Elmalılı-orijinal 38:1 Sâd. bu zikrile meşhun Kur'ana bak

Elmalılı 38:1 - Sâd. Bu zikirle dolu Kur'ân'a bak!

DiyanetMeali 38:1-2 Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.

DiyanetVakfı 38:1 Sâd. Öğüt veren Kur'an'a yemin ederim ki,

Ömer.N.Bilmen 38:1 Sâd, şeref ve şan sahibi olan Kur'an hakkı için (iş o kâfirlerin dedikleri gibi değildir).

SuatYıldırım 38:1 – Sâd. Bu şanlı şerefli Kur’ân hakkı için:

İbni Kesir 38:1 Sad. Zikr dolu Kur'an'a yemin olsun.


Elmalılı-orijinal 38:2 Fakat o küfredenler bir onur, bir şikak içindeler

Elmalılı 38:2 - O inkâr edenler bir gurur ve ayrılık içindedirler.

DiyanetMeali 38:1-2 Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.

DiyanetVakfı 38:2 Küfredenler, (iddia ettiklerinin) aksine, birgurur ve tefrika içindedirler.

Ömer.N.Bilmen 38:2 Belki o kâfir olanlar, bir gurur ve muhalefet içindedirler.

SuatYıldırım 38:2 – (Kâfirler) Bu Kur’ân’ı onda şüpheye yer verecek herhangi bir taraf olduğundan değil, ama asıl kendileri Allah’a karşı kibir ve muhalefet taşıdıkları için inkâr ediyorlar.

İbni Kesir 38:2 Hayır, o küfredenler boş bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.


Elmalılı-orijinal 38:3 Kendilerinden evvel nicelerini helâk ettik! Çığırıştılar: Değildi fakat vaktı halâs

Elmalılı 38:3 - Kendilerinden önce nicelerini helak ettik. Onlar çağrıştılar. Ama artık kurtuluş vakti değildi.

DiyanetMeali 38:3 Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ediyorlardı; oysa artık kurtulma zamanı değildi.

DiyanetVakfı 38:3 Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryat ettiler. Halbuki artık kurtulma zamanı değildi.

Ömer.N.Bilmen 38:3 Onlardan evvel nice kavimleri helâk ettik, çağırışmaya başladılar. Artık kurtuluş vakti değildi.

SuatYıldırım 38:3 – Biz onlardan önce nice nesilleri silip süpürdük. O zaman ne çığlıklar, ne feryatlar kopardılar! Ama kurtuluş zamanı çoktan geçmişti! [21,12-13]

İbni Kesir 38:3 Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik de onlar, çığlıklar kopardılar. Halbuki kurtulmak vakti değildi.


Elmalılı-orijinal 38:4 İçlerinden kendilerine uyandırıcı bir Peygamber geldiğine şaştılar da dediler ki kâfirler: bu, bir sihirbaz, bir kezzâb

Elmalılı 38:4 - İçlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiğine şaştılar da kâfirler: "Bu bir sihirbazdır, yalancıdır" dediler.

DiyanetMeali 38:4-5 Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.

DiyanetVakfı 38:4 Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kâfirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır!

Ömer.N.Bilmen 38:4-5 Ve kendilerine içlerinden bir korkutucunun gelmesinden dolayı taaccübe düştüler ve o kâfirler dedi ki: «Bu, bir yalancı sâhirdir.» «İlâhları bir ilâh mı kılmış? Şüphe yok bu, elbette pek ziyâde acaip bir şey.»

SuatYıldırım 38:4-5 – İçlerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesine her nedense şaşırdılar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gerçekten şaşılacak, çok tuhaf bir şey!” dediler. [10,2]

İbni Kesir 38:4 Küfredenler içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaşırmışlardı da demişlerdi ki: Bu, çok yalancı bir sihirbazdır.


Elmalılı-orijinal 38:5 İlâhları hep bir ilâh mı kılmış? Bu cidden şaşılacak bir şey: çok tuhaf

Elmalılı 38:5 - "İlâhları, bir tek ilâh mı kılmış? Bu gerçekten şaşılacak bir şey, çok tuhaf!"

DiyanetMeali 38:4-5 Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.

DiyanetVakfı 38:5 Tanrıları, tek tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler.

Ömer.N.Bilmen 38:4-5 Ve kendilerine içlerinden bir korkutucunun gelmesinden dolayı taaccübe düştüler ve o kâfirler dedi ki: «Bu, bir yalancı sâhirdir.» «İlâhları bir ilâh mı kılmış? Şüphe yok bu, elbette pek ziyâde acaip bir şey.»

SuatYıldırım 38:4-5 – İçlerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesine her nedense şaşırdılar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gerçekten şaşılacak, çok tuhaf bir şey!” dediler. [10,2]

İbni Kesir 38:5 Tanrıları bir tek tanrı mı kıldı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey.


Elmalılı-orijinal 38:6 İçlerinden o hey'et de fırladı şöyle: ilâhlarınız üzerinde sabr-u sebat edin, bu cidden arzu olunur bir şey, bir murad

Elmalılı 38:6 - İçlerinden ileri gelenler fırladılar ve dediler ki: "İlâhlarınız üzerinde sabır ve sebat edin. Bu, gerçekten arzu edilen bir murad!"

DiyanetMeali 38:6-8 Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.

DiyanetVakfı 38:6 Onlardan ileri gelenler: Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur.

Ömer.N.Bilmen 38:6 Onlardan bir gürûh, «Yürüyünüz ve ilâhlarınızın üzerine sabrediniz, şüphe yok ki, irâde edilmiş şey budur,» diye çıkıp gittiler.

SuatYıldırım 38:6 – İçlerinden önde gelen eşraf takımı derhal harekete geçip “Hâla mı duruyorsunuz, kalkın yürüyüp gösteri yapın ve ilahlarınız konusunda direnip dayanacağınızı ilan edin! Bu, cidden yapılması gerken bir şeydir!” dediler.

İbni Kesir 38:6 Onların elebaşlarından bir grup; yürüyün ve tanrılarınız üzerinde direnin. Şüphesiz ki bu; sizden istenen bir şeydir, diyerek çıkıp gittiler.


Elmalılı-orijinal 38:7 Biz bunu diğer millette işitmedik, bu bir uydurmadır mutlak

Elmalılı 38:7 - "Biz bunu başka bir dinde işitmedik, bu mutlaka bir uydurmadır."

DiyanetMeali 38:6-8 Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.

DiyanetVakfı 38:7 Son dinde de bunu işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır.

Ömer.N.Bilmen 38:7 «Biz bunu son millette işitmedik. Bu bir uydurmadan başka değil.»

SuatYıldırım 38:7 – “Doğrusu biz bu tevhid inancını son dinde de görmedik. Bu sırf bir uydurma!”

İbni Kesir 38:7 Biz, bunu diğer dinde de işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır.


Elmalılı-orijinal 38:8 O zikr aramızdan ona mı indirilmiş? doğrusu onlar benim zikrimden bir kuşkulu şekk içindeler, doğrusu henüz azâbımı tatmadılar

Elmalılı 38:8 - "Kur'ân aramızdan ona mı indirilmiş?" dediler. Doğrusu onlar benim Kur'ân'ımdan bir kuşku içindeler. Ve doğrusu onlar henüz azabımı tatmadılar.

DiyanetMeali 38:6-8 Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.

DiyanetVakfı 38:8 Kur'an aramızdan Muhammed'e mi indirildi? diyerek kalkıp yürüdüler. Belki, bunlar Kur'an'ım hakkında şüphe içine düştüler. Hayır! Azabımı henüz tatmadılar.

Ömer.N.Bilmen 38:8 «O Kur'an, bizim aramızda O'nun üzerine mi indirilmiştir?» (dediler). Hayır. O münkirler Benim vahyimden tereddütler içindedirler. Hayır. Azabımı henüz tatmadılar.

SuatYıldırım 38:8 – Biz bu kadar eşraf dururken, kitap gönderilecek bir o mu kalmış!” Hayır, hayır! Onlar Benim buyruklarım hakkında tam bir şüphe içindedirler, doğrusu onlar azabımı henüz tatmadılar. [43,31-32]

İbni Kesir 38:8 Aramızdan zikir ona mı indirilmiştir? Hayır, onlar zikrimden şüphededirler. Hayır, onlar henüz azabımı tatmamışlardı.


Elmalılı-orijinal 38:9 Yoksa sana onu veren azîz vehhab rabbının rahmeti hazîneleri onların yanında mı?

Elmalılı 38:9 - Yoksa sana o Kur'ân'ı veren çok güçlü ve ihsan sahibi Rabbinin hazineleri onların yanında mı?

DiyanetMeali 38:9 Yoksa, güçlü ve çok ihsan sahibi olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

DiyanetVakfı 38:9 Yoksa azîz ve lütufkâr olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır!

Ömer.N.Bilmen 38:9 Yoksa onların yanında mıdır, her şeye galip, çokça bağışlayıcı olan Rabbinin rahmet hazineleri?

SuatYıldırım 38:9 – O mutlak galip, her nimeti ve özellikle peygamberliği dilediğine ihsan eden Rabbinin rahmet hazineleri yoksa onların mı yanında? [4,53-55; 17,100]

İbni Kesir 38:9 Yoksa O Aziz, Vehhab Rabbının rahmet hazineleri onların yanında mıdır?


Elmalılı-orijinal 38:10 Yoksa onların mı bütün o Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin mülkü? Öyle ise haydi esbab içinde üstüne çıksınlar

Elmalılı 38:10 - Yoksa bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü onların mı? Öyle ise bütün imkanlarını seferber ederek yükselsinler de görelim!

DiyanetMeali 38:10 Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyle ise sebeplere tevessül edip göğe yükselsinler!

DiyanetVakfı 38:10 Yahut göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyleyse (göklerin) yollarında yükselsinler (görelim)!

Ömer.N.Bilmen 38:10 Yoksa göklerin ve yerin ve aralarındakilerin mülkü onlar için midir? (Öyle ise) Sebepler içinde yüksetiversinler.

SuatYıldırım 38:10 – Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında olan varlıkların hakimiyet ve yönetimi onlara mı ait? Haydi, ellerinden geliyorsa sebep ve vasıtalarını temin etsinler de göğe çıksınlar (âlemi oradan yönetsin, vahyi de isteklerine göre indirsinler!)

