Ahmed Raza Khan: Mohammed Aqib Qadri:
And when it is said to them, "Believe as the others
believe", they say, "Shall we believe as the foolish believe?"
It is they who are the fools, but they do not know.
Elmalılı-orijinal 2:13 Yine bunlara nâsın iman ettiği gibi iman edin denildiği zaman «ya biz o süfehanın iman ettikleri gibi mi iman ederiz?» derler, ha doğrusu süfeha kendileridir ve lâkin bilmezler
Elmalılı 2:13 - Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
DiyanetMeali 2:13 Onlara "Müslümanların inandığı gibi siz de inanın" denilince de, "Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?" derler; iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler.
DiyanetVakfı 2:13 Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).
Ömer.N.Bilmen 2:13 Ve onlara: «Siz de nâsın imân ettiği gibi imân edin,» denilince derler ki: «Biz o sefihlerin imân ettiği gibi imân eder miyiz?» Muhakkak biliniz ki sefih olan ancak kendileridir. Fakat bilmezler.
SuatYıldırım 2:13 – Ne zaman onlara: “Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin.” denilse “Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?” derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller.
İbni Kesir 2:13 Onlara; insanların inandıkları gibi siz de inanın, denilince; o beyinsizlerin inandığı gibi mi biz de inanacağız? derler. Bilesin ki asıl beyinsizler onlardır da bunu bilmezler.
[KURTUBİ TEFSİRİ: 13cü ayetin tefsirinin baslangıcı]
13. Onlara: "İnsanların iman ettiği gibi iman edin" denilince onlar: "Biz de akılsızların inandığı gibi mi iman edelim?" derler. Dikkat et, asıl akılsızlar onlardır. Fakat bilmezler.
Gerçek Bilgisizler:
"Onlara... denilince" buyruğunda kastedilen Mukatil'in ve başkalarının görüşlerine göre münafıklardır.
"İnsanların iman ettiği gibi iman edin" yani Muhammed (s.a)'i ve şeri'atını muhacirlerin ve Yesrib ehlinden olup (hiçbir şekilde münafıklık etmeyen) hakiki imana sahip olanların doğruladığı gibi siz de doğrulayın.
İman edin" kelimesindeki elif kat' elifidir. Çünkü muzari fiili ( 0-Oi ) şeklinde gelir. Benzetme edatı olan (kâf) harfi de nasb mahallindedir. Çünkü bu kelime hazfedilmiş bir masdarın sıfatıdır. Yani; insanların iman ettiği gibi iman edin, anlamındadır.
"Onlar: Biz de akılsızların inandığı gibi mi iman edelim derler." İbn Abbas'tan gelen rivayete göre akılsızlarla kastettikleri Muhammed (s.a)'ın ashabıdır. Yine ondan gelen bir rivayete göre kastettikleri kitap ehlinden iman eden kimselerdir. Bu sözü söyleyenler münafıklardır. Onlar bunu, gizlice ve alay yollu söylüyorlardı.
Allah, Peygamberini ve mü'minleri bundan haberdar etti, asıl sefihliğin (akılsızlığın), hafifliğin ve basiretsizliğin onlar hakkında sözkonusu olduğunu, onların niteliği olduğunu tesbit etti ve gerçek sefihlerin (akılsızların) onlar olduğunu haber verdi. Ancak onlar, kalpleri üzerindeki günah tabakası sebebiyle bunu bilememektedirler.
el-Kelbi'nin Ebu Salih'ten onun da İbn Abbas'tan rivayetine göre bu buyruk yahudiler hakkında nazil olmuştur. Yani Onlara -yahudilere- insanların, Abdullah b. Selam ve arkadaşlarının iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiğinde onlar: Biz sefihlerin -yani cahil ve eksik akıllıların- iman ettikleri gibi mi iman edeceğiz, derler.
Arap dilinde sefihliğin asıl anlamı: Hafiflik ve inceliktir. Kumaş kötü dokunmuş ise ona denilir. Veya oldukça eskimiş ve incelmiş ise yine bu tabir kullanılır. ifadesi, rüzgarlar ağaçları meylettirdi, anlamındadır. Zu'r-Rimme şöyle demiştir:
"Öyle bir yürüdü ki o kadınlar, sanki esen meltem rüzgarlarından
dolayı üst tarafları Hafif eğilen mızraklar gibi sallandılar."
Birşeyi hakir bulan bir kimse der. Sefeh: Akıllı olmanın zıddıdır. Kişinin, çokça su içip susuzluğunun gitmemesi haline "sefeh" denilir de denilmiştir.
Bu buyrukta yer alan kelimelerinde yan yana gelen iki hemzede dört okuma şekli caizdir. En güzel şekli birincisinin tahkik edilmesi, ikincisinin de katıksız bir vav'a dönüştürülmesidir. Bu, Medinelilerin okuyuşudur. Ebû Amr'ın da böyle okuduğu bilinmektedir. Arzu edildiği takdirde her ikisi de tahfif edilerek okunur. Ve ilk hemze hemze ile vav arası bir sesle okunur, ikincisi de katıksız bir vav olarak okunur. Arzu edilirse birincisi hafifletilir, ikincisi tahkik edilir. Arzu edildiği takdirde de her iki hemze de tahkik ile okunur.
"Fakat bilmezler" buyruğu "Fakat anlamazlar" (el-Bakara, 2/12) buyruğu gibidir. İlim ise bilinen birşeyi olduğu haliyle bilmek demektir.
Bir şeyi bildiğiniz takdirde: dersiniz. Onu bildim, anlamındadır. Bir kimseyi ilim ile yendiğiniz takdirde: Adam ile ilim yarışına girdim ve ben ilimde onu mağlup ettim, demektir. ise, ilimde onu yeneceğim, anlamındadır.
[KURTUBİ TEFSİRİ: 13cü ayetin tefsirinin sonu.]