Elmalılı-orijinal 56:1 Koptumu o Vakı'a bir

Elmalılı 56:1 - Olacak vak'a olduğu zaman

DiyanetMeali 56:1-3 Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

DiyanetVakfı 56:1 Kıyamet koptuğu zaman,

Ömer.N.Bilmen 56:1-3 Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir.

SuatYıldırım 56:1 – O gerçek olan kıyamet gerçekleşince neler olacak neler!..

İbni Kesir 56:1 Kıyamet koptuğu zaman,


Elmalılı-orijinal 56:2 Olmaz vak'asına yalan diyen dil

Elmalılı 56:2 - Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.

DiyanetMeali 56:1-3 Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

DiyanetVakfı 56:2 Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur;

Ömer.N.Bilmen 56:1-3 Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir.

SuatYıldırım 56:2 – Zaten onun olmasını yalanlayacak hiçbir delil olamaz. [70,1-2; 6,73]

İbni Kesir 56:2 Onun vukuunu hiç bir yalanlayıcı yoktur.


Elmalılı-orijinal 56:3 İndirir bindirir

Elmalılı 56:3 - O, alçaltıcıdır, yükselticidir.

DiyanetMeali 56:1-3 Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

DiyanetVakfı 56:3 O, alçaltıcı, yükselticidir.

Ömer.N.Bilmen 56:1-3 Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir.

SuatYıldırım 56:3 – O kimini alçaltır, kimini yüceltir.

İbni Kesir 56:3 O; alçaltıcı, yükselticidir.


Elmalılı-orijinal 56:4 Yer bir sarsılış sarsıldığı

Elmalılı 56:4 - Yer şiddetle sarsıldığı

DiyanetMeali 56:4-7 Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

DiyanetVakfı 56:4 Yer şiddetle sarsıldığı,

Ömer.N.Bilmen 56:4-6 O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir.

SuatYıldırım 56:4 – Yer şiddetle sarsıldığı, [99,1; 22,1]

İbni Kesir 56:4 Yer; sarsıldıkça sarsıldığı;


Elmalılı-orijinal 56:5 Dağlar bir serpiliş serpildiği

Elmalılı 56:5 - Dağlar serpildikçe serpildiği

DiyanetMeali 56:4-7 Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

DiyanetVakfı 56:5 Dağlar parçalandığı,

Ömer.N.Bilmen 56:4-6 O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir.

SuatYıldırım 56:5 – Dağlar darmadağın edilip parçalandığı,

İbni Kesir 56:5 Dağlar, ufalandıkça ufalandığı;


Elmalılı-orijinal 56:6 Hepsi dağılıp berhevâ bir hebâ olduğu

Elmalılı 56:6 - Dağılıp toz duman haline geldiği

DiyanetMeali 56:4-7 Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

DiyanetVakfı 56:6 Dağılıp toz duman haline geldiği,

Ömer.N.Bilmen 56:4-6 O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir.

SuatYıldırım 56:6 – Uçuşan toz zerreleri haline geldiği zaman...

İbni Kesir 56:6 Dağılmış toz haline geldiği zaman;


Elmalılı-orijinal 56:7 Siz de üç sınıf olduğunuz zaman

Elmalılı 56:7 - Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

DiyanetMeali 56:4-7 Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

DiyanetVakfı 56:7 Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,

Ömer.N.Bilmen 56:7-9 Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş'emedir, nedir Ashâb-ı Meş'eme?

SuatYıldırım 56:7 – Sizler de üç sınıfa ayrılırsınız:

İbni Kesir 56:7 Siz üç sınıf olmuşsunuzdur:


Elmalılı-orijinal 56:8 Ki sağda «Ashabı meymene»: Ne «Ashabı-meymene!»

Elmalılı 56:8 - Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

DiyanetMeali 56:8 İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

DiyanetVakfı 56:8 Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!

Ömer.N.Bilmen 56:7-9 Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş'emedir, nedir Ashâb-ı Meş'eme?

SuatYıldırım 56:8 – Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar!

İbni Kesir 56:8 Sağcılar; o sağcılar ne mutludurlar.


Elmalılı-orijinal 56:9 Solda «Ashabı meş'eme»: Ne «Ashabı -meş'eme!»

Elmalılı 56:9 - Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

DiyanetMeali 56:9 Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

DiyanetVakfı 56:9 Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!

Ömer.N.Bilmen 56:7-9 Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş'emedir, nedir Ashâb-ı Meş'eme?

SuatYıldırım 56:9 – Ashab-ı şimal ki ne ashab-ı şimal! Ne bedbahttır onlar!

İbni Kesir 56:9 Solcular; o solcular ne bahtsızdırlar.


Elmalılı-orijinal 56:10 İlerde sabikun, işte o sabikun

Elmalılı 56:10 - Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

DiyanetMeali 56:10 İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.

DiyanetVakfı 56:10 (Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.

Ömer.N.Bilmen 56:10-12 Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena'im olacaklardır.

SuatYıldırım 56:10 – İmanda, fazilette öncüler ki ne öncüler! Onlar herkesi geçerler. [35,32; 3,133; 57,21]

İbni Kesir 56:10 Önde olanlar da öncüdürler.


Elmalılı-orijinal 56:11-12 Onlar ne'ıym Cennetlerinde mukarrebun

Elmalılı 56:11 - İşte o yaklaştırılanlar,

DiyanetMeali 56:11-12 Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

DiyanetVakfı 56:11 İşte bunlar, (Allah'a) en yakın olanlardır,

Ömer.N.Bilmen 56:10-12 Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena'im olacaklardır.

SuatYıldırım 56:11-12 – İşte onlardır Allah’a en yakın olanlar. Naîm cennetlerindedir onlar.

İbni Kesir 56:11 İşte onlar en çok gözde olanlardır.


Elmalılı-orijinal 56:11-12 Onlar ne'ıym Cennetlerinde mukarrebun

Elmalılı 56:12 - Nimet cennetlerindedirler.

DiyanetMeali 56:11-12 Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

DiyanetVakfı 56:12 Naîm cennetlerinde .

Ömer.N.Bilmen 56:10-12 Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena'im olacaklardır.

SuatYıldırım 56:11-12 – İşte onlardır Allah’a en yakın olanlar. Naîm cennetlerindedir onlar.

İbni Kesir 56:12 Naim cennetlerindedirler.