İbni Kesir 38:10 Yahut göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların mülkü onların mıdır? Öyleyse sebeblere tevessül etsinler de yükselsinler bakalım.


Elmalılı-orijinal 38:11 Onlar burada Ahzab döküntüsünden (muhtelif partilerden) bozuk bir ordu

Elmalılı 38:11 - Onlar burada çeşitli partilerden (gruplardan) bozguna uğramış bir ordudur.

DiyanetMeali 38:11 Onlar burada takım takım bozguna uğramış perişan bir ordudur.

DiyanetVakfı 38:11 Onlar, çeşitli guruplardan oluşmuş bir ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır.

Ömer.N.Bilmen 38:11-12 Onlar burada muhtelif tâifelerden inhizama uğramış bir ordudur. Onlardan evvel Nûh kavmi ve Âd ve demir kazıklar sahibi olan Fir'avun (peygamberleri) tekzîp etmişti.

SuatYıldırım 38:11 – Bunu yapmaları şöyle dursun, onlar birtakım döküntü bölüklerden oluşup buracıkta bozguna uğratılacak bozuk bir ordu!

İbni Kesir 38:11 Onlar, burada derme çatma gruplardan olma bozguna uğratılmış bir ordudur.


Elmalılı-orijinal 38:12 Onlardan evvel tekzib etmişti Nuh kavmi ve Âd ve o kazıkların sahibi Fir'avn

Elmalılı 38:12 - Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi ve saltanat sahibi Firavun da yalanlamışlardı.

DiyanetMeali 38:12-13 Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.

DiyanetVakfı 38:12 Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun da, yalanladılar.

Ömer.N.Bilmen 38:11-12 Onlar burada muhtelif tâifelerden inhizama uğramış bir ordudur. Onlardan evvel Nûh kavmi ve Âd ve demir kazıklar sahibi olan Fir'avun (peygamberleri) tekzîp etmişti.

SuatYıldırım 38:12-13 – Onlardan önce Nûh, Âd toplumları ve ordular sahibi Firavun toplumu da Peygamberleri yalancı saydılar.Semûd ve Lût toplumları, Eykeliler de öyle yaptılar. İşte bunlar, peygamberlere karşı toplanan hiziplerdi.

İbni Kesir 38:12 Onlardan önce, Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı.


Elmalılı-orijinal 38:13 Ve Semûd ve kavmi Lût ve eykeliler, bunlar işte o ahzab

Elmalılı 38:13 - Semûd kavmi, Lut kavmi ve Eykeliler (Şuayb kavmi) de yalanlamışlardı. İşte o çeşitli partiler bunlardır.

DiyanetMeali 38:12-13 Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.

DiyanetVakfı 38:13 Semûd, Lût kavmi ve Eyke halkı da (peygamberleri) yalanladılar. İşte bunlar da (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır.

Ömer.N.Bilmen 38:13-14 Ve Semûd ve kavm-i Lût ve Eyke ahalisi de (tekzîp etmişlerdi). İşte bunlar, o tâifelerdir. Başka değil, hepsi de peygamberleri tekzîp ettiler de artık azabım hak oldu.

SuatYıldırım 38:12-13 – Onlardan önce Nûh, Âd toplumları ve ordular sahibi Firavun toplumu da Peygamberleri yalancı saydılar.Semûd ve Lût toplumları, Eykeliler de öyle yaptılar. İşte bunlar, peygamberlere karşı toplanan hiziplerdi.

İbni Kesir 38:13 Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da. İşte onlar, ayrı topluluklardı.


Elmalılı-orijinal 38:14 Başka değil, hepsi gönderilen elçileri (Resulleri) tekzib etti de öyle hak oldu azâbım

Elmalılı 38:14 - Hepsi de gönderilen peygamberleri yalanladılar da azabım böyle hak oldu.

DiyanetMeali 38:14 Hepsi peygamberleri yalanladı da azabımı hakettiler.*

DiyanetVakfı 38:14 Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.

Ömer.N.Bilmen 38:13-14 Ve Semûd ve kavm-i Lût ve Eyke ahalisi de (tekzîp etmişlerdi). İşte bunlar, o tâifelerdir. Başka değil, hepsi de peygamberleri tekzîp ettiler de artık azabım hak oldu.

SuatYıldırım 38:14 – Bunların her biri peygamberlere yalancı demiş ve cezalarını hak etmişlerdi.

İbni Kesir 38:14 Hepsi de peygamberleri yalanladılar. Ve bu yüzden azabı hak ettiler.


Elmalılı-orijinal 38:15 Onlar da başka değil, bir tek sayhaya bakıyorlar öyle ki ona hık yok

Elmalılı 38:15 - Onlar da bir tek haykırışa bakıyorlar. Öyle ki onun gecikmesi de yoktur.

DiyanetMeali 38:15 Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler.

DiyanetVakfı 38:15 Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

Ömer.N.Bilmen 38:15 Bunlar da kendisi için bir deve sağılacağı kadar bile geç kalmayacak bir tek sayhadan başkasını beklemiyorlar.

SuatYıldırım 38:15 – Onların kabirlerden dirilmeleri sadece bir tek çağrıya bakar. Ses yayılır yayılmaz hemen kalkarlar.

İbni Kesir 38:15 Bunlar, bir tek çığlık beklemektedirler ki, onun bir an bile gecikmesi yoktur.


Elmalılı-orijinal 38:16 Bir de ya rabbenâ bizim pusulamızı hisab gününden evvel acele verdediler

Elmalılı 38:16 - Bir de: "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce bizim azabdan payımızı acele ver" dediler.

DiyanetMeali 38:16 Onlar ise "Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver" derler.

DiyanetVakfı 38:16 Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler.

Ömer.N.Bilmen 38:16 Ve dediler ki: «Ey Rabbimiz! Bizim için amel defterimizi hesap gününden evvel çabucak ver.»

SuatYıldırım 38:16 – Bir de o kâfirler alayla şöyle dediler: “Ey bizim Rabbimiz, bizim azap payımızı hesap günü gelmeden çabuklaştır.”

İbni Kesir 38:16 Ve dediler ki: Rabbımız; hesab gününden önce bizim payımızı çabuklaştırıver.


Elmalılı-orijinal 38:17 Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davudu an, çünkü o çok tecri' yapar (evvab) idi

Elmalılı 38:17 - Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti.

DiyanetMeali 38:17 Onların söylediklerine sabret; güçlü kulumuz Davud'u an; o, daima Allah'a yönelirdi.

DiyanetVakfı 38:17 (Resûlüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.

Ömer.N.Bilmen 38:17 Dediklerine karşı sabret ve kulumuz kuvvet sahibi Dâvûd'u yâd et, şüphe yok ki, o, çok (Hakk'a) dönen bir zât idi.

SuatYıldırım 38:17 – Onlar ne derlerse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli bir kulumuz olan Davud’u hatırla. Çünkü o daima Allah’a yönelirdi.

İbni Kesir 38:17 Onların söylediklerine sabret... Ve güçlü kulunuz Davud'u hatırla. Muhakkak ki o, hep Allah'a yönelirdi.


Elmalılı-orijinal 38:18 Çünkü biz onun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık: tesbih ederlerdi akşamleyin ve işrak vaktı

Elmalılı 38:18 - Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam-sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.

DiyanetMeali 38:18-19 Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.

DiyanetVakfı 38:18 Biz, dağları onun emrine vermiştik.Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.

Ömer.N.Bilmen 38:18 Muhakkak ki, dağları musahhar kıldık, O'nunla beraber akşamleyin ve kuşluk vakti tesbih ederlerdi.

SuatYıldırım 38:18-19 – Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi. [34,10]

İbni Kesir 38:18 Biz, gerçekten dağları onun buyruğuna vermiştik. Sabah ve akşam tesbih ederlerdi.


Elmalılı-orijinal 38:19 Kuşları da toplu olarak, hepsi onun için terci' yapar (evvab) idi

Elmalılı 38:19 - Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

DiyanetMeali 38:18-19 Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.

DiyanetVakfı 38:19 Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

Ömer.N.Bilmen 38:19 Kuşları da toplanmış olar'ak (O'na tâbi kıldık). hepsi de O'na rücu ediciler idi.

SuatYıldırım 38:18-19 – Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi. [34,10]

İbni Kesir 38:19 Kuşları da toplu olarak. Her biri ona yönelmişti.


Elmalılı-orijinal 38:20 Hem mülkünü kuvvetlendirmiştik, hem de kendisine hıkmet ve faslı hıtab vermiştik

Elmalılı 38:20 - Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik.

DiyanetMeali 38:20 Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve kesin hüküm selahiyeti vermiştik.

DiyanetVakfı 38:20 Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.

Ömer.N.Bilmen 38:20 Ve O'nun mülkünü kuvvetlendirmiştik ve O'na hikmet ve fasl-ı hitap vermiş idik.

SuatYıldırım 38:20 – Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramını güzelce ifade etme kabiliyeti verdik.

İbni Kesir 38:20 Onun mülkünü pekiştirmiş, kendisine hikmet ve kesin söz söyleme hakkı vermiştik.


Elmalılı-orijinal 38:21 Bir de hasım kıssası geldi mi sana? Hani surdan mihraba aştıkları vakıt

Elmalılı 38:21 - Bir de davacıların kıssası geldi mi sana? Hani surdan aşarak mihraba ulaşmışlardı.

DiyanetMeali 38:21-22 Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."

DiyanetVakfı 38:21 (Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanmışlardı.

Ömer.N.Bilmen 38:21 Ve sana o davacıların haberi geldi mi? O vakit ki, ibadetgâha tırmanıp çıkmışlardı.

SuatYıldırım 38:21-22 – O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu? Onlar mâbedin duvarına tırmanıp Davud’un yanına birden girince o, onlardan ürktü. Onlar da “Korkma! dediler, biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvalıyız.Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster.” {KM, II Samuel 11; Mezmurlar 2,7}

İbni Kesir 38:21 Sana davacıların haberi ulaştı mı? Hani onlar ma'bedin duvarına tırmanmışlardı.


