Elmalılı-orijinal 34:1 Hamd o Allahındır ki Göklerde ne var, Yerde ne varsa hep onun, Âhırette de hamd onun, ve o öyle hakîm öyle habîr ki:

Elmalılı 34:1 - Hamd, o Allah'ındır ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O'nundur. Ahirette de hamd O'nundur. O hüküm ve himet sahibidir, herşeyden haberdardır.

DiyanetMeali 34:1 Hamd, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Kendisinin olan Allah'a mahsustur. O, Hakim'dir, her şeyden haberdardır.

DiyanetVakfı 34:1 Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.

Ömer.N.Bilmen 34:1 Hamd o Allah'a ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O'na aittir ve ahirette de hamd O'nadır. Ve O hakîmdir, habîrdir.

SuatYıldırım 34:1 – Bütün hamdler, güzel övgüler gerçek ilah olan Allah’a mahsustur ki göklerde ve yerde olan her şey O’nundur.Âhirette de hamdler O’na mahsustur.O hakîmdir, habîrdir (tam hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden hakkıyla haberdardır). [92,13]

İbni Kesir 34:1 Hamd, O Allah'a ki; göklerde ve yerde bulunanlar kendisine aittir. Ahirette de hamd O'nadır. O; Hakim'dir, Habir'dir.


Elmalılı-orijinal 34:2 Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor, Gökten ne iniyor ve ona ne çıkıyor hepsini bilir, hem o, öyle rahîm, öyle ğafûr

Elmalılı 34:2 - Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor, gökten ne iniyor ve ona ne çıkıyorsa (Allah) hepsini bilir. O çok merhamet edicidir. Çok bağışlayıcıdır.

DiyanetMeali 34:2 Yere gireni ve oradan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O, merhametlidir, mağfiret sahibidir.

DiyanetVakfı 34:2 Yerin içine gireni ve ondan çıkanı; gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.

Ömer.N.Bilmen 34:2 Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor ve gökten ne iniyor ve onda ne yükseliyor, hepsini de bilir, ve o rahîmdir, gafûrdur.

SuatYıldırım 34:2 – Yere giren ve oradan çıkan, gökten inen ve oraya yükselen ne varsa O, hepsini bilir. O rahîmdir, gafurdur (merhamet ve ihsanı boldur, çok affedicidir).

İbni Kesir 34:2 Yere gireni, oradan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O; Rahim'dir, Gafur'dur.


Elmalılı-orijinal 34:3 Küfredenler ise «bize o saat gelmez» dediler, de ki hayır, rabbım hakkı için o size behemehal gelecek, gaybi bilen rabbım ki ondan Göklerde ve Yerde zerre mikdarı bir şey kaçmaz, ne ondan daha küçüğü, ne de daha büyüğü, hepsi mutlak bir «kitabı mübîn» dedir

Elmalılı 34:3 - İnkâr edenler: "Bize o kıyamet saati gelmez." dediler. De ki: "Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbim hakkı için kıyamet size mutlaka gelecektir. O'nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır."

DiyanetMeali 34:3 İnkar edenler: "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki: "Hayır, öyle değil; görülmeyeni bilen Rabbim'e and olsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitap'tadır."

DiyanetVakfı 34:3 İnkârcılar: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).

Ömer.N.Bilmen 34:3 Ve kâfir olanlar dedi ki: «Bize o saat gelmeyecektir.» De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun ki elbette size gelecektir.» Ondan ne göklerde ve ne de yerde bir zerre miktarı ve ondan daha küçük ve daha büyük bir şey uzaklaşamaz; hepsi de ancak apaçık gösteren bir kitaptadır.

SuatYıldırım 34:3 – Kâfirler: “Başımıza gelecek kıyamet (dirilme ve duruşma) diye bir şey yok!” diye iddia ettiler.De ki: “Hayır! Rabbim hakkı için o gelecektir! O gaybları bilen öyle bir Zattır ki O’nun ilminden göklerde ve yerde zerre miktarı birşey bile kaçamaz.”Zerreden daha küçük ve daha büyük hiç bir şey yoktur ki her şeyi açıklayan kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın. [7,187; 20,15; 10,53; 64,7]

İbni Kesir 34:3 Küfredenler dediler ki: Kıyamet saatı bize gelmeyecektir. De ki: Hayır, gaybı Rabbıma andolsun ki; o saat muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun ilminin dışında değildir. Ondan daha küçüğü de, büyüğü de istisnasız, mutlaka apaçık kitabtadır.


Elmalılı-orijinal 34:4 çünkü iyman edip iyi ameller işliyenlere mükâfat verecek, işte onlar için bir mağrifet ve bir «rızkı kerîm» var

Elmalılı 34:4 - Çünkü Allah iman edip iyi ameller işleyenlere mükafat verecektir. İşte onlar için bir mağfiret ve cömertçe verilmiş bol rızık vardır.

DiyanetMeali 34:4-5 Allah'ın, inanıp yararlı iş işleyenlere ki onlar için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır ve ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara ki onlara iğrenç ve can yakıcı azap vardır işlerinin karşılıklarını vermesi için kıyamet saati gelecektir.

DiyanetVakfı 34:4 Allah, inanıp iyi işler yapanları mükâfatlandırmak için (her şeyi açık bir kitapta tesbit etmiştir). Onlar için büyük bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır.

Ömer.N.Bilmen 34:4 Tâ ki, imân eden ve sâlih amellerde bulunanları mükâfaatlandırırım. İşte onlar için bir mağfiret ve bir şerefli rızk vardır.

SuatYıldırım 34:4 – Böylece Allah, iman edip güzel ve makbul işler yapanları ödüllendirir. İşte onlara bir mağfiret ve çok değerli bir nasib vardır. [59,20; 38,28]

İbni Kesir 34:4 İman etmiş olup da salih amel işleyenleri mükafatlandırması için. İşte onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş bir rızık vardır.


Elmalılı-orijinal 34:5 Âyetlerimizi hukümsüz bırakmak için yarışanlar, onlar için de pislikten öyle bir azâb var ki elîm

Elmalılı 34:5 - Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, onlar için de pek kötü ve elem verici bir azab vardır.

DiyanetMeali 34:4-5 Allah'ın, inanıp yararlı iş işleyenlere ki onlar için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır ve ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara ki onlara iğrenç ve can yakıcı azap vardır işlerinin karşılıklarını vermesi için kıyamet saati gelecektir.

DiyanetVakfı 34:5 Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışırcasına uğraşanlar için de, en kötüsünden, elem verici bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 34:5 Ve o kimseler ki, âyetlerimiz hakkında Bizi acze düşürmeleri için koşup durmuşlardır. İşte onlar için de pek fena, pek elem verici bir azap vardır.

SuatYıldırım 34:5 – Âyetlerimize karşı koymak için çalışanlara, hükmümüzden kurtulacaklarını sananlara, iğrenç ve gayet acı bir azap vardır.

İbni Kesir 34:5 Ayetlerimiz hakkında Bizi aciz bırakmaya yeltenenlere de, işte onlara çetin ve elim azab vardır.


Elmalılı-orijinal 34:6 Kendilerine ılim verilmiş olanlar ise sana rabbından indirileni görüyorlar ki o mahzâ hak, ve o ızzetine nihayet olmıyan sahib hamdin yolunu gösteriyor

Elmalılı 34:6 - Kendilerine ilim verilmiş olanlar görüyorlar ki, Rabbinden sana indirilen Kur'ân, hakkın kendisidir. O, gücüne nihayet olmayan, her hamde lâyık bulunan Allah'ın yolunu gösteriyor.

DiyanetMeali 34:6 Kendilerine ilim verilenler, sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu, güçlü ve hamde layık olanın yolunu gösterdiğini bilirler.

DiyanetVakfı 34:6 Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'ın) gerçek olduğunu bilir; onun, mutlak galip ve övgüye lâyık olan (Allah'ın) yoluna ilettiğini görürler.

Ömer.N.Bilmen 34:6 Ve kendilerine ilim verilmiş olanlar görüyor ki, sana Rabbinden indirilmiş olan o (Kur'an) mahz-ı hakîkattır ve azîz, hamîd olanın yolunu göstermektedir.

SuatYıldırım 34:6 – Kendilerine ilim nasib edilenler, sana indirilen kitabın, Rabbin tarafından gelen gerçeğin ta kendisi olduğunu ve o mutlak kudret sahibi, bütün güzel övgülere lâyık olan Allah’ın yolunu gösterdiğini bilirler. [7,43; 36,52; 30,56]

İbni Kesir 34:6 Kendilerine ilim verilmiş olanlar görürler ki; sana Rabbından indirilmiş olan, hakkın kendisidir. Ve Aziz, Hamid olanın dosdoğru yoluna iletmektedir.


Elmalılı-orijinal 34:7 Böyle iken o küfredenler şöyle dediler: size bir adam gösterelimmi ki temamen didik didik didiklendiğiniz vakıt muhakkak siz, yeni bir hılkat içinde bulunacaksınız diye size Peygamberlik ediyor?

Elmalılı 34:7 - Böyle iken inkâr edenler şöyle dediler: "Siz öldükten sonra, didik didik parçalandığınız vakit, yeniden bir yaratılış içinde bulunacaksınız diye, size birtakım haberler veren kişiyi gösterelim mi?"

DiyanetMeali 34:7-8 İnkar edenler, insanlara: "Size, siz parça parça dağılıp yok olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi? Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde delilik mi vardır?" derler. Hayır; ahirete inanmayanlar, azapta ve derin bir sapıklık içindedirler.

DiyanetVakfı 34:7 Kâfir olanlar (kendi aralarında) şöyle dediler: Çürüyüp paramparça olduğunuz vakit yeniden dirileceğinizi söyleyerek haber veren kişiyi gösterelim mi?

