Elmalılı-orijinal 42:1 Hâ, mîm

Elmalılı 42:1-2 - Hâ, mîm, ayn, sîn, kaf.

DiyanetMeali 42:1 Ha, Mim.

DiyanetVakfı 42:1 Hâ. Mîm.

Ömer.N.Bilmen 42:1 Hâ, Mîm.

SuatYıldırım 42:1-2 – Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf.

İbni Kesir 42:1 Ha, Mim.


Elmalılı-orijinal 42:2 ayn, sîn, kaf

Elmalılı 42:1-2 - Hâ, mîm, ayn, sîn, kaf.

DiyanetMeali 42:2 Ayn, Sin, Kaf,

DiyanetVakfı 42:2 Ayn. Sîn. Kaf.

Ömer.N.Bilmen 42:2 Ayın, Sîn, Kâf.

SuatYıldırım 42:1-2 – Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf.

İbni Kesir 42:2 Ayn, Sin, Kaf.


Elmalılı-orijinal 42:3 İşte böyle vahiy veriyor sana - senden evvelkilere de - Allah, o, azîz, hakîm

Elmalılı 42:3 - Ey Muhammed! Çok güçlü hüküm ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden öncekilere de böylece vahyeder.

DiyanetMeali 42:3 Güçlü olan, Hakim olan Allah, sana da, senden öncekilere de böyle vahyeder.

DiyanetVakfı 42:3 Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.

Ömer.N.Bilmen 42:3 İşte böyle vahyediyor. Sana ve senden evvel olanlara o azîz, hakîm olan Allah.

SuatYıldırım 42:3 – (O üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi) azîz ve hakîm olan Allah, böylece sana da, senden önceki resullere de buyruklarını vahyeder.

İbni Kesir 42:3 Aziz, Hakim olan Allah sana da, senden öncekilere de böyle vahyeder.


Elmalılı-orijinal 42:4 Onundur bütün Göklerdeki ve Yerdeki ve o, öyle ulu, öyle azîm

Elmalılı 42:4 - Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür.

DiyanetMeali 42:4 Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O'nundur. O, çok yücedir ve büyüktür.

DiyanetVakfı 42:4 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur.

Ömer.N.Bilmen 42:4 Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa, O'nun içindir. Ve O, çok yücedir, çok büyüktür.

SuatYıldırım 42:4 – Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O, yüceler yücesidir, pek büyüktür.

İbni Kesir 42:4 Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O'nundur. O, Aliyy'dir, Azim'dir.


Elmalılı-orijinal 42:5 Ki Gökler hemen hemen üstlerinden çatlıyacak gibi titreşiyorlar, Melekler hamd ile rablarına tesbih ediyorlar ve Yerdeki kimse için mağrifet diliyorlar, uyan Allahdır ancak öyle gafur, öyle rahîm

Elmalılı 42:5 - Nerde ise gökler O'nun azametinden tâ üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

DiyanetMeali 42:5 Gökler neredeyse üstlerinden çatlayacak. Melekler Rablerini överek tesbih eder ve yeryüzünde bulunanlar için O'ndan bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah Şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.

DiyanetVakfı 42:5 Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

Ömer.N.Bilmen 42:5 Az kalıyor ki, gökler üstlerinden çatlayacaklar. Melekler de Rablerine hamd ile tesbihte bulunuyorlar ve yerde olanlar için mağfiret diliyorlar. Agâh olunuz! Şüphe yok ki Allah, O çok affedicidir, çok esirgeyicidir.

SuatYıldırım 42:5 – Öyle ki neredeyse gökler üstlerinden yarılacaklar.Melekler Rab’lerini överek tenzih ve takdis eder ve yerde bulunanlar için mağfiret dilerler.İyi bilin ki, gafur ve rahîm O’dur (affı, merhamet ve ihsanı pek boldur). [40,7]

İbni Kesir 42:5 Nerede ise gökler tepelerinden çatlayacaklar. Melekler de Rabblarını hamd ile tesbih ediyorlar; yeryüzünde bulunanlar için O'ndan bağışlanma diliyorlar. İyi bilin ki; Allah, muhakkak Gafur, Rahim olandır.


Elmalılı-orijinal 42:6 Onun berisinden veliylere tutunanlara gelince: onların da üzerlerine Allah gözcü, sen değilsin üzerlerine vekil

Elmalılı 42:6 - Allah'tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onların üzerinde devamlı bir gözetleyicidir. Ama sen onların üzerinde bir vekil değilsin.

DiyanetMeali 42:6 Allah'ı bırakıp da dostlar edinenlerin işlediklerini Allah gözetlemektedir. Sen, onlara vekil olmağa memur değilsin.

DiyanetVakfı 42:6 Allah'tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.

Ömer.N.Bilmen 42:6 Ve o kimseler ki, Allah'tan başkasını velîler ittihaz ettiler. Onların üzerlerine Allah nâzırdır ve sen onların üzerlerine bir vekîl değilsin.

SuatYıldırım 42:6 – Allah’tan başka birtakım hâmiler (veliler) edinenlere gelince, Allah onları daima gözetleyip kontrol etmektedir, sen onlar üzerinde yönetici değilsin.

İbni Kesir 42:6 Ondan başka veliler edinenlere gelince; Allah, onların üzerinde daima gözetleyicidir. Sen, onların üzerinde vekil değilsin.


Elmalılı-orijinal 42:7 Ve işte böyle sana Arabî bir Kur'an vahiyetmekteyiz ki Ümmülkurayı ve çevresindekileri sakındırasın ve o toplama gününün dehşetini haber veresin onda şübhe yok, bir fırka Cennette, bir fırka saîrde

Elmalılı 42:7 - Böylece biz sana Arapça bir Kur'ân indirdik ki, şehirlerin anası (olan Mekke) halkını ve etrafındakileri uyarasın ve hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününün dehşetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.

DiyanetMeali 42:7 Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.

DiyanetVakfı 42:7 Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.

Ömer.N.Bilmen 42:7 Ve işte sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki, Ümmü'lKurâ'yı ve onun çevresinde bulunanları korkutasın ve kendinde şüphe olmayan o toplanma gününden korkutasın. Bir fırka cennettedir ve bir fırka da cehennemdedir.

SuatYıldırım 42:7 – Böylece sana Arapça bir Kur’ân vahyettik ki sen Anakent olan Mekke ile bütün etrafını uyarıp irşad edesin ve gerçekleşeceğinde hiç şüphe olmayan mahşer günündeki büyük buluşmayı haber veresin.O ne müthiş manzara: Bir kısım cennette… bir kısım alevli cehennemde! [64,9; 11,103-105]

İbni Kesir 42:7 Şehirlerin anasını ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve hakkında hiç bir şüphe bulunmayan o toplanma günüyle korkutman için, sana böyle arabça bir Kur'an vahyettik. Bir fırka cennette, bir fırka da çılgın alevli cehennemdedir.


Elmalılı-orijinal 42:8 Dilese idi Allah elbet hepsini bir ümmet de yapardı ve lâkin dilediğini rahmetine koyuyor da zalimlere gelince ne bir veliy var onlara ne de bir nasîr

Elmalılı 42:8 - Eğer Allah dileseydi bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Fakat O yalnız dilediğini rahmetinin içine almaktadır. Zalimler için ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.

DiyanetMeali 42:8 Eğer dilemiş olsaydı hepsini bir tek ümmet yapardı. Ama, O, rahmetine dilediğini kavuşturur. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı olmaz.

DiyanetVakfı 42:8 Allah dileseydi onları bir tek millet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur.

Ömer.N.Bilmen 42:8 Ve eğer Allah dilemiş olsa idi elbette onları bir ümmet kılmış olurdu. Velâkin dilediği kimseyi rahmetine girdirir. Zalimlere gelince onlar için ne bir velî ve ne de bir yardımcı vardır.

SuatYıldırım 42:8 – Eğer Allah dileseydi bütün insanları, aynı dine bağlı, tek ümmet yapardı.Ama O, insanların hak etmelerine göre dilediği kimseyi rahmetine dahil eder, Zalimlerin ise ne hâmileri, ne de yardımcıları vardır.

İbni Kesir 42:8 Şayet Allah dileseydi; hepsini tek bir ümmet yapardı. Ama O; dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne de bir yardımcı.


Elmalılı-orijinal 42:9 Yoksa ondan beride veliylerimi idindiler? Fakat Allahdır ancak veliy, ölüleri o diriltir, ve her şey'e kadîr odur

Elmalılı 42:9 - Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Oysa asıl dost Allah'tır. Ölüleri diriltecek olan da O'dur. O'nun her şeye gücü yeter.