Elmalılı-orijinal 56:13 Bir çok evvelînden

Elmalılı 56:13 - Çoğu önceki ümmetlerden,

DiyanetMeali 56:13-14 Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

DiyanetVakfı 56:13 (Onların) çoğu önceki ümmetlerden,

Ömer.N.Bilmen 56:13-15 (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler.

SuatYıldırım 56:13-14 – Çoğu önceki ümmetlerden, biraz da sonrakilerden.

İbni Kesir 56:13 Bir çoğu öncekilerden,


Elmalılı-orijinal 56:14 Biraz da âhirînden

Elmalılı 56:14 - Birazı da sonrakilerden.

DiyanetMeali 56:13-14 Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

DiyanetVakfı 56:14 Birazı da sonrakilerdendir.

Ömer.N.Bilmen 56:13-15 (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler.

SuatYıldırım 56:13-14 – Çoğu önceki ümmetlerden, biraz da sonrakilerden.

İbni Kesir 56:14 Birazı da sonrakilerden.


Elmalılı-orijinal 56:15 Murassa' tahtlar üstünde

Elmalılı 56:15 - (Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

DiyanetMeali 56:15-16 Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.

DiyanetVakfı 56:15 Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,

Ömer.N.Bilmen 56:13-15 (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler.

SuatYıldırım 56:15-16 – Mücevheratla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar.

İbni Kesir 56:15 Murassa tahtlar üzerindedirler.


Elmalılı-orijinal 56:16 Karşı karşıya kurulmuşlar

Elmalılı 56:16 - Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.

DiyanetMeali 56:15-16 Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.

DiyanetVakfı 56:16 Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.

Ömer.N.Bilmen 56:16 Onların üzerine karşı karşıya olarak yaslanıcılardır.

SuatYıldırım 56:15-16 – Mücevheratla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar.

İbni Kesir 56:16 Karşılıklı olarak üzerinde yaslanırlar.


Elmalılı-orijinal 56:17 Pırlanır etraflarında muhalled evlâdlar

Elmalılı 56:17 - Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.

DiyanetMeali 56:17-21 Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

DiyanetVakfı 56:17 Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;

Ömer.N.Bilmen 56:17-18 Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile.

SuatYıldırım 56:17-18 – Etraflarında, cennet şarabından dolu testiler, sürahiler, kadehlerle, ebedîliğe ermiş çocuklar dolaşıp hizmet ederler.

İbni Kesir 56:17 Ölümsüz civanlar etraflarında dolaşırlar.


Elmalılı-orijinal 56:18 Kübler ve ibrıklerle me'ıynden bir piyâle

Elmalılı 56:18 - Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.

DiyanetMeali 56:17-21 Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

DiyanetVakfı 56:18 Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

Ömer.N.Bilmen 56:17-18 Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile.

SuatYıldırım 56:17-18 – Etraflarında, cennet şarabından dolu testiler, sürahiler, kadehlerle, ebedîliğe ermiş çocuklar dolaşıp hizmet ederler.

İbni Kesir 56:18 Main'den büyük kaplarla, ibrikler ve kadehlerle.


Elmalılı-orijinal 56:19 Ne başları ağrıtılır ondan ne de irer zevâle

Elmalılı 56:19 - Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

DiyanetMeali 56:17-21 Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

DiyanetVakfı 56:19 Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir

Ömer.N.Bilmen 56:19-20 Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler ehl-i Cennet'in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar).

SuatYıldırım 56:19 – Bu içkiden ötürü baş ağrısı çekmezler, sarhoş da olmazlar.

İbni Kesir 56:19 Ondan baş ağrısına uğratılmayacakları gibi, akılları da giderilmez.


Elmalılı-orijinal 56:20 Meyve beğendiklerinden

Elmalılı 56:20 - Beğendikleri meyvalar,

DiyanetMeali 56:17-21 Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

DiyanetVakfı 56:20 (Onlara) beğendikleri meyveler,

Ömer.N.Bilmen 56:19-20 Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler ehl-i Cennet'in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar).

SuatYıldırım 56:20 – Bir de... tercih edecekleri meyveler...

İbni Kesir 56:20 Beğenecekleri meyveler,


Elmalılı-orijinal 56:21 Kuş etti istediklerinden

Elmalılı 56:21 - Canlarının çektiği kuş etleri,

DiyanetMeali 56:17-21 Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

DiyanetVakfı 56:21 Canlarının çektiği kuş etleri,

Ömer.N.Bilmen 56:21-22 Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır).

SuatYıldırım 56:21 – Canlarının istediği kuş etleri...

İbni Kesir 56:21 Kuş eti, içlerinin çektiğinden.


Elmalılı-orijinal 56:22 Huri ıyn

Elmalılı 56:22 - İri gözlü hûriler,

DiyanetMeali 56:22-24 İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

DiyanetVakfı 56:22 İri gözlü hûriler,

Ömer.N.Bilmen 56:21-22 Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır).

SuatYıldırım 56:22-23 – Ve gün görmemiş saklı inciler gibi güzel eşler...

İbni Kesir 56:22 Şahin gözlü huriler de;


Elmalılı-orijinal 56:23 Saklı inci timsalleri gibi

Elmalılı 56:23 - Saklı inciler gibi,

DiyanetMeali 56:22-24 İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

DiyanetVakfı 56:23 Saklı inciler gibi.

Ömer.N.Bilmen 56:23-24 Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır).

SuatYıldırım 56:22-23 – Ve gün görmemiş saklı inciler gibi güzel eşler...

İbni Kesir 56:23 Saklı inci misali.


Elmalılı-orijinal 56:24 İşledikleri amellere mükâfat için

Elmalılı 56:24 - Yaptıklarına karşılık olarak verilir.

DiyanetMeali 56:22-24 İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

DiyanetVakfı 56:24 Yaptıklarına karşılık olarak (verilir).

Ömer.N.Bilmen 56:23-24 Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır).

SuatYıldırım 56:24 – Bütün bunlar dünyada yaptıkları güzel işlere mükâfat olarak verilecek.

İbni Kesir 56:24 Yapmakta olduklarına karşılık olarak.


Elmalılı-orijinal 56:25 Ne bir boş lâf işidirler orada ne de bir te'sîm

Elmalılı 56:25 - Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

DiyanetMeali 56:25 Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

DiyanetVakfı 56:25 Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

Ömer.N.Bilmen 56:25-26 Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir

SuatYıldırım 56:25 – Onlar cennette ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir laf işitmezler.