Ömer.N.Bilmen 34:7 Ve kâfir olanlar dedi ki: «Size bir adam gösterelim mi ki, siz büsbütün darmadağın olduğunuz vakit muhakkak siz yeni bir yaradılışta bulunacağınızı size haber veriyor.»

SuatYıldırım 34:7 – Böyle iken kâfirler kendi aralarında şöyle dediler:”Siz ölüp de tamamen parçalandıktan ve çürüdükten sonra size yeniden yaratılacağınızı söyleyerek peygamberlik iddia eden bir adam gösterelim mi?

İbni Kesir 34:7 Küfretmiş olanlar dediler ki: Siz, didik didik parçalanıp dağıldığınız zaman muhakkak sizin yeni bir yaratılışta bulunacağınızı haber veren bir adamı size gösterelim mi?


Elmalılı-orijinal 34:8 Bir yalanı Allaha iftira etmekte mi? Yoksa kendisinde bir cinnet mi var? Hayır doğrusu o Âhırete inanmıyanlar uzak bir dalâletle azâb içindeler

Elmalılı 34:8 - O, bir yalanı Allah'a iftira mı etti, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır, doğrusu âhirete inanmayanlar, derin bir sapıklıkla azab içindedirler.

DiyanetMeali 34:7-8 İnkar edenler, insanlara: "Size, siz parça parça dağılıp yok olduğunuz zaman yeniden dirileceğinizi haber veren bir adam gösterelim mi? Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde delilik mi vardır?" derler. Hayır; ahirete inanmayanlar, azapta ve derin bir sapıklık içindedirler.

DiyanetVakfı 34:8 "Acaba o, yalan yere Allah'a iftira mı etmiştir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler). Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 34:8 Allah'a karşı iftira mı etmiş oluyor? Yoksa onda bir cinnet mi var? Hayır. O ahirete inanmayanlar azap içinde ve pek uzak bir sapıklık içindedirler.

SuatYıldırım 34:8 – Yalan uydurup onu Allah’a mı mal ediyor; yoksa kendisinde delilik mi var, bir türlü anlayamadık.”Hayır, öyle değil, âhirete inanmayanlar azap ve derin bir sapıklık içindedirler.

İbni Kesir 34:8 Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi vardır? Hayır, ahirete inanmayanlar azabtadırlar, uzak bir sapıklık içindedirler.


Elmalılı-orijinal 34:9 Ya Gökten ve Yerden önlerindekine ve arkalarındakine bir bakmazlar mı? Dilersek kendilerini Yere geçiriveririz, yâhud Gökten üzerlerine parçalar düşürüveririz hakıkaten onda inâbe edecek (hakka gönül verecek) bir kul için şübhesiz bir âyet vardır

Elmalılı 34:9 - Ya gökten ve yerden önlerindekine ve arkalarındakine bir bakmazlar mı? Dilesek kendilerini yere geçiriveririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düşürüveririz. Şüphesiz bunda Allah'a yönelen (hakka gönül veren) her kul için bir ibret vardır.

DiyanetMeali 34:9 Önlerinde ve ardlarında olan göğü ve yeri görmezler mi? Dilesek onları yere geçirir veya göğün bir parçasını başlarına indiririz. Bunlarda, Allah'a yönelen her kul için dersler vardır.*

DiyanetVakfı 34:9 Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır.

Ömer.N.Bilmen 34:9 Bakmazlar mı, gökten ve yerden önlerinde neler ve arkalarında neler olduğuna! Eğer dilesek onları yere geçiririz, yahut üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphe yok ki, bunda (Hakk'a) dönen her kul için elbette açık bir alâmet vardır.

SuatYıldırım 34:9 – Onlar gökte ve yerde önlerinde ne var, arkalarında ne var bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yerin dibine geçiririz, yahut üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Elbette bunda Rabbine yönelen her kul için ibret vardır. [51,47-48; 36,81; 40,57]

İbni Kesir 34:9 Gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Biz, istersek; onları yerin dibine geçirir veya üzerlerine gökten parçalar indiririz. Muhakkak ki bunda, Allah'a yönelen her kul için bir ayet vardır.


Elmalılı-orijinal 34:10 Şanım hakkı için Davuda bizden bir fadıl verdik: ey dağlar çınlayın onunla beraber ve ey kuşlar! dedik ve ona demiri yumuşattık

Elmalılı 34:10 - Andolsun ki, biz Davud'a tarafımızdan bir fazilet verdik. "Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin." dedik ve bunu kuşlara da (emrettik) ve ona demiri yumuşattık.

DiyanetMeali 34:10-11 "Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın" diyerek and olsun ki, ona katımızdan lütufta bulunduk; "geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut" diye ona demiri yumuşak kıldık. Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim.

DiyanetVakfı 34:10 Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin" dedik. Ona demiri yumuşattık.

Ömer.N.Bilmen 34:10 Şanım hakkı için Biz Dâvud'a tarafımızdan bir fazilet vermiştik. «Ey dağlar! O'nunla beraber tesbihte bulunun» (dedik). Kuşlara da (böyle emrettik). Ve onun için demiri yumuşattık.

SuatYıldırım 34:10-11 – Biz Davud’a tarafımızdan bir imtiyaz verdik: “Ey dağlar! Ey kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, şevke gelip Allah’ın yüceliğini terennüm edin.” dedik.Ayrıca demiri ona yumuşattık (demiri şekillendirme kudreti verdik) “Bütün bedeni örtecek uzun zırhlar yap, onları dokumada intizama dikkat et ve siz de ey Davud ailesi! Hepiniz faydalı ve makbul işler yapınız, çünkü Ben yaptıklarınızı görüyorum.” buyurduk. [21,80] {KM, Mezmurlar 96,11-12; 97,5; 114,4}

İbni Kesir 34:10 Andolsun ki; Davud'a, katımızdan lutuf ihsan ettik. Ey dağlar; onunla birlikte siz de tesbih edin ve kuşlar da. Ona demiri yumuşak kıldık.


Elmalılı-orijinal 34:11 Bol bol zırhlar yap ve iyi biçime yatır diye. Siz de salâh ile çalışın, daha iyi işler yapın, çünkü ben her yapacağınızı gözetiyorum

Elmalılı 34:11 - Bol bol zırhlar yap ve biçimlemede ölçüyü gözet dedik. Siz de iyi işler yapın, çünkü ben her yapacağınızı gözetiyorum.

DiyanetMeali 34:10-11 "Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın" diyerek and olsun ki, ona katımızdan lütufta bulunduk; "geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut" diye ona demiri yumuşak kıldık. Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim.

DiyanetVakfı 34:11 Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap. (Ey Davud hanedanı!) İyi işler yapın. Kuşkusuz ben, yaptıklarınızı görmekteyim, diye (vahyettik).

Ömer.N.Bilmen 34:11 Geniş, uzun zırhlar yap ve zırh halkalarını güzelce tanzim et ve iyi amel işleyin. Şüphe yok ki, Ben ne yapar olduklarınızı görücüyüm.

SuatYıldırım 34:10-11 – Biz Davud’a tarafımızdan bir imtiyaz verdik: “Ey dağlar! Ey kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, şevke gelip Allah’ın yüceliğini terennüm edin.” dedik.Ayrıca demiri ona yumuşattık (demiri şekillendirme kudreti verdik) “Bütün bedeni örtecek uzun zırhlar yap, onları dokumada intizama dikkat et ve siz de ey Davud ailesi! Hepiniz faydalı ve makbul işler yapınız, çünkü Ben yaptıklarınızı görüyorum.” buyurduk. [21,80] {KM, Mezmurlar 96,11-12; 97,5; 114,4}

İbni Kesir 34:11 Geniş zırhlar yap ve dokumasını sağlam tut, diye. Ve salih ameller işleyin. Muhakkak ki Ben; yapmakta olduğunuz şeyi görenim.


Elmalılı-orijinal 34:12 Süleymana da rüzgâr: sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay, erimiş bakır menbaını da ona seyl gibi akıttık, hem rabbının iznile elinin altında Cinnîlerden de çalışan vardı, onlardan da her kim emrimizden inhiraf ederse ona Saîr azâbını tattırırız

Elmalılı 34:12 - Süleyman'ın emrine de rüzgarı verdik. Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık yol idi. Erimiş bakır menbaını da ona sel gibi akıttık. Hem Rabbi'nin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan da kim emrimizden dışarı çıkarsa ona ateş azabından tattırırdık.

DiyanetMeali 34:12 Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.

DiyanetVakfı 34:12 Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.

Ömer.N.Bilmen 34:12 Süleyman'a da rüzgârları (musahhar kıldık). Sabahtan zevale kadar (gidişi) bir aylık ve zevalden guruba kadar (gidişi de) bir aylık yol kadar idi. Ve onun için bakır madenini sel gibi akıttık. Ve onun önünde Rabbinin izniyle çalışan bazı cinler de var idi ve onlardan her kim Bizim emrimizden sapmış olursa ona da ateş azabından tattırmış olduk.

SuatYıldırım 34:12 – Süleyman’ın emrine de rüzgârı verdik. Onun sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe idi. Onun istifadesi için, erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırlardı. Onlardan kim emrimizden saparsa, ona ateş azabı tattırırdık. [21,81] {KM, I Krallar 7 bölüm; II Tarihler 4,6}

İbni Kesir 34:12 Süleyman'a da rüzgarı, gündüz estiğinde gidişi bir aylık mesafedir. Akşamleyin de gelişi bir aylık mesafedir. Ve onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Cinnlerden de Rabbının izniyle elinin altında iş göreni verdik. Onlardan her kim, Bizim emrimizden çıkarsa; ona alevli ateşin azabından tattırırız.


Elmalılı-orijinal 34:13 Onlar ona, mihrablar, timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud hanedanı şükr için çalışın, maamafih kullarım içinde şekûr olan azdır.

Elmalılı 34:13 - Onlar, ona mihrablar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud hanedanı, şükür için çalışın. Ama kullarım içinde şükreden azdır.