DiyanetMeali 42:9 Demek onlar Allah'tan başka dostlar edindiler? Oysa dost, ancak Allah'tır. O, ölüleri diriltir. Her şeye Kadir'dir.*

DiyanetVakfı 42:9 Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost yalnız Allah'tır. O ölüleri diriltir, her şeye kadirdir.

Ömer.N.Bilmen 42:9 Yoksa ondan başkasını velîler mi edindiler? Fakat Allah'tır, O'dur velî olan ve O, ölüleri diriltir. Ve O her şey üzerine bihakkın kâdirdir.

SuatYıldırım 42:9 – Gerçek bu iken, bilakis onlar Allah’tan başka birtakım hâmiler edindiler. Olacak iş midir bu! Hâmi ancak Allah’tır, ölüleri diriltecek de O’dur ve O her şeye kadirdir.

İbni Kesir 42:9 Yoksa O'ndan başka veliler mi edindiler? İşte Allah; O'dur veli. Ölüleri O, diriltir. Ve O, her şeye kadirdir.


Elmalılı-orijinal 42:10 Ihtılâf ettiğiniz herhangi bir şey hakkında da huküm Allaha âiddir, işte de: o Allah benim rabbım ben ona dayanmaktayım ve hep ona sığınırım

Elmalılı 42:10 - Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte benim Rabbim olan Allah budur. Ben yalnız O'na güvendim ve yalnız O'na yöneliyorum.

DiyanetMeali 42:10 Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a aittir; "İşte bu Allah, benim Rabbimdir. O'na güvenirim ve O'na yönelirim." (demek gerekir)

DiyanetVakfı 42:10 Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O'na dayandım ve O'na yönelirim.

Ömer.N.Bilmen 42:10 Ve hangi bir şeyde ihtilâfa düşmüş iseniz, artık onun hükmü Allah'a aittir. «İşte o Allah'tır benim Rabbim. O'na tevekkül ettim ve O'na müracaat ederim.»

SuatYıldırım 42:10 – Hangi hususta ihtilaf ederseniz bilin ki O’nun hükmü, Allah’a aittir. İşte Rabbim olan Allah budur.Ben de yalnız O’na dayanır ve güvenir, O’na yönelip gönül veririm. [4,59]

İbni Kesir 42:10 İhtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm Allah'ındır. İşte Rabbım Allah budur. Ben, O'na tevekkül ettim ve yalnız O'na yöneldim.


Elmalılı-orijinal 42:11 O Gökleri ve yeri yaradan, size kendilerinizden çiftler yapmış, en'amdan da çiftler, sizi o suretle üretip duruyor, onun misli gibi bir şey yoktur ve o öyle semî' öyle basîrdir

Elmalılı 42:11 - O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. O sizin için kendi nefsinizden eşler ve hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. O, sizi bu düzen içerisinde üretip çoğaltıyor. O'nun benzeri olan hiçbir şey yoktur. O, her şeyi işitir ve görür.

DiyanetMeali 42:11 Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.

DiyanetVakfı 42:11 O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.

Ömer.N.Bilmen 42:11 (O) Gökleri ve yeri yaratan, sizin için kendi cinsinizden zevceler kılmıştır, hayvanlardan da çiftler (yaratmıştır). Sizi onda artırır. O'nun misli gibi bir şey yoktur ve O bihakkın işiticidir, görücüdür.

SuatYıldırım 42:11 – O gökleri ve yeri yoktan yaratandır.Size kendi nefislerinizden eşler yarattığı gibi davarlara da eşler yarattı. O, bu düzen içinde sizi üretiyor.Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

İbni Kesir 42:11 Göklerin ve yerin yaratanı, size kendinizden eşler yarattı. Davarlardan da çiftler. Bu suretle çoğalmanızı sağlıyor. O'nun benzeri hiç bir şey yoktur. Ve O; Semi'dir, Basir'dir.


Elmalılı-orijinal 42:12 Göklerin, Yerin kilidleri onun, rızkı dilediğine açar ve kısar, çünkü o her şey'i bilir

Elmalılı 42:12 - Göklerin ve yerin kilitleri O'na aittir. O dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. Şüphesiz ki O, her şeyi hakkıyla bilir.

DiyanetMeali 42:12 Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Dilediğine rızkı yayar ve isterse kısar, bir ölçüye göre verir. Doğrusu O herşeyi bilendir.

DiyanetVakfı 42:12 Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir.

Ömer.N.Bilmen 42:12 Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediği kimse için rızkı bolca yapar ve kısar. Şüphe yok ki, her bir şeyi bilicidir.

SuatYıldırım 42:12 – Göklerin ve yerin hazinelerinin anahtarları O’nun yanındadır.Dilediğinin nasibini bollaştırır, dilediği kimsenin nasibini daraltır. Çünkü O, her şeyi bildiği gibi her duruma en uygun olanı da bilir.

İbni Kesir 42:12 Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğinin rızkını genişletir, ve kısar. Muhakkak ki O; her şeyi bilendir.


Elmalılı-orijinal 42:13 Sizin için: dinden Nuha tavsıye ettiğini ve sana vahyeylediğimizi ve İbrahime ve Musâya ve Isâya tavsıye kıldığımızı teşri' buyurdu şöyle ki: dinî doğru tutun ve onda tefrikaya düşmeyin, müşriklere bu da'vet ettiğin emir ağır geldi, Allah ona dileklerini seçecek ve yüz tutanları ona hidâyetle irdirecektir

Elmalılı 42:13 - Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.

DiyanetMeali 42:13 Allah Nuh'a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur. Sana vahyettik; İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da buyurduk ki: "Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin." Ortak koşanları çağırdığın şey onların gözünde büyümektedir. Allah dilediğini kendine seçer, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.

DiyanetVakfı 42:13 "Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini çağırdığın bu (din), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini kendisine (peygamber) seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.

Ömer.N.Bilmen 42:13 Sizin için dinden meşrû kıldı, kendisiyle Nûh'a tavsiye etmiş olduğunu. Ve o şeyi ki, sana vahyettik ve o şeyi ki, onunla İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya vasiyyette bulunduk, dini doğru tutun ve onda tefrikaya düşmeyin (den ibarettir). Müşriklerin üzerine kendisine dâvet ettiğin şey ağır geldi. Allah dilediği kimseyi kendisine intihab eder ve (Hakk'a) dönen kimseyi hidâyete erdirir.

SuatYıldırım 42:13 – O, “Dini doğru anlayıp hükümlerini uygulayın ve o hususta tefrikaya düşmeyin!” diye, din esasları olarak Nuh’a emrettiğini, hem sana vahyettiğimizi, keza İbrâhim’e, Mûsâ’ya, Îsâ’ya emrettiğimizi sizin için de din kıldı.Senin insanları dâvet ettiğin esaslar, müşriklere çok ağır gelmektedir.Halbuki Allah dilediği kullarını bu din için seçer ve gönülden Kendine yöneleni doğru yola iletir. [33,7; 5,48]

İbni Kesir 42:13 Dine bağlı kalın ve onda tefrikaya düşmeyin, diye dinden Nuh'a buyurduğunu, size de teşri buyurdu. Sana vahyettiğimizi ve İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya buyurduğumuzu. Kendilerini çağırdığın bu şey; müşriklere ağır geldi. Allah; dilediğini kendisine seçer. Kendisine yöneleni de hidayete iletir.


Elmalılı-orijinal 42:14 Tefrikaya düşmeleri ise kendilerine ılim geldikten sonra sırf aralarında Bagy-ü ıhtırastan dolayıdır, ve eğer rabbından müsemmâ bir ecele kadar diye bir kelime geçmiş olmasa idi, aralarında hukmi kaza mutlak icra edilir bitirilirdi, arkalarından kitâba vâris kılınanlar da ondan işkilli bir şekk içindedirler

Elmalılı 42:14 - Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelendiğine dair bir söz geçmemiş olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a vâris kılınan kitap ehli de Kur'ân hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.

DiyanetMeali 42:14 Kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmeleri, ancak, birbirini çekememekten oldu. Eğer belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Arkalarından Kitaba varis kılınanlar da ondan şüphe ve endişe içindedirler.