İbni Kesir 56:25 Orada ne boş bir laf, ne de günaha sokacak birşey işitmezler.


Elmalılı-orijinal 56:26 Ancak bir kelâm: Selâmen selâm

Elmalılı 56:26 - Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.

DiyanetMeali 56:26 Sadece selama karşılık selam sözü işitirler.

DiyanetVakfı 56:26 Söylenen, yalnızca "selâm, selâm" dır.

Ömer.N.Bilmen 56:25-26 Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir

SuatYıldırım 56:26 – İşittikleri söz, hep: “Selâm! selâm!” sesleridir.

İbni Kesir 56:26 Yalnız selama karşılık; selam, denir.


Elmalılı-orijinal 56:27 Ashabı yemîn ise ne Ashabı yemîn

Elmalılı 56:27 - Sağın adamları, nedir o sağın adamları!

DiyanetMeali 56:27 Defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

DiyanetVakfı 56:27 Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!

Ömer.N.Bilmen 56:27-28 Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar.

SuatYıldırım 56:27 – Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar!

İbni Kesir 56:27 Sağcılar; ne bahtiyardır o sağcılar.


Elmalılı-orijinal 56:28 Dal bastı kirazlar

Elmalılı 56:28 - Dalbastı kirazlar,

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:28 Düzgün kiraz ağacı,

Ömer.N.Bilmen 56:27-28 Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar.

SuatYıldırım 56:28 – Dalbastı kirazlar,

İbni Kesir 56:28 Dikensiz kiraz,


Elmalılı-orijinal 56:29 Sıvama muzlar içinde

Elmalılı 56:29 - Meyva dizili muzlar,

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:29 Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,

Ömer.N.Bilmen 56:29 Ve meyveleri kat kat olmuş muz ağaçları (altında)dırlar.

SuatYıldırım 56:29 – Dolgun salkımlı muzlar,

İbni Kesir 56:29 Salkımları sarkmış muz ağaçları,


Elmalılı-orijinal 56:30 Memdud bir saye

Elmalılı 56:30 - Uzamış gölgeler,

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:30 Uzamış gölgeler,

Ömer.N.Bilmen 56:30 Ve yayılmış gölgededirler.

SuatYıldırım 56:30 – Yayılmış gölgeler... [4,57; 13,35; 77,41]

İbni Kesir 56:30 Yayılmış gölge,


Elmalılı-orijinal 56:31 Çağlıyan bir su

Elmalılı 56:31 - Fışkıran sular.

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:31 Çağlayarak akan sular,

Ömer.N.Bilmen 56:31-32 Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler.

SuatYıldırım 56:31 – Şarıl şarıl akan sular... [47,15]

İbni Kesir 56:31 Çağlayan su,


Elmalılı-orijinal 56:32 Bir çok meyve

Elmalılı 56:32 - Pek çok meyva arasında,

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:32 Sayısız meyveler içindedirler;

Ömer.N.Bilmen 56:31-32 Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler.

SuatYıldırım 56:32-33 – Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler.

İbni Kesir 56:32 Bir çok meyve,


Elmalılı-orijinal 56:33 Ne eksilir, ne men'edilir

Elmalılı 56:33 - Tükenmeyen ve yasaklanmayan

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:33 Tükenmeyen ve yasaklanmayan.

Ömer.N.Bilmen 56:33 Ne kesilmiş ve ne de men edilmiş(olan meyveler arasında).

SuatYıldırım 56:32-33 – Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler.

İbni Kesir 56:33 Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan.


Elmalılı-orijinal 56:34 Yüksek düşekler

Elmalılı 56:34 - Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.

DiyanetMeali 56:28-34 Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

DiyanetVakfı 56:34 Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.

Ömer.N.Bilmen 56:34-35 Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık.

SuatYıldırım 56:34-35 – Onlara, pek değerli eşler de verdik. Biz o eşleri, yepyeni bir yaratılışla yaratıp, sûret ve sîretlerini son derece güzelleştirdik.

İbni Kesir 56:34 Yükseltilmiş döşekler üstündedirler.


Elmalılı-orijinal 56:35 Biz etmişizdir de onları yeniden inşa

Elmalılı 56:35 - Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).

DiyanetMeali 56:35-38 Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.*

DiyanetVakfı 56:35 Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni yarattık.

Ömer.N.Bilmen 56:34-35 Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık.

SuatYıldırım 56:34-35 – Onlara, pek değerli eşler de verdik. Biz o eşleri, yepyeni bir yaratılışla yaratıp, sûret ve sîretlerini son derece güzelleştirdik.

İbni Kesir 56:35 Gerçekten Biz; onları, yeni bir yaratılışla yarattık.


Elmalılı-orijinal 56:36-37 Kılmışızdır bir yaşıd ebkâri şeyda

Elmalılı 56:36 - Onları bâkireler yaptık.

DiyanetMeali 56:35-38 Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.*

DiyanetVakfı 56:36 Onları, bâkireler kıldık.

Ömer.N.Bilmen 56:36-37 İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.

SuatYıldırım 56:36-38 – Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.

İbni Kesir 56:36 Ve onları el değmemişler kıldık.


Elmalılı-orijinal 56:36-37 Kılmışızdır bir yaşıd ebkâri şeyda

Elmalılı 56:37 - Hep yaşıt sevgililer,

DiyanetMeali 56:35-38 Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.*

DiyanetVakfı 56:37 Eşlerine düşkün ve yaşıt.

Ömer.N.Bilmen 56:36-37 İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.

SuatYıldırım 56:36-38 – Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.

İbni Kesir 56:37 Eşlerine düşkün hep bir yaşıtlar.


Elmalılı-orijinal 56:38 Ashabı yemîn için

Elmalılı 56:38 - Sağın adamları içindir.

DiyanetMeali 56:35-38 Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.*

DiyanetVakfı 56:38 Bütün bunlar sağdakiler içindir..

Ömer.N.Bilmen 56:38-40 Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.

SuatYıldırım 56:36-38 – Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.

İbni Kesir 56:38 Sağcılar için.


Elmalılı-orijinal 56:39 Bir çok evvelînden

Elmalılı 56:39 - Bir çoğu öncekilerdendir.

DiyanetMeali 56:39-40 Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

DiyanetVakfı 56:39 Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.

Ömer.N.Bilmen 56:38-40 Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.

SuatYıldırım 56:39-40 – Birçoğu önceki ümmetlerden, birçoğu da sonrakilerden.

