Ahmed Raza Khan: Mohammed Aqib Qadri:
And when it is said to them, "Spend in
Allah's cause, from what Allah has provided you", the disbelievers say
regarding the believers, "Shall we feed these, whom if Allah willed, would
have fed? You are not but in open error!"
Elmalılı-orijinal 36:47. Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz!
Elmalılı 36:47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.
DiyanetMeali 36:47. Onlara: "Allah'ın size verdiği rızıktan sarfedin" denince inkar edenler inananlara: "Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz apaçık bir sapıklıktasınız" derler.
DiyanetVakfı 36:47. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
Ömer.N.Bilmen 36:47 Ve onlara «Allah'ın sizi merzûk ettiği şeylerden infak ediniz» denildiği vakit kâfir olanlar, imân edenlere dediler ki: «Biz mi taam vereceğiz o kimseye ki, eğer Allah dilese idi ona taam verirdi. Siz başka değil, ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz?»
SuatYıldırım 36:47 – Onlara ne zaman: “Allah’ın size lütfettiğinden, siz de muhtaçlar için harcayın” denilse, kâfirler müminlere şöyle derler: “Size kalsa Allah’ın dilediği takdirde bol bol rızıklandıracağı kimseyi doyurmak bizim mi işimiz?Siz, böyle ne sapık düşünürsünüz!”
İbni Kesir 36:47 Onlara; Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden infak edin, denildiğinde; o küfredenler iman etmiş olanlara dediler ki: Dilediği takdirde Allah'ın doyuracağı kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz, ancak apaçık bir sapıklık içerisindesiniz.
Muhammed Esed 36:47 Kendilerine, “Allah'ın size verdiği rızıktan başkaları için harcayın!” [Dipnot 26] denildiğinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, inananlara, “Rabb[iniz] dileseydi [Kendisinin] besleyebileceği kimseleri biz mi besleyelim? Doğrusu siz açık bir yanılgı içindesiniz!” derler;
[Dipnot 26] Enfeka fiili (lafzen, “harcadı”), Kur’an terminolojisinde, sebebi ne olursa olsun, başkaları adına, yahut başkasının iyiliği için harcama yapmayı ifade eder. Bu “başkası için harcama”nın ahlakî önemi Kur’an'da sıkça vurgulanmakta ve “arındırıcı yükümlülükler”i yahut, daha geniş anlamıyla, “karşılıksız yardımlar”ı ifade eden zekât kavramında somutlaşmış bulunmaktadır (bkz. 2:43, not 34) [2:43 not 34: İslam Hukuku'nda zekât, kişinin sermayesini ve gelirini (dolayısıyla nefsini) bencillik kirinden temizlemesi anlamına gelen, müslümanlara farz kılınmış zorunlu bir vergiyi ifade eder. Bu verginin hasılatı, esas olarak fakirlere harcanır, ama yalnızca onlara değil. Bu nedenle, ne zaman bu terim belirttiğimiz bu hukukî anlamda kullanılmışsa ben onu “arındırıcı (malî) yükümlülükler” olarak çeviriyorum. Ancak, bu ayet İsrailoğulları'na atıfta bulunduğundan ve yalnızca fakirlere yönelik hayır faaliyetlerini içerdiğinden, onu “sadaka” veya “karşılıksız yardım” olarak çevirmek daha uygun olur. Keza, zekât teriminin, müslümanlarla ilgili olarak kullanılmasına rağmen özel olarak zorunlu vergiyi kasdetmediği bütün örneklerde (vahiy kronolojisinde bu terimin ilk defa geçtiği 73:20 örneğinde olduğu gibi) bu ikinci çeviriyi benimsedim.].