DiyanetVakfı 42:14 Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 42:14 Ve tefrikaya düşmediler, ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, mücerret aralarında haddi tecavüz etmekten dolayı (tefrikaya düştüler). Ve eğer Rabbinden bir muayyen ecele kadar sebk etmiş bir kelime bulunmasa idi elbette aralarında hükmolunurdu. Ve muhakkak o kimseler ki, onlardan sonra kitaba vâris oldular, elbette ondan mütehayyirâne bir şekk içindedirler.

SuatYıldırım 42:14 – Geçmiş ümmetler, ancak kendilerine buna (tefrikanın haram olduğuna) dair bilgi ulaştıktan sonra, sırf aralarındaki ihtiras ve haset yüzünden, bölündüler. Daha önce Rabbin tarafından yürürlüğe konulan vaad, yani cezayı belirli süreye, kıyamete kadar erteleme sözü olmasaydı, onların işleri çoktan bitmişti bile!Ehl-i kitaptan sonra kitaba vâris kılınanlar (Mekke müşrikleri) onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

İbni Kesir 42:14 Onlar; kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Şayet belirli bir süre için Rabbından bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba varis kılınanlar da ondan mutlak bir şüphe ve tereddüt içindedirler.


Elmalılı-orijinal 42:15 Onun için sen durma da'vet et ve emrolunduğun gibi doğru git, onların hevalarına tâbi' olma ve de ki: ben Allahın indirdiği her kitaba iyman getirdim ve emrolundum ki aranızda adalet yapayım, Allah bizim rabbımız sizin de rabbınız, bize amellerimiz, size de amelleriniz, sizinle aramızda huccet yok, Allah hepimizi bir araya getirecek ve hep ona gidilecektir

Elmalılı 42:15 - Ey Muhammed! İşte bunun için insanları tevhide davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Onların keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi. Allah bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah hepimizi biraraya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır.

DiyanetMeali 42:15 Bundan ötürü sen birliğe çağır ve emrolunduğun gibi doğru ol; onların heveslerine uyma ve şöyle söyle: "Allah'ın indirdiği Kitap'a inandım; aranızda adaletle hükmetmek ile emrolundum; Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir; bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz kendinizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar; dönüş O'nadır."

DiyanetVakfı 42:15 İşte onun için sen (tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah'ın indirdiği Kitab'a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır. (Âyette Hz. Peygamber in insanları davet edeceği prensipler açıklanırken, uyacağı esaslar da beyan edilmiştir. Buna göre davete devam edilecek, inanma yanların teklifve ısrarları dinlenmeyecektir.)

Ömer.N.Bilmen 42:15 İşte bundan dolayı sen dâvet et ve emrolunduğun gibi istikamette bulun, ve onların hevâlarına tâbi olma ve de ki: «Allah'ın kitaptan indirmiş olduğuna imân ettim ve aranızda adâlet yapmakla memur oldum. Allah bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizedir, sizin amelleriniz de size aittir. Bizim aramızla sizin aranızda bir husûmet yoktur. Allah aramızı toplayacaktır ve dönüş ancak O'nadır.»

SuatYıldırım 42:15 – Onun için sen durma, hakka dâvet et ve sana emredildiği tarzda dosdoğru ol, sakın onların keyiflerine uyma ve şöyle de:”Allah hangi kitabı indirmişse ben ona inandım. Hem bana, aranızda adaletle hükmetmem emri verildi.Allah bizim de, sizin de Rabbinizdir.Bizim işlerimizin sorumluluğu bize, sizinkilerinki ise size aittir.Bizimle sizin aranızda bir tartışma sebebi yoktur. Allah hepimizi bir arada toplayacaktır.Hepimiz de O’nun huzuruna götürüleceğiz.” [10,41]

İbni Kesir 42:15 Şu halde sen, bunun için davet et ve emrolunduğun şekilde dosdoğru bir istikamet tuttur. Onların heveslerine uyma. Ve de ki: Ben, Allah'ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adalet etmekle emrolundum. Allah; bizim de Rabbımız, sizin de Rabbınızdır. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak hiç bir şey yoktur. Allah; hepimizi bir araya toplar ve dönüş de O'nadır.


Elmalılı-orijinal 42:16 Bu kabul olunduktan sonra Allah hakkında ıhtıcaca kalkışacakların rabları huzurunda huccetleri sakıttır, üzerlerine bir gazab ve kendilerine şedid bir azâb vardır

Elmalılı 42:16 - Allah'ın davetine uyulduktan sonra, hâlâ O'nun dini hakkında mücadele edenlerin, getirdikleri deliller Rableri yanında batıldır. Onların üzerinde bir gazab ve kendileri için şiddetli bir azab vardır.

DiyanetMeali 42:16 Allah'ın çağrısına icabet eden bulunduktan sonra, O'nun hakkında tartışmağa girişenlerin delilleri Rableri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır, çetin bir azap da onlar içindir.

DiyanetVakfı 42:16 Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 42:16 Ve o kimseler ki, Allah hakkında muhâsemede buIunurlar, Allah için icabette bulunulduktan sonra. Onların hüccetleri Rablerinin indinde sâkıttır ve onların üzerine bir gazap vardır ve onlar için şiddetli bir azap vardır.

SuatYıldırım 42:16 – İnsanların çoğu dine dâveti kabul edip girdikten sonra,Allah’ın dini hakkında hâlâ, ileri geri tartışanların itirazları, Rab’leri yanında boştur.Onlara büyük bir gazap ve şiddetli bir azap vardır.

İbni Kesir 42:16 Kabul ettikten sonra Allah'ın dini hakkında tartışmaya girişenlerin delilleri Rabbları katında boştur. Onların üzerine hem bir gazab, hem de şiddetli bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 42:17 O Allahdır ki hakka dâir kitab ve mîyzan indirdi ve ne bilirsin belki saat yakındır

Elmalılı 42:17 - Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır!

DiyanetMeali 42:17 Gerçekten Kitap'ı ve ölçüyü indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır.

DiyanetVakfı 42:17 Kitab'ı ve mizanı hak olarak indiren Allah'tır. Ne biliyorsun, belki de kıyamet saati yakındır!

Ömer.N.Bilmen 42:17 Allah, o zâtdır ki, bihakkın kitabı ve mizanı indirdi ve sana ne bildirir? Belki o Kıyamet yakındır.

SuatYıldırım 42:17 – Allah hakkı bildirip ikame etmek için kitabı ve adalet ölçüsünü indirmiştir.Hep gerçeği bildiren o kitabın bildirdiği kıyamet, ne bilirsin, belki de yakın olabilir? [57,25; 55,7-9]

İbni Kesir 42:17 Allah, O'dur ki; kitabı ve mizanı hak ile indirmiştir. Ne bilirsin; belki de o saat yakındır.


Elmalılı-orijinal 42:18 Onu inanmayan iymansızlar acele isterler, iyman edenler ise hak olduğunu bilirler de ondan korkar sakınırlar, iyi bil ki o saat hakkında mücadele edenler her halde uzak bir dalal içindedirler

Elmalılı 42:18 - O'na inanmayanlar kıyametin çabuk gelmesini istiyorlar. İnananlar ise O'ndan korkarlar ve O'nun hak olduğunu bilirler. İyi bilin ki, kıyamet saati hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

DiyanetMeali 42:18 O'na inanmayanlar, acele olmasını beklerler; inananlar ise korku ile titrerler ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

DiyanetVakfı 42:18 Ona inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 42:18 O'na (Kıyamete) imân etmeyenler, onu isti'cal ederler. İmân etmiş olanlar ise, O'ndan korkuculardır ve O'nun şüphesiz hak olduğunu bilirler. Haberin olsun o kimseler ki, o kıyamet hakkında mücâdelede bulunurlar. Elbette ki uzak bir sapıklık içindedirler.

SuatYıldırım 42:18 – Kıyamet (yani dirilme) saatinin gelmesini acele ile isteyenler, ona inanmayanlardır.Müminler ise O’nun gerçekten vaki olacağını bilir ve ondan kaçınırlar. Kıyamet hakkında münakaşa edenler, haktan ve gerçekten çok uzak, derin bir sapıklık içindedirler.

İbni Kesir 42:18 Buna inanmayanlar onun çabucak gelmesini isterler. İman edenler ise, ondan korku ile titrerler ve onun hak olduğunu bilirler. İyi bilin ki; kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.


Elmalılı-orijinal 42:19 Allah kullarına lûtufkârdır, her dilediğini bir suretle merzuk kılar ve o öyle kaviy öyle azîz

Elmalılı 42:19 - Allah kullarına çok lütufkârdır. Dilediğine rızık verir. O çok kuvvetlidir, çok güçlüdür.