İbni Kesir 56:39 Bir çoğu öncekilerden,


Elmalılı-orijinal 56:40 Ve bir çok âhirînden

Elmalılı 56:40 - Bir çoğu da sonrakilerdendir.

DiyanetMeali 56:39-40 Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

DiyanetVakfı 56:40 Birçoğu da sonrakilerdendir.

Ömer.N.Bilmen 56:38-40 Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.

SuatYıldırım 56:39-40 – Birçoğu önceki ümmetlerden, birçoğu da sonrakilerden.

İbni Kesir 56:40 Bir çoğu da sonrakilerdendir.


Elmalılı-orijinal 56:41 Eshabi şimal ise ne Eshabi şimal!

Elmalılı 56:41 - Solun adamları, nedir o solcular!

DiyanetMeali 56:41 Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

DiyanetVakfı 56:41 Soldakiler; ne yazık o soldakilere!

Ömer.N.Bilmen 56:41-43 Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

SuatYıldırım 56:41 – Ashab-ı şimal ki ne ashab-ı şimal! Ne bedbahttır onlar!

İbni Kesir 56:41 Solcular da. Solcular kimlerdir?


Elmalılı-orijinal 56:42 Bir semum ve hamîm

Elmalılı 56:42 - İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,

DiyanetMeali 56:42-44 İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

DiyanetVakfı 56:42 İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

Ömer.N.Bilmen 56:41-43 Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

SuatYıldırım 56:42 – Onlar kızgın ateşte ve kaynar sularda...

İbni Kesir 56:42 Kızgın ateşte, kaynar sulardadırlar.


Elmalılı-orijinal 56:43 Ve zifirden bir zılli mağmum içinde

Elmalılı 56:43 - Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.

DiyanetMeali 56:42-44 İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

DiyanetVakfı 56:43 Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;

Ömer.N.Bilmen 56:41-43 Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

SuatYıldırım 56:43-44 – Ne serin, ne de faydalı olmayan, kapkara duman tabakası altındadırlar. [77,29-34]

İbni Kesir 56:43 Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.


Elmalılı-orijinal 56:44 Ne serin ne de kerîm

Elmalılı 56:44 - Ki ne serindir, ne de faydalı.

DiyanetMeali 56:42-44 İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

DiyanetVakfı 56:44 Serin ve hoş olmayan.

Ömer.N.Bilmen 56:44-46(O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü,şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.

SuatYıldırım 56:43-44 – Ne serin, ne de faydalı olmayan, kapkara duman tabakası altındadırlar. [77,29-34]

İbni Kesir 56:44 Ne serindir, ne de hoştur.


Elmalılı-orijinal 56:45 Çünkü onlar bundan evvel mütrefîn: Keyflerine düşkün şımarık müsrifîn idiler

Elmalılı 56:45 - Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.

DiyanetMeali 56:45-46 Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

DiyanetVakfı 56:45 Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.

Ömer.N.Bilmen 56:44-46(O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü,şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.

SuatYıldırım 56:45 – Çünkü onlar dünyada iken refah içinde şımarırlardı.

İbni Kesir 56:45 Çünkü onlar; bundan önce refahla şımarmışlardı.


Elmalılı-orijinal 56:46 Ve büyük cinayete ısrar ediyorlardı

Elmalılı 56:46 - Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.

DiyanetMeali 56:45-46 Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

DiyanetVakfı 56:46 Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

Ömer.N.Bilmen 56:44-46(O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü,şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.

SuatYıldırım 56:46 – O en büyük günahta, şirkte ısrar ederlerdi.

İbni Kesir 56:46 Ve büyük günah işlemekte direnip dururlardı.


Elmalılı-orijinal 56:47 Ve diyorlardı ki: Öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mi? Cidden biz mi mutlak ba'solunacakmışız?

Elmalılı 56:47 - Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"

DiyanetMeali 56:47 Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"

DiyanetVakfı 56:47 Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?

Ömer.N.Bilmen 56:47 Ve demekte olmuşlardı ki: «Biz öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, mutlaka bizler mi elbette diriltilip kaldırılmış kimseleriz?»

SuatYıldırım 56:47-48 – Ve derlerdi ki: “Ölüp toprak olduktan ve çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz diriltilecekmişiz? Gelip geçmiş atalarımız da mı?”

İbni Kesir 56:47 Ve derlerdi ki: Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, gerçekten biz mi yeniden diriltileceğiz?


Elmalılı-orijinal 56:48 Ya evvelki atalarımız da mı?

Elmalılı 56:48 - "Önceki atalarımızda mı?"

DiyanetMeali 56:48 "Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?"

DiyanetVakfı 56:48 Önceki atalarımız da mı?

Ömer.N.Bilmen 56:48-50 «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»

SuatYıldırım 56:47-48 – Ve derlerdi ki: “Ölüp toprak olduktan ve çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz diriltilecekmişiz? Gelip geçmiş atalarımız da mı?”

İbni Kesir 56:48 Önce gelmiş geçmiş atalarımız da mı?


Elmalılı-orijinal 56:49 De ki: Muhakkak bütün evvelîn ve âhirîn

Elmalılı 56:49 - De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"

DiyanetMeali 56:49-50 De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."

DiyanetVakfı 56:49 De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler,

Ömer.N.Bilmen 56:48-50 «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»

SuatYıldırım 56:49-50 – De ki: “Öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün, belli vaktinde mutlaka toplanacaksınız.” [11,103-105]

İbni Kesir 56:49 De ki: Şüphesiz hem öncekiler, hem sonrakiler,


Elmalılı-orijinal 56:50 Lâbüd cem' olunacaklar mikatına ma'lûm bir günün

Elmalılı 56:50 - "Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

DiyanetMeali 56:49-50 De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."

DiyanetVakfı 56:50 Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır!

Ömer.N.Bilmen 56:48-50 «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»

SuatYıldırım 56:49-50 – De ki: “Öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün, belli vaktinde mutlaka toplanacaksınız.” [11,103-105]

İbni Kesir 56:50 Belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.


Elmalılı-orijinal 56:51 Sonra siz, ey sapgın münkirler!

Elmalılı 56:51 - Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!

DiyanetMeali 56:51 Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar!

DiyanetVakfı 56:51 Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!

Ömer.N.Bilmen 56:51 Sonra şüphe yok ki, sizler ey sapıklar, tekzîp ediciler!

SuatYıldırım 56:51 – Sonra siz ey yoldan sapanlar ve hak dini yalan sayanlar!