Elmalılı-orijinal 38:22 O vakıt Davudun üzerine giriverdiler de onlardan telâşa düştü, korkma dediler: iki hasmız, ba'zımız ba'zımıza tecavüz etti, şimdi sen aramızda hakk ile hukmet ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar

Elmalılı 38:22 - Davud'un yanına giriverdiler de onlardan telaşe düştü. Ona "Korkma!" dediler, biz iki davacıyız. Birimiz, birimize haksızlık etti. Şimdi sen aramızda hak ile hüküm ver ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar.

DiyanetMeali 38:21-22 Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."

DiyanetVakfı 38:22 Davud'un yanına girmişlerdi de Dâvud onlardan korkmuştu. "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.

Ömer.N.Bilmen 38:22 O vakit te ki, Dâvûd'un karşısına girmişlerdi de, onlardan korkuya düşmüştü. Dediler ki: «Korkma, iki davacı ki, bazımız bazısı üzerine tecavüz etmiş oldu. Artık sen aramızda hak ile hükmet, gadr etme ve bizi doğru yolun ortasına sevket.»

SuatYıldırım 38:21-22 – O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu? Onlar mâbedin duvarına tırmanıp Davud’un yanına birden girince o, onlardan ürktü. Onlar da “Korkma! dediler, biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvalıyız.Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster.” {KM, II Samuel 11; Mezmurlar 2,7}

İbni Kesir 38:22 Davud'un yanına girmişlerdi de o, kendilerinden ürkmüştü. Demişlerdi ki: Korkma, iki davacı; birimiz birimizin hakkına tecavüz etti. Sen, aramızda hak ile hüküm ver. Ve ondan ayrılma. Bizi, doğru yolun ortasına ilet.


Elmalılı-orijinal 38:23 Şu benim biraderim onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var, böyle iken «bırak onu bana» dedi ve beni söyleşmede yendi

Elmalılı 38:23 - Biri: "İşte bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken: Onu da bana ver, dedi ve tartışmada beni yendi" diye anlattı.

DiyanetMeali 38:23 "Bu kardeşimin doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum vardır; O'nu da bana ver dedi ve tartışmada beni yendi."

DiyanetVakfı 38:23 (Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni yendi.

Ömer.N.Bilmen 38:23 «Muhakkak ki şu, benim kardeşimdir. Onun doksandokuz dişi koyunu vardır. Benim için ise bir dişi koyun var. Öyle iken, «Onu bana bırak,» dedi ve beni konuşmada mağlup etti.»

SuatYıldırım 38:23 – “Benim şu (din) kardeşimin doksan dokuz koyunu var, benimse bir tek koyunum! Böyle iken “onu da bana bırak!” dedi ve çenesiyle beni bastırdı.”

İbni Kesir 38:23 Gerçekten bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum var. Onu bana ver, dedi ve söyleşmede beni yendi.


Elmalılı-orijinal 38:24 Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve hakıkaten karışıkların çoğu birbirlerine tecavüz ediyorlar, ancak iyman edib de salâh istiyenler başka, onlar da pek az, ve sanmıştı ki Davud kendisine sırf bir fitne yaptık, hemen rabbına istiğfar etti ve rükû' ederek yere kapanıb tevbe ile rücu' etti

Elmalılı 38:24 - Davud dedi ki: "Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az." Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah'a yöneldi.

DiyanetMeali 38:24 Davud: "And olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!" demişti. Davud, Kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.

DiyanetVakfı 38:24 Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.

Ömer.N.Bilmen 38:24 Dâvud aleyhisselâm dedi ki: «Elbette senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zuImetmiş oldu. Ve muhakkak ki, mal ortaklarından birçokları mutlaka bazıları bazısı üzerine tecavüz etmektedir. Ancak, imân edenler ve sâlih amellerde bulunanlar müstesna. Onlar da ne kadar az!» Ve Dâvud sandı ki muhakkak Biz onu bir imtihana tâbi tutmuş olduk. Hemen Rabbine istiğfarda bulundu ve rükû edici olarak yere kapandı ve Hakk'a rücu etti.

SuatYıldırım 38:24 – Dâvud: “Doğrusu, senin tek koyununu, kendi koyunlarına katmak istemekle o sana haksızlık etmiştir. Zaten malda ortak olanların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Ancak gerçekten iman edip makbul ve güzel davranışlarda bulunanlar böyle yapmazlar. Onlar da o kadar azdır ki!”Davud kendisini imtihan ettiğimizi anladı, derhal Rabbinden mağfiret diledi, eğilip secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.

İbni Kesir 38:24 O da dedi ki: Senin dişi koyununu, kendi dişi koyunlarına katmak için istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirinin hakkına tecavüz eder. Ancak inanmış olup salih ameller işleyenler müstesnadır. Ama onlar pek azdır. Davud, kendisini imtihan ettiğimizi zannederek Rabbından mağfiret diledi. Rukua kapanarak Allah'a yöneldi.


Elmalılı-orijinal 38:25 Biz de onu kendisine mağrifet buyurduk ve hakıkat ona ındimizde kat'î bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği vardır

Elmalılı 38:25 - Biz de o zannettiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır.

DiyanetMeali 38:25 Böylece onu bağışlamıştık. Katımızda onun yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.

DiyanetVakfı 38:25 Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:25-26 Artık bunun için O'nu yarlığadık, ve şüphe yok ki, O'nun için Bizim katımızda elbette bir yakınlık vardır ve bir akıbet güzelliği vardır. Ey Dâvûd! Şüphe yok ki, Biz seni yeryüzünde halife kıldık. Artık nâs arasında hak ile hükmet ve hevâya tâbi olma, sonra seni Allah'ın yolundan şaşırtır. Muhakkak o kimseler ki, Allah yolundan saparlar, onlar için hesap gününü unutmuş oldukları için bir şiddetli azap vardır.

SuatYıldırım 38:25 – Onun bu hatasını bağışladık. Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir âkıbeti vardır.

İbni Kesir 38:25 Bunun üzerine Biz de onu bağışladık. Onun için şüphesiz ki katımızda yüksek bir makam ve güzel bir sonuç vardır.


Elmalılı-orijinal 38:26 Ya Davud! muhakkak ki biz seni Arzda bir halîfe kıldık, imdi nâs arasında hakk ile hukmet de (keyfe) hevaya tabi' olma ki seni Allah yolundan sapıtmasın, çünkü Allah yolundan sapanlar hisab gününü unuttukları cihetle kendilerine pek şiddetli bir azâb vardır

Elmalılı 38:26 - Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hak ile hüküm ver. Keyfe, arzuya uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Çünkü Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttukları için kendilerine çok şiddetli bir azab vardır.

DiyanetMeali 38:26 Ey Davud! Seni şüphesiz yeryüzünde hükümran kıldık, o halde insanlar arasında adaletle hükmet, hevese uyma yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu, Allah'ın yolundan sapanlara, onlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin azap vardır.*

DiyanetVakfı 38:26 Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.

SuatYıldırım 38:26 – “Davud! Biz seni ülkede hükümdar yaptık, sen de insanlar arasında adaletle hükmet, keyfine uyma ki seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlara hesap gününü unuttukları için, şiddetli bir azap vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:25-26 Artık bunun için O'nu yarlığadık, ve şüphe yok ki, O'nun için Bizim katımızda elbette bir yakınlık vardır ve bir akıbet güzelliği vardır. Ey Dâvûd! Şüphe yok ki, Biz seni yeryüzünde halife kıldık. Artık nâs arasında hak ile hükmet ve hevâya tâbi olma, sonra seni Allah'ın yolundan şaşırtır. Muhakkak o kimseler ki, Allah yolundan saparlar, onlar için hesap gününü unutmuş oldukları için bir şiddetli azap vardır.

İbni Kesir 38:26 Ey Davud; seni gerçekten yeryüzüne halife kıldık. O halde insanlar arasında hak ile hükmet. Heveslere uyma ki bu, seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah'ın yolundan sapanlara; onlara hesab gününü unuttuklarından ötürü, şiddetli bir azab vardır.


Elmalılı-orijinal 38:27 Hem o Göğü ve Yeri aralarındakileri biz boşuna yaratmadık o, o küfredenlerin zannı, onun için küfredenlere ateşten bir veyl var

Elmalılı 38:27 - Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri biz boşuna yaratmadık. O, kâfirlerin zannıdır. Onun için vay ateşe girecek olan kâfirlerin haline!

DiyanetMeali 38:27 Göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boşuna yaratmadık. Bunun boşuna olduğu, inkar edenlerin sanısıdır. Vay ateşe uğrayacak inkarcıların haline!

DiyanetVakfı 38:27 Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!

Ömer.N.Bilmen 38:27 Ve göğü ve yeri ve bunların arasında olanları beyhûde yere yaratmadık. Bu, küfre düşenlerin zannıdır. Artık küfre düşmüş olanlara ateşten bir helâk vardır.

SuatYıldırım 38:27 – Biz göğü, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları gayesiz, boşuna yaratmadık. Bu sadece kâfirlerin bir zannı ve iddiasıdır. Artık o ateşten vay haline o kâfirlerin!

İbni Kesir 38:27 Biz; göğü, yeryüzünü ve ikisinin arasında bulunanları boşuna yaratmadık. Bu, küfretmiş olanların zannıdır. Vay o küfretmiş olanlara, cehennem ateşinden.


Elmalılı-orijinal 38:28 Yoksa iyman edib de salih salih işler yapanlar biz o Yerdeki müfsidler gibi yapar mıyız? Yoksa o korunan müttekıleri arsız çapkınlar gibi yapar mıyız?

Elmalılı 38:28 - Yoksa, iman edip de salih amel işleyenleri biz, o yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız? Yoksa o takva sahiplerini azgın günahkarlar gibi yapar mıyız?

DiyanetMeali 38:28 Yoksa, inanıp yararlı iş işleyenleri, yeryüzünde, bozguncular gibi mi tutarız? Yoksa, Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkanlar gibi mi tutarız?

DiyanetVakfı 38:28 Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?

Ömer.N.Bilmen 38:28 Ya imân edenleri ve sâlih sâlih amellerde bulunanları yeryüzünde fesada çalışıp duranlar gibi kılar mıyız? Ya muttakîleri günahkârlar gibi kılar mıyız?