DiyanetMeali 42:19 Allah, kullarına lütufta bulunandır. Dilediğini rızıklandırır. Kuvvetli olan da güçlü olan da O'dur.*

DiyanetVakfı 42:19 Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür.

Ömer.N.Bilmen 42:19 Allah, kullarına çok lütfedicidir, dilediğini merzûk buyurur. Ve O, (her şeye) kâdirdir, galiptir.

SuatYıldırım 42:19 – Allah kullarına büyük lütuf sahibidir. Dilediği her kulunu, bir türlü rızıklandırır. O, pek kuvvetlidir, üstün kudret sahibidir. [11,6]

İbni Kesir 42:19 Allah; kullarına çok lutufkardır. Dilediğini rızıklandırır. O'dur Kavi, Aziz.


Elmalılı-orijinal 42:20 Her kim Âhıret ekimi isterse ona ekinini artırırız, her kim de Dünya ekimi isterse ona da ondan veririz amma Âhırette ona hiç nasîb yoktur

Elmalılı 42:20 - Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.

DiyanetMeali 42:20 Ahiret kazancını isteyenin kazancını artırırız; dünya kazancını isteyene de ondan veririz; ama ahirette bir payı bulunmaz.

DiyanetVakfı 42:20 Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.

Ömer.N.Bilmen 42:20 Her kim ahiret ekinini dilerse onun için ekininde ziyâdelik vücûda getiririz ve her kim dünya ekinini dilerse ona da ondan veririz. Onun için ahirette bir nâsip yoktur.

SuatYıldırım 42:20 – Kim âhiret mahsülü isterse, onun ürünlerini fazla fazla artırırız.Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama âhirette onun hiç nasibi olmaz. [17,21; 2,201]

İbni Kesir 42:20 Kim, ahiret ekinini isterse; onun ekinini arttırırız. Kim de dünya ekinini isterse; ona da bundan veririz. Ancak onun ahirette bir nasibi yoktur.


Elmalılı-orijinal 42:21 Yoksa onların şerikleri var, onlara dinden Allahın izin vermediği şeyleri meşru' kıldılar öyle mi? Eğer o fasıl kelimesi olmasa idi aralarında huküm icra edilir, bitirilirdi ve şübhesiz ki zâlimler için elîm bir azâb vardır

Elmalılı 42:21 - Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab vardır.

DiyanetMeali 42:21 Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu, zalimlere can yakıcı azap vardır.

DiyanetVakfı 42:21 Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 42:21 Yoksa onlar için şerikler var da onlar için dinden kendisiyle Allah'ın izin vermediği şeyleri meşrû mu kıldılar? Ve eğer o fâsıl kelimesi olmasa idi elbette aralarında hüküm icra edilmiş olurdu ve şüphe yok ki o zalimler için elîm bir azab vardır.

SuatYıldırım 42:21 – Yoksa Yüce Allah’ın izin vermediği birtakım şeylerikendilerine din diye kabul ettirmek isteyen putları mı var?Şayet Allah’ın cezayı ertelemeye dair hükmü olmasaydı işleri çoktan bitirilmişti.Zalimlere elbette gayet acı bir azap vardır.

İbni Kesir 42:21 Yoksa Allah'ın izin vermediği bir şeyi, dinde onlara şeriat kılacak ortakları mı var? Şayet kesin söz bulunmayacak olsaydı; aralarında derhal hüküm verilirdi. Doğrusu zalimlere elim bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 42:22 Göreceksin o zalimleri kazandıklarından titrerlerken, o ise tepelerine inmekte, iyman edip güzel güzel işler yapanlar ise Cennetlerin hoş hoş ravzalarında, onlara rablarının ındinde ne dilerlerse var, işte bu o büyük fadıl

Elmalılı 42:22 - Sen kıyamet günü kazandıkları şeyin cezası başlarına gelirken zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İman edip salih amel işleyenler ise cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlar için istedikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.

DiyanetMeali 42:22 Yaptıkları şeyler başlarına gelirken, zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İnanıp yararlı işler işleyenler cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında, onlara diledikleri verilir. İşte büyük lütuf budur.

DiyanetVakfı 42:22 Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlara diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.

Ömer.N.Bilmen 42:22 Zalimleri göreceksin ki, kazanmış oldukları şeylerden dolayı korkuculardır. Ve o (korktukları şey) onlara vaki olacaktır ve imân edenler ve sâlih sâlih amellerde bulunanlar ise cennetlerin bahçelerindedir. Onlar için Rablerinin indinde diledikleri şeyler vardır. İşte budur o en büyük inâyet.

SuatYıldırım 42:22 – (Büyük duruşma günü) zalimlerin, kendi yaptıkları işlerden bucak bucak uzak durup, korkudan titrediklerini görürsün.Halbuki çare yok, onların cezası tepelerinin üstünde durmaktadır. İman edip makbul işler işleyenler ise, cennet bahçelerindedirler.Rab’leri yanında, cennette, istedikleri ne varsa kendilerine verilecektir.İşte bu da pek büyük bir lütuftur.

İbni Kesir 42:22 Göreceksin ki; zalimler yaptıkları şeyler başlarına gelirken korkudan titrerler. İman edip salih amel işleyenler ise cennet bahçelerindedirler. Rabblarının katında onlara diledikleri vardır. İşte bu; büyük lutfun kendisidir.


Elmalılı-orijinal 42:23 İşte bu müjdedir ki Allah iyman edip iyi iyi işler yapan kullarına tebşir buyuruyor, de ki buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir ecir istemem ve her kim çalışır bir güzellik kazanırsa ona onda daha ziyade bir güzellik veririz, çünkü Allah gafurdur şekûrdur

Elmalılı 42:23 - İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.

DiyanetMeali 42:23 Allah, inanıp yararlı işler işleyen kullarını bununla müjdeler. De ki: "Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden (veya Allah'a yaklaşmaktan) başka bir ücret istemem." Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.

DiyanetVakfı 42:23 İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. Deki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.

Ömer.N.Bilmen 42:23 İşte bu, o (haber)dir ki, Allah imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunan kullarına tebşir eder. De ki: «Ben bunun üzerine sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.» Ve kim bir güzellik kazanırsa onun için onda bir güzelik arttırırız. Şüphe yok ki Allah gafûrdur. şekûrdur.

SuatYıldırım 42:23 – İşte bu, Allah’ın iman edip makbul ve güzel işler yapan kullarına verdiği mutluluk müjdesidir. De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden ötürü, sizden akrabalık sevgisinden başka beklediğim hiçbir karşılık yoktur. İşte kim böyle bir sevgi olsun, başka iyi işler olsun gerçekleştirirse, Biz de onun o iyiliğinin sevap ve mükâfatını kat kat artırırız. Çünkü Allah gafurdur, şekûrdur (çok affedicidir, kullarının az işlerini fazlasıyla ödüllendirir). [4,40]

İbni Kesir 42:23 İşte Allah'ın iman edip salih ameller işleyen kullarına müjdelediği budur. De ki: Ben, sizden buna karşılık; akrabalıkta sevgiden başka bir ücret istemem. Kim, bir iyilik kazanırsa; Biz onun iyiliğini arttırırız. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Şekur'dur.


Elmalılı-orijinal 42:24 Yoksa Allaha iftira etti bir yalanı mı diyorlar? Allah dilerse senin de kalbini üstünden mühürleyiverir, Allah batılı mahveder de kelimatı ile hakkı ıhkak eyler, şübhesiz ki o bütün sînelerin künhünü bilir

Elmalılı 42:24 - Yoksa onlar, senin hakkında: "Allah'a karşı yalan uydurdu." mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir.

DiyanetMeali 42:24 Yoksa senin için "Allah'a karşı yalan yere iftira etti" mi derler? Allah dilerse senin kalbini mühürler, batılı da yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Doğrusu O, kalplerde olanı bilendir.

DiyanetVakfı 42:24 Yoksa onlar, (senin için) Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir.

Ömer.N.Bilmen 42:24 Yoksa derler mi ki: «Allah'a karşı yalan yere iftirada bulundu?» Eğer Allah dilese senin kalbin üzerine mühür basar ve bâtılı mahveder ve kelimeleriyle hakkı tahakkuk etirir. Şüphe yok ki O, göğüslerde olanı bilicidir.

