Ahmed Raza Khan: Mohammed Aqib Qadri:
Pay heed! It is they who are mischievous, but they do not have sense.
Elmalılı-orijinal 2:12 Ha! Doğrusu bunlar ortalığı ifsat edenlerdir bunlar lâkin şuurları yok farkında değillerdir
Elmalılı 2:12 - İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
DiyanetMeali 2:12 İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir, lakin farkında değillerdir.
DiyanetVakfı 2:12 Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.
Ömer.N.Bilmen 2:12 Haberiniz olsun ki müfsid olan şahıslar, onların kendileridir. Fakat bunu anlamazlar.
SuatYıldırım 2:12 – Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin şuurları yok, farkında değiller.
İbni Kesir 2:12 Bilesin ki onlar, fesadçıların ta kendileridir de bunun farında değiller.
[KURTUBİ TEFSİRİ: 12ci ayetin tefsirinin baslangıcı]
12. Uyan! Gerçekten onlar fesatçıların ta kendileridirler. Fakat anlamazlar.
"Uyan! Gerçekten onlar fesatçıların ta kendileridirler" buyruğu onların kanaatlerini reddetmekte, söylediklerini yalanlamaktadır. Bu bakımdan şöyle demişlerdir: Her kim, zahiren iddialarda bulunursa, o kişi yalancıdır. Yüce Allah'ın: "Uyan, gerçekten onlar fesatçıların ta kendileridirler" dediğine bakmaz mısınız? Bu açıklama doğrudur. Başta bulunduğundan dolayı elif esreli olmuştur. Bu açıklamayı en-Nehlıas yapmıştır. Ali b. Süleyman da: Üstün olması da caizdir, demiştir. Nitekim Sibeveyh anlamında olmak üzere, gerçekten şüphesiz sen gidicisin, denilmesini caiz kabul etmiştir.
Onlar, kelimesinin mübteda olması fesatçılar" kelimesinin de haberi olması caizdir. Mübteda ve haber de bir arada edatının haberi olur. Ayrıca kelimesi gerçekten onlar" kelimesindeki he ve mim harfleri için tekid olabilir. Ayrıca fasıla olması da caizdir. -Kuleliler buna imad derler- Ve kelimesinin haberi olur. Takdiri ise: Yüce Allah'ın: "İşte onlar felaha erenlerin kendileridir" buyruğunda da açıklandığı üzere: uyan, gerçekten onlar, fesatçılardır" şeklinde olur.
"Anlamazlar" buyruğu ile ilgili olarak İbn Keysan der ki: Kendisinin fesatçı olduğunu bilmeyen kişiyi yermeye gerek yoktur. Fakat fesatçı olduğunu bildiği halde bilerek fesat çıkaran kimse ancak yerilir denilmektedir. Böyle bir iddiaya iki şekilde cevap verilir: Evvela bunlar, fesadı gizliden gizliye yapıyor, dışa da ıslah edici olduklarını gösteriyorlardı. Bununla birlikte bu durumlarının Peygamber (s.a) için zahir olacağını bilmiyorlardı. Diğer bir açıklama şekli: Onların yaptıkları fesat, kendilerine göre bir salah (düzeltme) olabilir ve onlar bunun fesad olduğunu bilmiyor olabilirlerdi. Hakkı açıklamayı ve hakka uymayı, terkemek suretiyle Allah'a ve Rasûlüne isyan etmişlerdir.
"Fakat" anlamına gelen bir te'kid ve bir istidrâk (ek açıklamada bulunmak) harfi (edatı)dır. Böyle bir edatın kullanılması için hem bir nefiy hem de bir isbat (olumlu ve olumsuz önerme) bulunmalıdır. Eğer ondan öncesi olumsuz ise, ondan sonrası olumluluk ifade eder. Şayet öncesi olumlu ise sonrası olumsuzluk ifade eder. Eğer önceden olumlu ifade gelmiş ise, ondan sonra yalnızca tek bir isim kullanmak caiz değildir. Bunun yerine bu âyet-i kerimede olduğu gibi, bu edattan öncekine zıt bir cümle zikredilir. "Bana Zeyd geldi, fakat Amr gelmedi" şeklindeki ifade de böyledir. Ancak: "Bana Zeyd geldi fakat Amr..." deyip sonra susmak caiz değildir. Çünkü Araplar bu gibi durumlarda "lakin" kelimesinin yerine "bilakis, belki" kelimesini kullanırlar. Fakat bu "lakin" edatından" önce olumsuz ifade yer almış ise, o takdirde tek bir kelime söylemek caiz olur: "Zeyd bana gelmedi fakat Amr (geldi)" demek gibi.
[KURTUBİ TEFSİRİ: 12ci ayetin tefsirinin sonu.]