SuatYıldırım 38:28 – Biz hiç, iman edip makbul ve güzel iş yapanlara, ülkede fesat çıkararak nizamı bozanlarla aynı muameleleri yapar mıyız? Yahut Allah’ı sayıp kötülüklerden sakınanları, yoldan çıkanlarla bir tutar mıyız?

İbni Kesir 38:28 Yoksa Biz; iman etmiş ve salih amel işlemiş olanları, yeryüzünde bozgunculuk edenler gibi mi kılarız? Yoksa Biz; muttakileri, facirler gibi mi tutarız?


Elmalılı-orijinal 38:29 Bir kitab ki indirdik, çok mübarek, âyetlerini düşünsünler ve ıbret alsın temiz özlüler

Elmalılı 38:29 - Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar.

DiyanetMeali 38:29 Sana indirdiğimiz bu Kitap mübarektir; ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.

DiyanetVakfı 38:29 (Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.

Ömer.N.Bilmen 38:29 Bu bir kitaptır ki, O'nu sana indirdik, mübarektir. Âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye.

SuatYıldırım 38:29 – Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar.

İbni Kesir 38:29 Ayetlerini düşünsünler ve akıl sahibi olanlar öğüt alsınlar diye, sana mübarek bir kitab indirdik.


Elmalılı-orijinal 38:30 Bir de Davuda Süleymanı bahşettik, ne güzel kul, o cidden bir evvab

Elmalılı 38:30 - Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi.

DiyanetMeali 38:30 Davud'a Süleyman'ı bahşettik; o ne güzel bir kuldu! Doğrusu o daima Allah'a yönelirdi.

DiyanetVakfı 38:30 Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.

Ömer.N.Bilmen 38:30 Ve Davûd için Süleyman'ı bağışladık. Ne güzel kul! Şüphe yok ki, O (Hakk'a) dönücü idi.

SuatYıldırım 38:30 – (Bunları belirttikten sonra tekrar Davud’un kıssasına dönelim:) Davud’a evlat olarak Süleyman’ı ihsan ettik. Süleyman ne güzel kuldu! Hep Allah’a yönelirdi. [27,16]

İbni Kesir 38:30 Davud'a da Süleyman'ı lutfettik. O ne güzel bir kuldu ve muhakkak ki o, Allah'a yönelirdi.


Elmalılı-orijinal 38:31 Arzolundukda kendisine akşam üstü sâfinat halinde halıs atlar

Elmalılı 38:31 - Hani kendisine bir zaman akşam üstü iyi cins ve rahvan atlar gösterilmişti.

DiyanetMeali 38:31 Ona bir akşam üstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu.

DiyanetVakfı 38:31 Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.

Ömer.N.Bilmen 38:31 O vakti ki, O'na süratle yürür durur hâlis atlar, öğleden sonra gösterilmişti.

SuatYıldırım 38:31 – Hani bir gün ikindi vakti ona, durduğunda sakin, koştuğu zaman ise süratli safkan koşu atları gösterilmişti.

İbni Kesir 38:31 Hani ona bir akşam, çalımlı ve cins koşu atları sunulmuştu.


Elmalılı-orijinal 38:32 Ben dedi, o hayır sevgisini rabbımın zikrinden sevdim, nihayet hıcaba gizlendi

Elmalılı 38:32 - "Ben, dedi, at sevgisini, Rabbimi anmaktan ötürü tercih ettim." Nihayet atlar perdenin arkasına gizlendi.

DiyanetMeali 38:32-33 Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.

DiyanetVakfı 38:32 Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

Ömer.N.Bilmen 38:32 Dedi ki: «Ben Rabbimin zikrinden dolayı hayrı severcesine (o atları) seviverdim.» Nihâyet (güneş veya atlar) hicap ile gizlenmiş oldu.

SuatYıldırım 38:32-33 – Onlarla ilgilenip “Ben Rabbimi hatırlattıkları için güzel şeyleri severim.” dedi ve onlar gözden kayboluncaya dek onları seyredip durdu. Sonra: “Onları tekrar bana getirin!” deyip bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

İbni Kesir 38:32 Demişti ki: Doğrusu ben, Rabbımı zikretmek için mal sevgisine düştüm. Nihayet perdenin arkasına gizlenmişti.


Elmalılı-orijinal 38:33 Geri getirin onları bana, tuttu bacaklarını, boyunlarını silmeğe başladı

Elmalılı 38:33 - "Geri getirin onları bana!" dedi ve artık onların bacaklarını, boyunlarını silmeye başladı.

DiyanetMeali 38:32-33 Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.

DiyanetVakfı 38:33 Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

Ömer.N.Bilmen 38:33 Dedi ki: «Onları bana iade ediniz.» Hemen bacaklarını ve boyunlarını silip okşadı.

SuatYıldırım 38:32-33 – Onlarla ilgilenip “Ben Rabbimi hatırlattıkları için güzel şeyleri severim.” dedi ve onlar gözden kayboluncaya dek onları seyredip durdu. Sonra: “Onları tekrar bana getirin!” deyip bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

İbni Kesir 38:33 Onları bana geri getirin, dedi, bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.


Elmalılı-orijinal 38:34 Celâlim hakkı için Süleymana bir fitne de verdik ve tahtının üstüne bir cesed bıraktık sonra tevbe ile rücu' etti

Elmalılı 38:34 - Andolsun ki Süleyman'ı imtihan da ettik ve tahtının üzerine bir ceset bıraktık. Sonra tekrar tevbe ile önceki haline döndü.

DiyanetMeali 38:34 And olsun ki Süleyman'ı denedik, hükümranlığını zayıf düşürdük; sonra eski haline döndü.

DiyanetVakfı 38:34 Andolsun biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.

Ömer.N.Bilmen 38:34 Andolsun ki, Süleyman'ı bir fitneye düşürdük ve tahtının üzerine bir ceset olarak bıraktık. Sonra tekrar (tahtına) dönüverdi.

SuatYıldırım 38:34 – Biz Süleyman’ı denemeye tâbi tuttuk ve tahtının üzerine bir cesed bıraktık. Sonra o, Allah’a sığınıp tekrar tahtına döndü.

İbni Kesir 38:34 Andolsun ki; Biz, Süleyman'ı denemiştik. Tahtının üstüne bir ceset attık. Sonra eski haline döndü.


Elmalılı-orijinal 38:35 Ya rab! bana mağrifet buyur ve bana öyle bir mülk bağışla ki ardımdan kimseye yaraşmasın, şübhesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen, dedi

Elmalılı 38:35 - Süleyman: "Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin." dedi.

DiyanetMeali 38:35 Süleyman: "Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; Sen şüphesiz, daima bağışta bulunansın" dedi.

DiyanetVakfı 38:35 Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.

Ömer.N.Bilmen 38:35 Dedi ki: «Yarabbi! Bana mağfiret buyur ve bana bir mülk bağışla ki, benden sonra hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şüphe yok ki, Sen'sin çok bağışlayan, Sen.»

SuatYıldırım 38:35 – “Ya Rabbî!” dedi, “affet beni ve bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir hakimiyet lutfet. Çünkü Sen, lütufları son derece bol olan vehhabsın!”

İbni Kesir 38:35 Dedi ki: Rabbım; bağışla beni. Ve bana öyle bir mülk ver ki; benden sonra hiç bir kimse ulaşamasın. Muhakkak ki en çok bağışta bulunan Sensin, Sen.


Elmalılı-orijinal 38:36 Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi

Elmalılı 38:36 - Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

DiyanetMeali 38:36-38 Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.

DiyanetVakfı 38:36 Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik.Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

Ömer.N.Bilmen 38:36-37 Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O'nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık).

SuatYıldırım 38:36 – Biz rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle istediği yere tatlı tatlı eserdi. [21,81]

İbni Kesir 38:36 Bunun üzerine Biz de rüzgarı emrine verdik. Emri ile istediği yere kolayca giderdi.


Elmalılı-orijinal 38:37 Şeytanları da: bütün benna' ve gavvas

Elmalılı 38:37 - Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.

DiyanetMeali 38:36-38 Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.

DiyanetVakfı 38:37 Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.

Ömer.N.Bilmen 38:36-37 Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O'nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık).

SuatYıldırım 38:37-38 – Bina yapan, dalgıçlık yapan her şeytanı, bukağılarla bağlı olan başkalarını da onun hizmetine verdik. [21,82]

İbni Kesir 38:37 Şeytanları da. Her bina ustasını ve dalgıcı da.


Elmalılı-orijinal 38:38 Ve daha diğerlerini bendlerde çatılı çatılı

Elmalılı 38:38 - Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik).

DiyanetMeali 38:36-38 Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.

DiyanetVakfı 38:38 Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik.)

Ömer.N.Bilmen 38:38 Başkalarını da bukağılarda bağlı oldukları halde (musahhar kıldık).

SuatYıldırım 38:37-38 – Bina yapan, dalgıçlık yapan her şeytanı, bukağılarla bağlı olan başkalarını da onun hizmetine verdik. [21,82]

İbni Kesir 38:38 Demir halkalarla bağlı diğerlerini de.


Elmalılı-orijinal 38:39 Bu işte, dedik: bizim atâmız artık diler kerem et, diler imsâk hisabı yok

Elmalılı 38:39 - "İşte bu, bizim ihsanımızdır. Artık sen dilersen başkalarına ver veya verme. Bundan hesaba çekilmeyeceksin" dedik.

DiyanetMeali 38:39 "İşte Bizim bağışımız budur; ister ver, ister tut, hesapsızdır." dedik.

DiyanetVakfı 38:39 "İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik.

Ömer.N.Bilmen 38:39 (Dedik ki:) «Bu Bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine hesapsız ikram et ve tutuver.»

SuatYıldırım 38:39 – Buyurduk: “Süleyman! İşte bu, sana ihsanımızdır. İster dağıt, ister yanında tut, bu hesapsızdır.”

İbni Kesir 38:39 Bu, bizim bağışımızdır. Artık ister hesabsızca ver, ister tut.


Elmalılı-orijinal 38:40 Ve şübhesiz ki ona huzurı ızzetimizde bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği var

Elmalılı 38:40 - Şüphesiz ki ona huzurumuzda bir yakınlık ve güzel bir makam vardır.

DiyanetMeali 38:40 Doğrusu onun katımızda yakınlığı ve güzel bir istikbali vardır.*

DiyanetVakfı 38:40 Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:40 Ve şüphe yok ki, onun için Bizim indimizde bir yakınlık ve bir de dönülecek yer güzelliği vardır.