SuatYıldırım 42:24 – Yoksa senin hakkında: “Allah adına yalan uydurdu”mu diyorlar? (Bunun gerçekle hiçbir ilgisi olamaz. Zira buna ancak kalbi mühürlü bazı beyinsizler cür’et edebilir).Halbuki Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah batılı imha eder, hakkı ise indirdiği kitapla kuvvetlendirir. Gerçekten O, kalplerin içinde ne varsa bilir. [69,40-47]

İbni Kesir 42:24 Yoksa onlar; Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah; dilerse senin kalbini mühürler, batılı yok eder, sözleriyle hakkı yerine getirir. Muhakkak ki O; göğüslerin özünü bilendir.


Elmalılı-orijinal 42:25 Hem odur ki o, kullarından tevbeyi kabul eder ve kabahatlerden afiv buyurur ve her ne yaparsanız bilir

Elmalılı 42:25 - Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur.

DiyanetMeali 42:25-26 Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen, inanıp yararlı işler işleyenlerin duasını kabul eden, lütfuyla onların ecrini arttıran O'dur. Ama, inkarcılar için çetin azap vardır.

DiyanetVakfı 42:25 O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.

Ömer.N.Bilmen 42:25 Ve O, o zâttır ki, kullarından tevbeyi kabul eder ve günahlardan affeyler ve ne yapar olduklarınızı bilir.

SuatYıldırım 42:25 – O’dur ki kullarının tövbesini kabul eder, günahlarını affeder. Hem sizin bütün yaptıklarınızı da bilir.

İbni Kesir 42:25 O; kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarını bilendir.


Elmalılı-orijinal 42:26 Ve iyman edip salih ameller yapanlara icabet buyurur, fazlından onlara ziyade de verir, küfredenlere gelince onlara şiddetli bir azâb var

Elmalılı 42:26 - Allah iman edip, salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasını verir. Kâfirler için ise şiddetli bir azap vardır.

DiyanetMeali 42:25-26 Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilen, inanıp yararlı işler işleyenlerin duasını kabul eden, lütfuyla onların ecrini arttıran O'dur. Ama, inkarcılar için çetin azap vardır.

DiyanetVakfı 42:26 Allah, iman edip iyi işler yapanların tevbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. Kâfirlere gelince, onlara da çetin bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 42:26 Ve imân edenlere ve sâlih sâlih amellerde bulunanlara icabet eder ve onlara fazlından (sevaplarını) arttırır. Kâfirlere gelince onlar için şiddetli bir azap vardır.

SuatYıldırım 42:26 – Hem iman edip makbul ve güzel işler yapanların dualarına karşılık verir, hatta lütuf ve ihsanından onların ödüllerini artırır. Kâfirlere ise şiddetli bir azap vardır.

İbni Kesir 42:26 İman edip salih ameller işleyenlerin duasını kabul buyurur ve onlara lutfundan arttırır. Kafirlere gelince; onlar için şiddetli bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 42:27 Bununla beraber Allah kullarına rızkı bol bol seriverse Arzda azar ve taşgınlı kederlerdi

Elmalılı 42:27 - Eğer Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O dilediğini belli bir ölçüye göre indiriyor. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları hakkıyla görür.

DiyanetMeali 42:27 Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi, yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Ama O, dilediğini bir ölçüye göre indirir. Doğrusu O, kullarından haberdardır, onları görendir.

DiyanetVakfı 42:27 Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarının haberini alandır, onları görendir.

Ömer.N.Bilmen 42:27 Ve eğer Allah, rızkı kulları için vapacak olsa elbette yerde haddi tecavüz ederlerdi. Velâkin dilediğini bir miktar ile indiriyor. Şüphe yok ki O, kullarından haberdardır. Ve (hepsini) Görücüdür.

SuatYıldırım 42:27 – Eğer Allah kullarına rızık ve imkânları bol bol yaysaydı, onlar dünyada azarlardı.Lâkin O, bu imkânları dilediği bir ölçüye göre indirir. Çünkü O, kullarından haberdar olup onların bütün yaptıklarını ve yapacaklarını görmektedir.

İbni Kesir 42:27 Şayet Allah kulları için rızkı geniş tutsaydı; yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O; dilediği ölçüde indirir. Muhakkak ki O; kulları için Habir'dir, Basir'dir.


Elmalılı-orijinal 42:28 Ve lâkin dilediği kadar bir mıkdar ile indiriyor, şübhesiz ki o kullarına habîrdir basîrdir

Elmalılı 42:28 - İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur.

DiyanetMeali 42:28 Umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan O'dur. O, övülmeğe layık olan dosttur.

DiyanetVakfı 42:28 O, (insanlar) umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.

Ömer.N.Bilmen 42:28 Ve O, o (Hâlık-i Azîm)dir ki, ümitsizliğe düştüklerinden sonra, yağmuru indirir ve rahmetini neşreder ve O'dur velî, hamîd olan O'dur.

SuatYıldırım 42:28 – O’dur ki insanlar artık ümitlerini kestikten sonra yağmur indirir, rahmetini her tarafa yayar. O, gerçek dost ve hâmidir, bütün övgülere ve hamdlere lâyıktır.

İbni Kesir 42:28 O'dur ki; ümidlerini kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar. O; Veli'dir, Hamid'dir.


Elmalılı-orijinal 42:29 Ve öyledir ki o, ümidi kesmişlerken feyz indirir ve rahmetini neşr eder, o öyle veliy öyle hamîddir

Elmalılı 42:29 - Gökleri yeri ve her ikisinde yaydığı canlıları yaratması da Allah'ın kudretinin delillerindendir. O'nun dilediği zaman onları biraraya toplamaya da gücü yeter.

DiyanetMeali 42:29 Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları yaratması varlığının delillerindendir.*

DiyanetVakfı 42:29 Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O'nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları biraraya toplamaya da kadirdir.

Ömer.N.Bilmen 42:29 Ve göklerin ve yerin yaradılışı O'nun âyetlerindendir. Onlar da her hareket edenden yaymış olduğu şeyde ve o dilediği zaman onları toplamaya da kâdirdir.

SuatYıldırım 42:29 – Gökleri ve yeri yaratması ve oraları her türlü canlı ile doldurması, O’nun (kudretinin ve hikmetinin) delillerindendir. O elbette dilediği zaman onları mahşerde toplamaya da kadirdir.

İbni Kesir 42:29 Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları yaratması da O'nun ayetlerindendir. O, dileyince bunları toplamaya da hakkıyla kadirdir.


Elmalılı-orijinal 42:30 O Göklerin ve Yerin yaradılışı ve onlarda ürettiği her dabbenin üretilişi de onun âyâtındandır ve o dileyeceği zaman onları toplamağa da kadirdir

Elmalılı 42:30 - Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.

DiyanetMeali 42:30 Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.

DiyanetVakfı 42:30 Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.

Ömer.N.Bilmen 42:30 Ve size musibetten her ne şey isabet ederse kendi ellerinizin kazandığı şey sebebiyledir ve bir çoğundan ise affeder.

SuatYıldırım 42:30 – Başınıza gelen her musîbet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir, hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder. [35,45; 4,79]

İbni Kesir 42:30 Size musibetten ne gelirse, kendi ellerinizin kazandığındandır. Bununla beraber O, çoğunu affeder.


Elmalılı-orijinal 42:31 Başınıza ne musıybet geldi ise kendi ellerinizin kazancı iledir, halbuki bir çoğundan afvediyor

Elmalılı 42:31 - Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'tan başka bir dostunuz ve yardımcınız da yoktur.

DiyanetMeali 42:31 Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz da yardımcınız da yoktur.

DiyanetVakfı 42:31 Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.

Ömer.N.Bilmen 42:31 Ve siz yeryüzünde âciz bırakıcılar değilsiniz ve sizin için Allah'tan başka bir hâmi ve bir yardımcı da yoktur.

SuatYıldırım 42:31 – Siz, kaçmakla Allah’ın cezasından kendinizi kurtaramazsınız. Sizin Allah’tan başka ne haminiz, ne de yardımcınız yoktur.

İbni Kesir 42:31 Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Ve sizin Allah'tan başka ne bir veliniz vardır, ne de bir yardımcınız.


Elmalılı-orijinal 42:32 Hem siz Arzda âciz bırakacak değilsiniz ve size Allahdan başka kurtaracak ne bir bâmî ne de bir yardımcı yoktur

Elmalılı 42:32 - Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.

DiyanetMeali 42:32 Denizde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi O'nun varlığının delillerindendir.

DiyanetVakfı 42:32 Denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler) de O'nun (varlığının) delillerindendir.