İbni Kesir 56:51 Sonra gerçekten siz ey sapıklar, yalanlayıcılar;


Elmalılı-orijinal 56:52 Lâbüd yersiniz de bir ağaçtan, zakkumdan

Elmalılı 56:52 - Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

DiyanetMeali 56:52 Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz.

DiyanetVakfı 56:52 Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

Ömer.N.Bilmen 56:52 Elbette ki, zakkumdan olan bir ağaçtan yiyecek kimselersiniz.

SuatYıldırım 56:52 – Zakkum ağacının meyvesinden yiyecek,

İbni Kesir 56:52 Muhakkak ki yiyeceksiniz zakkum ağacından.


Elmalılı-orijinal 56:53 Doldurursunuz da karınlarınızı ondan

Elmalılı 56:53 - Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.

DiyanetMeali 56:53 Karınlarınızı onunla dolduracaksınız;

DiyanetVakfı 56:53 Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

Ömer.N.Bilmen 56:53 Artık karınlarınızı ondan doldurucularsınız.

SuatYıldırım 56:53 – Karınlarınızı onunla dolduracak,

İbni Kesir 56:53 Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan.


Elmalılı-orijinal 56:54 İçersiniz de üstüne o hamîmden

Elmalılı 56:54 - Üstüne de kaynar su içeceksiniz.

DiyanetMeali 56:54 Onun üzerine kaynar su içeceksiniz;

DiyanetVakfı 56:54 Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.

Ömer.N.Bilmen 56:54-55 Sonra onun üzerine kaynar sudan içicilersiniz. Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içicilersiniz.

SuatYıldırım 56:54 – Üstüne de kaynar su içeceksiniz!

İbni Kesir 56:54 Üstüne de içeceksiniz o kaynar sudan.


Elmalılı-orijinal 56:55 İçersiniz hüyam ılletine tutulmuş kanmak bilmez develer gibi

Elmalılı 56:55 - Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.

DiyanetMeali 56:55 Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz;

DiyanetVakfı 56:55 Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

Ömer.N.Bilmen 56:54-55 Sonra onun üzerine kaynar sudan içicilersiniz. Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içicilersiniz.

SuatYıldırım 56:55 – Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi saldırarak içeceksiniz.

İbni Kesir 56:55 Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.


Elmalılı-orijinal 56:56 İşte bu onların konuklukları o din günü (ceza günü)

Elmalılı 56:56 - İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

DiyanetMeali 56:56 İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur.

DiyanetVakfı 56:56 İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!

Ömer.N.Bilmen 56:56 İşte bu, onların o ceza günündeki ziyafetleridir.

SuatYıldırım 56:56 – İşte hesap gününde onlara ikram edilecek ziyafet! [18,107]

İbni Kesir 56:56 İşte ceza günü onlara sunulacak ziyafet budur.


Elmalılı-orijinal 56:57 Biz, yarattık sizi hâlâ tasdık etmiyecek misiniz?

Elmalılı 56:57 - Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?

DiyanetMeali 56:57 Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz?

DiyanetVakfı 56:57 Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?

Ömer.N.Bilmen 56:57 Biz sizi yarattık. Artık tasdik eder olmalı değil mi idiniz!

SuatYıldırım 56:57 – Sizi yaratan Biz’iz, hâlâ bu gerçeği ikrar ve tasdik etmeyecek misiniz?

İbni Kesir 56:57 Sizi; Biz, yarattık. Hala tasdik etmez misiniz?


Elmalılı-orijinal 56:58 Şimdi gördünüzmü o döktüğünüz menîyi?

Elmalılı 56:58 - Attığınız meniyi gördünüz mü?

DiyanetMeali 56:58-59 Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?

DiyanetVakfı 56:58 Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?

Ömer.N.Bilmen 56:58 Rahimlere döktüğünüz nutfeyi gördünüz mü? (haber veriniz!)

SuatYıldırım 56:58-59 – Şimdi düşünsenize o akıttığınız meniyi! Onu yaratıp insan haline getiren siz misiniz, yoksa Biz miyiz?

İbni Kesir 56:58 Söyleyin öyleyse; dökmekte olduğunuz meni nedir?


Elmalılı-orijinal 56:59 Sizmi yaratıyorsunuz onu yoksa bizmiyiz yaratan

Elmalılı 56:59 - Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

DiyanetMeali 56:58-59 Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?

DiyanetVakfı 56:59 Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

Ömer.N.Bilmen 56:59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar Biz miyiz?

SuatYıldırım 56:58-59 – Şimdi düşünsenize o akıttığınız meniyi! Onu yaratıp insan haline getiren siz misiniz, yoksa Biz miyiz?

İbni Kesir 56:59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar Biz miyiz?


Elmalılı-orijinal 56:60 Biz takdir ettik aranızda o ölümü ve bizim önümüze geçilmez

Elmalılı 56:60 - Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

DiyanetMeali 56:60-61 Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.

DiyanetVakfı 56:60 Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.

Ömer.N.Bilmen 56:60 Sizin aranızda ölümü Biz takdir ettik ve Biz önüne geçilmiş olanlar değiliz.

SuatYıldırım 56:60-61 – Aranızda ölümü Biz takdir ettik. Sizi yok edip yerinize benzerlerinizi getirmeyi ve sizi bilemeyeceğiniz bir biçimde ve vasıfta yaratmayı dilersek, Bize mani olacak hiçbir güç yoktur.

İbni Kesir 56:60 Biz, takdir ettik aranızda ölümü. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz.


Elmalılı-orijinal 56:61 Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemiyeceğiniz bir neş'ette inşa etmek üzereyiz

Elmalılı 56:61 - Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).

DiyanetMeali 56:60-61 Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.

DiyanetVakfı 56:61 Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir âlemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik).

Ömer.N.Bilmen 56:61-62 Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş'ette yaratmak üzere (kâdiriz). Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz?

SuatYıldırım 56:60-61 – Aranızda ölümü Biz takdir ettik. Sizi yok edip yerinize benzerlerinizi getirmeyi ve sizi bilemeyeceğiniz bir biçimde ve vasıfta yaratmayı dilersek, Bize mani olacak hiçbir güç yoktur.

İbni Kesir 56:61 Yerinize benzerlerinizi getirmekte ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte.


Elmalılı-orijinal 56:62 Her halde ilk neş'eti biliyorsunuz o halde düşünseniz a

Elmalılı 56:62 - Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

DiyanetMeali 56:62 And olsun ki, ilk yaratmayı bilirsiniz, yine de düşünmez misiniz?