DiyanetMeali 34:13 Süleyman için, o ne dilerse, mabedler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır."

DiyanetVakfı 34:13 Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!

Ömer.N.Bilmen 34:13 Onun için pek yüksek binalardan ve timsallerden ve büyük havuzlar gibi çanaklardan ve sabit sabit kazanlardan ne isterse (onu) yapıverirlerdi. Ey Dâvud'un hânedânı! Şükür için çalışın ve benim kullarımdan şükreden azdır.

SuatYıldırım 34:13 – O cinler ona kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanak ve leğenler, sabit kazanlar gibi istediği şeyleri yaparlardı.Ey Davud hanedanı, şükür gayreti içinde olun. Kullarımdan gereği gibi şükredenler çok azdır.

İbni Kesir 34:13 Onlar; kalelerden, heykellerden, büyük havuzlara benzer çanaklardan ve taşınması güç kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlardı. Ey Davud hanedanı; şükrederek çalışın. Kullarımdan pek azı şükredicidir.


Elmalılı-orijinal 34:14 Sonra vaktâ ki ona ölümü hukmettik, onlara onun ölümünü sezdiren olmadı, yalnız bir güve böceği (Arza) dayandığı asasını yiyordu, bu sebeble yıkıldığı zaman tebeyyün etti ki Cinler eğer gaybi bilir olsalar o zilleti azâb içinde bekleyib durmazlardı

Elmalılı 34:14 - Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız bir güve böceği yere dayandığı asâsını yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere yıkılınca ortaya çıktı ki, cinler eğer gaybı bilir olsalar o zilletli azab içinde bekleyip durmazlardı.

DiyanetMeali 34:14 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.

DiyanetVakfı 34:14 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.

Ömer.N.Bilmen 34:14 Sonra vaktâ ki onun üzerine ölüm ile hükmettik, onun vefat etmiş olduğuna asasından yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası onlara delalet etmiş olmadı. Ol vakit ki yere düşüverdi. Cin tâifesi anlamış oldu ki, eğer gaybı bilmiş olsalar idi o ihânetli azap içinde kalmış olmazlardı.

SuatYıldırım 34:14 – Süleyman’ın ölüm fermanını çıkarmamızdan sonra, cinler ve çevresindekiler onun öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucunda, kendisinin yere yıkılmasından sonra anlayabildiler.O, yere düşünce cinler kesin olarak anladılar ki şayet gaybı bilmiş olsalardı kendilerini zelil ve perişan eden angarya işlerde devam edip gitmezlerdi.

İbni Kesir 34:14 Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman; ölümünü onlara ancak değneğini yiyen canlı farkettirdi. Yere düşünce ortaya çıktı ki; eğer onlar gaybı bilselerdi, horlayıcı azab içinde kalmazlardı.


Elmalılı-orijinal 34:15 Celâlime kasem ederim ki Sebe' için meskenlerinde hakıkaten bir âyet vardı: sağ ve soldan iki Cennet, yeyin diye rabbınızın rızkından da ona şükredin, ne güzel: hoş bir belde, gafur bir rab.

Elmalılı 34:15 - Andolsun ki Sebe' kavmi için oturdukları yerde bir ibret vardı: Sağ ve soldan iki bahçe! (onlara): "Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin, ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab!" (denildi).

DiyanetMeali 34:15 Sebelilerin yurtlarında Allah'ın kudretine bir işaret vardır: Sağlı sollu iki bahçe vardı. Onlara: "Rabbinizin verdiği rızıktan yiyin ve O'na şükredin. İşte hoş bir şehir ve bağışlayan bir Rab" denmişti.

DiyanetVakfı 34:15 Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabbinizin rızkından yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!

Ömer.N.Bilmen 34:15 Celâlim hakkı için Sebe' (kavmi) için ikametgâhlarında bir alâmet var idi. Sağdan ve soldan iki cennet ile çevrilmişti. (Kendilerine denilmişti ki:) «Rabbinizin rızkından yeyin ve O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve yarlığayan bir Rab.»

SuatYıldırım 34:15 – Gerçekten Sebe’ halkına, oturdukları diyarda bir ibret dersi vardı. Onların meskenleri sağdan soldan iki bahçe ile çevrili idi. Peygamberleri kendilerine dedi ki: “Allah’ın nimetlerinden yiyiniz, içiniz, O’na şükrediniz. Ne hoş bir diyar! Ne iyi, ne müsamahalı ve bağışlayıcı bir Rab!”

İbni Kesir 34:15 Sebe'liler için yurdlarında bir ayet vardı: Sağlı sollu iki bahçe. Rabbınızın rızkından yeyin ve O'na şükredin. Güzel bir belde ve bağışlayan bir Rabb.


Elmalılı-orijinal 34:16 Fakat onlar bakmadılar, biz de üzerlerine arim seylini salıverdik ve o dilber iki Cennetlerini buruk yemişli, ılgınlık, az bir şey de sidirden iki harap Cennete çevirdik.

Elmalılı 34:16 - Fakat onlar (şükürden yüz çevirdiler) bakmadılar. Biz de üzerlerine Arim selini salıverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemişli, ılgınlık ve içinde biraz da sidir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.

DiyanetMeali 34:16 Fakat onlar yüz çevirdiler; bunun için Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik, onların bahçelerini, buruk yemişli, ılgınlık ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.

DiyanetVakfı 34:16 Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik.

Ömer.N.Bilmen 34:16 Fakat onlar kaçındılar. Onların üzerlerine Arim selini gönderdik. Ve onların cennetlerini iki cennet ile tebdîl ettik ki, bu iki cennet pek acı meyve ağaçlarını ve acı ılgını ve biraz da Arabistan kirazı ağaçlarını (hâvi bulunuyordu).

SuatYıldırım 34:16 – Fakat onlar bu dâvete sırtlarını döndüler, Biz de onların üzerlerine kükremiş, hırçın mı hırçın, bendleri yıkan bir sel gönderdik.O güzelim bahçelerini, içinde sadece buruk yemişli, ılgınlık, biraz da dikeni çok, meyvesi az ağaçlardan ibaret bozulmuş bahçelere çevirdik. [27,22;24]

İbni Kesir 34:16 Ama onlar, yüz çevirdiler. Böylece Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, ılgınlık ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.


Elmalılı-orijinal 34:17 Bunu onlara nankörlüklerinin cezası yaptık ve biz hep öyle çok nankör olanları cezalandırırız

Elmalılı 34:17 - Bunu onlara nankörlüklerinin cezası yaptık ve biz hep böyle çok nankör olanları cezalandırırız.

DiyanetMeali 34:17 İşte böylece, inkarlarından ötürü onları cezalandırdık. Biz nankörden başkasına ceza mı veririz?

DiyanetVakfı 34:17 Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız!

Ömer.N.Bilmen 34:17 İşte onları böyle nankörlükleri sebebiyle cezalandırdık ve Biz nankör olanlardan başkasını cezalandırır mıyız? (Elbette cezalandırmayız.)

SuatYıldırım 34:17 – Biz inkâr ve nankörlükleri sebebiyle onları böylece cezalandırdık. Zaten nankörlükte çok ileri gidenden başkasını cezalandırır mıyız?

İbni Kesir 34:17 İşte böylece küfretmiş olmalarından ötürü onları cezalandırdık. Biz, küfredenlerden başkasını cezalandırır mıyız?


Elmalılı-orijinal 34:18 Biz onlarla o feyz-u bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırta karyeler meydana getirmiştik ve onlarda muntazam seyr-ü sefer takdir eylemiştik, gezin oralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyyet içinde demiştik

Elmalılı 34:18 - Biz onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik. Ve onlar da muntazam gidiş geliş düzenledik. (Onlara): Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün (dedik).

DiyanetMeali 34:18 Onlarla, kutlu kıldığımız şehirler arasında, karşıdan karşıya görünen kasabalar var etmiş, oraları gezilecek belirli konak yerleri yapmıştık, "Oralarda geceleri ve gündüzleri güven içinde gezin" demiştik.

DiyanetVakfı 34:18 Onların yurdu ile, içlerini bereketlendirdiğimiz memleketler arasında, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında yürümeyi konaklara ayırdık. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolaşın, dedik.

Ömer.N.Bilmen 34:18 Ve onların aralarında ve kendilerinde bereket vermiş olduğumuz beldeler arasında birbirine muttasıl kasabalar meydana getirmiştik ve onlara seyr-i seferi takdir eylemiştik. Geceleri ve göndüzleri emînler olarak yürüyünüz (demiştik).

SuatYıldırım 34:18 – Onların diyarlarıyla, feyz ve bereket verdiğimiz kutlu beldeler arasında sırt sırta vermiş, biri birinden görülebilen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında düzenli ulaşım imkânları sağladık.”Oralarda geceler ve gündüzler boyunca, güven içinde gezin dolaşın!” dedik.

İbni Kesir 34:18 Onlarla mübarek kıldığımız kasabalar arasında, görünebilen kasabalar var ettik. Ve orada gezilecek belirli yerler yaptık. Orada geceleri ve gündüzleri emniyet içerisinde gezin.


Elmalılı-orijinal 34:19 Buna karşı onlar «ya rabbenâ, seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve temamen didik didik dağıttık, şübhesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette âyetler var

Elmalılı 34:19 - Buna karşı onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette ibretler vardır.

DiyanetMeali 34:19 Ama onlar: "Rabbimiz! Yolculuklarımızın mesafesini uzak kıl" deyip kendilerine yazık ettiler. Biz de onları efsane yapıverdik, darmadağın ettik. Doğrusu bunlarda, pek sabreden ve çok şükreden kimseler için dersler vardır.

DiyanetVakfı 34:19 Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Ömer.N.Bilmen 34:19 Fakat onlar: «Rabbimiz! Bizim seferlerimiz arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları dillere destan ettik ve onları büsbütün parçalamakla parçaladık. Şüphe yok ki, bunda herbir sabreden, şükreyleyen için elbette ibretler vardır.