Ömer.N.Bilmen 42:32 Ve O'nun âyetlerindendir denizde dağlar gibi cereyan eden gemiler.

SuatYıldırım 42:32-35 – Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır.Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder.Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir.

İbni Kesir 42:32 Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir.


Elmalılı-orijinal 42:33 Yine onun âyetlerindendir denizde o dağlar gibi akanlar, dilerse o rüzgârı durduruverir de sırtı üzerinde dura kalırlar, şübhesiz ki bunda nice âyetler var: çok sabırlı çok şükredici her kimse için

Elmalılı 42:33 - Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.

DiyanetMeali 42:33 O, dilerse rüzgarı durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yüzünde durakalır. Bunlarda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için deliller vardır.

DiyanetVakfı 42:33 Dilerse O, rüzgârı durdurur,da onun (denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Ömer.N.Bilmen 42:33 Eğer dileyecek olsa rüzgarı durdurur. Artık onun sırtı üzerine durakalırlar. Şüphe yok ki, bunda elbette âyetler vardır, her ziyâde sabreden, ziyâde şükreden kimse için.

SuatYıldırım 42:32-35 – Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır.Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder.Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir.

İbni Kesir 42:33 Dilerse O; rüzgarı durdurur da denizin yüzünde durakalırlar. Muhakkak ki bunda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 42:34 Yâhud da onları içindekilerin kazançlarıyle helâke sürükler, bir çoğundan da afiv buyurur

Elmalılı 42:34 - Yahut da Allah kazandıkları günahlar yüzünden onları helâk eder ve birçoğunu da bağışlar.

DiyanetMeali 42:34 Yahut yaptıklarına karşılık onları ortadan kaldırır, bir çoğunu da bağışlar.

DiyanetVakfı 42:34 Yahut yaptıkları yüzünden onları helâk eder. Birçoğunu da affeder (kurtarır).

Ömer.N.Bilmen 42:34 Yahut onları kazandıkları ile helâk eder ve birçoğundan da af buyurur.

SuatYıldırım 42:32-35 – Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır.Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder.Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir.

İbni Kesir 42:34 Yahut yaptıklarına karşılık onları helak eder. Bir çoğunu da bağışlar.


Elmalılı-orijinal 42:35 Hem bilsinler diye o âyetlerimizde mücadele edenler ki kendileri için kaçacak yer yoktur

Elmalılı 42:35 - Âyetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki kendileri için kaçacak bir yer yoktur.

DiyanetMeali 42:35 Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak yer olmadığını bilsinler.

DiyanetVakfı 42:35 Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

Ömer.N.Bilmen 42:35 Ve Bizim âyetlerimizde mücadele edenler bilsin ki, onlar için bir mahall-i halas yoktur.

SuatYıldırım 42:32-35 – Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır.Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder.Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir.

İbni Kesir 42:35 Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar bilsinler ki; kendileri için kaçacak bir yer yoktur.


Elmalılı-orijinal 42:36 Hasılı size verilmiş bulunan şeyler hep Dünya hayatın geçici metaıdır, Allah yanındaki ise daha hayırlı ve daha bakalıdır fakat o kimseler için ki iyman etmişlerdir ve rablarına i'timad ederler

Elmalılı 42:36 - Size verilen herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

DiyanetMeali 42:36-38 Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.

DiyanetVakfı 42:36 Size verilen şey, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir.

Ömer.N.Bilmen 42:36 Velhasıl size hangi bir şeyden verilmiş olanlar, ancak dünya hayatının meta'ından ibarettir ve Allah'ın indinde olan ise daha hayırlıdır ve daha bâkidir, o kimseler ki imân etmişlerdir, ve Rablerine tevekkülde bulunurlar.

SuatYıldırım 42:36 – Size verilen ne varsa hep dünya hayatının geçici metâıdır. Allah’ın yanında, âhirette olan nimetler ise iman edenler ve Rab’lerine güvenenler için hem daha değerli, hem de devamlıdır.

İbni Kesir 42:36 Size verilen herhangi bir şey, yalnızca dünya hayatının bir geçimliliğidir. Allah katında olan ise, hem daha hayırlı, hem de daha bakidir. Bu; iman edenler ve Rabblarına tevekkül edenler içindir.


Elmalılı-orijinal 42:37 Ve onlar ki günahın büyüklerine ve açık çirkinliklere uzak bulunurlar ve her gadablandıkları vakıt da onlar kusur örterler

Elmalılı 42:37 - O iman edenler, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar.

DiyanetMeali 42:36-38 Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.

DiyanetVakfı 42:37 Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.

Ömer.N.Bilmen 42:37 Ve o kimseler için ki, günahın büyüklerinden ve fâhiş kötülüklerden kaçınırlar. Ve gazaba geldikleri zaman onlar bağışlarlar.

SuatYıldırım 42:37 – Onlar öyle kimselerdir ki büyük günahlardan ve hayasız çirkin işlerden kaçınırlar, kızdıkları zaman öfkelerini yutar, karşıdakinin kusurlarını affederler. [3,134]

İbni Kesir 42:37 Ve büyük günahlardan, hayasızlıktan çekinenler, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar içindir.


Elmalılı-orijinal 42:38 Ve onlar ki rabları için da'vete icâbet etmekte ve namazı kılmaktadırlar, buyurukları da aralarında şurâdır (danışıklıdır), kendilerine kısmet ettiğimiz rızıklardan onlar masraf da verirler

Elmalılı 42:38 - Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.

DiyanetMeali 42:36-38 Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.

DiyanetVakfı 42:38 Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.

Ömer.N.Bilmen 42:38 Ve o kimseler için ki Rablerine icabette bulundular ve namazı dosdoğru kıldılar ve onların işleri aralarında meşveret iledir ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden infakta bulunurlar.

SuatYıldırım 42:38 – Onlar öyle kimselerdir ki Rab’lerinin çağrısına kulak verip, namazı hakkıyla ifa ederler.İşlerini istişare ile yürütürler, kendilerine nasib ettiğimiz imkânlardan hayırlı işlerde sarf ederler [3,159]

İbni Kesir 42:38 Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler.


Elmalılı-orijinal 42:39 Ve onlar ki kendilerine bağy (haklarına tecavüz) vaki' olduğu vakıt yardımlaşır onlar öcünü alırlar

Elmalılı 42:39 - Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar.

DiyanetMeali 42:39 Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar.

DiyanetVakfı 42:39 Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.

Ömer.N.Bilmen 42:39 Ve o kimse için ki onlara bir zulüm isabet ettiği zaman onlar yardımlaşmakta bulunurlar.

SuatYıldırım 42:39 – Onlar zulme uğradıklarında yardımlaşıp haklarını alırlar. {KM, Çıkış 32,26-29; Luka 19,27}

İbni Kesir 42:39 Onlar ki; kendilerine zulüm vaki olunca yardımlaşırlar.


Elmalılı-orijinal 42:40 Kötülüğün cezası da misli kötülüktür, fakat her kim afvedip ıslâh ederse onun da ecri Allahadır, her halde o zalimleri sevmez

Elmalılı 42:40 - Bir kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.

DiyanetMeali 42:40 Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.

DiyanetVakfı 42:40 Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.

Ömer.N.Bilmen 42:40 Bir kötüIüğün cezası da onun misli bir kötülüktür. Fakat kim affeder ve ıslahta bulunursa artık onun mükâfaatı da Allah'a aittir. Şüphe yok ki O, zalimleri sevmez.

SuatYıldırım 42:40 – Ama unutmayın ki haksızlığın karşılığı, yapılan haksızlık kadar olabilir, fazlası helâl olmaz.Bununla beraber kim affeder, haksızlık edenle arasını düzeltirse onun da mükâfatı artık Allah’a yaraşan tarzda olur.Şu kesindir ki Allah zalimleri sevmez. [2,194; 16,126]

İbni Kesir 42:40 Kötülüğün karşılığı; ona denk bir kötülüktür. Kim, affeder ve ıslah ederse; ecri Allah'a aittir. Muhakkak ki Allah; zalimleri sevmez.


Elmalılı-orijinal 42:41 Ve elbette her kim zulm olunduktan sonra öcünü alırsa artık onlar üzerine (ceza için) yol yoktur

Elmalılı 42:41 - Zulme uğradıktan sonra hakkını alan kimseye gelince, işte onların aleyhinde ceza vermek için herhangi bir yol yoktur.

DiyanetMeali 42:41 Zulüm gördükten sonra hakkını alan kimselere, işte onların aleyhine bir yol yoktur.