DiyanetVakfı 56:62 Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

Ömer.N.Bilmen 56:61-62 Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş'ette yaratmak üzere (kâdiriz). Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz?

SuatYıldırım 56:62 – Siz ilk yaratmayı pek iyi biliyorsunuz, artık düşünüp ibret almanız gerekmez mi? [30,27; 19,67; 36,77-79; 75,36-40]

İbni Kesir 56:62 Andolsun ki; ilk yaratılışınızı bildiniz. İyice düşünmeli değil misiniz?


Elmalılı-orijinal 56:63 Şimdi gördünüzmü o ekdiğiniz tohumu?

Elmalılı 56:63 - Ektiğinizi gördünüz mü?

DiyanetMeali 56:63-64 Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?

DiyanetVakfı 56:63 Şimdi bana, ektiğinizi haber verin.

Ömer.N.Bilmen 56:63 Şimdi ektiğiniz tohumu gördünüz mü?

SuatYıldırım 56:63-64 – Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz Biz mi?

İbni Kesir 56:63 Şimdi Bana; ekmekte olduğunuzu haber verin.


Elmalılı-orijinal 56:64 Sizmi bitiriyorsunuz onu? Yoksa bizmiyiz bitiren?

Elmalılı 56:64 - Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

DiyanetMeali 56:63-64 Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?

DiyanetVakfı 56:64 Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

Ömer.N.Bilmen 56:64 Haber veriniz onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler Biz miyiz?

SuatYıldırım 56:63-64 – Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz Biz mi?

İbni Kesir 56:64 Onu, siz mi bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz, bitirenler?


Elmalılı-orijinal 56:65 Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz:

Elmalılı 56:65 - Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.

DiyanetMeali 56:65-67 Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

DiyanetVakfı 56:65 Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.

Ömer.N.Bilmen 56:65 Eğer dilese idik onu elbette bir ot kırıntısı yapardık. Artık siz, şaşırır dururdunuz.

SuatYıldırım 56:65 – Eğer isteseydik onu kuru çöp haline getirirdik, siz de şaşıp kalır, pişman olurdunuz:

İbni Kesir 56:65 Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız.


Elmalılı-orijinal 56:66 Her halde biz çok ziyandayız

Elmalılı 56:66 - "Doğrusu borç altına girdik."

DiyanetMeali 56:65-67 Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

DiyanetVakfı 56:66 "Doğrusu borç altına girdik.

Ömer.N.Bilmen 56:66-68 «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?

SuatYıldırım 56:66 – “Eyvah! Emeklerimiz boşa gitti.”

İbni Kesir 56:66 Doğrusu borç altına girdik,


Elmalılı-orijinal 56:67 Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!..

Elmalılı 56:67 - "Doğrusu, biz yoksul bırakıldık" (derdiniz).

DiyanetMeali 56:65-67 Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

DiyanetVakfı 56:67 Daha doğrusu, biz yoksul kaldık" (derdiniz).

Ömer.N.Bilmen 56:66-68 «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?

SuatYıldırım 56:67 – Hatta doğrusu biz rızıktan mahrum kaldık, sefalete mahkûm olduk.” derdiniz.

İbni Kesir 56:67 Daha doğrusu biz mahrumlarız.


Elmalılı-orijinal 56:68 Şimdi gördünüzmü o içdiğiniz suyu?

Elmalılı 56:68 - İçtiğiniz suya baktınız mı?

DiyanetMeali 56:68-69 Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?

DiyanetVakfı 56:68 Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?

Ömer.N.Bilmen 56:66-68 «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?

SuatYıldırım 56:68 – Peki içtiğiniz suya ne dersiniz?

İbni Kesir 56:68 Söyleyin Bana şimdi, içmekte olduğunuz suyu;


Elmalılı-orijinal 56:69 Sizmi indiriyorsunuz onu buluttan yoksa bizmiyiz indiren?

Elmalılı 56:69 - Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

DiyanetMeali 56:68-69 Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?

DiyanetVakfı 56:69 Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

Ömer.N.Bilmen 56:69-71 Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz.

SuatYıldırım 56:69 – Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz mi?

İbni Kesir 56:69 Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz miyiz indirenler?


Elmalılı-orijinal 56:70 Dilesek onu acı bir çorak ediverirdik o halde şükretseniza

Elmalılı 56:70 - Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!

DiyanetMeali 56:70 Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz?

DiyanetVakfı 56:70 Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

Ömer.N.Bilmen 56:69-71 Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz.

SuatYıldırım 56:70 – Dileseydik onu tuzlu da yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

İbni Kesir 56:70 İsteseydik onu tuzlu bir su kılardık. Öyleyse şükretmeli değil misiniz?


Elmalılı-orijinal 56:71 bir de gördünüzmü o çakdığınız ateşi?

Elmalılı 56:71- Yaktığınız ateşi gördünüz mü?

DiyanetMeali 56:71-72 Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?

DiyanetVakfı 56:71 Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

Ömer.N.Bilmen 56:69-71 Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz.

SuatYıldırım 56:71 – Peki, yakmakta olduğunuz ateşe ne dersiniz?

İbni Kesir 56:71 Söyleyin bana, şimdi çakmakta olduğunuz ateşi,


Elmalılı-orijinal 56:72 Sizmi inşa ettiniz onun ağacını? Yoksa bizmiyiz inşa eden?

Elmalılı 56:72 - Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

DiyanetMeali 56:71-72 Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?

DiyanetVakfı 56:72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

Ömer.N.Bilmen 56:72-74 Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.

SuatYıldırım 56:72 – Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan Biz miyiz?

İbni Kesir 56:72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratanlar?


Elmalılı-orijinal 56:73 Biz onu hem bir muhtıra kıldık hem de bir istifade: alandaki muhtaclar için

Elmalılı 56:73 - Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

DiyanetMeali 56:73 Biz onu bir ibret ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık.

DiyanetVakfı 56:73 Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.

Ömer.N.Bilmen 56:72-74 Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.

SuatYıldırım 56:73 – Biz onu çölde, yolda bulunanlar ve muhtaçlar için hem bir ders, hem de istifade vesilesi kıldık.

İbni Kesir 56:73 Biz, onu bir ibret ve konaklayanlar için faydalı kıldık.


Elmalılı-orijinal 56:74 O halde tesbih et rabbine azîm ismiyle

Elmalılı 56:74 - Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

DiyanetMeali 56:74 Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.*

DiyanetVakfı 56:74 Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et.