SuatYıldırım 38:40 – Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir âkıbeti vardır.

İbni Kesir 38:40 Doğrusu katımızda onun için yüksek bir makam ve güzel bir netice vardır.


Elmalılı-orijinal 38:41 Kulumuz Eyyubu da an, o vakıt ki rabbına şöyle nidâ etmişti: «bak bana: meşakkat ve elem ile bana Şeytan dokundu.»

Elmalılı 38:41 - Kulumuz Eyyub'u da an. Bir zaman o, Rabbine şöyle nida etmişti: "Meşakkat ve acı ile bana şeytan dokundu."

DiyanetMeali 38:41 Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: "Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi" diye seslenmişti.

DiyanetVakfı 38:41 (Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.

Ömer.N.Bilmen 38:41 Kulumuz Eyyûb'u da yâd et. O vakit ki, Rabbine nidâ etti: «Şüphe yok ki, şeytan bana bir meşakkat ile ve bir elem ile dokundu (dedi).»

SuatYıldırım 38:41 – Kulumuz Eyyûb’u da hatırla! Hani o Rabbine: “Ya Rabbî, şeytan bana bir yorgunluk ve işkence dokundurdu.” diye yalvarmıştı. [65,3]

İbni Kesir 38:41 Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani Rabbına: Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azab verdi, diye seslenmişti.


Elmalılı-orijinal 38:42 Depren ayağınla, işte serin bir yıkanacak ve içecek dedik

Elmalılı 38:42 - (Biz ona): "Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.

DiyanetMeali 38:42 "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.

DiyanetVakfı 38:42 Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik).

Ömer.N.Bilmen 38:42 Târaf-ı ilâhi'den de denildi ki, «Ayağın ile çarpıver, işte bu, soğuk, yıkanılacak ve içilecek bir su.»

SuatYıldırım 38:42 – Eyyûb’a: “Ayağını yere vur! dedik, İşte sana kullanıp yıkanacağın ve içeceğin soğuk bir su!”

İbni Kesir 38:42 Vur ayağını yere. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su.


Elmalılı-orijinal 38:43 ve ona bütün ehlini ve beraberlerinde daha bir mislini bahşettik tarafımızdan bir rahmet olarak hem de bir dersi ıbret temiz akıllar için

Elmalılı 38:43 - Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, akıl sahipleri için bir ibret olsun.

DiyanetMeali 38:43 Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, ona tekrar ailesini ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik.

DiyanetVakfı 38:43 Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.

Ömer.N.Bilmen 38:43 Ve O'na tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir ibret olmak üzere ehlini, hem de onlar ile beraber onların bir mislini bağışladık.

SuatYıldırım 38:43 – Nezdimizden bir rahmet ve sağduyu sahiplerine bir ibret olmak üzere ona; ailesini, çevresini ve onların bir mislini lütfettik.

İbni Kesir 38:43 Katımızdan bir rahmet, akıl sahipleri için de bir öğüt olmak üzere ona, ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini lutfettik.


Elmalılı-orijinal 38:44 Bir de al bir demet elinle de vur onunla hânis olma, hakıkat biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul, hakıkaten o bir evvabdır

Elmalılı 38:44 - (Bir de dedik ki): "Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme." Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir.

DiyanetMeali 38:44 "Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma" demiştik. Doğrusu Biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi.

DiyanetVakfı 38:44 Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.

Ömer.N.Bilmen 38:44 (Ve O'na emrolundu ki) Eline otlardan bir küçük demet al, sonra onunla vur ve yeminini bozmuş olma. Muhakkak ki, Biz O'nu bir sabredici bulduk. Ne güzel kul! Şüphe yok ki, o (Hakk'a) dönendir.

SuatYıldırım 38:44 – Bir de ona: “Eline bir demet sap al, onunla vur! Yemininden dönen durumuna düşme!” dedik. Doğrusu Biz onu pek sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! O, gerçekten Allah’a yönelirdi. {KM, Eyub 2,8; 1,21-22}

İbni Kesir 38:44 Eline bir demet sap al da onunla vur ve yemini bozma. Biz, onu gerçekten sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu. Muhakkak ki o, Allah'a yönelirdi.


Elmalılı-orijinal 38:45 Kullarımız İbrahimi, İshakı, Ya'kubu da an, eller ve gözler sahibleri idiler

Elmalılı 38:45 - Kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an. Onlar eller ve gözler sahipleri idiler.

DiyanetMeali 38:45 Güçlü ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an.

DiyanetVakfı 38:45 (Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da an.

Ömer.N.Bilmen 38:45-46 Ve kuvvetler ve basiretler sahipleri olan kullarımız İbrahim'i ve İshak'ı ve Ya'kub'u da an. Şüphe yok ki, Biz onları dar-ı ahireti düşünme hasletiyle mümtaz, ihlâs sahipleri kılmıştık.

SuatYıldırım 38:45 – (Ey Resulüm) Kuvvetli ve basiretli olan o zatları; kullarımız İbrâhim, İshak ve Yâkub’u da an!

İbni Kesir 38:45 Kuvvetli ve basiretli kullarımız; İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da hatırla.


Elmalılı-orijinal 38:46 Çünkü biz onları temiz bir hassa, halîs yurd düşüncesiyle halîslerimizden kılmışızdır

Elmalılı 38:46 - Çünkü biz onları temiz bir hasletle, hâlis yurt (ahiret) düşüncesine ermiş has kullarımızdan kılmışızdır.

DiyanetMeali 38:46 Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten bağlı kimseler kıldık.

DiyanetVakfı 38:46 Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.

Ömer.N.Bilmen 38:45-46 Ve kuvvetler ve basiretler sahipleri olan kullarımız İbrahim'i ve İshak'ı ve Ya'kub'u da an. Şüphe yok ki, Biz onları dar-ı ahireti düşünme hasletiyle mümtaz, ihlâs sahipleri kılmıştık.

SuatYıldırım 38:46 – Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kişiler kıldık.

İbni Kesir 38:46 Doğrusu Biz, onları ahiret yurdunu samimiyetle düşünen kimseler kıldık.


Elmalılı-orijinal 38:47 Ve çünkü onlar muhakkak nezdimizde seçilmiş ahyardan

Elmalılı 38:47 - Çünkü onlar, nezdimizde seçilmiş en hayırlı kimselerdendir.

DiyanetMeali 38:47 Doğrusu onlar katımızda seçkin, iyi kimselerdendirler.

DiyanetVakfı 38:47 Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.

Ömer.N.Bilmen 38:47 Ve muhakkak ki, onlar Bizim nezdimizde elbette ki seçilmişlerden, hayırlılardandır.

SuatYıldırım 38:47 – Üstelik onlar Bizim yanımızda seçkin ve hayırlı zatlardı.

İbni Kesir 38:47 Ve gerçekten onlar, katımızda seçkinlerden ve hayırlılardandı.


Elmalılı-orijinal 38:48 İsmaili de, Elyeser de, Zül'kifli de an, hepsi de o ahyardan

Elmalılı 38:48 - İsmail'i, Elyasa'yı, Zü'l-Kifl'i de an. Hepsi de en hayırlı kimselerdendir.

DiyanetMeali 38:48 İsmail'i, Elyesa'ı, Zülkifl'i de an. Hepsi iyilerdendir.

DiyanetVakfı 38:48 İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

Ömer.N.Bilmen 38:48 Ve İsmail'i ve Elyesa'yı ve Zülkifl'i de yâd et ve hepsi de hayırlılardandır.

SuatYıldırım 38:48 – İsmâil, Elyasa ve Zülkifl’i de hatırla. Onların hepsi hayırlı insanlardı. [21,85; 6,86]

İbni Kesir 38:48 İsmail'i, El-Yesa'ı ve Zülkifl'i de hatırla. Hepsi de iyilerdendir.


Elmalılı-orijinal 38:49 İşte bu bir zikirdir, ve şübhesiz korunan müttekîler için her halde güzel bir istikbal (bir husni meâb) var

Elmalılı 38:49 - İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır.

DiyanetMeali 38:49 İşte bu güzel bir anmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

DiyanetVakfı 38:49 İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:49-50 İşte bu, bir şereftir. Ve şüphe yok ki, muttakîler için elbette güzel bir varılacak yer de vardır. Adn cennetleridir. Onlar için kapıları açılmış olarak.

SuatYıldırım 38:49 – İşte bu bir zikirdir, bir hatırlatmadır. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir âkıbet vardır.

İbni Kesir 38:49 Bu bir zikirdir. Ve muhakkak ki muttakiler için güzel bir sonuç vardır.


Elmalılı-orijinal 38:50 Adin Cennetleri: açılarak kendilerine bütün kapılar

Elmalılı 38:50 - Bütün kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır.

DiyanetMeali 38:50 Kapıları onlara açılmış Adn cennetleri vardır.

DiyanetVakfı 38:50 Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:49-50 İşte bu, bir şereftir. Ve şüphe yok ki, muttakîler için elbette güzel bir varılacak yer de vardır. Adn cennetleridir. Onlar için kapıları açılmış olarak.

SuatYıldırım 38:50 – O güzel yer: Kapıları yalnız kendilerine açılmış olan Adn cennetleridir.

İbni Kesir 38:50 Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.


Elmalılı-orijinal 38:51 İçlerinde kurularak orada bir çok yemişle bambaşka bir içki isteyecekler

Elmalılı 38:51 - İçlerine kurularak orada birçok yemişle, bambaşka bir içki isteyeceklerdir.

DiyanetMeali 38:51 Orada tahtlara yaslanmış olarak türlü meyveler ve içecekler isterler.

DiyanetVakfı 38:51 Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.

Ömer.N.Bilmen 38:51 Orada (koltuklara) yaslanıcılardır. Orada birçok meyveler ve içilecek şeyler isteyeceklerdir.

SuatYıldırım 38:51 – Onlar orada kanepelere dayanarak birçok meyveler ve içecekler isterler. [56,18]

İbni Kesir 38:51 Orada tahtlara yaslanmış olarak birçok meyveler ve içecekler isterler.


Elmalılı-orijinal 38:52 Yanlarında da gamzeleri kasan hep bir yaşıd dilberler

Elmalılı 38:52 - Yanlarında da bakışları yalnız kocalarına dönük hep aynı yaşta dilberler vardır.