SuatYıldırım 34:19 – Fakat onlar: “Ya Rabbena, seferlerimizin arasını uzaklaştır (şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunların arasını uzat, daha uzun mesafelere gidelim, ülkemizi genişlet) diye dua ettiler ve böylece kendilerine yazık ettiler.Biz de onları dillere destan olan, hayret ve ibretle bahsedilen masal haline getirdik, başka yerlere göç etmeleri suretiyle darmadağın ettik. Bunda elbette çok sabırlı, çok şükürlü olan kimselerin alacakları hayli ibretler vardır. [28,581; 16,112]

İbni Kesir 34:19 Fakat onlar dediler ki: Rabbım, yolculuklarımızın arasını uzaklaştır. Ve kendi öz nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsaneler kılıverdik, darmadağınık ettik. Muhakkak ki bunda; çok sabreden ve çok şükreden herkes için ayetler vardır.


Elmalılı-orijinal 34:20 Yine celâlime kasem ederim ki İblîs, onlar aleyhindeki zannını hakıkaten doğru buldu da içlerinde mü'minlerden ıbaret bir fırkadan maadası ona tabi' oldular

Elmalılı 34:20 - Yine yemin ederim ki, İblis onlar hakkındaki zannını hakikaten doğru buldu da içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan başkası ona uydular.

DiyanetMeali 34:20 And olsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı.

DiyanetVakfı 34:20 Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular.

Ömer.N.Bilmen 34:20 Andolsun ki, şeytan onların aleyhindeki zannını tahakkuk ettirmiş oldu. Ona tâbi oldular. Ancak mü'minlerden bir zümre müstesna.

SuatYıldırım 34:20 – Hakikaten İblis onlar hakkındaki zan ve temennisini gerçekleştirdi, muradına erdi. Müminlerden bir kısmı hariç, onun peşine düştüler. [7,17; 17,62]

İbni Kesir 34:20 Andolsun ki; İblis, onlar hakkındaki zannını doğru çıkarmış ve mü'minlerden bir topluluk hariç ona tabi olmuşlardır.


Elmalılı-orijinal 34:21 Halbuki onun onlar üzerinde hiç bir saltanat kudreti yoktu, lâkin biz Âhırete iymanı olanı belli edecek, ondan şekk içinde bulunandan ayırd eyliyecektik. Öyle ya rabbın her şeye karşı hafîzdir

Elmalılı 34:21 - Halbuki İblis'in onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu. Fakat biz ahirete imanı olanı belli edecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırt edecektik. Öyle ya Rabb'in her şeyi gözetleyendir.

DiyanetMeali 34:21 Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu; ama Biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır.*

DiyanetVakfı 34:21 Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip bilelim diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır.

Ömer.N.Bilmen 34:21 Halbuki, onun onlar üzerinde hiçbir tasallutu yoktur. Fakat Ahirete imân eden kimseyi onda şekk içinde bulunan kimseden ayırdedelim diye (öyle şeytan musallat kılınmıştır) ve senin Rabbin her şey üzerine bir hafîzdir.

SuatYıldırım 34:21 – Aslında şeytanın onlar üzerinde bir sultası, zorlayıcı gücü yoktu. Ancak âhirete iman edeni, o konuda şüphe eden kimselerden ayırt edip ortaya çıkaralım diye ona bu fırsatı verdik. Rabbin her şeyi hakkıyla gözetlemektedir.

İbni Kesir 34:21 Halbuki İblis'in onlar üzerinde hiç bir hakimiyeti yoktu. Ancak Biz, ahirete inananlarla, ondan şüphede olanları belirlemek için yaptık. Ve Rabbın, her şeye Hafiz'dir.


Elmalılı-orijinal 34:22 De ki: Allahın berisinden o zu'mettiklerinize istediğiniz kadar yalvarın, ne Göklerde ne Yerde zerre mikdarına güçleri yetmez, onların bunlarda bir ortaklığı da yok, onun onlardan bir zahîri de yoktur

Elmalılı 34:22 - De ki: "Allah'ı bırakıp da tanrı saydığınız putlarınıza istediğiniz kadar yalvarın. Onların ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez. Onların, bunlarda bir ortaklığı da yok. Allah'ın da onlardan bir yardımcısı yoktur."

DiyanetMeali 34:22 De ki: "Allah'ı bırakıp de göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de bir ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde tanrı olduklarını ileri sürdüklerinizi yardıma çağırsanıza!"

DiyanetVakfı 34:22 (Müşriklere) de ki: Allah'tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur, Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktu.

Ömer.N.Bilmen 34:22 De ki: «Allah'tan gayrı o zû'm ettiklerinize yalvarınız. Göklerde ve yerde bir zerre miktarına mâlik olamazlar ve onlar için bunlarda bir ortaklık yoktur ve O'nun için de onlardan bir yardımcı yoktur.»

SuatYıldırım 34:22 – De ki: “Allah’tan başka, tanrılığını iddia ettiğiniz şeylere istediğiniz kadar yalvarın durun bakalım, ele ne geçireceksiniz? Onların ne göklerde ne yerde, size verecekleri zerre kadar bir fayda yoktur.Onların oralarda en ufak bir ortaklıkları yoktur. Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktur. [35,13]

İbni Kesir 34:22 De ki: Allah'tan başka, taptıklarınızı çağıran. Onlar ne göklerde, ne de yerde zerre kadar bir şeye sahib değildirler. Ve onların bu ikisinde ortaklığı da yoktur. O'nun bunlardan hiçbir yardımcısı da yoktur.


Elmalılı-orijinal 34:23 Huzurunda şefaat faide de vermez, ancak izin verdiği kimseninki müstesna, nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman «rabbınız ne buyurdu?» Derler. «hakkı» derler, o öyle yüksek, öyle büyük

Elmalılı 34:23 - Allah'ın huzurunda şefaat da fayda vermez. Ancak izin verdiği kimseninki müstesna. Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. (Şefaat sahipleri de): "Hakkı söyledi" derler. O, her şeyden yüksek ve büyüktür.

DiyanetMeali 34:23 Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimse şefaat edemez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine "Rabbiniz ne söyledi?" diye sorarlar; "Hak söyledi" derler. O, yücedir, büyüktür.

DiyanetVakfı 34:23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.

Ömer.N.Bilmen 34:23 Onun huzurunda şefaat fâide vermez, kendisine izin vermiş olduğu kimse müstesna. Nihâyet kalplerinden korku giderilince derler ki: «Rabbiniz ne buyurdu?». «Hakkı buyurdu,» derler. Ve O,

SuatYıldırım 34:23 – Allah’ın huzurunda, O’nun izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet o kıyamet saati dehşetinden duydukları korku gelince: O dirilenler birbirlerine “Rabbimiz neye hükmetti?” diye sorarlar.Ötekiler: “Hak ve adalet neyi gerektiriyorsa o hükmü verdi.” derler. “O, yüceler Yücesi, büyükler Büyüğüdür.” [2,255; 53,26; 21,28]

İbni Kesir 34:23 O'nun katında, kendisine izin verdiğinden başkası şefaat edemez. Nihayet kalblerindeki korku giderilince: Rabbınız ne dedi? dediler. Hakkı, dediler. Ve O, Aliyy'dir, Kebir'dir.


Elmalılı-orijinal 34:24 Size, de: Göklerden ve Yerden kim rızık veriyor? Allah, de: ve her halde biz veya siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açık bir dalâl içinde

Elmalılı 34:24 - De ki: "Size göklerden ve yerden rızık veren kimdir?" Yine de ki: "Allah'tır, herhalde ya biz, ya da siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açık bir sapıklık içindeyiz."

DiyanetMeali 34:24 De ki: "Göklerden ve yerden sizi rızıklandıran kimdir?" De ki: "Allah'tır. Öyleyse doğru yolda veya apaçık bir sapıklıkta olan ya biziz ya sizsiniz."

DiyanetVakfı 34:24 (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.

Ömer.N.Bilmen 34:24 De ki: «Sizi göklerden ve yerden kim rızıklandırıyor?» De ki: «Allah. Ve muhakkak bizler mi, yoksa sizler mi bir hidâyet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklıktayız?»

SuatYıldırım 34:24 – Söyle onlara: “Göklerden, yerden sizi rızıklandıran kimdir? (Onların cevaplarını beklemeden:) “Allah’dır” de! O halde ya biz veya siz, ikimizden biri doğru yol üzerinde veya besbelli bir sapıklıktayız.”

İbni Kesir 34:24 De ki: Sizi gökten ve yerden rızıklandıran kimdir? De ki: Allah'tır. Ya biz, ya siz; elbette doğru yolda veya apaçık bir sapıklıktadır.


Elmalılı-orijinal 34:25 De ki: siz bizim cürümlerimizden mes'ul edilmezsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan mes'ul olmayız

Elmalılı 34:25 - De ki: "Siz bizim yaptığımız günahlardan sorumlu tutulmazsınız. Biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu olmayız."

DiyanetMeali 34:25 De ki: "İşlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmazsınız, sizin yaptıklarınızdan da biz sorumlu olmayız"

DiyanetVakfı 34:25 De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz.

Ömer.N.Bilmen 34:25 De ki: «Bizim işlediğimiz günahlardan siz sorulmazsınız, biz de sizin yapar olduğunuz şeylerden mes'ul olmayız.»

SuatYıldırım 34:25 – De ki: “Siz bizim suçlarımızdan sorguya çekilecek değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorgulanacak değiliz.” [10,41; 109,1-5]

İbni Kesir 34:25 De ki: Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmazsınız, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu olmayız.


Elmalılı-orijinal 34:26 De ki: rabbımız hepimizi bir araya toplıyacak, sonra da hak hukmü ile aramızı ayıracak, o öyle fettah, öyle alîmdir

Elmalılı 34:26 - De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır. Asıl hüküm veren ve her şeyi bilen O'dur."