Ömer.N.Bilmen 56:72-74 Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.

SuatYıldırım 56:74 – Öyleyse Ulu Rabbinin yüce adını tenzih et.

İbni Kesir 56:74 Öyleyse Rabbını o büyük adıyla tesbih et.


Elmalılı-orijinal 56:75 Artık yok, o nücumun mevkı'lerine kasem ederim

Elmalılı 56:75 - Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.

DiyanetMeali 56:75-76 Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!

DiyanetVakfı 56:75 Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

Ömer.N.Bilmen 56:75-76 Artık Hayır. O yıldızların mevkilerine yemin ederim. Ve şüphe yok ki o, eğer bilseniz, bu elbette pek büyük bir yemindir.

SuatYıldırım 56:75 – Hayır! Vakit vakit inen Kur’ân’a yemin ederim ki,

İbni Kesir 56:75 Hayır yıldızların yerleri üzerine yemin ederim;


Elmalılı-orijinal 56:76 ve filhakika o, bilseniz çok büyük bir kasemdir

Elmalılı 56:76 - Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

DiyanetMeali 56:75-76 Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!

DiyanetVakfı 56:76 Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.

Ömer.N.Bilmen 56:75-76 Artık Hayır. O yıldızların mevkilerine yemin ederim. Ve şüphe yok ki o, eğer bilseniz, bu elbette pek büyük bir yemindir.

SuatYıldırım 56:76 – Eğer anlarsanız bu gerçekten büyük bir yemindir.

İbni Kesir 56:76 Gerçekten bilseniz bu, büyük bir yemindir.


Elmalılı-orijinal 56:77 ki hakıkaten o bir Kur'ani Kerîmdir

Elmalılı 56:77 - O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.

DiyanetMeali 56:77-80 Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

DiyanetVakfı 56:77 Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır,

Ömer.N.Bilmen 56:77-78 Muhakkak ki o, elbette bir kerîm Kur'an'dır. Bir mahfûz kitaptadır.

SuatYıldırım 56:77 – Bu kitap, pek değerli, şerefli bir Kur’ân’dır.

İbni Kesir 56:77 Şüphesiz o; şerefli bir Kur'an'dır.


Elmalılı-orijinal 56:78 Öyle bir kitabda ki mahfuz tutulur

Elmalılı 56:78 - Korunmuş bir kitaptadır.

DiyanetMeali 56:77-80 Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

DiyanetVakfı 56:78 Korunmuş bir kitaptır.

Ömer.N.Bilmen 56:77-78 Muhakkak ki o, elbette bir kerîm Kur'an'dır. Bir mahfûz kitaptadır.

SuatYıldırım 56:78 – O iyi korunmuş bir kitapta, Levh-i Mahfuzdadır.

İbni Kesir 56:78 Korunmuş bir kitabdadır.


Elmalılı-orijinal 56:79 ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez

Elmalılı 56:79 - Ona temizlenenlerden başkası el süremez.

DiyanetMeali 56:77-80 Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

DiyanetVakfı 56:79 Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

Ömer.N.Bilmen 56:79 Ona tamamen temiz olanlardan başkası el süremez.

SuatYıldırım 56:79 – Ona tertemiz (abdestli) olanlardan başkası dokunamaz.

İbni Kesir 56:79 Ona arınmış olanlardan başkası dokunamaz.


Elmalılı-orijinal 56:80 Rabbül'âlemînden indirilmedir

Elmalılı 56:80 - (O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

DiyanetMeali 56:77-80 Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

DiyanetVakfı 56:80 O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

Ömer.N.Bilmen 56:80 Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

SuatYıldırım 56:80 – Rabbülâlemin tarafından indirilmiştir.

İbni Kesir 56:80 Alemlerin Rabbından indirilmedir.


Elmalılı-orijinal 56:81 Şimdi bu kelâma siz yağ mı süreceksiniz?

Elmalılı 56:81 - Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

DiyanetMeali 56:81 Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz?

DiyanetVakfı 56:81 Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 56:81 Şimdi siz mi bu kelâma ehemmiyet vermeyiciler misiniz?

SuatYıldırım 56:81 – Şimdi bu kelamı mı siz küçümsüyorsunuz?

İbni Kesir 56:81 Siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 56:82 Ve rızkınızı tekzibiniz mi kılacaksınız?

Elmalılı 56:82 - Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

DiyanetMeali 56:82 Rızkınıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz?

DiyanetVakfı 56:82 Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

Ömer.N.Bilmen 56:82 Ve rızkınızı siz muhakkak kendinizin yalanlamanızdan ibaret mi kılacaksınız?

SuatYıldırım 56:82 – Bu nimete teşekkürünüz, onu yalan saymanız mı olmalıydı!

İbni Kesir 56:82 Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?


Elmalılı-orijinal 56:83 O halde haydiseniz'â can hulkuma geldiği vakıt

Elmalılı 56:83 - Can boğaza dayandığı zaman

DiyanetMeali 56:83-85 Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

DiyanetVakfı 56:83 Hele can boğaza dayandığı zaman,

Ömer.N.Bilmen 56:83-84 Artık değil mi ki, (can) boğaza geldiği vakit. Ve siz o zaman bakar durursunuz.

SuatYıldırım 56:83 – Haydi görelim sizi, can boğaza geldiğinde,

İbni Kesir 56:83 Hele can boğaza gelince;


Elmalılı-orijinal 56:84 ki siz o vakıt bakar durursunuz

Elmalılı 56:84 - Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.

DiyanetMeali 56:83-85 Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

DiyanetVakfı 56:84 O vakit siz bakar durursunuz.

Ömer.N.Bilmen 56:83-84 Artık değil mi ki, (can) boğaza geldiği vakit. Ve siz o zaman bakar durursunuz.

SuatYıldırım 56:84 – O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler bakar durursunuz.

İbni Kesir 56:84 O vakit görürsünüz siz.


Elmalılı-orijinal 56:85 Biz ise ona sizden yakınizdir ve lâkin görmezsiniz

Elmalılı 56:85 - Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.

DiyanetMeali 56:83-85 Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

DiyanetVakfı 56:85 (O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.

Ömer.N.Bilmen 56:85 Ve biz (O can çekiştirene) sizden daha yakınız. Velâkin siz göremezsiniz.

SuatYıldırım 56:85 – Biz ise, ona sizden daha yakınız, ama siz göremezsiniz.

İbni Kesir 56:85 Biz ona sizden daha yakınız, ama görmezsiniz.


