 (Resûlüm!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.

Ömer.N.Bilmen 50:39 Artık dediklerine karşı sabret ve güneşin doğmasından evvel ve gurubundan evvel Rabbini hamd ile tesbih et.

SuatYıldırım 50:39 – O halde sen onların söylediklerine karşı sabret. Gerek güneşin doğuşundan, gerek batışından önce Rabbine hamd ederek ibadet et.

İbni Kesir 50:39 Ne derlerse sabret sen. Güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce Rabbını hamd ile tesbih et.


Elmalılı-orijinal 50:40 Geceden de tesbih et ona hem de secde arkalarında

Elmalılı 50:40 - Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et.

DiyanetMeali 50:40 Geceleyin ve secdelerin ardından O'nu tesbih et.

DiyanetVakfı 50:40 Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et.

Ömer.N.Bilmen 50:40 Ve geceden de O'na tesbihte bulun ve secdelerin arkalarından da.

SuatYıldırım 50:40 – Geceleyin de, secdelerin peşinden de Ona ibadet et. [17,79]

İbni Kesir 50:40 Gecenin bir bölümünde ve secdelerinin ardından da O'nu tesbih et.


Elmalılı-orijinal 50:41 Ve dinle o münadînin bağıracağı günü yakın bir yerden

Elmalılı 50:41 - Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

DiyanetMeali 50:41 Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver.

DiyanetVakfı 50:41 Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

Ömer.N.Bilmen 50:41 Ve dinle, o gün ki, bir münâdi, yakın bir mekandan nidâ eder.

SuatYıldırım 50:41 – Münâdînin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

İbni Kesir 50:41 Bir münadinin yakın bir yerden çağıracağı güne, kulak ver.


Elmalılı-orijinal 50:42 Hakka çağıran o sayhayı işidecekleri gün, işte o, huruc günüdür

Elmalılı 50:42 - O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür.

DiyanetMeali 50:42 O gün çığlığı gerçekten duyarlar; işte o, kabirden çıkış günüdür.

DiyanetVakfı 50:42 O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.

Ömer.N.Bilmen 50:42 O gün ki, o hak iIe olan sayhayı işiteceklerdir. İşte o çıkış günüdür.

SuatYıldırım 50:42 – Bütün insanların o sayhayı kesin ve gerçek olarak işitecekleri güne kulak ver. İşte o gün mezarlarından kalkış günüdür.

İbni Kesir 50:42 O gün; bu sayhayı gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.


Elmalılı-orijinal 50:43 Şübhesiz ki biz biziz hem diriltiriz, hem öldürürüz ve dönüş bizedir

Elmalılı 50:43 - Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir.

DiyanetMeali 50:43 Doğrusu Biz diriltiriz, Biz öldürürüz, dönüş Bize'dir.

DiyanetVakfı 50:43 Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.

Ömer.N.Bilmen 50:43 Şüphe yok ki, Biz, diriltiriz ve öldürürüz ve dönüş de Bizedir.

SuatYıldırım 50:43 – Muhakkak ki hayatı veren de, hayatı alıp öldüren de Biziz.Evet, herkes Bizim huzurumuza dönecektir.

İbni Kesir 50:43 Muhakkak ki öldürecek de, diriltecek de Biziz Biz. Ve dönüş de ancak Bizedir.


Elmalılı-orijinal 50:44 O gün ki Arz onlardan ayrılır sür'atle koşarlar, o, bir haşirdir ki ancak bize kolaydır

Elmalılı 50:44 - O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır.

DiyanetMeali 50:44 O gün, yer yarılır, onlar çabucak ayrılır; bu, Bize göre kolay bir toplamadır.

DiyanetVakfı 50:44 O gün yer yarılır, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, bize göre kolay olan bir haşirdir.

Ömer.N.Bilmen 50:44 O gün ki, yer, onlardan sür'atle çatlayıp ayrılır. İşte o, bir haşrdır, Bize göre pek kolaydır.

SuatYıldırım 50:44 – Yerin yarılıp kendilerinin büyük bir hızla mahşer meydanına koşacakları gün, mutlaka gelecektir. Bu diriltip mahşerde toplama Bize göre çok kolaydır. [54,50; 31,28]

İbni Kesir 50:44 O gün; yer yarılır, onlar çabucak çıkarlar. İşte bu, Bize göre kolay olan bir haşirdir.


Elmalılı-orijinal 50:45 Biz pek a'lâ biliyoruz ki ne diyorlar, maamafih sen onlara karşı bir cebbar değilsin, şimdi sen benim veîdlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüd ver

Elmalılı 50:45 - Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.

DiyanetMeali 50:45 Onların dediklerini Biz biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; söz verdiğim günden korkanlara Kuran'la öğüt ver.*

DiyanetVakfı 50:45 Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.

Ömer.N.Bilmen 50:45 Biz onların neler söyler olduklarını pek iyi bileniz ve sen onların üzerlerine bir cebredici değilsin. Artık Benim tehdidim- den korkacaklara Kur'an iIe öğüt ver.

SuatYıldırım 50:45 – Biz onların aykırı iddialarını pek iyi biliyoruz, ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin.Senin yapacağın iş, sadece tehdidimden endişe edecek kemseleri Kur’ân ile irşad etmektir. [13,40; 88,21-22; 2,272]

İbni Kesir 50:45 Biz; onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen, onların üstünde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkacaklara Kur'an'la öğüt ver.