DiyanetMeali 34:26 De ki: "Rabbimiz sonunda hepimizi toplar, sonra aramızda adaletle hükmeder. Adaletle hükmeden, bilen ancak O'dur."

DiyanetVakfı 34:26 De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir. O, en âdil hüküm veren, (her şeyi) hakkıyla bilendir.

Ömer.N.Bilmen 34:26 De ki: «Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızı hak ile açacaktır. Ve O, öyle hakîmdir, öyle hakkıyla alîmdir.»

SuatYıldırım 34:26 – De ki: “Rabbimiz kıyamet günü hepimizi bir araya toplayacak sonra da aramızdaki hükmü verecektir. O, tam adaletle hükmeden ve her şeyi bilen bir hâkimdir.” [30,14-16]

İbni Kesir 34:26 De ki: Rabbımız aramızı birleştirir, sonra da aramızda hak ile hükmeder. Fettah, Alim O'dur.


Elmalılı-orijinal 34:27 De ki: ona şerik diye takıştırdıklarınızı bana gösterin bakayım: hayır öyle şey yok, doğrusu bu: Allah yegâne azîz, yegâne hakîmdir

Elmalılı 34:27 - De ki: "O'na ortak diye takıştırdıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır, öyle şey yoktur, doğrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tır."

DiyanetMeali 34:27 De ki: "O'na taktığınız ortakları bana gösterin, yoktur ki! O, güçlü olan, hakim olan Allah'tır."

DiyanetVakfı 34:27 De ki: O'na (Allah'a) kattığınız ortaklarınızı bana gösterin. Hayır! Bilakis, yegâne galip ve her şeyi hikmetle idare eden ancak Allah'tır.

Ömer.N.Bilmen 34:27 De ki: «O'na şerikler olarak ilhak ettiğiniz kimseleri bana gösteriniz. Hâşâ, ancak her şeye galip, yegane hakîm olan Allah'tır.»

SuatYıldırım 34:27 – De ki: “O’na şerik saydıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır, öyle şey yok! Doğrusu şu ki Allah, azîz ve hakîmdir (mutlak galip olup tam hüküm ve hikmet sahibidir).

İbni Kesir 34:27 De ki: O'na, haşa ortaklar olarak iliştirdiklerinizi gösterin bana. Hayır, O; Allah'tır, Aziz'dir, Hakim'dir.


Elmalılı-orijinal 34:28 Seni de başka değil, ancak bütün insanlara şamil bir risaletle rahmetimizin müjdecisi, azâbımızın habercisi gönderdik ve lâkin insanların ekserisi bilmezler

Elmalılı 34:28 - Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.

DiyanetMeali 34:28 Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.

DiyanetVakfı 34:28 Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

Ömer.N.Bilmen 34:28 Ve seni, ancak bütün insanlar için bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Fakat insanların pek çoğu bilmezler.

SuatYıldırım 34:28 – Ey Resûlüm! Biz seni bütün insanlığa rahmetimizin müjdecisi, azabımızın uyarıcısı olarak gönderdik, lâkin insanların ekserisi bunu bilmezler. [7,158; 25,1; 6,116; 12,103]

İbni Kesir 34:28 Biz, seni; ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ne var ki insanların çoğu bilmezler.


Elmalılı-orijinal 34:29 Ve «ne vakıt bu va'd eğer gerçekseniz?» diyorlar

Elmalılı 34:29 - Ve: "Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar.

DiyanetMeali 34:29 "Doğru sözlü iseniz söyleyin bu vaad ne zamandır?" derler.

DiyanetVakfı 34:29 Eğer sözünüzde doğru iseniz bu vâdettiğiniz (kıyamet) ne zaman kopacak? derler.

Ömer.N.Bilmen 34:29 Ve derler ki: «Eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz ne vakit bu vaad?»

SuatYıldırım 34:29-30 – Bir de: “Eğer doğru söylüyorsanız vâd ettiğiniz kıyamet ne zaman gerçekleşecek?” derler.De ki: “Sizinle öyle bir buluşma günümüz var ki ondan ne bir saat ileri geçebilirsiniz, ne de bir saat geri kalabilirsiniz.!” [42,18; [71,4; 11, 104-105]

İbni Kesir 34:29 Derler ki: Doğru sözlüler iseniz, bu vaad ne zamandır.


Elmalılı-orijinal 34:30 De ki: size bir gün mîadı ki ondan bir saat geri de kalamazsınız, ileri de geçemezsiniz

Elmalılı 34:30 - De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz."

DiyanetMeali 34:30 De ki: "Size, bir gün tayin edilmiştir. Ondan bir saat ne geri kalabilirsiniz ne de öne geçebilirsiniz."*

DiyanetVakfı 34:30 De ki: Size öyle bir gün vâdedilmiştir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.

Ömer.N.Bilmen 34:30 De ki: «Sizin için bir mev'ud gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz ve ne de ileri geçebilirsiniz.»

SuatYıldırım 34:29-30 – Bir de: “Eğer doğru söylüyorsanız vâd ettiğiniz kıyamet ne zaman gerçekleşecek?” derler.De ki: “Sizinle öyle bir buluşma günümüz var ki ondan ne bir saat ileri geçebilirsiniz, ne de bir saat geri kalabilirsiniz.!” [42,18; [71,4; 11, 104-105]

İbni Kesir 34:30 De ki: Sizin için bir günün miadı vardır. Ondan bir an ne geri kalabilirsiniz, ne de öne geçebilirsiniz.


Elmalılı-orijinal 34:31 Bununla beraber o küfredenler: «biz ne bu Kur'ana inanırız, ne de önündekine» dediler, fakat görsen o zalimler yakalanıp rablarının huzuruna durduruldukları zaman ba'zısı ba'zısına söz atarken, ki taraftan zebun edilenler, o büyüklük taslıyanlara şöyle diyorlardır: siz olmasa idiniz her halde biz mü'min olurduk

Elmalılı 34:31 - Kâfirler: "Biz ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat o zalimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen! Bir taraftan zayıf düşürülenler, o büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz mutlaka mümin olurduk" derler.

DiyanetMeali 34:31 İnkar edenler: "Bu Kuran'a ve ondan öncekilere inanmayacağız" dediler. Sen bu zalimleri, Rablerinin huzurunda dikilmiş oldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! Güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık" derler.

DiyanetVakfı 34:31 Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler.

Ömer.N.Bilmen 34:31 Ve kâfir olanlar dediler ki: «Elbette biz ne Kur'an'a inanırız ve ne de onun önündekine.» Eğer o zalimleri Rablerinin huzurunda tevkif edilmiş oldukları zaman görecek olsan, (pek acaib bir manzara görmüş olursun) bazısı bazısına söz çevirir. Zayıf sayılmış olanlar kendilerini büyük görmüş olanlara der ki: «Eğer siz olmasa idiniz, elbette biz mü'minler olmuş olurduk.»

SuatYıldırım 34:31 – Kâfirler: “Biz ne bu Kur’ân’a, ne de bundan öncekilere inanırız.” derler. O zalimleri; sen, Rab’lerinin huzuruna duruşma için getirildiklerinde, birbirlerine laf atarken bir görseydin! Zebûn edilen, dünyada güçsüz bırakılanlar o kibirli olan önderlerine: “Ah! Sizin yüzünüzden bu hallere düştük, siz olmasaydınız biz de iman edecektik!” diyecekler.

İbni Kesir 34:31 Küfretmiş olanlar dediler ki: Biz kesin olarak ne bu Kur'an'a ne de ondan öncekilere inanırız. Bir görseydin, hani zalimler Rabblarının huzurunda dikilmişler, bir kısmı bir kısmına söz atıyordu. Güçsüz sayılanlar büyüklük taslayanlara diyorlardı ki: Siz olmasaydınız biz, muhakkak inananlar olurduk.


Elmalılı-orijinal 34:32 Diğer taraftan büyüklük taslıyanlar o zebûn edilenlere şöyle demektedir: ya... Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik, hayır siz kendiniz mücrimdiniz

Elmalılı 34:32 - Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere: "Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz." derler.

DiyanetMeali 34:32 Büyüklük taslayanlar, Güçsüz sayılanlara: "Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz" derler.

DiyanetVakfı 34:32 Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.

Ömer.N.Bilmen 34:32 Kendilerini büyük görmüş olanlar da zayıf sayılmış olanlara der ki: «Biz mi sizi hidâyetten alıkoyduk, size geldiği vakit? Hayır. Siz günahkârlar idiniz.»

SuatYıldırım 34:32 – Öte yandan dünyada iken kibirlenenler o zebûn edilenlere, ezilenlere:”Size hidâyet geldikten sonra, biz mi sizi ondan uzaklaştırdık.Bilakis, siz zaten suçlu kimselerdiniz!” [7,38-39; 14,21; 40,47-48]

İbni Kesir 34:32 Büyüklük taslayanlar da güçsüz sayılanlara dediler ki: Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Bilakis siz, suçlular idiniz.


Elmalılı-orijinal 34:33 O zebûn edilenler de o büyüklük taslayanlara demektedir: hayır işiniz gece gündüz dolap, çünkü sizler bizlere hep Allaha küfretmemizi ve ona menendler koşmamızı emrediyordunuz, ve böyle atışırlarken hepsi azâbı gördükleri o demde içlerinden pişmanlık getirmektedirler, tomrukları geçirmişizdir de boyunlarına hep o küfredenlerin, sâde yaptıklarının cezasını çekiyorlardır

Elmalılı 34:33 - O zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara: "Hayır, (işiniz) gece, gündüz hilekârlıktı. Çünkü siz bize Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eş koşmamızı emrediyordunuz." derler. Bunlar azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirmektedirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekiyorlardır.

DiyanetMeali 34:33 Güçsüz sayılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır gece gündüz hile kuruyor ve bize Allah'ı inkar etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde, ettiklerine içleri yanar. İnkar edenlerin boyunlarına demir halkalar vururuz. Yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler?