DiyanetMeali 38:52 Yanlarında, gözlerini eşlerine dikmiş yaşıt güzeller vardır.

DiyanetVakfı 38:52 Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:52 Ve onların yanlarında gözlerini (kocalarına dikmiş, yaşları müsavî) dilberler vardır.

SuatYıldırım 38:52 – Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır.

İbni Kesir 38:52 Yanlarında gözlerini yalnız eşlerine dikmiş aynı yaştan güzeller vardır.


Elmalılı-orijinal 38:53 İşte bu, o hisab günü için size va'dolunan

Elmalılı 38:53 - O hesap günü için size vaad edilen işte budur.

DiyanetMeali 38:53 İşte bu hesap günü için, size söz verilenlerdir.

DiyanetVakfı 38:53 İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır.

Ömer.N.Bilmen 38:53-55 İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim rızkımızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır.

SuatYıldırım 38:53 – Bunlar, hesap günü için size vâd olunan şeylerdir.

İbni Kesir 38:53 İşte hesab günü için size vaadolunan budur.


Elmalılı-orijinal 38:54 İşte ki bu bizim rızkımız, muhakkak ki ona hiç tükenmek yok

Elmalılı 38:54 - İşte bu, bizim rızkımız; muhakkak ki ona hiç tükenmek yoktur.

DiyanetMeali 38:54 Doğrusu, verdiğimiz bu rızıklar tükenecek değildir.

DiyanetVakfı 38:54 Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur.

Ömer.N.Bilmen 38:53-55 İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim rızkımızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır.

SuatYıldırım 38:54 – Gerçekten bu, Bizim ihsan ettiğimiz bir nasiptir ki onun asla biteceği yoktur. [16,96; 11,108; 41,8; 13,35]

İbni Kesir 38:54 Doğrusu bu, Bizim rızkımızdır, onun için bitip tükenme yoktur.


Elmalılı-orijinal 38:55 Bu böyle, şübhesiz azgınlar için de fena bir istikbal (şer bir meâb) var

Elmalılı 38:55 - Bu, böyledir. Şüphesiz azgınlar için de fena bir gelecek vardır.

DiyanetMeali 38:55 Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.

DiyanetVakfı 38:55 Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:53-55 İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim rızkımızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır.

SuatYıldırım 38:55-56 – İşte bu, mutlularadır. Ama azgınlara kötü bir âkıbet vardır ki o da girip yanacakları cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

İbni Kesir 38:55 Bu böyle. Azgınlar için de sonucun en kötüsü vardır.


Elmalılı-orijinal 38:56 Cehennem, ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşek

Elmalılı 38:56 - Cehennem! Ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşektir.

DiyanetMeali 38:56 Cehenneme girerler; ne kötü bir konaktır!

DiyanetVakfı 38:56 Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma yeridir.

Ömer.N.Bilmen 38:56-58 Cehennem vardır. Ona yaslanacaklardır. Artık ne fena döşek. İşte o. Artık onu tatsınlar. Son derece sıcaktır, ve gövdelerden çıkan irindir. Ve onun şeklinden başkaca da çiftler vardır.

SuatYıldırım 38:55-56 – İşte bu, mutlularadır. Ama azgınlara kötü bir âkıbet vardır ki o da girip yanacakları cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

İbni Kesir 38:56 Cehennem. Oraya girerler. Ne kötü bir konaktır.


Elmalılı-orijinal 38:57 İşte, artık tatsınlar onu bir hamîm ve bir ğassâk

Elmalılı 38:57 - İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir.

DiyanetMeali 38:57 İşte bu kaynar su ve irindir, artık onu tatsınlar.

DiyanetVakfı 38:57 İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar

Ömer.N.Bilmen 38:56-58 Cehennem vardır. Ona yaslanacaklardır. Artık ne fena döşek. İşte o. Artık onu tatsınlar. Son derece sıcaktır, ve gövdelerden çıkan irindir. Ve onun şeklinden başkaca da çiftler vardır.

SuatYıldırım 38:57 – Bu böyledir! İşte tatsınlar bakalım o kaynar suları ve irinleri!

İbni Kesir 38:57 İşte şu, kaynar su ve irin. Tatsınlar onu.


Elmalılı-orijinal 38:58 Ve o şekilden bir diğeri: çifte çifte

Elmalılı 38:58 - Ve o şekilden çifter çifter tadacakları diğer acılar da vardır.

DiyanetMeali 38:58 Bunlara benzer daha başkaları da vardır...

DiyanetVakfı 38:58 Buna benzer daha türlü türlü başkaları da vardır.

Ömer.N.Bilmen 38:56-58 Cehennem vardır. Ona yaslanacaklardır. Artık ne fena döşek. İşte o. Artık onu tatsınlar. Son derece sıcaktır, ve gövdelerden çıkan irindir. Ve onun şeklinden başkaca da çiftler vardır.

SuatYıldırım 38:58 – Bu böyledir! Daha bunlara benzer başka azaplar da vardır.

İbni Kesir 38:58 Bunlara benzer daha başkaları da vardır.


Elmalılı-orijinal 38:59-60 Şu: bir alay: maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak

Elmalılı 38:59 - İşte şunlar da sizin peşinize düşenlerdir. Onlara merhaba yok. Çünkü onlar cehenneme salınıyorlar.

DiyanetMeali 38:59 (İnkarcıların ileri gelenlerine denir ki;) "İşte şunlar sizinle beraber girecek olanlardır." (Derler ki;) "Onlar rahat yüzü görmesin. Behemehal ateşe gireceklerdir"

DiyanetVakfı 38:59 (İnkârcıların liderlerine:) İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildiğin de, liderler:) Onlar rahat yüzü görmesin (derler) Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.

Ömer.N.Bilmen 38:59-61 Şunlar, sizinle beraber (ateşe) dalıvermiş bir gürûhtur. Onlara bir merhaba yok. Muhakkak ki, onlar ateşe gidicilerdir. (Onlar da) Derler ki: «Hayır. Sizlersiniz (O bedduaya daha müstehak). Sizin için merhaba yoktur, belki o küfrü bizim için siz takdim ettiniz. Artık ne fena karargâh (O ateş!)» Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize bunu kim takdim etti ise imdi onun için ateşte azabı kat kat artır.»

SuatYıldırım 38:59 – İşte şunlar dünyada körü körüne maiyetinizde koşup giden güruhtur!”Merhaba!” olmasın onlara, rahat yüzü görmesin o zalimler!Zira onlar cehenneme gireceklerdir.

İbni Kesir 38:59 İşte bu topluluk, sizinle beraber göğüs gerenlerdir. Rahat yüzü görmesin onlar. Muhakkak cehenneme gireceklerdir.


Elmalılı-orijinal 38:59-60 Şu: bir alay: maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak

Elmalılı 38:60 - (Arkadan gelenler öncekilere:) Derler ki: "Hayır, asıl size merhaba yok. Çünkü cehennemi bize siz takdim ettiniz. Bakın o ne kötü yatak!"

DiyanetMeali 38:60 (Onlara uyanlar;) "Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin; bunu başımıza getiren sizsiniz; ne kötü bir duraktır!" derler.

DiyanetVakfı 38:60 . (Liderlere uyanlar ise:) Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler.

Ömer.N.Bilmen 38:59-61 Şunlar, sizinle beraber (ateşe) dalıvermiş bir gürûhtur. Onlara bir merhaba yok. Muhakkak ki, onlar ateşe gidicilerdir. (Onlar da) Derler ki: «Hayır. Sizlersiniz (O bedduaya daha müstehak). Sizin için merhaba yoktur, belki o küfrü bizim için siz takdim ettiniz. Artık ne fena karargâh (O ateş!)» Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize bunu kim takdim etti ise imdi onun için ateşte azabı kat kat artır.»

SuatYıldırım 38:60 – Tâbi olanlar, onlara: “Hayır, asıl size merhaba olmasın, rahat yüzü görmeyin sizler! Bu azabı bize getiren sizsiniz. O ne kötü yerdir!” derler.

İbni Kesir 38:60 Dediler ki: Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin. Bizi buraya siz sürdünüz. Ne kötü bir duraktır burası.


Elmalılı-orijinal 38:61 Ya rabbenâ derler: bize bunu takdim edene ateşde azâbı hemen kat kat artır

Elmalılı 38:61 - "Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır" derler.

DiyanetMeali 38:61 "Rabbimiz! Bunu kim başımıza getirdiyse, ateşte onun azabını kat kat artır" derler.

DiyanetVakfı 38:61 Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler.

Ömer.N.Bilmen 38:59-61 Şunlar, sizinle beraber (ateşe) dalıvermiş bir gürûhtur. Onlara bir merhaba yok. Muhakkak ki, onlar ateşe gidicilerdir. (Onlar da) Derler ki: «Hayır. Sizlersiniz (O bedduaya daha müstehak). Sizin için merhaba yoktur, belki o küfrü bizim için siz takdim ettiniz. Artık ne fena karargâh (O ateş!)» Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize bunu kim takdim etti ise imdi onun için ateşte azabı kat kat artır.»

SuatYıldırım 38:61 – Sonra hep birden dua edip derler ki: “Ya Rabbena, kim bunları önümüze yığdı ise, Sen onun azabını kat kat artır!” [7,38]

İbni Kesir 38:61 Dediler ki: Rabbımız; bizi buraya kim sürdüyse ona ateşteki azabını kat kat arttır.


Elmalılı-orijinal 38:62 Bir de derler ki: neye görmüyoruz biz o eşrardan saydığımız bir takım adamları

Elmalılı 38:62 - Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?"

DiyanetMeali 38:62 Şöyle derler: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?"

DiyanetVakfı 38:62 (İnkârcılar) derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?

Ömer.N.Bilmen 38:62 Ve (azgınlar) derler ki: «Bize ne oluyor ki, birtakım erkekleri görüyoruz ki, biz onları en şerli kimselerden sayar idik?»

SuatYıldırım 38:62-63 – Azgınlar: “Neden acaba, derler, dünyada kendilerini değersiz saydığımız birtakım adamları burada görmüyoruz? Aklımız sıra, onlarla alay ederdik! Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı da onun için mi kendilerini göremiyoruz?”