DiyanetVakfı 42:41 Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur.

Ömer.N.Bilmen 42:41 Ve her kim zulmolunduktan sonra hakkını alırsa artık onların üzerine bir yol yoktur.

SuatYıldırım 42:41 – Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, bunlara hiç bir sorumluluk yoktur.

İbni Kesir 42:41 Kim, zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa; aleyhine bir yol yoktur.


Elmalılı-orijinal 42:42 Yol ancak haksızlıkla Yer yüzünde bagy ederek nasa zulm eyliyenler üzerinedir, işte onlara elîm bir azâb vardır

Elmalılı 42:42 - Yol ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler aleyhinedir. İşte onlar için acı bir azap vardır.

DiyanetMeali 42:42 İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere karşı durulmalıdır. İşte, can yakıcı azap bunlaradır.

DiyanetVakfı 42:42 Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.

Ömer.N.Bilmen 42:42 Yol ancak o kimseler üzerinedir ki, nâsa zulmederler ve yerde haksız yere azgınlıkta bulunurlar. İşte onlar için pek acıklı bir azab vardır.

SuatYıldırım 42:42 – Sorumlu olanlar, ancak insanlara zulmedenler ve ülkede haksız yere başkalarının hukukuna saldıranlardır.İşte böylelerinin hakkı gayet acı bir azaptır.

İbni Kesir 42:42 Yol; ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. İşte onlara elim bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 42:43 Her kim de sabreder suç örterse işte o azmolunacak umurdandır

Elmalılı 42:43 - Her kim de sabreder ve kusuru bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.

DiyanetMeali 42:43 Ama sabredip bağışlayanın işi, işte bu, azmedilmeye değer işlerdendir.*

DiyanetVakfı 42:43 Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

Ömer.N.Bilmen 42:43-44 Ve elbette her kim sabreder ve (kötülüğü) setrederse şüphe yok ki bu, azmolunacak emirlerdendir. Ve Allah kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun için ondan sonra bir velî yoktur. Ve zalimleri göreceksin ki, azabı gördükleri zaman diyeceklerdir ki: «Acaba geri dönmeye bir yol var mıdır?»

SuatYıldırım 42:43 – Her kim dişini sıkarak sabr eder ve kusurları affederse,işte onun bu hareketi, ancak büyüklere yaraşan örnek davranışlardandır.

İbni Kesir 42:43 Bununla beraber kim de sabreder ve bağışlarsa; işte bu, şüphesiz azmedilmeye değer işlerdendir.


Elmalılı-orijinal 42:44 Her kimi de Allah şaşırtırsa artık ondan sonra ona hiç bir veliy yoktur ve göreceksin o zalimleri azâbı gördükleri vakıt diyecekler: var mı geri dönmiye bir yol?

Elmalılı 42:44 - Allah kimi saptırırsa artık bundan sonra onun için hiçbir dost yoktur. Sen, azabı gördüklerinde zalimlerin: "Acaba dönecek bir yol var mıdır?" dediklerini görürsün.

DiyanetMeali 42:44 Allah kimi saptırırsa, artık onun bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördüklerinde, zalimlerin: "Dönecek bir yol yok mudur?" dediklerini görürsün.

DiyanetVakfı 42:44 Allah kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: Dönecek bir yol var mı? dediklerini görürsün.

Ömer.N.Bilmen 42:43-44 Ve elbette her kim sabreder ve (kötülüğü) setrederse şüphe yok ki bu, azmolunacak emirlerdendir. Ve Allah kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun için ondan sonra bir velî yoktur. Ve zalimleri göreceksin ki, azabı gördükleri zaman diyeceklerdir ki: «Acaba geri dönmeye bir yol var mıdır?»

SuatYıldırım 42:44 – Allah kimi şaşırtırsa, artık ondan sonra kendisini koruyacak kimse bulunamaz.O zalimlerin azabı görünce, imanlı kul olmak için “Acaba geri dönme imkânı var mıdır?” dediklerini görürsün. [18,17; 6,27-28]

İbni Kesir 42:44 Kimi de Allah saptırırsa; bundan sonra artık onun için bir veli yoktur. Göreceksin ki; o zalimler, azabı gördükleri zaman: Geri dönecek bir yol yok mudur? diyeceklerdir.


Elmalılı-orijinal 42:45 Ve göreceksin onları o ateşe arz olunurlarken, zilletten boyunlarını bükerek göz altından bakarlarken, iyman etmiş olanlar da şöyle demekte: gerçek husrâna düşenler Kıyamet günü kendilerine ve âilelerine hasar eden kimselermiş! Bakın zâlimler hakıkaten mukım bir azâb içindedirler

Elmalılı 42:45 - Sen, onların aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken ateşe sunulduklarını görürsün, iman edenler de: "Gerçekten zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kıyamet günü yazık etmiş olan kimselerdir." diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içerisindedirler.

DiyanetMeali 42:45 Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, ateşe sunulduklarını görürsün. İnananlar: "Hüsranda olanlar, kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsranda bırakanlardır" derler. İyi bilin ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler.

DiyanetVakfı 42:45 Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 42:45 Ve onları göreceksin ki zilletten mütevaziler oldukları, zayıfca göz kapağını depreterek baktıkları halde ateşe arz-olunacaklardır ve imân etmiş olanlar da diyeceklerdir ki: «Şüphe yok, hüsrâna düşenler o kimselerdir ki, Kıyamet gününde nefslerini ve amellerini hüsrâna uğratmış olurlar.» Uyanın! Muhakkak ki, zalimler ebedî bir azab içindedirler.

SuatYıldırım 42:45 – Onları uğradıkları zilletten dolayı boyunları bükük, yürekleri titrer vaziyette cehennemin önüne getirildiklerinde, korkudan, sadece göz ucuyla ateşe baktıklarını fark edersin.Müminler ise (bu manzara karşısında): “En büyük kayba uğrayanlar, hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet gününde hüsrana sürükleyenlerdir.” derler.İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içindedirler.

İbni Kesir 42:45 Ve onları ateşe sunulurken zilletten başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli çevreye bakarken göreceksin. İman etmiş olanlar da derler ki: Hüsranda olanlar; kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsranda bırakanlardır. İyi bilin ki; zalimler muhakkak sürekli bir azab içindedirler.


Elmalılı-orijinal 42:46 Ve onlara Allahın önünden kendilerini kurtaracak veliyler de yoktur, her kimi de Allah saptırırsa artık onun için yol yoktur

Elmalılı 42:46 - Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onun için çıkar bir yol yoktur.

DiyanetMeali 42:46 Onların, Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah'ın saptırdığı kimsenin çıkar yolu olmaz.

DiyanetVakfı 42:46 Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun kurtuluşa çıkan bir yolu yoktur.

Ömer.N.Bilmen 42:46 Ve onlar için Allah'ın ötesinde kendilerine yardım edecekler olan dostlardan bir kimse yoktur ve her kimi ki, Allah sapıtırsa artık onun için bir yol da yoktur.

SuatYıldırım 42:46 – Kendilerine, Allah’tan başka yardım edecek dostları da yoktur artık.Allah kimi şaşırtırsa artık onun için hiçbir kurtuluş yolu yoktur.

İbni Kesir 42:46 Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri de yoktur. Kimi de Allah saptırırsa; artık onun için bir yol yoktur.


Elmalılı-orijinal 42:47 Allahdan reddine çare olmıyan bir gün gelmezden evvel rabbınızın da'vetine icabet ediniz, o gün sizin için ne sığınacak yer vardır, ne de inkâre çare

Elmalılı 42:47 - Allah tarafından, geri çevrilemeyecek kıyamet günü gelmeden önce, Rabbinizin davetine uyun, çünkü o gün, sizin için sığınacak bir yer yoktur ve siz inkâr da edemezsiniz.

DiyanetMeali 42:47 Allah katından, geri çevrilemeyecek günün gelmesinden önce Rabbinizin çağrısına cevap verin. O gün hiçbirinize sığınacak yer bulunmaz, inkar de edemezsiniz.

DiyanetVakfı 42:47 Allah'tan, geri çevrilmesi imkânsız bir gün gelmezden önce, Rabbinize uyun. Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz.

Ömer.N.Bilmen 42:47 Rabbiniz için icabette bulunun, bir günün gelmesinden evvel ki, onun için Allah'tan reddedebilecek yoktur. O gün sizin için ne bir sığınacak yer vardır ve ne de sizin için inkâra bir imkan.