DiyanetVakfı 34:33 Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara: Hayır! Gece gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz, derler. Artık azabı gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar.

Ömer.N.Bilmen 34:33 Ve zayıf sayılanlar da o büyüklük gösterenlere der ki: «Hayır... Gece ve gündüzdeki hile. O vakit ki, bize emrederdiniz ki, Allah'ı inkar edelim ve O'nun için şerikler ittihaz edinelim.» Ve azabı gördükleri zaman (hepsi de) için için pişman olurlar ve kâfir olanların boyunlarına demir lâleler vurmuş olacağız. Onlar işlediklerinden başka bir şey ile cezalandırılmayacaklardır.

SuatYıldırım 34:33 – Ezilenler de kibirlilere:”Hayır! İşiniz gücünüz, gece gündüz dolap!Siz daima Allah’a nankörlük etmemizi,Ona birtakım şerikler uydurmamızı bizden isterdiniz” derler.Ve böyle atışırlarken hepsi, azabı gördükleri o esnada, pişmanlıklarını içlerine atarlar...O inkârcıların boyunlarına ateşten demir halkalar takarız.Bu, yaptıklarının adil bir karşılığı değil midir?

İbni Kesir 34:33 Güçsüz sayılanlar da, büyüklük taslayanlara dediler ki: Haydi, gece ve gündüzün (işiniz) hilekarlıktı. Hani siz, bizim Allah'a küfretmemizi ve O'na eşler koşmamızı emrediyordunuz. Azabı gördüklerinde ettiklerine içleri yandı. Ve küfretmiş olanların boyunlarına demir halkalar vurduk. Yapmakta olduklarından başkasıyla mı, cezalandırılacaklardı.


Elmalılı-orijinal 34:34 Biz her hangi bir memlekette (bir nezîr) tehlikeyi haber veren bir Resul gönderdikse her halde onun refah ile şımartılmış olanları dediler ki: «biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanıyamayız»

Elmalılı 34:34 - Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın refah ile şımartılmış olanları: "Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız." dediler.

DiyanetMeali 34:34 Doğrusu uyarıcı göndermiş olduğumuz her kentin varlıklı kimseleri, "Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz" dediler.

DiyanetVakfı 34:34 Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkâr ediyoruz, demişlerdir.

Ömer.N.Bilmen 34:34 Ve hiçbir beldeye bir korkutucu zât göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dediler ki: «Biz şüphe yok ki, kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkar edicileriz.»

SuatYıldırım 34:34 – Uyarmak üzere Peygamber gönderdiğimiz hiçbir belde yoktur kionların ileri gelen, varlıklı ve şımarık olanları: “Biz sizinle gönderilen şeyleri reddediyoruz, bunu böyle bilesiniz!” demiş olmasınlar.

İbni Kesir 34:34 Uyarıcı gönderdiğimiz her kasabanın varlıklıları dediler ki: Biz, sizin gönderildiğiniz şeyi inkar edenleriz.


Elmalılı-orijinal 34:35 Ve dediler ki «biz emvalce de daha çoğuz evlâdca da, ve biz ta'zib olunmayız»

Elmalılı 34:35 - Ve yine dediler ki: "Biz malca da daha çoğuz, evlatça da, bize azab edilmez."

DiyanetMeali 34:35 Ve dediler ki: "Malları ve çocukları en çok olan bizleriz, azaba uğratılacak da değiliz"

DiyanetVakfı 34:35 Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.

Ömer.N.Bilmen 34:35 Ve dediler ki: «Biz emvâlce ve evlatca daha çoğuz ve biz azap görecek kimseler değiliz.»

SuatYıldırım 34:35 – Ve ilave ettiler: “Bizim malımız da, evladımız da sizinkinden daha fazla, sizden daha güçlüyüz.Biz öyle iddia ettiğiniz gibi azaba falan da uğrayacak değiliz!” [26,111; 11,27; 6,53-133; 23-55-56; 9,55; 7,4; 11-17]

İbni Kesir 34:35 Ve dediler ki: Biz, malca ve evladca daha çoğuz. Hem biz, azab edilecekler değiliz.


Elmalılı-orijinal 34:36 De ki rabbım rızkı dilediğine döşer dilediğine sıkar ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler

Elmalılı 34:36 - De ki: "Rabbim rızkı dilediğine genişletir, dilediğine sıkar. Fakat insanların çoğu bilmezler."

DiyanetMeali 34:36 De ki: "Şüphesiz Rabbim rızkı dilediğine genişletir ve bir ölçüye göre verir, fakat insanların çoğu bilmezler."*

DiyanetVakfı 34:36 De ki: Rabbim, dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler.

Ömer.N.Bilmen 34:36 De ki: «Şüphe yok Rabbim rızkı dilediği kimseye genişletir ve darlaştırır. Fakat insanların çoğu bilmezler.»

SuatYıldırım 34:36 – De ki: “Rabbim dilediği kimsenin rızkını, nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini kısar. Ama insanların ekserisi bu gerçeği bilmezler.”

İbni Kesir 34:36 De ki: Rabbım dilediğinin rızkını genişletir ve kısar, ama insanların çoğu bilmezler.


Elmalılı-orijinal 34:37 Halbuki ne mallarınız ne de evlâdlarınız değildir sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, ancak iyman edip salâh ile iş gören, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Ve onlar Cennet şehnişinlerinde emniyyet içindedirler

Elmalılı 34:37 - Halbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak iman edip de salih amel işleyenlere gelince, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.

DiyanetMeali 34:37 Ey insanlar! Sizi Bana yaklaştıracak olan ne mallarınız ve ne de çocuklarınızdır; yalnız, inanıp yararlı iş işleyen kimselerin, işte onların yaptıklarına karşılık mükafatları kat kattır; işte onlar, yüksek derecelerde, güven içindedirler.

DiyanetVakfı 34:37 Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar (cennet) odalarında güven içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 34:37 Ve ne mallarınız ve ne de evladınız sizi Bize yaklaştıracak yüksek mahiyeti hâiz değildir. Ancak kimler imân eder ve sâlih amelde bulunurlarsa işte onlar için yaptıkları amelleri mukabilinde kat kat mükâfaat vardır ve onlar âli makamlarda emniyete nâil zâtlardır.

SuatYıldırım 34:37 – Bizim nezdimizde size değer kazandıran şey, ne mallarınızın, ne de evlatlarınızın çokluğu değildir.Şu var ki, iman edip güzel ve makbul işler yapanlara bu gayretlerinden ötürü kat kat mükâfat verilecek ve onlar cennetin yüksek köşklerinde güven ve huzur içinde olacaklardır. [17,21]

İbni Kesir 34:37 Ne mallarınız, ne de çocuklarınız sizi, Bizim katımıza yaklaştıracak olan. Ancak iman edip salih amel işleyen kimselerin, işte onların yaptıklarına karşılık kkat kat mükafat vardır. Ve onlar, yüksek dereceler içinde emindirler.


Elmalılı-orijinal 34:38 Âyetlerimizi hukümsüz bırakmak için yarış ederek çalışanlar ise hakkın huzuruna onlar azâb içinde ihzar edileceklerdir

Elmalılı 34:38 - Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, işte onlar Hakk'ın huzuruna azab içinde getirileceklerdir.

DiyanetMeali 34:38 Ayetlerimizi etkisiz kılmaya çalışanlar; işte onlar, azabla yüz yüze bırakılırlar.

DiyanetVakfı 34:38 Ayetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze bırakılacaklardır.

Ömer.N.Bilmen 34:38 Ve o kimseler ki âyetlerimiz hakkında (bizi) aciz sanar oldukları halde koşar dururlar. Onlar azap içinde ihzar edilmiş kimselerdir.

SuatYıldırım 34:38 – Âyetlerimize karşı koymak için Peygamberlerimizle mücadele edenlerve elimizden kaçıp kurtulacaklarını zannedenler ise zorla getirilip azabın içine atılacaklardır.

İbni Kesir 34:38 Ayetlerimizde bizi aciz bırakmaya çalışanlar, işte onlar azabla yüzyüze bırakılmışlardır.


Elmalılı-orijinal 34:39 De ki hakıkaten rabbım kullarından dilediği kimseye rızkı hem döşer hem sıkar ve her neyi hayra sarfederseniz o ona halef de verir, hem o, rızık verenlerin en hayırlısıdır

Elmalılı 34:39 - De ki: "Gerçekten Rabbim kullarından dilediği kimseye rızkı hem genişletir, hem daraltır. Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir. Hem O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."

DiyanetMeali 34:39 De ki: "Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin rızkını hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarfettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızık verenlerin en hayırlısıdır."

DiyanetVakfı 34:39 De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayıra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Ömer.N.Bilmen 34:39 De ki: «Şüphe yok Rabbim, rızkı kullarından dilediğine genişletir ve onun için darlaştırır ve bir şeyden ne infak eder iseniz O, onun mukabilini verir ve O, rızk verenlerin hayırlısıdır.»

SuatYıldırım 34:39 – De ki: “Rabbim dilediği kimsenin nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini de kısar.Siz hayır yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerini doldurur. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

İbni Kesir 34:39 De ki: Rabbım, rızkı kullarından dilediğine genişletir ve kısar. Hangi şeyden de infak ederseniz; O, yerine koyar. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.


Elmalılı-orijinal 34:40 O gün ki hep onları birlikte mahşere toplıyacağız, sonra Melâikeye diyeceğiz: şunlar size mi tapıyorlardı?

Elmalılı 34:40 - O gün Allah, onları hep birlikte mahşere toplayacak, sonra meleklere: "Şunlar size mi tapıyorlardı?" diyecektir.

DiyanetMeali 34:40 Allah bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: "Bunlar mı size tapıyordu?" der.

DiyanetVakfı 34:40 O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek.