İbni Kesir 38:62 Ve dediler ki: Bizim kendilerini kötülerden saydığımız adamları niçin burada görmüyoruz?


Elmalılı-orijinal 38:63 Onları eğlence yerine tuttuktu ha! yoksa onlardan kaydı mı bu gözler?

Elmalılı 38:63 - "Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?"

DiyanetMeali 38:63 "Onları alaya alırdık; yoksa şimdi gözlere görünmezler mi?"

DiyanetVakfı 38:63 Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa (buradalar da) onları gözden mi kaçırdık?

Ömer.N.Bilmen 38:63 «Biz onları maskaraya alırdık. Yoksa onlardan gözler kaydımı?»

SuatYıldırım 38:62-63 – Azgınlar: “Neden acaba, derler, dünyada kendilerini değersiz saydığımız birtakım adamları burada görmüyoruz? Aklımız sıra, onlarla alay ederdik! Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı da onun için mi kendilerini göremiyoruz?”

İbni Kesir 38:63 Onları alaya almıştık. Yoksa şimdi gözlere görünmez mi oldular?


Elmalılı-orijinal 38:64 Şübhesiz ki bu haktır muhakkak olacaktır ehli nârın birbirine husûmeti

Elmalılı 38:64 - Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır.

DiyanetMeali 38:64 İşte cehennemliklerin bu şekilde tartışması gerçektir.*

DiyanetVakfı 38:64 İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.

Ömer.N.Bilmen 38:64 Şüphe yok ki, bu, (haber verilen şey) elbette sabittir. O ateş ehlinin birbiriyle husumeti (muhakkaktır).

SuatYıldırım 38:64 – İşte bu, yani cehennemliklerin dâvalaşması kesin bir gerçektir.

İbni Kesir 38:64 İşte bu, hakkın kendisidir. Cehennem ehlinin birbiriyle tartışması.


Elmalılı-orijinal 38:65 De ki ben ancak korkuyu haber veren bir Peygamberim, başka bir tanrı da yok ancak Allah: o vahidi kahhar

Elmalılı 38:65 - De ki: "Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah'tan başka tanrı da yoktur."

DiyanetMeali 38:65 De ki: "Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten tek Allah'tan başka tanrı yoktur."

DiyanetVakfı 38:65 (Resûlüm!) De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.

Ömer.N.Bilmen 38:65-66 De ki: «Ben şüphe yok, ancak bir korkutucuyum ve vâhid, kahhâr olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Göklerin ve yerin ve bunların aralarında bulunanların Rabbi (O'dur). O her şeye galip, çok yarlığayıcı olandır.»

SuatYıldırım 38:65 – De ki: “Ben sadece uyaran bir peygamberim. Şu kesin bir gerçektir ki tek hakim olan Allah’tan başka ilah yoktur.

İbni Kesir 38:65 De ki: Ben, sadece bir uyarıcıyım. Vahid, Kahhar olan Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur.


Elmalılı-orijinal 38:66 O Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin rabbı azîz, gaffar var

Elmalılı 38:66 - "O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır."

DiyanetMeali 38:66 "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, güçlüdür, çok bağışlayandır."

DiyanetVakfı 38:66 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi (olan Allah) üstündür, çok bağışlayıcıdır.

Ömer.N.Bilmen 38:65-66 De ki: «Ben şüphe yok, ancak bir korkutucuyum ve vâhid, kahhâr olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Göklerin ve yerin ve bunların aralarında bulunanların Rabbi (O'dur). O her şeye galip, çok yarlığayıcı olandır.»

SuatYıldırım 38:66 – O göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki varlıkların Rabbidir. Mutlak galiptir, çok mağfiret edendir.

İbni Kesir 38:66 Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbı Aziz'dir, Gafur'dur.


Elmalılı-orijinal 38:67 De ki bu bir azîm haberdir

Elmalılı 38:67 - De ki: "Bu, bir büyük haberdir."

DiyanetMeali 38:67-68 De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

DiyanetVakfı 38:67 De ki: "Bu büyük bir haberdir."

Ömer.N.Bilmen 38:67-68 De ki: «Bu (Kur'an) pek büyük bir haberdir. Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.»

SuatYıldırım 38:67 – De ki: “Bu Kur’ân pek mühim bir mesajdır.

İbni Kesir 38:67 De ki: Bu, büyük bir haberdir.


Elmalılı-orijinal 38:68 Siz ondan yüz çeviriyorsunuz

Elmalılı 38:68 - "Siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

DiyanetMeali 38:67-68 De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

DiyanetVakfı 38:68 "Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

Ömer.N.Bilmen 38:67-68 De ki: «Bu (Kur'an) pek büyük bir haberdir. Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.»

SuatYıldırım 38:68 – Ama siz ona sırtınızı dönüyorsunuz.

İbni Kesir 38:68 Ama siz, ondan yüz çeviriyorsunuz.


Elmalılı-orijinal 38:69 Benim melei a'lâya ne ılmim olurdu onlar münakaşa ederlerken?

Elmalılı 38:69 - "Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?"

DiyanetMeali 38:69 "Onlar tartışırlarken Melei Ala'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu."

DiyanetVakfı 38:69 Onlar orada tartışırken benim mele-i a'lâ hakkında hiçbir bilgim yoktu.

Ömer.N.Bilmen 38:69 «Benim için Mele-i Âlâ'ya mübahasede bulunur oldukları zamana (ait) bir bilgi yoktu.»

SuatYıldırım 38:69 – Mele-i Âla sakinleri tartışırlarken kendi aralarında neler konuştuklarına dair bilgim yoktur.

İbni Kesir 38:69 Mele-i A'la'da olan tartışmalar hakkında benim bir bilgim yoktur.


Elmalılı-orijinal 38:70 Fakat ben açık inzar edecek bir Peygamber olduğum içindir ki o ılmin bana vahy olunuyor

Elmalılı 38:70 - "Ancak ben açıktan açığa korkutmakla görevli olduğum için o bilgi bana vahyediliyor."

DiyanetMeali 38:70 "Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

DiyanetVakfı 38:70 Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyolunuyor.

Ömer.N.Bilmen 38:70-71 «Bana vahyolunmuyor, ancak ben şüphe yok bir apaçık korkutucu olduğum için (vahyolunuyor).» Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere demişti ki: «Şüphe yok, Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım.»

SuatYıldırım 38:70 – Şu var ki: Bana sadece, açıkça uyarmak için gönderilen bir elçi olduğum vahyolunuyor.”

İbni Kesir 38:70 Bana, sadece vahyolunur. Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım.


Elmalılı-orijinal 38:71 Rabbın Melâikeye dediği vakıt: haberiniz olsun ben bir çamurdan bir beşer yaratmaktayım

Elmalılı 38:71 - Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım."

DiyanetMeali 38:71-72 Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."

DiyanetVakfı 38:71 Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.

Ömer.N.Bilmen 38:70-71 «Bana vahyolunmuyor, ancak ben şüphe yok bir apaçık korkutucu olduğum için (vahyolunuyor).» Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere demişti ki: «Şüphe yok, Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım.»

SuatYıldırım 38:71 – Bir vakit Rabbin meleklere: “Ben,” dedi, “çamurdan bir beşer yaratacağım.”

İbni Kesir 38:71 Hani Rabbın meleklere demişti ki: Ben, çamurdan bir insan yaratacağım.


Elmalılı-orijinal 38:72 Onu tesviye ettim de ruhumdan ona nefheyledimmi derhal ona secdeye kapanın

Elmalılı 38:72 - "Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın."

DiyanetMeali 38:71-72 Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."

DiyanetVakfı 38:72 Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!

Ömer.N.Bilmen 38:72 «İmdi O'nun yaradılışını tamamladığım ve içerisine ruhumdan üfürdüğüm zaman hemen onun için secde ediciler olarak yere kapanın.»

SuatYıldırım 38:72 – Onu iyice biçimlendirip ona Rûhumdan üfleyince hep birden, secde ediniz.” [2,34; 7,11; 15,29]

İbni Kesir 38:72 Onu yapıp ruhumdan kendisine üflediğim zaman; derhal secde edin ona.


Elmalılı-orijinal 38:73 Onun üzerine Melâikenin hepsi toptan secde ettiler

Elmalılı 38:73 - Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.

DiyanetMeali 38:73-74 Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.

DiyanetVakfı 38:73 Bütün melekler toptan secde ettiler.

Ömer.N.Bilmen 38:73-74 Bunun üzerine melekler hepsi de cümleten secde ediverdiler. İblis müstesna. O böbürlenmek istedi ve kâfirlerden oldu.

SuatYıldırım 38:73 – Meleklerin hepsi secde ettiler.

İbni Kesir 38:73 Bütün melekler topluca secde ettiler.


Elmalılı-orijinal 38:74 Yalnız İblîs kibirlenmek istedi ve kâfirlerden oldu

Elmalılı 38:74 - Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

DiyanetMeali 38:73-74 Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.

DiyanetVakfı 38:74 Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

Ömer.N.Bilmen 38:73-74 Bunun üzerine melekler hepsi de cümleten secde ediverdiler. İblis müstesna. O böbürlenmek istedi ve kâfirlerden oldu.

SuatYıldırım 38:74 – Lâkin İblis secde etmedi. O kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

İbni Kesir 38:74 Yalnız İblis, büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.


Elmalılı-orijinal 38:75 Ey İblîs! buyurdu: o benim iki elimle yarattığıma secde etmene ne mani' oldu sana? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa âlîlerden mi bulunuyorsun?

Elmalılı 38:75 - Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi.

DiyanetMeali 38:75 Allah: "Ey İblis, ellerimle (kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?" dedi.

DiyanetVakfı 38:75 Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi.

Ömer.N.Bilmen 38:75-76 (Cenâb-ı Hak) Buyurdu ki: «Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni ne şey alıkoydu? Kibirlenmek mi istedin, yoksa sen yükseklerden mi oldun?» (İblis) Dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın.»

SuatYıldırım 38:75 – Allah buyurdu: “İblis! Benim ellerimle yarattığım mahlûkuma neden secde etmedin? Gururlandın mı, yoksa kendini çok yükseklerde mi görüyorsun? {KM, Mezmurlar 119,73}

İbni Kesir 38:75 Buyurdu ki: Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden mi oldun?