SuatYıldırım 42:47 – Allah tarafından gelecek ve geri çevrilmesi mümkün olmayacak olan gün gelmeden önce Rabbinizin çağrısını kabul edip O’na dönün. Yoksa o gün ne sığınacak bir delik bulabilirsiniz, ne de yaptıklarınızı inkâra bir çare! [75, 10-12]

İbni Kesir 42:47 Allah katından, geri çevrilmesi imkansız bir gün gelmezden önce, Rabbınıza icabet edin. O gün; hiç biriniz için sığınacak bir yer yoktur, inkar da edemezsiniz.


Elmalılı-orijinal 42:48 Yine aldırmıyorlarsa biz de seni üzerlerine mürakıb göndermedik a, sana düşen ancak tebliğdır, fakat biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız vakıt onunla ferahlanır ise de kendi ellerinin takdim ettiği sebeblerle başlarına bir fenalık gelirse o vakıt insan hepsini unutan bir nankördür

Elmalılı 42:48 - Ey Muhammed! Eğer onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir, ama elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine bir kötülük isabet ederse, o zaman görürsün ki insan çok nankördür.

DiyanetMeali 42:48 Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik; sana düşen sadece tebliğdir. Doğrusu Biz insana katımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman görürsün ki insan gerçekten pek nankördür.

DiyanetVakfı 42:48 Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!

Ömer.N.Bilmen 42:48 Artık kaçınılırsa seni onların üzerine bir muhafız göndermedik. Senin üzerine düşen, tebliğden başka değildir ve şüphe yok ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanır ve eğer onlara ellerinin takdim etmiş olduklarından bir kötülük isabet ederse artık şüphe yok ki, insan nankördür.

SuatYıldırım 42:48 – Eğer bu çağrıya sırtlarını dönerlerse, hoş biz de seni üzerlerine bekçi göndermedik ya! Senin görevin sadece tebliğdir.Biz insana tarafımızdan bir nimet tattırırsak o ferahlar, şımarır.Ama başlarına, yine kendi işledikleri hatalar sebebiyle bir sıkıntı gelirse insan hemen nankörleşir. [2,272; 13,40]

İbni Kesir 42:48 Eğer onlar yine yüz çevirirlerse; Biz, seni onların üzerine bekçi olarak göndermedik. Senin vazifen, sadece tebliğdir. Gerçekten Biz, insana katımızdan bir rahmet tattırırsak; o bununla sevinir. Ama elleriyle işlediklerinden ötürü başlarına bir fenalık gelirse; işte o zaman insan, cidden pek nankördür.


Elmalılı-orijinal 42:49 Allahındır bütün Göklerin ve Yerin mülkü, dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler bahşeder, dilediği kimseye de erkekler bahşeder

Elmalılı 42:49 - Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah'a aittir. O dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk bahşeder.

DiyanetMeali 42:49 Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir.

DiyanetVakfı 42:49 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.

Ömer.N.Bilmen 42:49 Göklerin ve yerin mülkü Allah içindir, dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler bağışlar ve dilediği kimseye erkekler bağışlar.

SuatYıldırım 42:49-50 – Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah’ındır. O dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlat, dilediğine erkek evlat verir, yahut kızlı oğlanlı olarak her iki cinsten karma yapar.Dilediğini de kısır bırakır.O her şeyi mükemmel bilir, her şeye kadirdir.

İbni Kesir 42:49 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine dişiler bağışlar, dilediğine ne erkekler bağışlar.


Elmalılı-orijinal 42:50 Yâhud da onları erkekli dişili ikizler, dilediğini de akım kılar, her halde onun ılmi çok, kudretine nihâyet yoktur

Elmalılı 42:50 - Yahut Allah onları erkek ve kız olmak üzere çift verir, dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz ki O her şeyi bilir. O'nun her şeye gücü yeter.

DiyanetMeali 42:50 Yahut hem kız hem erkek çocuk verir, dilediğini de kısır kılar. O, bilendir, her şeye Kadir'dir.

DiyanetVakfı 42:50 Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.

Ömer.N.Bilmen 42:50 Veyahut onları erkekler ve dişiler olarak çift eder ve dilediğini de kısır kılar. Şüphe yok ki O, alîmdir, kâdirdir.

SuatYıldırım 42:49-50 – Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah’ındır. O dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlat, dilediğine erkek evlat verir, yahut kızlı oğlanlı olarak her iki cinsten karma yapar.Dilediğini de kısır bırakır.O her şeyi mükemmel bilir, her şeye kadirdir.

İbni Kesir 42:50 Veya hem dişi, hem erkek olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır bırakır. Muhakkak ki O; Alim'dir, Kadir'dir.


Elmalılı-orijinal 42:51 Bununla beraber hiç bir beşer için kabil değildir ki Allah ona başka suretle kelâm söylesin, ancak vahyile veya bir hicab arkasından ve yâhud bir Resul gönderip de izniyle ona dilediğini vahyettirmesi müstesna, çünkü o çok yüksek, çok hakîmdir

Elmalılı 42:51 - Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut da bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz ki O çok yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.

DiyanetMeali 42:51 Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderir; izniyle, dilediğini vahyeder. Doğrusu O yücedir, Hakim'dir.

DiyanetVakfı 42:51 Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.

Ömer.N.Bilmen 42:51 Ve bir beşer için sahih değildir ki, Allah onunla mükâlemede bulunsun. Ancak vahy ile veya bir hicap arkasından (kelâm ile) veyahut bir elçi göndererek kendi izniyle dilediğini vahyettirmesi ile (olan mükâleme) müstesna. Şüphe yok ki O, pek yücedir, çok hikmet sahibidir.

SuatYıldırım 42:51 – Allah bir insana ancak vahiy yoluyla veya bir perde arkasından hitab eder, yahut ona Kendi izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir.Çünkü O yüceler yücesidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

İbni Kesir 42:51 Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olacak şey değildir. Meğer ki bir vahy ile veya perde arkasından, yahut bir elçi gönderip de izni ile dilediğini vahyetsin. Muhakkak ki O; Aliyy'dir, Hakim'dir.


Elmalılı-orijinal 42:52 Ve işte sana böyle emrimizden biz ruh vahyettirdik, sen kitab nedir? İyman nedir? Bilmiyordun ve lâkin biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidâyet vereceğiz ve emîn ol sen her halde doğru bir yola çağırıyorsun

Elmalılı 42:52 - İşte biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'ı vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? İman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun.

DiyanetMeali 42:52-53 İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.*

DiyanetVakfı 42:52 İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin.

Ömer.N.Bilmen 42:52 Ve işte sana da evimizden bir rûh vahyettik. Sen bilir değildin ki, kitap nedir, imân nedir? Velâkin Biz onu bir nûr kıldık, onunla kullarımızdan dilediğimizi hidâyete erdiririz ve şüphe yok ki, sen bir doğru yola rehberlik edersin.

SuatYıldırım 42:52 – İşte böylece sana da emrimizden bir rûh vahyettik. Halbuki sen daha önce kitap nedir, iman nedir bilmezdin.Lâkin Biz onu, kullarımızdan dilediklerimize doğru yolu gösteren bir nûr kıldık.Sen gerçekten insanlara doğru yolu gösterirsin. [41,44; 4,174]

İbni Kesir 42:52 İşte böylece Biz; sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitab nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat Biz; onu, kullarımızdan dilediğimizi hidayete eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen, dosdoğru bir yolu göstermektesin.


Elmalılı-orijinal 42:53 O Allahın yoluna ki Göklerde ne var, Yerde ne varsa hep onundur, uyan! bütün işler döner dolaşır Allaha varır

Elmalılı 42:53 - Göklerde ve yerde bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna götürüyorsun. İyi bilin ki bütün işler sonunda yalnız Allah'a dönecektir.

DiyanetMeali 42:52-53 İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.*

DiyanetVakfı 42:53 (O yol) göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın yoludur. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah'a döner.

Ömer.N.Bilmen 42:53 O Allah'ın yoluna ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hep O'nundur. Agâh ol! Bütün işler Allah'a dönüp varacaktır.

SuatYıldırım 42:53 – Yani göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibi olan Allah’ın yolunu gösterirsin.İyi bilin ki bütün işler eninde sonunda Allah’a döner, kararlar O’ndan çıkar.

İbni Kesir 42:53 Göklerde ve yerde olanların kendisine ait olduğu Allah'ın dosdoğru yolunu. İyi bilin ki; bütün işler sonunda Allah'a döner.