Ömer.N.Bilmen 34:40 Ve o gün ki, onları hep toplanılmış oldukları halde haşredecektir, sonra meleklere der ki: «Ya şunlar, size mi tapar olmuşlardı?»

SuatYıldırım 34:40 – Gün gelecek, hepsini mahşerde toplayacak, sonra da melaikeye: “Şunlar size mi tapıyorlardı?” diye soracaktır. [5,116; 25,17]

İbni Kesir 34:40 O gün; onların hepsini topladıktan sonra meleklere: Bunlar mıydı, size tapmakta olanlar? der.


Elmalılı-orijinal 34:41 Demişlerdir: zati sübhanına arzı tenzih ederiz, sensin onlara karşı ekserisi onlara inanmışlardı

Elmalılı 34:41 - Onlar da: "Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karşı sığınacak velimiz sensin. Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmışlardı." diyecekler.

DiyanetMeali 34:41 Melekler: "Haşa, bizim dostumuz onlar değil, Sensin. Hayır; onlar bize değil cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanıyorlardı" derler.

DiyanetVakfı 34:41 (Melekler de:) Sen yücesi, bizim dostumuz onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı; diyecekler.

Ömer.N.Bilmen 34:41 Melekler de (diyeceklerdir ki, Yarabbi!) «Seni tenzih ederiz. Bizim velîmiz, onlar değil Sen'sin. Hayır. Onlar cinlere tapar olmuşlardı. Onların birçokları onlara imân ediciler idi.»

SuatYıldırım 34:41 – Onlar: “Müşriklerin iddialarından Seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz, koruyucumuz onlar değil, sadece Sensin!Hayır, onlar bize değil, cinlere tapıyor ve ekserisi onlara inanıyorlardı.” diye cevap verirler. [4,117]

İbni Kesir 34:41 Melekler: Tenzih ederiz Seni, bizim dostumuz onlar değil Sensin. Hayır, onlar cinnlere tapıyorlardı ve çoğu da onlara iman etmişlerdi, derler.


Elmalılı-orijinal 34:42 İşte o gün ba'zınız ba'zınıza ne bir menfeate, ne de bir zarara mâlik olamaz ve o zulmedenlere deriz: tadın bakalım o yalan deyip durduğunuz ateşin azâbını

Elmalılı 34:42 - İşte o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz. Ve biz o zulmedenlere: "Tadın bakalım o yalan deyip durduğunuz ateşin azabını!" deriz.

DiyanetMeali 34:42 Zalimlere: "Yalanladığınız ateşin azabını tadın, bugün birbirinize ne fayda ve ne de zarar verebilirsiniz" deriz.

DiyanetVakfı 34:42 Bugün birbirinize ne fayda, ne de zarar vermeye gücünüz yeter. Biz zalim olanlara, yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın! diyeceğiz.

Ömer.N.Bilmen 34:42 Artık bugün bazınız bazınıza ne bir fâideye ve ne de bir zarara mâlik olamaz ve zulmetmiş olanlara deriz ki: «O ateşin azabını tadınız ki, siz onu inkâr eder olmuştunuz.»

SuatYıldırım 34:42 – İşte bugün kiminiz kiminize ne fayda, ne de zarar vermeye güç yetiremezsiniz.O kâfirlere de diyeceğiz ki: “Yalan saydığınız o ateş azabını tadın da yalan mıymış gerçek miymiş söyleyin bakalım!”[32,20]

İbni Kesir 34:42 İşte bugün; bir kısmınız, bir kısmınız için ne bir fayda, ne de bir zarar verebilir. Zulmetmiş olanlara da deriz ki: Yalanladığınız ateşin azabını tadın.


Elmalılı-orijinal 34:43 Karşılarında açık beyyineler halinde âyetlerimiz tilâvet olunduğu zaman o zalimler: «bu başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı ma'budlardan men'etmek isteyen bir adam» dediler ve «bu (Kur'an) başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira» dediler ve o küfredenler hak kendilerine geldiği vakıt bu apaâçık bir sihirden başka bir şey değil, dediler

Elmalılı 34:43 - Karşılarında açık deliller halinde âyetlerimiz okunduğu zaman o zalimler: "Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'ân), başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira" dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil." dediler.

DiyanetMeali 34:43 Ayetlerimiz onlara apaçık olarak okunduğu zaman: "Bu adam sizi babalarınızın taptıklarından alıkoymaktan başka bir şey istemiyor" derlerdi. "Bu Kuran düpedüz bir uydurmadan başka bir şey değildir" derlerdi. Hak, inkar edenlere geldiğinde, onun için: "Bu apaçık bir büyüdür" demişlerdi.

DiyanetVakfı 34:43 Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman demişlerdi ki: Bu, sizi babalarınızın taptığı (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir, dediler. Hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler de: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, dediler.

Ömer.N.Bilmen 34:43 Ve onlara karşı bizim açık açık âyetlerimiz okunduğu vakit, dediler ki: «Bu, bir adamdır ki, sizi atalarımzın ibadet ettikleri şeyden menetmek istiyor.» Ve dediler ki: «Bu (Kur'an) başka değil, sırf uydurulmuş bir iftiradır.» Ve kâfir olanlar, hak içinde kendilerine geldiği vakit dediler ki: «Bu apaçık bir sihirden başka değil.»

SuatYıldırım 34:43 – Kendilerine parlak deliller halinde âyetlerimiz okunduğunda o zalimler:”Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın ibadet ettiği tanrılarınızdan uzaklaştırmak isteyen bir adam!” dediler.Ve yine dediler ki: “Bu Kur’ân başka değil, sırf bir iftira!”Ve yine kâfirler, gerçek kendilerine geldiğinde “Bu besbelli bir büyüden başka bir şey değil!” dediler.

İbni Kesir 34:43 Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: Bu, ancak sizi atalarınızın ibadet etmekte olduğundan alıkoymak isteyen bir adamdır. Ve dediler ki: Bu da düpedüz bir uydurmadan başka bir şey değildir. Hak kendilerine geldiğinde hakkı inkar etmiş olanlar dediler ki: Bu, sadece apaçık bir büyüdür.


Elmalılı-orijinal 34:44 Halbuki biz onlara öyle ders alacakları kitablar vermedik ve kendilerine senden evvel bir nezîr de göndermedik

Elmalılı 34:44 - Halbuki biz onlara öyle ders alacakları kitaplar göndermedik. Kendilerine senden önce bir uyarıcı da göndermedik.

DiyanetMeali 34:44 Oysa Biz, onlara okuyacakları bir kitap vermemiş ve senden önce de onlara bir uyarıcı göndermemiştik.

DiyanetVakfı 34:44 Halbuki biz onlara okuyacakları kitaplar vermediğimiz gibi senden önce onlara bir uyarıcı (peygamber) de göndermemiştik.

Ömer.N.Bilmen 34:44 Halbuki, onlara ders alacakları kitaplardan vermemiştik ve onlara senden evvel (azap ile) bir korkutucu göndermemiştik.

SuatYıldırım 34:44 – Biz onlara Kur’ân’dan önce, okuyacakları kitaplar vermedik, keza senden önce onları uyarmakla görevli bir peygamber de göndermedik.

İbni Kesir 34:44 Halbuki biz, onlara okuyacakları bir kitab vermemiş ve senden önce onlara bir uyarıcı da göndermemiştik.


Elmalılı-orijinal 34:45 Onlardan evvelkiler de tekzib etmişlerdi, hem bunlar onlara verdiklerimizin onda birine ermediler, Resullerimizi tekzib ettiler de nasıl oldu inkârım?

Elmalılı 34:45 - Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Hem bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine eremediler. Peygamberlerimi yalanladılar, ama beni inkâr edişin sonu nasıl oldu?

DiyanetMeali 34:45 Kendilerinden önce gelenleri de yalanlamışlardı; oysa bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine bile erişememişlerdi. Böyleyken peygamberlerimizi yalanladılar; Beni inkar etmek nasıl olur?*

DiyanetVakfı 34:45 Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) inkâr etmişlerdi. Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi. (Böyle iken), peygamberimi yalanladılar; ama benim karşılık olarak verdiğim nasıl olmuştu!

Ömer.N.Bilmen 34:45 Ve onlardan evvelkiler de tekzîp etmişlerdi. Halbuki onlar, ötekilerine verdiklerimizin onda birine ermemişlerdir. Resûllerimizi tekzîp ettiler. Artık bak, Benim (onları) inkârım nasıl oldu?

SuatYıldırım 34:45 – Bunlardan, (Mekke müşriklerinden) öncekiler de hakkı yalan saymışlardı.Halbuki bunların güç ve kuvveti onlarınkinin onda biri kadar bile değildir. Buna rağmen azabı engelleyemediler. Peygamberlerimi yalan saydılar ama, redlerine karşı Benim reddedişim nasıl olurmuş, iyice gördüler! [46,26; 40,82]

İbni Kesir 34:45 Kendilerinden öncekiler de yalanlamışlardı. Halbuki bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine bile ulaşamamışlardı. Peygamberlerimi yalanladılar. Beni inkar nasıl olurmuş?


Elmalılı-orijinal 34:46 De ki: size sâde bir tek nasıhat edeceğim şöyle ki: Allah için ikişer üçer ve teker teker kalkarsınız, sonra da iyi düşünürsünüz, arkadaşınızda cinnetten eser yoktur, o yalnız şiddetli bir azâbın önünde sizi sakındıracak bir Peygamberdir

Elmalılı 34:46 - De ki: "Size sadece bir tek nasihat edeceğim. Şöyle ki: Allah için ikişer, üçer ve teker teker kalkarsınız, sonra da iyi düşünürsünüz." Arkadaşınızda (peygamberde) delilikten eser yoktur. O, yalnız şiddetli bir azabın önünde, sizi sakındıracak bir peygaberdir.