Elmalılı-orijinal 38:76 Dedi ki ben ondan hayırlıyım beni bir ateşten yarattın, onu ise bir çamurdan yarattın

Elmalılı 38:76 - İblis dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

DiyanetMeali 38:76 İblis: "Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.

DiyanetVakfı 38:76 İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

Ömer.N.Bilmen 38:75-76 (Cenâb-ı Hak) Buyurdu ki: «Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni ne şey alıkoydu? Kibirlenmek mi istedin, yoksa sen yükseklerden mi oldun?» (İblis) Dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın.»

SuatYıldırım 38:76 – İblis: “Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateşten, onu ise topraktan yarattın.” dedi.

İbni Kesir 38:76 Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.


Elmalılı-orijinal 38:77 Buyurdu ki: hemen çık oradan çünkü artık sen matrud (racîm) sin

Elmalılı 38:77 - Allah: "Hemen çık oradan, artık sen kovuldun."

DiyanetMeali 38:77-78 Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.

DiyanetVakfı 38:77 Allah: Çık oradan (cennetten)! Sen artık kovulmuş birisin.

Ömer.N.Bilmen 38:77-78 (Allah Teâlâ da) Buyurdu ki: «Hemen oradan çıkıver. Çünkü sen şüphe yok ki, koğulmuşsundur. Ve muhakkak ki, lânetim Kıyâmet gününe kadar senin üzerinedir.»

SuatYıldırım 38:77-78 – Allah: “Defol oradan! Sen artık kovulmuş birisin. Lânetim de, hesap gününe kadar senin üstündedir.”

İbni Kesir 38:77 Buyurdu ki: Çık oradan. Şüphesiz sen, artık kovulmuş birisin.


Elmalılı-orijinal 38:78 Ve her halde üzerindedir lâ'netim ceza gününe kadar

Elmalılı 38:78 - "Ve elbette lanetim ceza gününe kadar senin üzerindedir." buyurdu.

DiyanetMeali 38:77-78 Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.

DiyanetVakfı 38:78 VE ceza gününe kadar lânetim senin üzerindedir! buyurdu.

Ömer.N.Bilmen 38:77-78 (Allah Teâlâ da) Buyurdu ki: «Hemen oradan çıkıver. Çünkü sen şüphe yok ki, koğulmuşsundur. Ve muhakkak ki, lânetim Kıyâmet gününe kadar senin üzerinedir.»

SuatYıldırım 38:77-78 – Allah: “Defol oradan! Sen artık kovulmuş birisin. Lânetim de, hesap gününe kadar senin üstündedir.”

İbni Kesir 38:78 Ve muhakkak ki din gününe kadar la'netim senin üzerinedir.


Elmalılı-orijinal 38:79 Dedi: ya rab! o halde ba'solunacakları güne kadar beni geri bırak

Elmalılı 38:79 - İblis: "Ya Rab! O halde insanların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver." dedi.

DiyanetMeali 38:79 "Rabbim! Dirilecekleri güne kadar beni (canımı almayı) ertele" dedi.

DiyanetVakfı 38:79 İblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

Ömer.N.Bilmen 38:79 (İblis de) Dedi ki: «Yarabbi! Öyle ise bana ba's olunacakları güne kadar mühlet ver.»

SuatYıldırım 38:79 – “Ya Rabbî, bana insanların dirileceği güne kadar mühlet verir misin?” dedi.

İbni Kesir 38:79 Dedi ki: Rabbım, diriltilecekleri güne kadar beni ertele.


Elmalılı-orijinal 38:80 Haydi buyurdu: geri bırakılanlardansın

Elmalılı 38:80-81 - Allah: "Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin" buyurdu.

DiyanetMeali 38:80-81 Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.

DiyanetVakfı 38:80 Allah: "Haydi, sen mühlet verilenlerdensin.''

Ömer.N.Bilmen 38:80 (Cenâb-ı Hak da) Buyurdu ki: «Haydi, sen muhakkak ki, mühlet verilenlerdensin.»

SuatYıldırım 38:80 – Allah: “Haydi sana mühlet verildi!”

İbni Kesir 38:80 Buyurdu ki: Sen, şüphesiz ertelenensin,


Elmalılı-orijinal 38:81 Malûm vakıt gününe kadar

Elmalılı 38:80-81 - Allah: "Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin" buyurdu.

DiyanetMeali 38:80-81 Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.

DiyanetVakfı 38:81 "O bilinen güne kadar" buyurdu.

Ömer.N.Bilmen 38:81-83 «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna».

SuatYıldırım 38:81 – “Sen belirli bir vakte kadar izinlisin.”

İbni Kesir 38:81 Belli bir vaktin gününe kadar.


Elmalılı-orijinal 38:82 Öyle ise dedi: ızzetine kasem ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder sapıtırım

Elmalılı 38:82 - İblis: "Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatır, saptırırım."

DiyanetMeali 38:82-83 İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.

DiyanetVakfı 38:82 İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım."

Ömer.N.Bilmen 38:81-83 «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna».

SuatYıldırım 38:82-83 – İblis: “Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlâsa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır.” dedi. [17,62-65]

İbni Kesir 38:82 Dedi ki: Senin izzetine yemin olsun ki ben, onların hepsini muhakkak azdırırım.


Elmalılı-orijinal 38:83 Ancak içlerinden ıhlâs ile seçilmiş has kulların müstesnâ

Elmalılı 38:83 - "Ancak içlerinden ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna" dedi.

DiyanetMeali 38:82-83 İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.

DiyanetVakfı 38:83 "Ancak onlardan ihlâslı kulların hariç" dedi.

Ömer.N.Bilmen 38:81-83 «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna».

SuatYıldırım 38:82-83 – İblis: “Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlâsa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır.” dedi. [17,62-65]

İbni Kesir 38:83 Ancak içlerinden ihlasa erdirilmiş kulların müstesna.


Elmalılı-orijinal 38:84 Buyurdu ki o doğru ve ben hep doğruyu söylerim

Elmalılı 38:84 - Allah buyurdu ki: "O doğru, ben hep doğruyu söylerim."

DiyanetMeali 38:84-85 Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.

DiyanetVakfı 38:84 Allah buyurdu ki, "O doğru ben hep doğruyu söylerim."

Ömer.N.Bilmen 38:84-86 (Hak Teâlâ da) buyurdu ki: «İmdi bu doğru ve şu hakikati söyleyeyim ki, elbette cehennemi senden ve onlardan, sana tâbi olanlardan, hepsinden dolduracağım.» De ki: «Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben tekellüfcülerden de değilim.»

SuatYıldırım 38:84-85 – Allah buyurdu: “İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, sen ve sana uyanlarla dolduracağım.”

İbni Kesir 38:84 Buyurdu ki: İşte bu, haktır ve Ben, hakkı söylerim.


Elmalılı-orijinal 38:85 Celâlim hakkı için Cehennemi mutlak dolduracağım senden ve onların sana tabi' olanlarından topunuzdan tıka basa

Elmalılı 38:85 - "Andolsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıka basa dolduracağım."

DiyanetMeali 38:84-85 Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.

DiyanetVakfı 38:85 "Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!."

Ömer.N.Bilmen 38:84-86 (Hak Teâlâ da) buyurdu ki: «İmdi bu doğru ve şu hakikati söyleyeyim ki, elbette cehennemi senden ve onlardan, sana tâbi olanlardan, hepsinden dolduracağım.» De ki: «Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben tekellüfcülerden de değilim.»

SuatYıldırım 38:84-85 – Allah buyurdu: “İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, sen ve sana uyanlarla dolduracağım.”

İbni Kesir 38:85 Muhakkak cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.


Elmalılı-orijinal 38:86 De ki: bir ecir istemiyorum sizden ona karşı ve ben o tekellüfcilerden değilim

Elmalılı 38:86 - Ey Muhammed! De ki: "Ben o Kur'ân'a karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey de teklif etmiyorum."

DiyanetMeali 38:86 De ki: "Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddia eden kimselerden de değilim."

DiyanetVakfı 38:86 (Resûlüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.

Ömer.N.Bilmen 38:84-86 (Hak Teâlâ da) buyurdu ki: «İmdi bu doğru ve şu hakikati söyleyeyim ki, elbette cehennemi senden ve onlardan, sana tâbi olanlardan, hepsinden dolduracağım.» De ki: «Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben tekellüfcülerden de değilim.»

SuatYıldırım 38:86 – De ki: Ben de irşad ve risalet hizmetinden dolayı sizden bir ücret istemiyorum ve ben size kendiliğinden bir iddia içinde bulunan biri de değilim!” [32,13; 17,63]

İbni Kesir 38:86 De ki: Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve ben, kendiliğimden bir şey iddia edenlerden de değilim.


Elmalılı-orijinal 38:87 O sırf bir zikir, bir öğüttür bütün âlemîn için

Elmalılı 38:87 - "O Kur'ân, bütün âlemler için bir zikir, bir öğüttür. "

DiyanetMeali 38:87 "Bu Kuran, ancak dünyalar için bir öğüttür."

DiyanetVakfı 38:87 Bu Kur'an, ancak âlemler için bir öğüttür.

Ömer.N.Bilmen 38:87-88 «O (Kur'an) başka değil, bütün âlemler için bir mev'izedir. Ve andolsun ki, onun haber verdiğini bir müddet sonra elbette bilmiş olacaksınız.»

SuatYıldırım 38:87 – Bu Kur’ân, ancak bütün milletler için bir derstir.

İbni Kesir 38:87 Bu, ancak alemler için bir zikirdir.


Elmalılı-orijinal 38:88 Ve her halde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz

Elmalılı 38:88 - "Herhalde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz."

DiyanetMeali 38:88 "Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra öğreneceksiniz."*

DiyanetVakfı 38:88 Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.

Ömer.N.Bilmen 38:87-88 «O (Kur'an) başka değil, bütün âlemler için bir mev'izedir. Ve andolsun ki, onun haber verdiğini bir müddet sonra elbette bilmiş olacaksınız.»

SuatYıldırım 38:88 – Onun verdiği haberin doğruluğunu bir süre sonra siz de pek iyi öğrenirsiniz. [6,19; 11,17]

İbni Kesir 38:88 Onun haberini bir müddet sonra öğreneceksiniz.