Elmalılı-orijinal 56:86 Evet haydiseniz'â dîne boyun eğmiyecek, ceza çekmiyecekseniz,

Elmalılı 56:86 - Eğer cezalandırılmayacak iseniz,

DiyanetMeali 56:86-87 Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!

DiyanetVakfı 56:86 Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,

Ömer.N.Bilmen 56:86 O halde haydi, eğer siz ceza görmeyecekler oldunuz iseniz.

SuatYıldırım 56:86 – Haydi bakalım eğer âhirette vereceğiniz hesap yoksa,

İbni Kesir 56:86 Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,


Elmalılı-orijinal 56:87 onu giri çevirseniz'â! da'vanızda doğru iseniz

Elmalılı 56:87 - Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.

DiyanetMeali 56:86-87 Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!

DiyanetVakfı 56:87 Onu (canı) geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!

Ömer.N.Bilmen 56:87 Onu (o çıkmak üzere olan canı) geri çevirseniz ya. Eğer siz sâdıklar oldunuz iseniz!

SuatYıldırım 56:87 – İddianızda tutarlı iseniz, çıkmakta olan o rûhu geri döndürsenize!

İbni Kesir 56:87 Onu geri çevirsenize. Şayet sadıklar iseniz.


Elmalılı-orijinal 56:88 Amma o mukarrebînden ise

Elmalılı 56:88 - Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,

DiyanetMeali 56:88-89 Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.

DiyanetVakfı 56:88 Fakat (ölen kişi Allah'a) yakın olanlardan ise,

Ömer.N.Bilmen 56:88 Artık (o ölen) eğer mukarreblerden oldu ise,

SuatYıldırım 56:88-89 – Ama eğer ölen kimse Allah’a yakın olanlardan ise, onun için rahatlık, güzel nasip ve naîm cenneti var.

İbni Kesir 56:88 Eğer o kişi gözdelerden ise;


Elmalılı-orijinal 56:89 artık bir revh-u reyhan ve bir Cenneti ne'îm

Elmalılı 56:89 - Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

DiyanetMeali 56:88-89 Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.

DiyanetVakfı 56:89 Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

Ömer.N.Bilmen 56:89 İşte (ona) bir rahat, bir güzel rızk ve bir Nâim cenneti vardır).

SuatYıldırım 56:88-89 – Ama eğer ölen kimse Allah’a yakın olanlardan ise, onun için rahatlık, güzel nasip ve naîm cenneti var.

İbni Kesir 56:89 Rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti.


Elmalılı-orijinal 56:90 Ve amma Eshabi yemînden ise

Elmalılı 56:90 - Eğer O, sağın adamlarından ise,

DiyanetMeali 56:90 Eğer defteri sağdan verilenlerden ise,

DiyanetVakfı 56:90 Eğer o sağdakilerden ise,

Ömer.N.Bilmen 56:90 Ve eğer Ashâb-ı Yemîn'den ise,

SuatYıldırım 56:90-91 – Eğer ashab-ı yeminden ise “Selâm sana ashab-ı yeminden!” denilecek. [41,30-32]

İbni Kesir 56:90 Şayet sağcılardan ise;


Elmalılı-orijinal 56:91 artık selâm sana Eshabi yemînden

Elmalılı 56:91 - "(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!"

DiyanetMeali 56:91 "Ey sağcılardan olan kişi, sana selam olsun!" denir.

DiyanetVakfı 56:91 "Ey sağdaki! Sana selam olsun!"

Ömer.N.Bilmen 56:91 İmdi sana Ashâb-ı Yemîn'den bir selâm (denilecektir).

SuatYıldırım 56:90-91 – Eğer ashab-ı yeminden ise “Selâm sana ashab-ı yeminden!” denilecek. [41,30-32]

İbni Kesir 56:91 Selem sana sağcılardan.


Elmalılı-orijinal 56:92 Ve amma o tekzib eden sapgınlardan ise

Elmalılı 56:92 - Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;

DiyanetMeali 56:92 Eğer, sapık yalancılardan ise,

DiyanetVakfı 56:92 Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,

Ömer.N.Bilmen 56:92 Ve fakat eğer tekzîp edenlerden, sapıklardan oldu ise,

SuatYıldırım 56:92-94 – Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.

İbni Kesir 56:92 Eğer sapık yalanlayıcılardan ise;


Elmalılı-orijinal 56:93 her halde konukluğu hamîm

Elmalılı 56:93 - İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.

DiyanetMeali 56:93 Ona kaynar sudan konukluk sunulur.

DiyanetVakfı 56:93 İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!

Ömer.N.Bilmen 56:93 Artık (ona da) pek kaynar sudan bir ziyafet vardır.

SuatYıldırım 56:92-94 – Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.

İbni Kesir 56:93 İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet,


Elmalılı-orijinal 56:94 Ve yaslanacağı Cahîmdir

Elmalılı 56:94 - Ve cehenneme atılma vardır.

DiyanetMeali 56:94 Cehenneme sokulur.

DiyanetVakfı 56:94 Ve (onun sonu) cehenneme atılmaktır.

Ömer.N.Bilmen 56:94 Ve cehenneme bir atılış (da vardır).

SuatYıldırım 56:92-94 – Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.

İbni Kesir 56:94 Ve cehenneme atılış.


Elmalılı-orijinal 56:95 İşte budur hakikat hakkulyakîn

Elmalılı 56:95 - Kesin gerçek budur işte.

DiyanetMeali 56:95 Doğrusu kesin gerçek budur.

DiyanetVakfı 56:95 Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.

Ömer.N.Bilmen 56:95 Şüphe yok ki bu, elbette bu, (verilen haberler) dosdoğru bir hakikattır.

SuatYıldırım 56:95 – İşte, hakkında hiç şüphe olmayan gerçek budur!

İbni Kesir 56:95 Şüphesiz ki bu; kesin gerçeğin kendisidir.


Elmalılı-orijinal 56:96 Haydi tesbih et Rabbına azîm ismiyle

Elmalılı 56:96 -Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.

DiyanetMeali 56:96 Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.*

DiyanetVakfı 56:96 Öyleyse ulu Rabbinin adını tenzih ile an.

Ömer.N.Bilmen 56:96 Artık azim olan Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.

SuatYıldırım 56:96 – O halde Ulu Rabbinin ismini tenzih et!

İbni Kesir 56:96 Öyleyse Rabbını büyük adıyla tesbih et.