DiyanetMeali 34:46 De ki: "Size tek bir öğüdüm vardır: Allah için ikişer ikişer ve tek tek kalkınız, sonra düşününüz, göreceksiniz ki arkadaşınızda bir delilik yoktur. O yalnız çetin bir azabın öncesinde sizi uyarmaktadır."

DiyanetVakfı 34:46 (Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir.

Ömer.N.Bilmen 34:46 De ki: «Size ancak bir şey ile öğüt veririm. Şöyle ki: Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkarsınız, sonra da güzelce düşünürsünüz, sizin sahibinizde cinnetten bir eser yoktur, o sizin için şiddetli azabın önünde bir korkutucudan başka değildir.»

SuatYıldırım 34:46 – De ki: “Size bir tek nasihat edeceğim: İkişer ikişer veya teker teker Allah hakki için durup düşünmenizi, hem sonra bu arkadaşınızda delilikten eser olmadığını iyice anlamanızı istiyorum.O, ancak şiddetli bir azaptan önce sizi sakındırmak için gelen bir peygamberdir.”

İbni Kesir 34:46 De ki: Ben, size ancak Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalmanızı, sonra arkadaşınızda bir delilik olmadığını iyice düşünmenizi öğütlerim. O, ancak şiddetli bir azabın öncesinde sizin için bir uyarıcıdır.


Elmalılı-orijinal 34:47 De ki: ben sizden ücrete dâir bir şey istersem o sırf sizin kendiniz içindir, benim ecrim ancak Allaha aiddir ve Allah her şey'e şâhiddir

Elmalılı 34:47 - De ki: "Ben sizden herhangi bir ücret istemem, O sizin içindir. Benim ecrim ancak Allah'a aittir. O, her şeye şahittir."

DiyanetMeali 34:47 De ki: "Ben sizden bir ücret istersem, o sizin olsun; benim ecrim Allah'a aittir. O her şeye şahiddir."

DiyanetVakfı 34:47 De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir.

Ömer.N.Bilmen 34:47 De ki: «Ben sizden ücret namına bir şey istersem, o, sizin içindir. Benim mükâfaatım ise ancak Allah'a aitir ve O, her şey üzerine şahittir.»

SuatYıldırım 34:47 – De ki: “Sizden bu hizmetim için hiçbir ücret istemiyorum, (ücret sizin olsun!)Benim ücretim yalnız Allah’a aittir ve O, her şeye şahittir.”

İbni Kesir 34:47 De ki: Sizden bir ücret istersem eğer, o sizin olsun. Benim ücretim, ancak Allah'a aittir. Ve O, her şeye şahid'dir.


Elmalılı-orijinal 34:48 De ki hakıkaten rabbım hakkı fırlatır allâmül'guyubdur

Elmalılı 34:48 - De ki: "Gerçekten Rabbim, hakkı yerli yerine koyar. O, gaybları hakkıyla bilendir."

DiyanetMeali 34:48 De ki: "Görünmeyenleri en iyi bilen Rabbim, batılı hak ile ortadan kaldırır."

DiyanetVakfı 34:48 De ki: Kuşkusuz, Rabbim gerçeği ortaya koyar. Çünkü O, gaybı çok iyi bilendir.

Ömer.N.Bilmen 34:48 De ki: «Muhakkak Rabbim hakkı ilkâ eder, bütün gaybleri tamamıyla bilendir.»

SuatYıldırım 34:48 – De ki: “Rabbim hakkı, gerçeği, yerli yerine kor. O bütün gaybları, bütün gizlileri bilir.”[21,18]

İbni Kesir 34:48 De ki: Hiç şüphesiz Rabbim, hakkı koyar. O, görünmezlikleri çok iyi bilendir.


Elmalılı-orijinal 34:49 De ki: hak geldi, bâtılın önü de kalmaz sonu da

Elmalılı 34:49 - De ki: "Hak geldi, batılın önü de kalmaz, sonu da."

DiyanetMeali 34:49 De ki: "Hak geldi; artık batıl ne yeniden başlar, ne de geri gelir."

DiyanetVakfı 34:49 De ki: Hak geldi; artık bâtıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir.

Ömer.N.Bilmen 34:49 De ki : «Hak geldi, bâtıl (ise bir şeyi) ne bidâyeten vücuda getirebilir ve ne de iade edebilir.»

SuatYıldırım 34:49 – De ki: “İşte gerçek geldi, bütün açıklığıyla ortaya çıktı. Yalan ve sahte olan ise sönüp gitmeye mahkûmdur.” [17,81]

İbni Kesir 34:49 De ki: Hak gelmiştir. Artık batıl, ne yeniden bir şey ortaya koyabilir, ne de geri getirebilir.


Elmalılı-orijinal 34:50 De ki: eğer ben yanılırsam yalnız kendime kalarak yanılırım ve eğer hidayeti bulmuşsam bilmeli ki rabbımın bana vahiy vermesiyledir, çünkü o yakındır, işitir, işittirir

Elmalılı 34:50 - De ki: "Eğer ben yanılırsam, yalnız kendi adıma yanılırım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir."

DiyanetMeali 34:50 De ki: "Eğer saparsam, kendi zararıma sapmış olurum. Doğru yolda olursam, bu Rabbim'in bana vahyetmesiyledir. Doğrusu O, işitendir, yakın olandır"

DiyanetVakfı 34:50 De ki: Eğer (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır.

Ömer.N.Bilmen 34:50 De ki: «Eğer ben sapıtmış isem şüphe yok ki, kendi şahsım aleyhine sapıtır olurum ve eğer doğru yola ermiş isem bu da Rabbimin bana vahyettiği şey sebebiyledir. Muhakkak ki, O (Rabbim) işiticidir, pek yakındır.

SuatYıldırım 34:50 – De ki: “Eğer ben yoldan saparsam, kendi aleyhime olarak saparım. Şayet doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyetmesi sayesindedir. O herşeyi işitir, kullarına pek yakındır.”

İbni Kesir 34:50 De ki: Eğer ben, sapacak olsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Şayet hidayete erersem, Rabbimin bana vahyetmesinden ötürü ererim. O, muhakkak ki Semi'dir. Karib'tir.


Elmalılı-orijinal 34:51 Görsen o telâşa düştükleri vakıt, artık kaçamak yoktur' yakın yerden yakalanmışlardır

Elmalılı 34:51 - Onları telaşa düştükleri zaman görsen: Artık kaçamak yoktur. Yakın yerden yakalanmışlardır.

DiyanetMeali 34:51-52 Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?

DiyanetVakfı 34:51 (Resûlüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Ömer.N.Bilmen 34:51 Görecek olsan telaşa düştükleri zaman (ne garip bir manzara görmüş olursun) artık kurtuluş yok ve onlar yakın bir mahalden yakalanmışlardır.

SuatYıldırım 34:51 – Kıyamet günü o kâfirler can kaygısına düştükleri zaman bir görsen! Artık kaçacak hiç bir yerleri yoktur ve cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır.

İbni Kesir 34:51 Bir görsen, hani onlar korkmuşlardı. Artık kaçacak yerleri de yoktur, yakın bir yerde yakalanmışlardır.


Elmalılı-orijinal 34:52 Ve «iyman ettik ona» demektedirler, fakat onlara uzak yerden el sunmak nerede?

Elmalılı 34:52 - Ve: "O'na iman ettik" demektedirler. Fakat onlar için (âhiret gibi) uzak bir yerden (imana) el sunmak (ulaşabilmek) nerede?

DiyanetMeali 34:51-52 Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?

DiyanetVakfı 34:52 (İş işten geçtikten sonra:) "Ona inandık" demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?

Ömer.N.Bilmen 34:52 Ve demiş olurlar ki, ona imân ettik. Fakat onlara uzak bir yerden el sunmak nerede?

SuatYıldırım 34:52 – İş işten geçtikten sonra “Peygambere inandık.” demektedirler; ama uzak yerden, ta dünyadan imanı nasıl alabilsinler? [32,12]

İbni Kesir 34:52 O'na inandık demişlerdir. Ama uzak bir yerden nasıl kolayca imana ulaşılır?


Elmalılı-orijinal 34:53 Halbuki evvel ona küfretmişlerdi, uzak yerden gaybe taş atıyorlardı

Elmalılı 34:53 - Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.

DiyanetMeali 34:53 Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.

DiyanetVakfı 34:53 Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Ömer.N.Bilmen 34:53 Halbuki, O'nu evvelce inkar etmişlerdi ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı.

SuatYıldırım 34:53 – Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı! [18,22; 45,32]

İbni Kesir 34:53 Halbuki daha önce onu inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı.


Elmalılı-orijinal 34:54 Artık kendileriyle arzularının arasına sed çekilmiştir, tıpkı bundan evvel emsallerine yapıldığı gibi, çünkü hepsi işkilli bir şek bulunuyorlardı

Elmalılı 34:54 - Artık kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir. Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü hepsi işkilli bir şüphe içinde bulunuyorlardı

DiyanetMeali 34:54 Kendileriyle, arzuladıkları şeyler arasına artık engel konur; nitekim, daha önce, kendilerine benzeyenlere de aynı şey yapılmıştı. Çünkü onlar şüphe ve endişe içindeydiler.*

DiyanetVakfı 34:54 Artık, bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir. Şüphesiz onlar, kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeydiler.

Ömer.N.Bilmen 34:54 Artık kendileriyle arzu ettikleri şey arasına bir ayrılık girmiştir. Nasıl ki, evvelce onların benzerleri hakkında da yapılmıştı. Muhakkak ki onlar, şüpheye düşüren bir tereddüt içinde idiler.

SuatYıldırım 34:54 – Neticede, tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına sed çekilir.Çünkü onlar, kıyamet hakkında gerçekten insanları kötü zanna düşüren bir şüphe içindeydiler.

İbni Kesir 34:54 Onlarla arzuladıkları şeylerin arasına bir engel konulmuştur. Daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Şüphesiz onlar şiddetli bir tereddüt ve şüphe içindedirler.